FACEBOOK …
20.02.2017
173
NASIL BULUNDU ?
Yıl:
2006 – 2007
Ulusal
Köy Kütüphaneleri Projesi yürütülmekteydi.
Proje
başlamadan önce uygulama sistematiği belirlenmiş, sistem tasarımı defalarca gözden geçirilmişti. En önemli konu
hangi okula kaç adet (toplam) kitap gönderilmesi gerektiğini bulmaktı. Bu konu
çözülmesi ya da belirlenmesi çok zor konulardan biriydi. Zorluk neredeydi?
Var
sayalım bir yere (köy, kasaba, yüksek okul ya da lise) kütüphane kurulacak. “Her
öğrenci, her gün, bir kitap alıp okusa ve geri verse, hiçbirinin, daha önce
okuduğu kitabı, ikinci kez alıp okumak zorunda kalmaması için kaç kitap
gönderilmesi gerekir?” sorusunun yanıtını bulmak gerekiyordu. Hemde her okul için
ayrı ayrı olmak üzere…
Gelen
taleplerin öğrenci sayıları 30 – 3.000 arasında değişiyordu. Genelde çoğu köy
okulunda 30 – 50 öğrenci oluyordu. Uzun ve yorucu çalışmalar ve hesaplamalar
sonucunda 30 – 50 öğrenci olan bir okula gönderilecek kitap sayısını “ 173
“ olarak hesaplamıştık. Hesaplama işlemleri her okul için ayrı ayrı yapılmak
zorundaydı.
Ulusal
Köy Kütüphaneleri Projesinde 6 ayrı kütüphane modeli belirlenmişti. Her modelde
toplam kitap miktarı farklı sayıda öğrenciye göre olacağı için; anlatılan hesaplamaların
en az 6 kez yinelenmesi gerekiyordu. Bu
belirlemeler için çok ciddi emek ve zaman harcanarak matematiksel hesaplamalar yapılması
gerekiyordu. Yoğun bir çalışma sonrasında okullara gönderilecek toplam kitap
sayılarının belirlemeleri yapılmıştı. Bu çalışmalar elimizdeki teknik
olanakların çokluğuna rağmen günlerce sürmüştü.
Daha
sonra Tekirtanamo zindanına düştüğümde, bir gün elime Köy Enstitüleri ile
ilgili bir kitap geçti. Onu okumaya başladım. Biraz okuyunca, eğitimleri
tamamlanan kişilerr görevlendirildikleri köylere gönderilirken yanlarına içi
kitap dolu bir de bavul verildiğini okudum. O dönemde köylerde ortalama 30 – 50
öğrenci olduğu yazıyordu. Bavuldaki kitap sayısı kaçtı dersiniz? 173 … O ara okuduğum kitabı elimden
düşürdüğümü anımsıyorum.
O zamanda, hem de o kadar olanaksızlıklar içerisinde
bu hesaplamaları nasıl başardıklarını anlamakta halen zorlanıyorum. Eldeki
olanaklar uygunsa hesaplamayı hemen herkes başarabilir, yapabilir. Önemli olan şey yokluklar, olanaksızlıklar
içinde başarabilmektir.
Onlar,
onca yokluk içinde başardılar. Unutmayınız ki; o günlerde hesap makinesi bile
yoktu. Yaptıklarını, başardıklarını saygıyla anmaktan başka ne yapılabilir
bilmiyorum. Bizlerin de çok daha büyük, güzel ve yararlı işler başarmamız
gerekli ve ve zorunludur.
Çoğu
insan köy enstitüleri ile ilgili beğeni ve özlemlerini belirtir. Ancak,
yüzlerce özel okul olmasına rağmen; neden bir tane bile “özel köy enstitüsü” kurulmadığı
konusu sorgulanmaz. Konuyu daha iyi anlamak isteyen olursa, mutlaka “FULLBRIGHT
ANLAŞMASI” hakkında bilgi edinmesi gereklidir. Böylelikle ABEDE nin bize
kurduğu ve uyguladığı tezgahlardan birisi kolayca anlaşılabilir diye düşünüyorum.
Kalın sağlıcakla
E. YZB. GAZİ GÜDER