Demokrat Parti ve Adnan Menderes’in Akıbetinden Çıkarılması Gereken Dersler !!!!
Her 27 Mayıs’ta çeşitli etkinliklerde toplanıp; İslam’ın, Cumhuriyetin, Demokrasinin ve Laikliğin öneminden bahseden tüm siyasi partiler, 1960 askeri darbesi, Adnan Menderes’in idam edilmesi ve onun “demokrasi şehitliği” üzerinden partilerine oy devşirme siyaset sanatlarını icra ederler.
Ama bütün bu olumsuzlukların DP ve Menderes’in çok partili demokratik sürece geçişi yanlış anlayıp yorumlamasından dolayı başlarına gelmiş olabilme olasılığından hiç bahsetmezler.
Yoksa onlarda aynı şeylerin başlarına gelmesinden mi endişe edip süreci ötelemek mi istemektedirler?
Biraz bu sorulara cevaplar arayalım.
Çok partili döneme daha önce geçilmek istenmiş ancak başarısız olunmuştu.
1925 Terakki Perver ve 1930 Serbest Fırka denemelerinde başarılı olunamamıştı. Başlıca nedenlerinden biri de halkın Cumhuriyetin getirdiklerini henüz anlayamadığı için çok partili hayatı benimseyememiş olmasından kaynaklanmaktaydı.
7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti (DP) kuruldu. DP ve daha sonra kurulan diğer partilerle Türkiye’de çok partili demokratik hayat başladı. 21 Temmuz 1946 da yapılan Milletvekili Genel seçimlerine 13 parti ve bağımsızlar katıldı. CHP 397, DP 61, MP 5 ve bağımsızlar 7 milletvekili kazandılar. Bir sonraki 14 Mayıs 1950 Milletvekili Genel seçimlerinde ise Demokrat Partinin zaferi ile sonuçlanmıştı. DP 416, CHP 69, MP 1 ve bağımsızlar 1 milletvekili kazandılar.
Bu seçimle Türk siyasi tarihinde yapılan demokratik seçimlerle tek parti iktidarı ilk defa el değiştirmişti. DP Genel Başkanı Adnan Menderes güçlü Başbakan olmuştu. Hatta o kadar güçlüydü ki, mecliste sandalye sayısı (416) bakımından ezici çoğunlukla anayasayı bile değiştirebilecek konuma gelmişti.
Ancak bu durum hem toplum hem de siyasi partiler için önemli bir sınavdı. 1950’den sonraki çok partili demokratik sistemde DP iktidarı uzun sürünce Türk toplumunun büyük bir kesiminin kafasında soru işaretleri oluşmuştu;
- Seçimle iktidara gelen DP seçimle iktidarı bırakacak mıydı?
- Yoksa kendisine oy veren kitlelerin etkisi ile Cumhuriyet ile hesaplaşma yolunu mu seçecekti?
- Diğer bir ifade ile Cumhuriyet ilkelerine ne kadar sahip olacaktı?
DP mensupları ve Başbakan Adnan Menderes hükümeti bu önemli konuyu iyi analiz edip, doğru tartamadılar.
On yıl süren iktidar gücü, onları demokratik olmayan yanlış tercihlere sürükledi. Hatta 18 Nisan 1960 tarihinde 15 kişiden oluşan “Tahkikat Komisyonu” adlı bir komisyon kurdular. Bu komisyona TBMM’nin yetkilerini aşan gayri yasal yetkiler vererek anayasayı açıkça ihlal edip, halkın iradesini yanlış yönde kullanmaya başladılar.
Bu bardağı taşıran son icraatı olmuştu. Anayasaya aykırı davranışlarından dolayı halk kitleleri sokaklara döküldü. Türkiye’nin her yeri gösteri ve protesto sahasına dönüştü. Sıkıyönetim kararları da bu gösterileri engelleyemedi.
