ANALİZ /// BİLSAY KURUÇ : Bir Bretton Woods vardı: 80. yıl (BÖLÜM 1 VE 2)

BİLSAY KURUÇ : Bir Bretton Woods vardı : 80. yıl (1)

08 Temmuz 2024 Pazartesi

***

ABD ve İngiltere, 1944 Temmuz’unda, sona doğru giden uzun savaşta yandaş ve tarafsız devletleri Amerika’nın kuzey doğusunda bir otelde toplantıya aldılar. Oralar Bretton Woods diye bilinirdi. O tarihten sonra o toplantı iktisatçıların kendi şifreleriyle konuştukları bir dilin parçası oldu. Aslında işin esası, meslektaşlarımız alınmasın, iktisatçılara bırakılmamalı. Çünkü Bretton Woods (BW) iki aktörlü bir “dünya oyunu”! Akıldan çıkmayacak bir film özelliği taşıyor, diyelim. Filmde kulağımıza küpe olacak şeyler var. Bu reklamdan sonra esasa geçelim.

İKİLİ MASA

BW bir ‘ikili masa’dır. İngilizler Amerikalılara önerdi. “Gelin, bu savaştan sonra dünya ekonomisini birlikte nasıl yönetiriz, bir ortak tasarım yapalım” dedi. Kabaca böyle. Masa 1941’de kuruldu, 1944 baharında basın toplantısıyla açıklandı, Temmuzda “konferans”ı yapıldı. Yeni bir dünya ekonomisi kurma “müjde”si gibi kutsallaştırıldı. Öğrenip katılanlar buna “el bastılar”. IMF ve Dünya Bankası doğdu. Önce İngilizlere bakalım…

ÜZERİNDE GÜNEŞ BATAR MI?

Daha önce yazdım (31 Ekim 2022), İngiltere dünya egemeniydi. Sterlin “altın”a serbestçe çevrilebiliyordu (“konvertibilite”). En makbul, sağlam para idi. Güç simgesiydi. 1931 Eylül’ünde “Tamam, artık sadece dominyonlar ve sömürgelerime karşı sorumluyum” dedi. Takatini sınırladı. Onları 1932’de Ottawa’da topladı ve “İmparatorluğun tercihli ticaret alanı”nı (Imperial Preferences) kurdu. Anlamı, “Burası benim pazarlarımdır, başkası pek giremez!” (Bugünkü AB gibi.)

1935’te “sterlin alanı”nı kurdu. Kendi (“Ottawa”) pazar alanında ticaret sadece sterlin ile yapılacaktı. Böylece kendine iki yeni güç kaynağı yaratmış oldu: “benim pazarlarım” ve oralara hükmeden “benim param”. 1938’de İngiltere, dış ticaret ve para meselesini iç içe ve kendi tasarımı ile çözüme bağlamıştı. Altın ve ‘dolar’ rezervleri 4 milyar doları aşmıştı (Doları yaklaşık 30 ile çarparak bugün için bir sayı bulabiliriz.) Kısaca, 1930’ların sonlarında kendini toparlamış bir İngiliz dünyası vardı. İşleyen bir sistem.

‘MUHTAÇ POZİSYON’A KAYIŞ

“Masa kuralım” önerisi savaşın gerçeklerinden ayrı bir şey midir? Hayır. Hitler, 1 Eylül 1939’da Polonya’ya girerek savaşın ilk ateşini yaktıktan sonra İngiltere’nin rezervleri azalmaya, açıkları büyümeye başladı. 1940 Haziran’ında Hitler Paris’e girdikten sonra İngiltere tek başına kaldı. Savaş malzemesini Amerika’dan peşin parayla alıyor ve rezervleri eriyordu.

Churchill, ABD Başkanı Roosevelt’e başvurdu. “Tek başımıza savaşıyoruz. Malzemeyi senden alıyoruz ama artık peşin paramız yok. Bir çare bul!” dedi. Roosevelt harekete geçti. 11 Mart 1941’de “Lend-Lease” (LL) (Ödünç Verme-Kiralama) yasasını çıkardı. Eski tarihli, başkana ”ABD’nin savunması için yaşamsal hallerde başka bir devlete savaş malzemesi verme” yetkisi veren bir yasaya dayanıyordu. İngiltere’nin “kaderi”nde dönüm noktası oldu. Ama nasıl?

