DIŞ POLİTİKA DOSYASI : Nijer ziyareti Türkiye’nin Sahel politikaları

Arşiv.

Nijer ziyareti Türkiye’nin Sahel politikaları

25/07/2024

Fuat Emir Şefkatli / Doktora Adayı, Milli Savunma Üniversitesi

*** 

Türkiye’nin özellikle 2005 yılında ivme kazanan Afrika açılımı, günümüzde kıtanın farklı noktalarına yönelik siyasi, ekonomik ve askeri iş birlikleri ile genişlemeye devam ediyor. Öyle ki yakın geçmişte artan diplomatik temsilcilik sayısı ve geliştirilen ekonomik etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkan ticaret rakamları ile Türkiye’nin kıtaya verdiği önem anlaşılıyor. Bununla beraber Libya ve Somali gibi konumu itibarıyla stratejik değere sahip ülkelerle yürütülen askeri angajmanlara da değinmek gerekir. Çeşitli devlet dışı silahlı aktörlerden (DDSA) kaynaklı tehditlerle mücadele eden bu ülkelerde yürütülen aktif askeri politikaların kıta genelinde Türkiye’yi bir taraftan güvenilir bir müttefik diğer taraftan ise savunma sanayii alımlarında güçlü bir alternatif haline getirdiği söylenebilir.

Bu kapsamda 17 Temmuz tarihinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan öncülüğündeki üst düzey katılımlı heyet tarafından Nijer’e gerçekleştirilen ziyaret, Türkiye’nin güvenlik ve terörle mücadele iş birliklerini Sahel bölgesine taşıma niyetini gösteriyor. Ziyaret, Türkiye’nin Sahel bölgesindeki ülkelere (Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad) yönelik bugüne kadar gerçekleştirdiği en kapsamlı ve üst düzey katılımlı ziyaret olma özelliğini de taşıyor. Bakan Fidan’a ek olarak görüşmelerde, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alpaslan Bayraktar, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün ve Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar hazır bulundu.

ZİYARETİN ZAMANLAMASI VE ÖNEMİ

Görüşmelerde, eğitimden enerjiye ve ticari ilişkilerden sağlık konularına kadar pek çok alt başlığa değinildi. Ancak Bakan Fidan’ın “Somali’de yaptığımız gibi Nijer’de de terörle mücadele çerçevesinde savunma sanayisini ve istihbarat kapasitesini ilerletmek için neler yapabileceği hususunu ele aldık” ifadelerinden hareketle temel gündem maddesinin savunma ve terörle mücadele iş birlikleri olduğu saptanabilir.

Nijer’i de sınırları içine alan Sahel bölgesi, 2021 yılında başlayan askeri darbeler ve kriz atmosferinin tetiklediği DDSA’ların terör ve şiddet eylemlerindeki artış ile yalnız bölge için değil Afrika kıtası için ciddi bir istikrarsızlık kaynağı haline dönüştü. Hiç şüphesiz bu tablonun ortaya çıkışında 2010’lu yıllarda başlayarak günümüzde iflas etme aşamasına giren ‘batının’ tek taraflı terörle mücadele ve güvenlik yaklaşımı de etkili oldu. Takip eden süreçte, askeri darbelerle birlikte toplumsal tabanda başlayan hoşnutsuzluk, batı karşıtlığı olarak tanımlayacağımız kurumsal bir devlet politikasında vücut buldu. Bunun sonucunda Rusya başta olmak üzere pek çok ‘geleneksel olmayan’ aktör, bölgedeki siyasi ve askeri ayak izlerini genişletme çabası içine girdi. Türkiye’nin ise bu bölgesel denklem içinde göreve gelen askeri yönetimlerle dengeli ve çözüm odaklı bir ilişki arayışında olduğunu söylemek mümkün.