Sonrasında DP iktidarı sandık ve seçim yoluyla değil de, ne yazık ki hiç de istenmeyen 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ile devrildi. Çok partili demokratik sistem bir kere daha başarısızlığa uğramıştı.
2000 yılına gelinceye kadar çok partili sistem ara ara kesintiye uğramaya devam etti. Ancak 2000 yılı sonrasında Türkiye’de de değişen siyaset paradigması neticesinde böyle bir kesintinin olmayacağı ortadır.
Günümüzde sosyal medyanın sokaktaki her vatandaş ve evinde oturan ev hanımı ve emekliler tarafından aktif şekilde kullanıldığı ve başta anayasayı ihlal ettiği başta olmak üzere benzeri soruları sormaya başladığı gerçeği ortada iken, AK Parti ve hükümetin aynı akıbete bu sefer ordu yada kolluk kuvvetleri eliyle değil de halkın eliyle demokratik yolla sandıkta gerçekleşme olasılığı her geçen gün artmaktadır.
Çünkü, 1950–60 döneminde sorulan soruların bir benzeri bugün sokakta, kahvehanelerde, kafelerde, siyaset kulislerinde, TV tartışma programlarında, gazetelerde, sosyal medyada vb her yerde itiraz sesleri daha da yükselerek sorgulanarak konuşuluyor artık.
İşte o sorgulamalardan bazıları;
- Seçimle iktidara gelen AK Parti 2023 seçimlerinde sandıkta mağlup olursa iktidarı bırakacak mı?
- İktidarda uzun süre kalan AK Parti 2023’de tekrar seçilip iktidara geldiği takdirde, kitlelerin oyunun etkisine kapılıp, Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşma yolunu mu seçecek?
- 2023 de iktidara hangi parti gelirse Cumhuriyete ve ilkelerine sahip çıkacak mı?
Çok daha fazla enteresan sorular elbette var. Bugün sorulan sorulardan bu üçü 1960 darbe sürecine gidişatla benzeştiği için konu etmenin daha doğru sonuca bizi ulaştıracağını düşünmekteyim.
Peki, yine darbe mi olacak !?
Evet olabilir !!
Ama tek fark, ordu ya da kolluk kuvvetlerince olmayacak. Yukarıda bahsettiğimiz sorulara tatmin edici cevaplar alamayan halkın şüpheleri derinleşecek ve sağda solda da bu şüphelerini yüksek sesle dile getirerek başka insanlarında şüphelenmesine yol açacağı için darbenin seçim sandığında demokratik yolla gerçekleşebilme olasılığı her geçen gün artacağı için darbe halktan gelebilir.
Bu darbede tek fark; Çok partili sistem kesintiye uğramayacak.
Ancak darbe sadece halk arasında “Cumhuriyetle hesaplaşma” dürtüleri olduğuna halk arasında inanılan hükümete ve onun partisine de olmayabilir. Beğenirsiniz yada beğenmezsiniz Türkiye Cumhuriyetin kuruluşunun temel dinamikleri vardır. Bu dinamiklere “karşı” olduğu yönünde seçmenin tedirgince düşünmesine neden olan ve halkın ekseriyetinin gözünde “Siyasal İslamcı” ve “Türk Düşmanı” görünümlü tüm partilerin siyasi hayatlarını kısmen zayıflatabileceği gibi tamamen bitirmek gibi tercihlerle kesintiye de uğratabilir.
Saf ve temiz niyetlere ülkemizin hayrına vesile olmak için siyaset yaparken İslami değerleri önceleyen (ya da önceliyormuş gibi yaparak oy devşirmeye çalışan) partiler, siyasi hareketler, düşünce kuruluşları vb. olanlar bunları şimdiden bilseler ve akıllarını başlarına alarak politikalar belirlerse iyi olur.
Yoksa son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Ricat (geri çekilme ve toparlanma) planları da boşa düşecektir.
Vesselam…
Sadi ÖZGÜL