İngiltere malzemeyi alıp Amerika’ya borçlanmaya başladı. O kadar mı? Hayır. Savaş yılları ilerledikçe, LL İngiltere’ye takılan bir “boyunduruk” olacak, BW’ye böyle gidilecektir. Kabaca şöyle denilebilir: Hitler, İngiltere’ye “Ocağına incir dikeceğim!” demişti. Amerikalılar LL ile “Ocağıma düştün!” demiş oldular. “Artık iktisat politikanı kendi başına yapamazsın!”

‘MR. HULL’IN DELİ SAÇMASI ÖNERİLERİ’

1941, dünyayı değiştiren bir yıldır. İngilizler bunu herkesten önce, LL ile hissettiler. LL’nin bir “şartname”si vardı. İngiltere için çeşitli yükümlülükler yazılıydı: Amerika olarak benim sana gönderdiğim malzemeyi, tarım ve gıda ürünlerini başkalarına satıp gelir elde edemezsin, gibi. Bir de yazılı olmayan “sert hakikatler” vardı. Üstad Keynes 1941 Mayıs’ında özel temsilci olarak ABD’ye gönderilip baş başa görüşmeler yapınca berraklaştı. Amerikalılar şunu diyorlardı: “Dünyanın orasında, burasında ve bizim burada şirketleriniz, tesisleriniz var. Bir zahmet, onları bize devrediverin. Ayrıca unutmadan, dünyada askeri üs, tesis ve donanımlarınız da var. Onları da!” Bunlar yerine getirildi.

“Muhtaç pozisyon”a geçiş. “Muhtaç pozisyon”un kilit taşı LL’nin 7. maddesine yerleştirilmişti. Keynes’in dönüş öncesinde görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull kendisine “yolluk” olarak bir metin verdi. Orada açık açık “Imperial Preferences”i kaldıracaksınız, başka yolu yok, yazıyordu. Keynes okuyunca küplere bindi. “Mr. Hull’ın deli saçması önerileri!” dedi. Sonra ekleyecekti: “Bunlar bize, bizim en zavallı Balkan ülkesine yaptığımız muameleden de kötüsünü yapıyorlar!” Ne veciz.

GÜÇ MİNDERİNDEKİ MASA

1941’in iki çarpıcı, büyük çaplı gelişmesinden biri 7 Aralık’taki Pearl Harbour baskınıdır. ABD savaşa girmek zorundadır artık. Öteki, aynı çaptaki gelişme Almanların 21 Haziran gecesi Sovyetlere baskınıdır. Sovyetler de artık savaşın tarafıdır. O konumuz değil. ABD’nin savaşa adım atması dünya “ağa”sı olmaya adım atışıdır. Fiili durumdur. Geri dönemez. Kendi hareket noktalarını “aktif olarak” belleyecektir: Dünya altın rezervinin yüzde 60’ına sahiptir. Dünyanın yekpare, çok büyük, entegre “üretim tesisi”dir ve geliştirilen teknik bilgiye sahiptir. Büyümekte olan bir savaşın kazananı olmak ve tüm getirilerini toplamak zorundadır. Ve bunların emrettiği bir ekonomik kurumlaşmayı, bunun özel disiplinini yaratmalıdır. Yepyeni, büyük işler. Ve önünde büyük bir engel varsa onu kaldırmalıdır: Ekonomide İngiltere. Amerika BW’ye buradan gidiyor.

