ARKEOLOJİ DOSYASI : Avrupa’daki zengin mezarlar üzerinde yapılan bir Antik DNA analizine göre, ilk Keltler gücü anne soyundan miras alıyordu.

Avrupa’daki zengin mezarlar üzerinde yapılan bir Antik DNA analizine göre, ilk Keltler gücü anne soyundan miras alıyordu.

ARKEOFİLİ

JUN 15 2024

*** 

Yeni bir DNA analizi, lüks eserlerle dolu devasa tümülüslerin güney Almanya’daki geniş bir ailenin elit üyelerini anne soyları boyunca birbirine bağlayabildiğini gösteriyor.

Araştırmaya göre, en zengin tümülüslerden ikisine gömülmüş bir dayı ve yeğen, birinci derece kuzenler arasında akraba evliliğine dair kanıtlarla birlikte, elit iktidarın anasoylu hanedanlarına işaret ediyor.

MÖ 600 ila 400 yılları arasında, Demir Çağı’nda, şu anda güneybatı Almanya, doğu Fransa ve İsviçre’de altın takılar, vagonlar ve ithal mallar barındıran tümülüsler inşa edildi. Bu tümülüslere gömülen elit insanlar muazzam siyasi ve dini güce sahipti ve genellikle “erken dönem Kelt prensleri ve prensesleri” olarak anılıyorlardı.

(İlgili: Keltler, Ölülerini Sevdikleri Evcil Hayvanlarla Birlikte Gömmüş)

Ancak araştırmacılar, bu insanların statülerini ömür boyu elde ettikleri başarılarla mı kazandıkları yoksa güçlerini miras mı aldıkları konusunda aynı fikirde değillerdi.

Yeni çalışmada araştırmacılar, güneybatı Almanya’nın yaklaşık 100 kilometrekarelik bir alanı içinde, MÖ 6. ila 5. yüzyıllara tarihlenen yedi elit mezar alanından 31 iskeletin antik DNA’sını analiz etti. Amaçları, bu zaman ve mekanda biyolojik ilişkilerin bulunup bulunamayacağını belirlemekti, böylece ilk Keltlerin elit hanedanlara sahip olup olmadığı anlaşılacaktı.

Ekip, anne soyunu paylaşan iki erkek birey arasında ikinci derece bir ilişki (muhtemelen dayı ve yeğen) keşfetti. Her iki adam da zengin bir şekilde döşenmiş komşu tümülüslere gömülmüştü ve yerel bölgede büyümüş gibi görünüyorlardı.

Araştırmanın ortak yazarı, Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin baş arkeologu Dirk Krausse’ye göre, her iki adam da yaklaşık 1,8 metre boylarıyla Demir Çağı Almanya’sında kaydedilen en uzunlar arasındaydı; bu da onların uzun boy için genleri paylaşmanın yanı sıra iyi beslenmeden de faydalanmış olabileceklerini gösteriyor.

Yaklaşık 100 kilometre ve bir asır arayla höyüklere gömülen bir kadın ile bir erkek arasında başka bir biyolojik bağlantı daha bulundu. Çalışma yazarları, bunun muhtemelen büyük – büyükanne ve onun torununu temsil eden son derece nadir bir keşif olduğunu söylüyor.

Araştırmacılar iskeletleri yakın zamanda akraba evliliğine dair kanıt bulmak için test ettiğinde, iki kişinin büyük olasılıkla birinci dereceden kuzen ebeveynlerden doğduğunu buldular. Soy içi üremeye dair bu tür biyolojik kanıtlar arkeogenetik çalışmalarda da nadir görülüyor. Bu da araştırmaya göre bunun Kelt elitleri arasında diğer arkeolojik popülasyonlara göre daha sık görüldüğünü akla getiriyor olabilir.

Araştırmacılar, tümülüsler arasındaki aile bağlantılarının, anne soyu boyunca örgütlenmiş bir kalıtsal liderlik modelini güçlü bir şekilde akla getirdiği sonucuna varıyor. Her ne kadar iktidar öncelikle erkekler tarafından kullanılıyor olsa da, bölgedeki zengin kadın mezarları da onların yüksek statüsünü ortaya koyuyor.

Demir Çağı Avrupa’sında gücün anasoylu mirası yaygın değildi ve dünya çapında da nispeten nadirdi. Araştırmacıların erken dönem Kelt elitleri arasında keşfettiği spesifik modele anasoylu avunkulasyon (avunculate) organizasyon adı veriliyor. Bu, evlilik dışı üremenin yaygın olduğu ve dolayısıyla babalık güveninin düşük olduğu durumlarda ortaya çıkabiliyor ve bu da erkeklerin, kız kardeşlerinin çocuklarıyla genetik olarak akraba olduklarından daha emin olmalarına yol açıyor.

Çalışmanın ortak yazarı Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden popülasyon genetiği uzmanı Stephan Schiffels, “Bir hükümdarın kendi çocukları varsa ama aynı zamanda yetkiyi kız kardeşlerinin çocuklarına da devrediyorsa, o zaman doğrudan ve kız kardeşin soyunu birleştirme yönünde bir teşvik olabilir, bu da daha sonra kadın soyundan birinci dereceden kuzen çiftleşmesiyle sonuçlanabilir. Ancak böyle bir senaryoyu genetik verilerle kanıtlayamayız.” diyor.