TAVSİYELER (KİTAP – DERGİ – FİLM – KAYNAK – MEDYA – BELGESEL – DİZİ – SİTE – PROGRAM – OYUN – ŞARKI – EĞİTİM – SAĞLIK)

KİTAP TAVSİYESİ : "TARİH ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK SAVAŞ" KİTABI TÜM YAYINEVLERİNDE


Son günlerde fırsat
buldukça Cengiz Özakıncı’nın Otopsi yayınevinden çıkan, “Tarih Üzerinden
Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi” adlı kitabını okudum. Sayın Özakıncı,
Batı’nın üzerinde uzmanlaştığı, tarih üzerinden yürütülen psikolojik savaşın bu
kez özel hedefi olan Atatürk, Kemalizm ve Türkiye hakkındaki ilginç ve dikkat
çekici gelişmelere ışık tutuyordu.


BATI ÜNİVERSİTELERİNE PSİKOLOJİK HARP GÖREVİ


Ortada tarihi yalan ve
iftiralarla dolu bir doktora tezi vardı. Bu tezi ünlü Harvard Üniversitesi
yayımlamıştı. Onaylayan ise burnundan kıl aldırmayan Cambridge Üniversitesi
idi! Kişisel görüşüme göre, tezin sahibi olan sözde akademisyen Stefan İhrig
ise ya bir istihbarat elemanı ya da parayla satın alınmış bir maşaydı. Tezin en
kısa özeti şuydu: “Mussolini faşizminin, Franco diktatörlüğünün, Hitler
Nazizminin rol modeli, kaynağı Atatürk’tür, Türk Kurtuluş Savaşı’dır, Türk
Devrimi’dir.” Burada ilginç olan psikolojik harbe bilim yaptığını iddia
eden Batı’nın iki üniversitesinin de dâhil olmasıydı. Neresinden tutarsanız
tutun elinizde kalacak bu kaba saba iftiraları hiçbir Batılı tarihçinin
eleştirmemesi ayrıca dikkat çekiyordu. Cengiz Özakıncı bu kitabında daha çok
yabancı kaynaklara dayanarak bu iddiaları somut belgelerle çürütüyor.


NETANYAHU DA BU İŞİ SEVDİ!


Yolsuzlukları ile tanınan
İsrail Başbakanı Netanyahu, 37’nci Dünya Siyonist Kongresi’nde (20 Ekim 2015)
bakın tarih üzerinden psikolojik savaşı nasıl yürütüyor: “Hitler
Yahudileri yok etmek değil, sürgün etmek istemişti. Filistin Müftüsü Hacı Emin
Hüseyni, Berlin’e gitti. Ona, ‘Yahudileri sürgün ederseniz, hepsi Filistin’e
gelir!’ dedi. Hitler, ‘Peki, ne yapayım onlara?” diye sordu. Hüseyni,
‘Onları yak!’ dedi.” Netanyahu, Yahudi Soykırımı suçunu Hitler’den alarak,
Filistinlilerin üzerine yıkmayı ve böylece Filistin’e yönelik saldırılarına
meşruiyet kazandırmayı hedefliyordu. Ama görüldü ki Hitler, Yahudileri
öldürmeye Müftü ile görüşmesinden çok önce başlamıştı.


O DEMOKRAT RUH HALKA NUFÜZ ETMESEYDİ…


Reklamdan sonra devam ediyor


Ancak dünya Atatürk’e bu
üniversitelerin gözüyle değil, bambaşka bir açıdan yaklaşıyordu: “Türkiye
özgürlüğünü yitirmemiş, tüm devrimci örgütlerin bir üssünü oluşturan biricik
ülkedir. Tüm ezilen halklar, kurtuluş mücadelesinde onları örnek almalıdır.
(Komünist Enternasyonel Üçüncü Kongresi, 22 Haziran-12 Temmuz 1921)”, “Başında
Kemal Paşa’nın bulunduğu bu Ankara Hükümeti, Türkiye halkının Batılı kapitalist
sömürücülere karşı direnişini örgütlemeyi başardı. (Internationale
Presse-Korrespondenz, 23 Mart 1922)”, “Kendisi için bugünkü
Avrupa’nın en muktedir devlet adamıdır demek mümkün olan, hiç şüphesiz devlet
adamlarının en cesur ve orijinalidir. Eğer demokrat diye bir şey varsa Atatürk
demokrattır. Atatürk idaresinin ruhu gerçekten demokrat olmasa ve bu ruh bütün
halka nüfuz etmemiş bulunsaydı, bütün bunlar imkânsız olurdu. (Herbert Sidebotham,
Sunday Times)”.


Korkarım gelecek
nesillere Atatürk bir diktatör olarak aktarılacak. Bunun yanlış olduğu
kanısındayım. Hitler ve Mussolini’nin tersine, devlette idari ya da yönetim
fonksiyonu bulunmuyordu, af ve mahkemelere emir verme yetkisi yoktu. Onu Hitler
ve Mussolini gibi diktatörlerden ayıran belki de en önemli özellik, başından
beri isteyerek ve çok emek sarf ederek, kendini yaşatacak bir sistem kurmaya
çalışmasıdır. (İngiltere Büyükelçisi Sir Percy Loraine’nin 10 Kasım 1948 günü
BBC’den dünyaya seslenişi)


ATATÜRK PLAĞI BÜTÜN DÜNYA RADYOLARINDA!


UNESCO İcra Konseyi, 25
Mayıs 1962 günkü toplantısında Atatürk’ün ölümünün 25’inci yılında tüm dünyada
anılmasına karar verdi. 10 Kasım 1963 günü bütün dünya radyolarında yayımlanan
Atatürk plağında, ABD Başkanı Kennedy, İngiltere Başbakanı Macmillan, General
MacArthur, Almanya Devlet Başkanı Dr. Adenaeur, Pakistan Devlet Başkanı Eyüp
Han, Hindistan Başbakanı Nehru, Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba Atatürk
üzerine konuşmalar yaptı.


UNESCO’nun 1978 tarihinde
oybirliği ile aldığı karar aslında tartışmalara son noktayı koydu. Atatürk
doğumunun 100’üncü yıldönümü olan 1981 yılında bütün dünyada anılacaktı:
“Sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan ilk savaşın önderi, dünya
ulusları arasında kalıcı barışı teşvik eden seçkin bir örnek…”


Bu kadar açık ve yalın
gerçeklere sırtını dönen Harvard ve Cambridge üniversiteleri bu tezi iptal
etmedikleri sürece aynı zamanda birer operasyon merkezi olduklarını kabul etmiş
olurlar. Tarihimize karşı açılan savaşa korkusuzca giren, misli ile mukabele
ederek bu iki üniversiteyi rezil eden Sayın Özakıncı’yı yürekten kutlarım.


KİTABI BURADAN
SATIN ALABİLİRSİNİZ.