1941’de İngiliz tarafı, “Barış olunca bize nasıl bir dünya lazım ki orada savaş öncesi pozisyonumuzu koruyalım ve geliştirelim?”i ciddi olarak düşünemeye başlıyor. Başta Keynes. Bu “kazık” soru üstada göre tektir, çok önemlidir. Öngörüsü, “pazarlar” ve “para” elde kaynak olarak tutulsa da İngiltere ithalattan doğan açığı kendi başına kapatamayacaktır. Bu açığı krediyle kapatacak bir dünya sistemi gerekiyor. Bu kredi İngilize ek yük getirmemeli ve (en önemlisi) başka bir ülkeye de (yani Amerika) avantaj yaratmamalıdır. İngilizlerin bilinen, sarkastik bir deyişi vardır: Pastayı ye ve dolapta tutmaya devam et! Böyle bir “çözüm” gibi. Keynes düşünceyi 1941 Eylül’ünde tasarıma döktü: Uluslararası Kliring Birliği ve Kliring Bankası (International Clearing Union and Clearing Bank). Bir “yapay para” (“bancor”) ile işleyen sistem. Bugün kullandığımız kredi kartları mantığını taşıyordu, diyebiliriz. Ne kadar lazımsa, o kadar “bancor” çekebilirsin; sonra faiziyle ödersin! Şu demek oluyor: İngilizin durumunu koruyabilmesi için, Amerika’nın fiili gücünü yok kabul etmek, hatta ondan destek almak gerekiyor! Amerikalılar bu kadar saf mı?

İkili masa bu ortamda kuruldu ve “bilek güreşi” iki yıldan fazla sürdü. Amerikan tarafını hazineden Harry Dexter White yönetti. ABD’nin büyük gücünü ve İngilizin zayıflığını bilerek adım adım ilerlediler. Zamanla İngilizin elindeki “koz”ları (“pazarlar” ve “para”) “zafiyet”e dönüştürdüler. Ve 1944 baharında White’ın tasarısını İngiliz tarafına kabul ettirdiler. Biz bugün onu BW ve ABD’nin kontrolü altındaki IMF’li, Dünya Bankalı sistem olarak biliyoruz. Bir şirket anlayışını taşıyor. En büyük hissedar söz sahibidir, kontrol ve disiplin onun işidir. Özetle Amerika’nın. Keynes’in tasarısı geçersizdir. Çünkü parayı veren düdüğü çalar. İngilizin 1941’deki “Gelin dünyayı birlikte yönetelim!” çağrısı “bu kubbede baki bir seda” olarak kaldı. Ayrıntıya giremeyiz.


(Harry Dexter White ile John Maynard Keynes)

Peki, 1944 Temmuz’unda otele alınacak öteki devletler? Masada iş tamamlandıktan sonra Amerikalılar bir ortak metin (Joint Statement) hazırladılar. Amerika’nın “gelmekte olan gücü”nü dünya anlamalıydı. Bir konferans toplayacaklardı. Nisanda Hazine Sekreteri Morgenthau basın toplantısı yaptı, açıkladı. Bir gazeteci sordu: “Öteki devletler çalışmaya ne kadar katıldılar?” Morgenthau, hafif gülümseyerek “Canım onlara da gerekli bilgiyi veririz!” dedi. Salonda büyük kahkaha koptu.
GÜN BATIMINA DOĞRU

Savaşın sonu yaklaşırken İngilizler ekonomik durumlarının kötüye gittiğini daha çok hissettiler. Savaşı sadece ABD’ye değil, kendi “ticaret ve sterlin alanları”ndaki devletlere de borçlanarak sürdürebilmişlerdi. Bu borçlar (14 milyar dolar kadar) “Yaz deftere!” şeklinde, Londra’da ayrı bir “Sterlin Hesabı”nda (Sterlin Balances) dondurulmuştu. Eklemeye gerek yok, Amerika’nın bir gözü bunlardaydı.

Almanya, 7 Mayıs 1945’te teslim oldu. İngilizler için bu LL’nin “2. Evresi”nin (Phase II) başlangıcı idi ve Japonya’nın daha 18 ay süreceği öngörülen yenilgisine kadar sürecekti. Öyle olmadı. Truman, 7 Ağustos’ta Japonya’ya atom bombası attı, takvimi öne aldı. 22 Ağustos’ta bir uyarı bile yapmaksızın LL’ye son verdi. Mal taşıyan gemiler bile denizde kaldı. Truman İngiliz ekonomisine de bir atom bombası atmıştı!

İngilizler dona kaldılar. Hemen ABD’den bir “finans desteği” için harekete geçtiler. Yorgun Keynes’i gönderdiler. Görüşmeler yapıldı. “İngiltere’ye Ödünç” (British Loan) verildi: 50 yılda ödenmek üzere 3.75 milyar dolar (Son taksiti 2006’da ödendi!). Günü kurtardı ama geleceği? Amerikan Kongresi bunu 15 Temmuz 1946’da onayladığı zaman, anlaşmanın içindeki saatli bomba işlemeye başladı: Bir yıl içinde “konvertibilite” yapacaksın! Ayrıca “Ottawa pazarları”nı açacaksın ve donuk “sterlin hesapları”nı çözeceksin.

Bir yıl sonra 1947 Temmuz’unda İngiliz sterlini “konvertibiliteye açılınca” altı hafta dayanabildi. Kral çıplaktı. Sterlinden “dolar”a kaçış durdurulamazdı. 1945 Ağustos’unda LL darbesini yapan Truman bir sonraki adımı da atmış, “Şah ve Mat!” demişti. Gerisini iktisatçılar kolayca tahmin edebilir. Eski dokunulmazlığı kalmayan sterlin 1949 Eylül’ünde devalüasyona gitti. İngiltere zaten kemerleri iyice sıkma (deflasyon) rejiminde yaşıyordu. Bir zincir başladı: Deflasyondan devalüasyona, oradan yine deflasyona, sonra yine devalüasyona. İngiliz meslektaşlarımız bu sürece “Dur-kalk politikaları” diyerek gerekli iktisatçı makyajını yaptılar.

Biz kıssadan hisse, diyelim.

BİLSAY KURUÇ : Bir Bretton Woods vardı : 80. yıl (2)

İkinci Büyük Savaş (1939- 1945) kapitalizm tarihinin Amerika’ya büyük ikramı oldu. Amerika bu ikramı gördü, anladı, gerekeni yaptı.

HAYIRSEVER AĞA
Büyük Savaş “para birimi”ni yok eder. 1945’te tablo bu idi. “Para”ların yeniden doğup birbirlerine takdim edilmesi savaşın galibi “egemen gücün işi” idi. Amerika Bretton Woods (BW) ile bu perdeyi açtı. Şirketi (IMF) kurdu. Hissedarlara disiplini (ayağını yorganına göre uzat!) getirdi, kendisi hariç. Çünkü o en büyük hissedar olarak patrondu. Dünya altın rezervinin üçte ikisi ondaydı. “Dolar” demek, “altın” demekti. Kendini niçin sıkıntıya (deflasyona falan) soksun?

Tarih Amerika’ya “En önemli yerden başlayacaksın!” demişti. Orası Avrupa idi. Bir Avrupa yaratmak! Bu misyonu Amerika 1947’de kavradı. En önemli yerin en önemli noktasını bularak orayı yeniden inşa etmek. O nokta Almanya idi. Amerika dünya “ağa”sı olabilecekse gözü gibi bakacağı bir Avrupa’sı olmalı ve bunun için bir Almanya yaratmalıydı.

Amerika’nın taze Dışişleri Bakanı General Marshall 5 Haziran 1947’de Harvard’da bir Avrupa konuşması yaptı. Özü, “Onlar himayemizdedir, merak etmesinler!” Himaye, “Orada herkes ‘dolar’a muhtaç. Biz geleceğiz ve vereceğiz” demekti. Avrupa yönetilebilir ölçeğe, ikiye bölünerek gelecek ve Batı’sı “dolar kıtlığı” çekmeyecekti. Ayrıntıya girmeyelim. Kısaca, “Marshall dolarları”nın “likiditesi” Batı Avrupa’nın bir büyük ekonomik birim halinde oluşabilmesi için tulumbanın ilk suyu idi.

Avrupa’yı bölmek için Almanya bölünmeliydi. Bunun resmiyet kazanması için Amerika ve İngiltere, 26 Şubat 1948’de Londra’da bir “Almanya Konferansı” topladılar: The London Conference on Germany. (Orhan Veli’nin şiirindeki konferans). Ruhr’u isteyip ayak direyen Fransızları da kabule mecbur kıldılar. Böylece, 1948 Eylül’ünde Batı (Federal) Almanya’nın doğuşunu dünyaya ilan ettiler. Almanya’yı 1871’de Bismarck kurmuştu. 1948’de ABD yeniden kurdu, “dolar”ları ile. Ve “Deutsche Mark” (DM) da böylece dünyaya geldi. Alman halkı memnun oldu. Amerika’yı “hayırsever ağa” (benevolent hegemon) olarak benimsedi.

