AHMET İNSEL : YENİ-PATRİMONYALİZM ÜZERİNE
Max Weber’in geleneksel hükmetme yöntemleri arasında saydığı
patrimonyalizmden esinlenen Eisenstadt kolonyalizm sonrası bağımsız Afrika
devletlerinin birçoğunda gözlemlenen yönetim sistemini 1973’te yayımlanan
kitabında neo-patrimonyalizm olarak tanımlamıştı. Bu kavramı daha sonra birçok
siyaset bilimci özellikle Afrika devletleri için 1980 ve 1990’larda kullandı.
Neo-patrimonyalizm veya geleneksel patrimonyalizmin modern
biçimi olarak yeni-patrimonyalizm modern devlet örgütlenmesi görünümü altında
geleneksel hükmetme biçimlerine dayanan bir melez hükmetme biçimidir.
Patrimonyalizmin bir alt türü olan sultanizmde olduğu gibi devlet hükümdarın
şahsi mülkü olarak resmen kabul edilmez. Ama hükümdar kurumsal olarak mülkün
sahibidir. Kamu alanı ile özel alan arasındaki fark fiilen ortadan kalkmıştır.
Otokratik veya oligarşik bir hükmetme yöntemi yürürlüktedir.
Yeni-patrimonyalizmde de siyasal olan iktisadi olanı belirler
hale gelir. İktisadi ve siyasal rollerin bir kişiyle özdeşleşen bir merciide
birleştirildiği bu yönetim biçiminde devlet sermaye birikiminin önde gelen
alanıdır. Sadece iktisadi sermaye birikimi değil siyasal sermaye birikimi de
devlet alanı içinde gerçekleşir. Eğer toplumda bir kültür savaşı yaşanıyor ve
seçilmiş ya da darbeyle iktidara gelmiş hükümran bu kültür savaşının bir
tarafıysa kültürel sermaye birikiminin el değiştirmesi mücadelesi bir o kadar
öne çıkar. Hiper-başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu birçok Afrika ülkesinde
yeni-patrimonyalizmin en önemli toplumsal meşruiyet kaynağı kolonyalizmin
kültürel mirasından arınma söylemi olmuştur.
Otokratların toplumda kolonyalizme karşı tepkiyi yönlendirip
araçlaştırmaları çok yaygın bir hükmetme biçimidir.
Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı bu rejimlerde
iktidarın şahsileşmesi kurumlaşmanın önündeki en büyük engel olur. Başkanın
kişisel iktidarı birçok Afrika ülkesinde ordudan partiye kamu kurumlarından
devlet güdümlü STK’lere kadar bütün örgütlerin kurumsal içeriklerini boşaltır.
Bütün devlet kurumları ve kamu görevi verilmiş kuruluşlar patrimonyal gücün
hizmetlilerine özel kurumlar da bu gücün bağımlılarına dönüşür. Kayırmacılık
eş-dost kapitalizmi öne çıkar.
Hukuk devletinin yerini şahsileşmiş keyfi yönetimin aldığı bu
rejimlerde bir tür geleneksel Big Man (Büyük Adam) konumuna sahip olan muktedire
karşı her türlü eleştiri devletin bekasına yönelik tehdit açık ve yakın tehlike
olarak sunulur. Big Man’in meşrebine göre şiddet derecesi değişen bir bastırma
ve susturma politikasına gerekçe oluşturur.
Yeni-patrimonyalizmde kamu mülkünün tasarrufu yetkisinin tek
bir mercii ve kişiye verilmesi mülkün sultanın şahsıyla bütünleştiği geleneksel
patrimonyalizme benzerlikler gösterir. Big Man’in iktidarda kalma süresi
uzadıkça hükümdarın şahsı ve hükümdarlık kurumu arasındaki fark da giderek
ortadan kalkar. İktidar kan evlilik ve arkadaşlık bağlarının önde geldiği
klanik bir nitelik alır.
Yeni-patrimonyalizmin özelliği başta yargı olmak üzere bütün
kamu kurumlarının rollerini ve davranışlarını öngörülemez hale getirmesidir. Bu
öngörülemezlik genelleşmiş bir güvensizlik yaratır. Birçok Afrika ülkesinde bu
genelleşmiş güvensizlik ortamı hem otokrat yönetimlerinin bir sonucu hem de bu
yönetimlerin iktidarlarını yeniden üretmelerinin bir aracıdır.
Her türlü iç denetim ve karşı gücün ortadan kalktığı veya gayri
meşru ilan edildiği hükümdarın bütün kamu kaynaklarının tasarrufunu kendi
elinde topladığı bu rejimde hükümdarların kamu kaynaklarını şahsi servetleri
gibi kullanma eğilimleri çoğu zaman baskın çıkar. Bu sadece kullanma ile
sınırlı kalmaz bir servet edinme yöntemi olarak da çalışır.
Afrika ülkelerinde yeni-patrimonyal rejimlerde muktedir
genellikle iç savaş ve darbe gibi yöntemlerle değişti. Muktedir değişti ama
rejim aynı kaldı. Birkaç sınırlı örnekte ise yeni- patrimonyal sistem kendini
yeniden üretme imkânlarını tükettiği için olduğu yerde çöktü ve göreli
demokratik bir rejime geçilebildi.
Yeni-parimonyalizm kavramının içerdiği eleştirel dozdan
hoşlanmayan Afrikalı devlet aydınları ve Batı’da bazı post-kolonyalizm akımı
savunucuları bu kavramın oryantalist olduğu iddiasını ileri sürdüler. Halbuki
yeni-patrimonyalizm kolonyalizm sonrasına ve Afrika’ya özgü bu kıtayla sınırlı
bir kavram değildir.
LİNK : http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1045539/Yeni-patrimonyalizm_uzerine.html#