KISA ÖYKÜLER : “Düşünen Adam” ın Hikayesi

Picture background

“Düşünen Adam” ın Hikayesi

“Düşünen Adam” heykeli, her ne kadar Rodin’in “Düşünür” adlı eserinin kopyası olsa da, yapımında canlı bir model kullanılır. Heykelin yapımında en az heykeltıraşlar kadar emeği olan canlı model de, tıpkı heykeltıraşlar gibi, hastanede yatmakta olan bir hastadır.. Hıfzı Topuz’ın “Çılgın ve Özgür” adlı kitabının sayfalarını karıştırarak bu canlı modelin hikayesine doğru yolculuğa çıkalım:

Ankara’da bir şirkette çalışan Süreyya Bıyıkoğlu, şirketin arabasıyla Selanik Caddesi’nden inerken bir çocuk çığlığı işitir. Bu sesin nereden geldiğini ilk anda anlayamaz. Ancak çevredekilerin, aracına doğru koşmasıyla birlikte yüreğine bir ok saplanır. Farkında olmadan önüne 9-10 yaşlarında bir çocuk çıkmış, o da bu çocuğa çarpmıştır!.. Bu çığlık sesi de çarptığı çocuktan gelmiştir. Eli ayağına dolaşır, ne yapacağını bilemez.. Yaşadığı şokla birlikte hemen aracından iner. Kazaya tanık olanlar, vakit kaybetmeden aracın altında kalan çocuğa ilkyardımı yaparlar. O sırada bir kadın, Bıyıkoğlu’na saldırır. Bıyıkoğlu, kadının elinden zor kurtarılır. Bu kadın aracın altında kalan çocuğun annesidir.. Süreyya Bıyıkoğlu ise kendini savunacak durumda değildir.. Kazazede çocuk hastaneye yetiştirilir. Süreyya Bıyıkoğlu da olay yerine gelen polislerle birlikte çocuğun peşinden hastaneye götürülür.

Çocuk hemen ameliyata alınır. Süreyya Bıyıkoğlu da ameliyathanenin kapısının önünde bekleyenlerden biridir. Çocuğun ailesi gibi, onun için de vakit bir türlü geçmek bilmez. Çocuğun sağlıklı bir şekilde ameliyattan çıkmasını beklerler, ama istenen haber gelmez: Çocuk, yaşama daha fazla tutunamayarak hayata veda eder.. Onun ailesi ile birlikte Süreyya Bıyıkoğlu da olduğu yerde yığılır kalır. İstemeyerek de olsa bir çocuğun ölümüne sebep olmak artık vicdanını rahat bırakmayacaktır Süreyya Bey’in.. Günler geceler boyunca kaza anında duyduğu sesi işitecek, rüyalarından çocuğun kaza anındaki görüntüsünü silemeyecektir..

Hastaneden yıkılmış bir vaziyette çıkan Süreyya Bıyıkoğlu karakola götürülür, ifadesi alınır. Hemen o gece tutuklanır. Kendini bir türlü savunamaz.. Polisler kaza yerinde incelemelerde bulunurlar, tanıklar dinlenir. Yapılan araştırmalar sonrasında Süreyya Bıyıkoğlu’nun suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılır. Ancak en büyük mahkemesi olan vicdanına bir türlü ifade veremez Bıyıkoğlu ve kendini müebbet hapse mahkum eder. Gecesi gündüzü, ölümüne sebep olduğu o çocuk olur. Yemeden içmeden kesilir, gözüne uyku girmez..

Bir süre sonra, cesaretini toplayıp çocuğun evine gider Süreyya Bıyıkoğlu. Amacı çocuğun bir fotoğrafını görebilmek ve onun kim olduğunu öğrenebilmektir. Kapıyı, kazadan sonra kendine saldıran çocuğun annesi açar. Gözyaşları içerisinde evine davet eder onu. Bir kahve yapıp misafirine getirir. Sonra da oğlunun hikayesini anlatmaya başlar. Onun ölümünden asıl sorumlu olan kendisidir. Oğlu da annesine karşı kırgınlıklar içinde hayata gözlerini yummuştur..

Ölen çocuğun annesi, kumar bağımlısıdır. Her gün arkadaşlarıyla toplanıp, kumar oynarlar. Çocuk annesini neredeyse göremez olur. Babası da annesinin kumar oynamasından bıkmış usanmıştır. Ne yaparsa yapsın karısını kumar masasından alıkoyamaz. Sonunda daha fazla dayanamayarak eşi ile büyük bir tartışma yaşar. Kadın, eşinin, “Artık kumar oynamayacaksın!” diye bağırmalarını alttan alır. Ancak yine de oynamaya devam eder.. Kazanın olduğu gün oğlu eve gelip, annesinin yine evde olmadığını görür. Koşarak annesinin bulunduğu yere gider. İçeri girdiğinde gözlerine inanamaz! Annesi yine kumar masasındadır.. “Hani babama söz vermiştin! Bir daha oynamayacaktın. Babam seni eve almaz artık. Ben de seni istemiyorum,” diye bağırarak sokağa fırlar. Annesi de oğlunun peşinden koşar. Süreyya Bıyıkoğlu da tam o anda yoldan geçerken çocuğa çarpar.. Böylece çocuğun annesinin kumar bağımlılığı, hem oğlunun hayatına hem de hiç tanımadığı bir kişinin yaşamının kararmasına sebep olur..

Çocuğun dram dolu yaşantısını öğrenen Süreyya Bıyıkoğlu, daha da üzülür. Artık eski günlerine dönemez. Yemez, içmez; işine odaklanamaz hale gelir. Çalıştığı şirketin yöneticileri de daha fazla kendini yıpratmasın, bir çare bulsun diye hastaneye gönderirler onu. Üç yıl boyunca hastane hastane gezdikten sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bulur kendini..

Bu hastanede hemen tedavilerine başlanır. Doktorlar bir süre sonra da iyileştiğini söylerler. Ancak toplumun içine çıkabilecek gücü kendinde bulamaz. Hastaneden çıkarmamaları için doktorlara yalvarır. Doktorlar da ona üzülürler ve hastanede çalışması için ufak bir iş verirler. İşte bu ufak işlerden biri de hastane bahçesine dikilecek olan “Düşünen Adam” heykeline modellik yapmak olur.

*** 

Kaynak : Melih Yıldız, “Aklın Uçurumlarında” / Remzi Kitabevi, 2023