SAHEL DEVLETLERİ KONFEDERASYONU

Bu kısa arka plan dahilinde ziyaretin Türk dış politikası ve bölgesel dinamikler açısından hangi zemine oturduğunu anlamak adına ilk olarak ziyaretin hemen öncesinde kurulan Sahel Devletleri Konfederasyonu (AES) önemli bir yer tutuyor. Kısa bir süre önce Sahel İttifakı olarak başlayan oluşumun 6 Temmuz’da Konfederasyona dönüşmesi, Mali, Burkina Faso ve Nijer’in Fransa ve ECOWAS’a karşı ortak savunma adı altında ‘safları sıklaştırma’ hamlesi olarak okunabilir. Bu ülkeler, demokratik yönetime geçiş yönünde artan baskılara ve tehditlere karşı hem içte (radikal terör örgütlerine) hem de dışta (Fransa, ABD ve ECOWAS ülkeleri) kapasite paylaşımına gideceklerinin altını çizdiler. Bundan hareketle Türkiye’nin Nijer ziyareti, bir bakıma AES’ye yapılan ilk resmi ziyaret anlamına geliyor. Bu adım Türkiye’nin yoğun yaptırımlar uygulayan ve siyasi baskılarını artıran batılı ülkelerin yaklaşımıyla aynı çizgide olmadığını göstermesi bakımından önemli. Diğer taraftan Türkiye, bu tutumuyla batılı aktörlerden boşalan güvenlik sağlayıcı rolü için samimi bir müttefik olduğunu göstermiş oldu.

LİBYA DOSYASI

Bir diğer başlığı ise Türkiye’nin Libya politikalarıyla ilişkilendirmek mümkün. Bilindiği gibi Türkiye, 2019 Aralık ayında dönemin BM tarafından tanınan Libya hükümetiyle yaptığı anlaşmalarla Kuzey Afrika ülkesindeki siyasi, askeri ve ekonomik angajmanlarını artırmıştı. Türkiye halen bir ‘donmuş çatışma’ bölgesi olarak nitelendirilebilecek Libya’da, hassas ve değişen dengeler içinde kazanımlarını korumayı ve ülkenin demokratik geçişini tamamlaması noktasında gerekli katkıyı sağlamayı hedefliyor. Öte yandan Libya’nın Afrika’yı Akdeniz’e bağlayan konumu, Sahraaltı’ndan ülkeye yönelik düzensiz göç ve komşu Sahel ülkelerindeki terör hareketliliği nedeniyle militan akışını kritik bir husus haline getiriyor. Bilhassa sınır güvenliğindeki aksamaların Libya’daki güvenlik atmosferini de olumsuz yönde etkileme potansiyelini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu bağlamda Libya’nın güneyde geniş sınırları paylaştığı Nijer’in sınır denetimi ve güvenliği konularında desteklenmesi, çift taraflı etkilere yol açabilir. Dolayısıyla Nijer ziyaretinde Bakan Fidan’ın vurguladığı terörle mücadele ve istihbarat kapasitesinin artırılması konuları kayda değerdir.

CAZİP MÜTTEFİK

Son olarak Türkiye’nin terörle mücadele ve savunma sanayii alanlarındaki tecrübelerini Nijer’e aktarma girişimi, Fransa ve ABD’nin askeri çekilme sürecine girdiği bir dönemde yalnız Nijer’de değil Sahel bölgesi genelinde Türkiye’ye önemli bir pazar açabilir. Bu noktada Nijer’i çevreleyen ülkelerden Nijerya, 2023 yılında STM’nin Kargu İHA’larını satın almış, Çad 2024 yılı içinde Aksungur İHA’sını tedarik ettiğini duyurmuştu. Ayrıca yine 2024 yılı içinde Nijerya Savunma Bakanlığı ile Türk firmalar arasında yol/sınır güvenliğine ilişkin kapsamlı anlaşmalar imzalandı. Bunların yanında 2020 yılından itibaren Libya’daki Türk savunma sanayii ürünlerinin başarısı, Türkiye’nin alandaki kabiliyetlerini gösteren güçlü örneklerden birisi. Tüm bu örneklerin Türkiye’yi Nijer nezdinde cazip bir tedarikçi ve müttefik haline getirdiği söylenebilir.