Parastin ve Anti-Terör Birimi’nin gerçek rolü – I
Barzani Ailesi ve KDP, hiçbir zaman Kürdistan’ın özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmamıştır. Kürt devleti kurma söylemi, sahtedir. Bunun için PKK’ye karşı hep büyük bir kin duydu.
KDP VE PARASTIN BERXWEDAN BEHDÎNAN BEHDÎNAN Çarşamba, 11 Eylül 2024, 00:01
Barzaniler ve KDP yönetimi, her zaman Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci efendilerinin gönlünü hoş tutmuştur. Geliştirdikleri ilişkilerin ana karakteri, diğer Kurdistanî hareketlerin ve parçaların aleyhine olmasıdır.
Kürdistan tarihi, direniş destanları kadar trajik ihanetlerin de tarihidir. Rêber Apo, bu tarihi gerçekliği Gılgamış destanındaki Enkidu’nun ihaneti ve Hunbaba’nın direnişi üzerinden ele alıp Med İmparatorluğu’nun yıkılışında rol oynayan Harpagos ile birlikte günümüze kadar getirmektedir. Enkidu ile başlayan ihanet geleneği, Kürt halkının yaşamında hep olumsuz ve karanlık bir rol oynamıştır. Konumuz Kurdistan tarihi olmadığından geçmişten ziyade daha çok Enkidu’nun halefi olan Barzani Ailesi’nin güncel ihanet pratiği üzerinde duracağız. Kürt halkının içine bir kanser virüsü gibi sızan ve çıkmak bilmeyen; Kürt olmayan anti Kürt hanedanlığın örgütü olan Parastin ve onun uzantısı olan KDP Anti-Terör Birimi’nden bahsedeceğiz.
BARZANİLERİN KISA TARİHÇESİ
Günümüz hanedanlığın iş birlikçi hain gerçekliğini anlamak için tarihi biraz geriye sarıp tekrar günümüze gelmek gerçeği görmemize ve anlamamıza daha çok yardımcı olacaktır. Araştırmacılar, Barzanilerin dışarıdan gelişini iki şekilde değerlendirmektedir. Birincisi; Bakurê Kurdistan’dan gelip Amediyê ve Barzan alanına yerleştikleri yönündedir. İkincisi ise Nabukadnazar döneminde Başûrê Kurdistan bölgesine gelip yerleşen bir Yahudi aile oldukları iddiası. Araştırmacılar ailenin kimliğine dair çeşitli varsayımlarda bulunsalar da ortak nokta Barzanilerin Kurdistan’a sonradan geldiğini göstermektedir. Öyleyse Barzan ve Barzani kelimeleri köken olarak nereden gelmektedir?
BARZAN, AİLEDEN ÖNCE DE VARDI
Barzan, coğrafik bir bölgenin adıdır. Burada yaşayan Kürt aşiretlerin (Mizurî, Dolemerî, Berojî ve Şerwanî) oluşturduğu konfederasyondan Barzani aşiret birliği meydana gelmiştir. Bu birlik, sözü edilen Barzani Ailesi’nden çok önce mevcuttur. Ailenin Kürdistan öncesi dönemi, tarihsel olarak çok az bilinmektedir ve eldeki verilerin çoğu, ya kopuktur ya da gizlenmiştir. Fakat Kürdistan’ın nasıl bir ruhsal birlik üzerinden temellendirildiği ve Barzan bölgesinin nasıl bir hafızaya sahip olduğu apaçık ortadadır ve vatanına düşkün olanlar tarafından da oldukça iyi bilinmektedir. Barzani Ailesi, önce Zaxo/Dihok/Amediyê bölgesine gelmiş, daha sonra o dönem adı Zê olan Zap suyu kenarına gelerek Bilê ve Durê köylerine yerleşmiştir. “Zap suyu kenarındaki aile” anlamında “malbata ber zê” yani “Barzani ailesi” biçiminde adlandırılmışlar. Sadece bu aile değil, geçmişten beri Barzan’da yaşayan aşiretler bu adla telaffuz edilmektedir. Özünde bir aşiret bağı olmayan Barzani Ailesi, 1850’li yıllardan itibaren Başûrê Kurdistan’da etkili olmaya başlayan Nakşibendi tarikatıyla öne çıkmış ve kendilerine özgü yapay bir aşiret yaratmıştır.
MESUD BARZANİN’İN GÜÇ KAYNAKLARI
Mevzumuz amca, oğul ve yeğen üçlüsü olduğu için daha çok Mesud Barzani hanedanlığında bir çizgi olup oğulları ve yeğenleri tarafından temsil edilen ihanet geleneğini irdeleyecektir. Mesud Barzani, Barzan Şeyhi’nin oğlu Mehemed Xalid’in kızıyla evlenmiştir. Annesi Zêbarî aşiretindedir. Bu da kendisine hem aşiretsel hem de dini yönden güç kazandırmaktadır. