İLETEN
: ISRATURK@yahoogroups.com
NEDİR
NE DEĞİLDİR
Soru şu:
Şark tipi ya da Garp tipi
lider farkı nedir ne değildir?!
El cevap:
Adı: Turgut Özal
Doğum Tarihi: 13 Ekim 1927
Ölüm Tarihi: 17 Nisan 1993
Görev süresi: 9 Kasım 1989 – 17 Nisan 1993
https://tr.wikipedia.org/wiki/Turgut_%C3%96zal
(…)
Adı: George Herbert Walker Bush
Doğum Tarihi: 12 Haziran 1924
Ölüm Tarihi: 30 Kasım 2018
Görev süresi: 20 Ocak 1989 – 20 Ocak 1993
https://tr.wikipedia.org/wiki/George_H._W._Bush
(…)
Adı: Mihail Gorbaçov
Doğum Tarihi: 2 Mart 1931
87 yaşında
Görev süresi: 15 Mart 1990 – 25 Aralık 1991
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mihail_Gorba%C3%A7ov
(…)
Adı: Margaret Thatcher
Doğum tarihi: 13 Ekim 1925
Ölüm Tarihi: 8 Nisan 2013
Görev süresi: 4 Mayıs 1979 – 28 Kasım 1990
https://tr.wikipedia.org/wiki/Margaret_Thatcher
(…)
Adı: François Mitterrand
Doğum Tarihi: 26 Ekim 1916
Ölüm Tarihi: 8 Ocak 1996
Görev süresi: 21 Mayıs 1981 – 17 Mayıs 1995
https://tr.wikipedia.org/wiki/Fran%C3%A7ois_Mitterrand
(…)
Adı: Helmut Kohl
Doğum tarihi: 3 Nisan 1930
Ölüm tarihi ve yeri: 16 Haziran 2017
Görev süresi: 1 Ekim 1982 – 27 Ekim 1998
https://tr.wikipedia.org/wiki/Helmut_Kohl
(…)
Adı: Jacques Chirac
Doğum tarihi: 29 Kasım 1932
86 yaşında
https://tr.wikipedia.org/wiki/Jacques_Chirac
(…)
Nüans?!
Özal, koltuk’tan düşmemek
için inat etti, direndi, “şark’lı egosu”ndan mülhem “gurur” yaptı, öldü.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/putinin-gulumsemesinin-nedeni-anlasildi-215459h.htm
Rauf Tamer’in deyişi ile “inmedi, çıktı”.
Ne var ki, Özal’ın arkasında duran Batılı lider profil’leri ise zaman’ı gelince
koltuğu devretti.
Bu sebep’ten Özal öldü.
Özal’ın arkasında
duran’lar, doğru zaman’da çekilmeyi bildikleri için iktidar’dayken ölmedi,
ölene kadar yaşadı.
En son o ekip’ten baba Bush daha yeni öldü.
Erdoğan’a gelince, kaç
Başkan, kaç Başbakan eskitti, büyük resim’de az gitti, uz gitti, ne var ki
geldiği yer, başladığı nokta.
Dünya düz değil yuvarlak ve de
dönmeye devam ediyor diye altını çizdiğimiz basit hakikat ortada.
Bu nokta’da cevap’ını arayan basit
soru:
Erdoğan, şarklı liderler
gibi mi iktidar’dan yolcu edilecek yoksa Batılı liderler gibi mi?!
El cevap:
RAP… LARP… RAP…
…
SÖYLEMMETRE
Yazı şu:
Ahmet Hakan: KUMPASÇI GAZETECİLER HESAP VERMEYECEK Mİ?
En azından savcı mütalaasına
bakınca…
Ergenekon adı verilen davanın
baştan sona bir “FETÖ kumpası” olduğu
da açığa çıkıyor.
Şimdi temel soru şu:
Bu kumpasın içinde görev
alan hakimler, savcılar ve polisler mahkeme huzurunda hesap verirlerken…
Bu kumpasın içinde görev
alan gazeteci kılıklı soytarılar, nasıl oluyor da ellerini kollarını sallayarak
dolaşabiliyorlar?!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/chpnin-adayi-galiba-ekrem-imamoglu-olacak-41038531
(…)
Yorum şu:
Köşe’ye sıkışan yapı, S.O.S mesaj’ı çaktığı
yetmiyormuş gibi bir de gaz’lıyor.
“Hesap sormayacak
mısınız?!”
AKP/Ak Parti kazan/kazan
mavrası!
İyi de ha(z)cı abi, medya’nın başkanı istihbarat ise hangisinden
hesap sorulmasını istersiniz!?
a. İstihbarat’ın kendisinden MİT’çilerden
b. İstihbarat’ın kalem’lerinden
Eşek’ini dövemeyen semer’ini
tırmalar misali, Ahmet Hakan üzerinden
uzatılan yalancı intikam havuç’u ortada.
Madem ortada Ahmet Hakan gibi hem Gökçek’e hem Erdoğan’a
cilve yapan cengaver bir kalem var, hesap’ı o önden sorsun, arkadan nasılsa
çetele’yi düzleştiren çıkar.
Zeka’ya hakaret’siniz
anladık da, hangi zeka’ya hakaret!?
Nüans?!
Bu soru’yu soran, Pakize
Suda’nın yerine konuşlanmış sakallı yazar, iftiracılar’ın alacakargası ile
yanyana poz kesmiş ise ne düşünmeliyiz?!
https://odatv.com/yeni-dostluklar-kuruldu-02121823.html
El cevap:
Saksağan, her daim gözü
çöplükte olan karga’nın türdeşi ama güzel’e yakın duran’ıdır.
“Besle karga’yı oysun
gözünü”, boş’a söylenmiş laf değil!
