İNGİLTERE DOSYASI : İngiltere, Filistin’deki katliamların önünü nasıl açtı ???

İngiltere, Filistin’deki katliamların önünü nasıl açtı ???

29/03/24

Yazar: Lama Goşa

Sarafand el-Harab katliamı, Siyonist işgalci çetelerin Filistin halkına yönelik bugün devam eden soykırım pratiklerini anlamak açısından önemli ipuçları taşıyor.

***

YDH – Katliamlar, sömürgeci soykırımın uyguladığı araç ve yöntemlerden biri, sömürgeleştirilmiş halkların toplumsal varlığını ortadan kaldırmanın bir aracı. Sarafand el-Harab katliamı Filistin’de Nekbe’nin yolunu nasıl açtı? Ve Siyonist rejimin Gazze’deki yenilgisinin bununla ne ilgisi var? Lama Goşa, El-Meyadin kanalında yayımlanan makalesinde anlatıyor.

***

1918’deki Sarafand el-Harab (Harap olan Sarafand), 1948’deki Deyr Yasin, 1956’daki Kefr Kasım ve Ekim 2023’ten bu yana Gazze katliamları arasında, hepsi aynı temel ilkeyi -katliamlar yaparak Filistin halkının toplumsal varlığını ortadan kaldırmak- paylaşan Siyonist sömürgeci soykırımın gelişimini ve yöntemlerini keşfediyoruz.

Bugün Gazze Şeridi’nde yaşananlar, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ilk anlarından bu yana, intikam duygusuyla beslenen bir Siyonist katliam ve daha sonra Filistin halkının kolektif varlığını ortadan kaldırmak için savaşı kullanarak siyasi bir amaç güden kasıtlı bir katliama dönüştü. Bu yolla, şu anda işgal altındaki Kudüs’te ya da Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin Gazze’deki durumun ciddiyetine ve tehlikesine uygun bir şekilde direnemez hale gelmesi amaçlandı ki bugün yaşanan da tam olarak bu.

İsrail’in Sarafand el-Harab, Deyr Yasin, Tantura ve diğer katliamları gibi küçük ölçekli katliamlar, belirli bir kasabanın toplumsal yaşamını parçalamayı amaçlamıştı ve bu tür örnekler zaman içinde birikerek bugün Gazze’de tanık olduğumuz açık (büyük ölçekli) katliama yol açtı. Bu soykırım, nerede olurlarsa olsunlar Filistin halkının tamamını hedef alıyor, yaşam tarzlarını bozuyor ve daha önce sürdürdükleri yaşam ile bundan sonra sürdürecekleri yaşam arasında bir uçurum yaratıyor.

Filistinli araştırmacı Halid Udetullah’ı 1918’deki Sarafand el-Harab katliamı ile 8 Ekim 2023’ten bu yana devam eden Gazze katliamını karşılaştırmaya iten şey de bu: “Tarihe geri dönmek her zaman, her şeyden önce, siyasi kanaati güçlendiren bir eylemdir.”

Udetullah, buradan yola çıkarak, İngiliz sömürge güçlerinin 10 Aralık 1918’de Ramle’nin batısındaki Sarafand el-Harab kasabasına saldırarak insanların evlerini yakıp onları öldürdüğü katliamı inceledi. Katliam, onlarca şehit, kasabanın tamamen yıkımı ve hayatta kalanların zorla yerinden edilmesiyle sonuçlandı. Udetullah, çalışmasını Filistinlilerin kolektif hafızası, İngiliz-Siyonist arşivleri, yazışmalar ve hava fotoğrafları da dahil olmak üzere bir dizi birincil kaynağa dayandırdı.

Sarafand el-Harab’dan gelen 1928 doğumlu Hacı Hasan Uveyni şöyle diyor: “Bu kasaba geniş toprak parçalarını içeriyordu. Türkler 1882’de Yahudilere arazinin bir kısmını verdi ve onlar da Sarafand el-Harab’ın 3 kilometre kuzeyinde ‘Rişon LeTsiyon’ ya da Arapça adıyla Uyun Kara yerleşimini inşa ettiler. Köyün güneyinde, aynı zamanda ‘Nezz Siyona’ yerleşimini inşa ettiler, ardından yaklaşık 2 kilometre doğuda, o zamanlar ‘Sultan için’ anlamına gelen el-Ciftlik olarak adlandırılan ‘Be’er Ya’akov’ yerleşimini inşa ettiler.