Savaşta “yok” olan, birbirinden kopuk “para”larla Avrupa bir büyük ekonomi birimi yapılabilir mi? Olmaz. Çaresi, Avrupa Ödemeler Birliği’ni (European Payments Union, EPU) kurarak bulundu: 1950. Bir kliring sistemiydi. Amerika’nın yakın gözetiminde başarıldı. B. Almanya bütün bunlarda ağırlık merkeziydi. Batı Avrupa kapitalizmi kısa sürede Alman ekseni çevresinde işleklik kazandı, gelişti. 1958’de “para”lar “konvertibilite”ye (birbirilerini tanıyarak iş yapmaya) eriştiler. Orada kapitalizm kendi dinamiğiyle yol almaya başladı. Amerika dünya “ağalığı”nı, kapitalizmin en önemli coğrafyasında kanıtlamış oldu. Tarihi kolonizasyon hamlesi yaptı.

SOĞUK GELİYOR MU?
Dünya çapında ağalık (“hegemonya” şık bir terim, ama biz “ağalık”ta kalalım) kendine bir misyon vererek ilerlemeyi şart kılıyor. Kapitalizmin son aşamasında dünya sermayesi birikim motorunun yavaşlamasını hiç istemez. Hızlanmalı. “Ağa devlet” siyasetin elbisesini de buna göre dikmelidir. 1940’lardan başlayarak Amerika bunun pratiğini yapıyor. Bizlere de uygulamayla gösteriyor, iyi anlayalım diye.

Ağanın sadece kendine dönük bir iktisat politikası ve düzeni olamaz. Onun bir stratejisi olur. Dünyayı kapsayacak bir stratejidir ve düşünce, karar ve uygulama boyutlarında siyasaldır. ABD için bu, dünya sermayesiyle tam uyumlu olmalıdır ve öyle olmuştur.

Amerika’nın ilk strateji belgesi BW idi. ABD’nin dünya kapitalizmi ile uyumu için hazırlanmıştı. İkinci strateji belgesi “Marshall Planı” oldu. O da aynı uyum için bir sonraki adımdı. Ve bir sonraki belge için gecikilemezdi. Batı Avrupa’nın hemen siyasal kolonizasyonu yapılmalıydı. Bunun için de bir şirket kuruldu: NATO, 1949. Büyük hissedar elbette ABD idi. Ve bu şirket sayesinde “Büyük Strateji”nin adı konabildi: Soğuk Savaş (SS). Strateji kalıcı kurumlaşmalarla somutluk kazanır. NATO kurumlaşması SS’yi resmileştiriyor, üçüncü strateji belgesi oluyor. Politikalar değişebilir, “ağa” için kalıcı olan stratejidir. Şunu görmek zor değildir: “Marshall Avrupası” (fiilen, “dolar alanı”) olmasa Soğuk Savaş inşa edilemezdi! İktisatçı gözüyle, EPU, IMF şirketinin disiplinini Batı Avrupa’da güvencede tuttu. Ve Amerika’nın BW’ye yerleştirdiği “bamtelleri”nden birini de 1950’lerde korumuş oldu. Nedir o? “Altın”a dayalı “dolar” ve buna göre kabullenilmiş “sabit döviz kurları”. “Ağa”nın ekonomide “stratejik” istikrar anlayışı “kurların dokunulmazlığı” üzerine bina edilmişti ve stratejinin bütünlüğü içinde 1960’a kadar bu zeminde “Tanrı Amerika’yı korudu”.

SEKSEN GÜNDE DEVRİ ALEM
Batı Avrupa’yı deftere yazdıktan sonra dünyaya çık. Böyle oldu. ABD’nin “yeni şahin” Dışişleri Bakanı Dean Acheson 1950’de patlak veren Kore savaşı üzerine “artık dünya çeperine çıkma vaktinin geldiği”ni dile getirdi. SS “küreselleşecek”ti. Truman da 15 Ocak 1953’teki “veda konuşması”nda “SS’yi yapacaklarını ve kazanacaklarını”, yani stratejiyi vurgulayarak ayrıldı.