Laik Türkiye’nin göz’ünü
hangi alacakarga’ların oyduğu sır değil.
Ellerinden gelse bir kez
daha Silivri tegah’ını kurarlar ama büyük resim ortada, aynı suda iki defa aynı temaşa mümkün değil.
O zaman yek soru:
Nagehan Alçı’giller ile
Ahmet Hakan arasında kurulan ve/veya taze’lenen yeni dost’luktan anlaşılması gereken nedir!?
2007 performans’ları
ortada.
Yoksa, BOP’un fırıldak’ları, “İran’la
savaş” sözü kapsamında, hesap’ı
TSK’nın, Atatürkçüler’in üzerine yıkmak için yeni bahaneler mi arıyor?!
Ya da kendi mecburiyetlerini millet’in mecburiyeti yapmaya çalışıyor’salar
Olmuş ile ölmüş’e çare var
mı?!
Hani demiş ya doktor, yılan’ın
soktuğu yeri emip tüküreceksin ki, zehir aksın!
“Ne diyor?” diye soran Dursun’a, Temel
de demiş ya “Doktor diyor ki,
kesin öleceksin!”
Bu kafa ile sorun çözmek mümkün
ise Ahmet Hakan emmeye başlasın,
belki zehir “akar”.
Veyahut “Şeytan” demiş ya, çöl’de ağaç’tan sarkıp deve’yi
becermeye çalışan şarki oryantal’e, “Bu
şeytan olarak benim dahi aklıma gelmez, bu yediğiniz haltı da bana yıkmaya
çalışmayın!”
Hesap o hesap, arkası yarınlık
tümce ortada:
Artık hac’da şeytan,
BOP’un süslümanlar’ını taşlıyor.
Ezcümle:
Ahmet Hakan hesap sorulsun
istiyor ise Beştepe’ye mesaj atabilir; “Padişah sen’sen hesap’ı sormanızı rica
ediyorum, yok eğer padişah biz’sek (Topaç), o zaman başta kolpacı Ahmet Hakan olmak üzere, Yozgat Korosu’ndan hesap
sorulacak, kelleler tiz zamanda vurulacak…”
Ex’cümle:
Aynı dere’nin su’yundan
içip söylenenler, isteseler de birbirlerinden hesap sorabilirler mi?!
Piyasada herkes ahmak, bir
tek uyanık bunlar mı ya da bana arkadaş’ını söyle sana
kim olduğunu söyleyeyim!?
Nüans?!
Şu saat’ten sonra, ister paşa’ya küfret, istersen başkası
üzerinden küfrettir.
İster TSK’yı öv, istersen
yerden yere vur.
Atatürk’ün siz’lerin
sevgisine ihtiyaç’ı yok.
Takdir ya da tekdir’le ilgili
değiliz.
Değişen konjonktür’e binaen, kolpacılar’ın kuyruğunu süreç’in içinde birbirine
sürte sürte, final sahnesi’nin içinden geçiyoruz.
Güvenli bir dünya için,
enerji’nin güvenlik’i için, kayan eksen kapsamında, sakin ama emin adım’larla…
Milyon’da 1’iz, su’yun
formül’ündeki (H2O) bileşenler gibi final tango’su’ndayız.
RAP… LARP… RAP…
Diye bakmak mümkün.
…
VAZİYET
“Maraba
Televole!”
AKP’yi iktidar’a getiren akış’ta “Televole” dünyalar vardı.
3 Kasım 2002 sonrasında ne
oldu?!
Televole’nin star’ı, medya
patronu oldu!
Sevgilisi de o dünya’nın
marka pazarlayan yıldız’ı.
Az gittik uz gittik uzun ince yol
gittik.
Susuz çöl’ü de geçtik, timsah’lı
havuz’da defalarca gittik geldik.
Hayat memat nüans?!
Laik Türkiye’nin içini boşaltan “televole kültürü”, siyasal
İslamcı “radikal”leşen
iktidar’ı da yedi, bitirdi.
“Maraba
Televole” Acun & Şeyma hikayesinden
farklı değil, BOP’Eşbaşları’nın “altın
suyu”na batırılmış hikayesi.
Diye bakmak mümkün.
…
DURUM
2019 yılbaşı hediyesi!?
Market’lerde alacağınız poşet
artık “beleş” değil.
Her poşet’e 20 – 25 kuruş “maliyet’e katkı” eder’i
alınacak.
Sebep?!
Ekonomi şah’landığı,
uçtuğu için!
Market’ler mevcut
iktidar’ı destekliyor ise yek soru:
Neden şimdiye kadar
kimse’nin aklına çevre gelmemiş?!
Muhalefet nerde, medya
nerde?!
Geçtik.
Kaldı ki, mevcut poşetler’in yerini neden kağıt torba’lar almıyor, Batı’da olduğu
gibi.
Nüans?!
Vatandaş, çöp poşet’i yapmak için üçer beşer torba aldığından, poşet
maliyeti market başına en düşük üç katı.
Torba torba stoklar gün
dolmadan bitiyor ise çözüm bu olmamalı!
Neticede, vatandaş’a odun, kömür,
un vb, iş insanlarına özelleştirme pastası’ndan kallavice pay’lar orta yerde
dururken, hikaye’yi çevre’ye bağlamak,
mevcut muhalefet’in zeka’sına uygun operasyon iken, hayat memat nüans
ortada:
Çevre’yi seven,
destekleyen, naylon poşet’i para’yla da olsa satmaz, bu bir.
İki’nci madde’ye geçmeye gerek var
mı?!
Laf’ın tamamı aptal’a
söylenir ise leb demeden leblebi.
http://hayrullahmahmudozgur.blogspot.com/2018/12/erdogan-nasl-yolcu-edilecek-sark-modeli.html