Sarafand el-Harab’a ne oldu?

Kasabanın asıl sakinlerinden biri olan Cebr Salim Muhammed, 1932 yılında Filistinli araştırmacı Ekrem Zuayter’e, İngiliz askeri otoritesinin o dönemde Sarafand el-Cedide (Yeni Sarafand) kasabasına nasıl baskın düzenlediğini anlatıyor.

Kasabayı çevreleyen bir İngiliz askeri kampının yanı sıra İngiliz Yahudilerinin sarhoş olmak için gittikleri üç Yahudi yerleşiminin varlığından söz ediyor. Bu askerler sarhoş bir şekilde kasabanın içinden geçerek kampa geri dönerler, bu da kasaba halkını kendilerini ve ailelerini savunmak için kasabadaki dükkânlara çanlar asarak her asker kasabaya girdiğinde onları çalmaya zorlarmış.

Çoğu zaman kasaba halkı ile sarhoş askerler arasında yumruklaşmalar ve itiş kakışlar yaşanır, bu da askerlerin kasabadan kovulmasıyla son bulurmuş. Ancak bir gün İngiliz işgal hükümeti bir askerin öldürülmüş olarak bulunduğunu iddia etti ve askerin Sarafand el-Harab’da öldürüldüğünü öne sürdü. Fakat Cebr Salim Muhammed’e göre kasaba halkının bu cinayetle hiçbir ilgisi yoktu. Bunun ardından, bir İngiliz ordu kuvveti güpegündüz kasabaya baskın düzenleyerek bıçaklara, tahta coplara ve kendini savunmak için kullanılabilecek her şeye el koyarak kasaba halkını savunmasız bıraktı.

O gece askerler kasabayı bastı. Çanlar çaldı ve yerli halk silahsız olmalarına rağmen toplanıp kasabalarını savunmaya başladı. Kadınları ve çocukları sadece kasaba halkının bildiği eski bir binaya sakladılar. Erkekler askerlerle karşı karşıya geldi; bazıları kurtuldu, bazıları esir alındı ve geri kalanlar İngiliz Ordusu tüm kasabayı ateşe vermeden önce öldürüldü.

Sabah olduğunda ordu geri çekildi ve geride harap olmuş, yanmış yıkılmış bir köy bıraktı; erkekleri ölü bir şekilde yollarda yatarken, geri kalanlara yiyecek ekmek bile kalmamıştı. Bazıları büyük acılar çektikten sonra öldü, bazıları ise ömür boyu sakat kaldı.

Sarafand el-Harab katliamı ve Gazze’nin rolü

Udetullah bugün Sarafand el-Harab’daki katliamdan geriye kalan kalıntıları kazarken, bu katliama tanıklık eden her türlü izin silinmiş olduğunu fark etti. Kasaba halkının gömüldüğü toplu mezar bile parka dönüştürülmüşken, İngiliz askerlerinin mezarlarına dokunulmamış ve anlatılana göre katliamın nedeni olan askerin mezarı da dahil olmak üzere Filistin’de kalmaya devam ediyor.

Ancak Udetullah’a göre en önemlisi, “Gazze, İngilizlere harita ve bilgi sağlayan ve ‘Yahudi Ofisi’ olarak bilinen kurumun yardımıyla Osmanlı güçlerini kovalayan ve ilk kez kimyasal silah kullanan İngiliz ordusu tarafından bastırılmasaydı ve saldırıya uğramasaydı katliam gerçekleşmeyecekti.”

Udetullah, Gazze’nin Filistin’in mazisinde, bugününde ve geleceğinde oynadığı role dikkat çekiyor. Filistin, işgalcilere ve onların işgal altındaki topraklarının tamamını yutmaya yönelik planlarına karşı her zaman meydan okudu; modern dünyanın en acımasız ordusuna karşı beş aydan fazla bir süredir direnişin devam ediyor olması da bunu doğruluyor.

Çeviren: Emre Köse