Artık yol belliydi. Sonraki Başkan Eisenhover (Ike) zamanında, SS, bünyesinde taşıdığı güç anlayışıyla geniş kapsam, derinlik, geri dönülmezlik kazandı. Uzun dönemli bir SS bakışı stratejiye yerleşti. Truman “savunma” harcamalarını gayri safi milli hasılanın (GSMH) yüzde 13’üne çıkarmıştı. Ike, standart anlayıştan nükleere ve kıtalar arası füzelere geçti. “Tasarruf” yaparken (1960’ta GSMH’nin yüzde 8.8’i) iflâh etmez yıkıcı “modernizasyonlar” getirdi. Ve “veda konuşması”nda ABD’de “bütünlüğe sahip bir askeri-sınai yapı”nın (militaryindustrial complex) kurulmuş olduğunu müjdeledi!

Büyük sermaye “Bu ülke seninle gurur duyuyor” ve “Biz ülkemiz için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayız!” diyordu. Daha sonraki Kennedy, SS stratejisini hem uzaya taşıdı hem de çeşitli “görünürgörünmez işler”in dünyasını genişletti. Kısaca, 1960’ların SS dünyası artık Jules Verne’inkine benzemiyordu. SS’nin devri âleminde zamanlar kısaltılmış, karakterler değişmişti. İşler çoğaltılıyor ve çatallaşıyordu. Ve maliyet kabarıyordu.

Peki, bunların “ekonomisi”? Kim, nasıl ödeyecek? Kısa yanıt, ekonominin 1950’lerle başlayan ve kronikleşen açıkları ile ödenecek. Amerikalıların değil, “dolar rezervi” yapma zorundaki “ötekiler”in tasarruflarıyla ödenecek. “Dolar”lar basılıp “dış fazla” veren “ötekiler”e giderek “fazla”yı alacaklar, cinsiyet değiştirenler oralarda kalıp Amerikan yatırımı olacak, cinsiyet değiştirmeyen “dolar”lar ABD Hazine “kâğıdı” kılığında geri dönerek askeri finansmana yönelecekler. Kabaca böyle. ABD İkinci Savaş finansmanını Avrupa ve Asya’dan kaçan 10 milyar dolarlık altın katkısıyla yapmıştı. Yani kazanılmış değil, başkasının kaçan parasıyla. SS’de ilke niçin değişsin?

George Marshall ile Dean Acheson konuşuyor.

BASÜ BADEL MEVT
BW’nin temel çivisi “altın”a bağlı “dolar” (1 ons altın 35 dolar). Öteki paraların ayarı da bu temel çiviye göre sabitleniyor. Bu ayarı korumak için sıcak para giriş-çıkışlarını yasaklıyoruz. IMF’nin esas görevi bu. ABD Hazinesi bunun için bankacılığı denetimde tutuyor.

Dünya finansının merkezi Londra’nın City’si “sterlin”in 1947 hezimetinden sonra durgunluğa girdi. Dünyanın finans işlemleri büyük ağırlıkla orada yapılırdı. Kısa vadeli kredilerde, bonolarda, menkul değer ihracında City rakipsizdi. Ne olacak?

1950’lerin ikinci yarısı City’nin yeniden doğuş zamanıdır. Çünkü sermaye kabına sığmaz, kural sevmez, sınırsızlık arar ve bunu o zaman City ile buldu. “Eurodolar”ın, (Avrupa “dolar”ı!) yani adı Amerika dışında konulan bir “dolar”ın icadı ile. City’de icat edildi. Bankaların, cinlik yapıp “dolar” üzerinden Amerikan bankalarından daha yüksek faiz vermesi ve İngiliz Merkez Bankası’nın (Bank of England) buna göz yumması ile! Ve “Euro market” denen bir piyasa oluşuverdi. City’nin “Euromarket finansmanı” ile büyük şirketler dünyaya yayılma, tüm pazarlara egemen olma güdülerini keskinleştirdiler. Bu da dönüp dönüp City’yi ateşledi! “Dolar yükümlülükleri” arttıkça City dolar “senyoraj”ından pay almaya başladı! “Dolar”ı o basıyor gibi! 1970’te, Bank of England’ın “‘Governor”ı diyor ki: “Görünmeyen işlem gelirlerimiz ‘euromarket’ sayesinde dörde katladı.” Biliyoruz, tüm “vergi cennetleri” de bu sayede kuruldu.

Sermaye ve “dolar” “enternasyonelleştikçe” BW’yi buruşturdu. “Sınır aşan dolarlar” BW’nin temel çivisiyle sabit kurunu zorladı. Nereden? On yıl önce Amerikalının çökerttiği İngilizin “bankeri” City’den. City öyle becermişti ki “dolar”ları “kendi nüfusu”na geçirmişti. Büyük çelişkiler kapitalizmin gıdasıdır.

TÜKENİŞ
1950’lerde Amerikan ekonomisi eskimeye başladı. Ekonomi dozu zayıflıyor, SS stratejisi “ağa”lığın silahlanma dozunu artırıyordu. Dünya egemenliği stratejisi hep daha çok “dolar” istiyordu. Daha çok SS harcaması önlenemez açık demekti, açık da yeniden daha çok “dolar” basmayı şart kılıyordu. Çıkmaz çember. Dünyadaki “dolar varlıkları” Amerika’nın elindeki “altın” tutarını aşıyor, BW’nin Amerikan kapitalizmi “içe doğru patlama”nın eşiğine geliyordu.

İlk kez De Gaulle açık açık söyledi. “Sizin ‘dolar’ sizdeki ‘altın’a göre çok fazla. Ayar bozuk. Siz öyle ‘müstesna ülke’ (exceptional country) falan değilsiniz. Alın bendeki ‘dolar’larınızı, verin ‘altın’ımı!” dedi. Tarih 1965. Sözler ortalığa bomba gibi düştü. BW’nin sonunu söylemiş oldu!

1960’larda yapılan “pansumanlar” (Londra altın piyasası, sonra “altın havuzu”, hatta “şirket” için icat edilen Özel Çekme Hakları) kaderi değiştirmedi. BW disiplininde çare ya “dolar”ın devalüasyonu ya da bu olsun/ olmasın deflasyona girmekti. Bunlar ABD’yi “herhangi bir üye” düzeyine indirir, artık “müstesna ülke” olamazdı. Kendine biçtiği “misyon”a yakıştıramazdı.

15 Ağustos 1971’de Başkan Nixon TV’ye çıktı. Konuşmasındaki cilayı sıyıralım, şöyle diyor: “Ey dünya, artık bana dolar getirene altın vermiyorum. ‘Dolar’ın ‘altın’a konvertibilitesi bitti. Yani, BW’yi bugün toprağa veriyoruz. Şu noktaya geldik: Ya BW kuralları, ya bizim dünya misyonumuz. Misyonumuza devam. ‘Dolar’ımız ve SS çizgimiz güçlüdür. Esas olan, stratejidir ve güçtür. IMF ve NATO şirketleri devam edecek. ‘Dolar’ için karşılık falan gerekmez. Ayrıntıları zamanı gelince öğreneceksiniz. Nokta.”

BW’nin vefatının “kırk”ı 1973 Mart’ında yapıldı: G-10’un hafızları resmi duayı okudular. Fakat sabit kurlar âleminden dalgalanan kurlara geçilince ne olacak? Hem de ortalıkta çok dolar var. Ne yapmalı? “Raslantı”ya bakın, Yom Kippur savaşı OPEC’in petrol fiyatlarını şaha kaldırınca herkes yeniden dolar aramaya başladı! Cenevre kafelerinde Bond çantalı adamlar “Dolar var abi. Ne kadar istersin?” diye dolaşmaya başladılar. Ve böylece yeni bir dolar doğdu : “Petro dolar”! İlahi kapitalizm, sen nelere kadirsin!

Sonrası ayrı bir bahis.

Not: Okurlardan yaz tatili izni rica ediyorum. Dönüşte yeni düşüncelerde buluşalım.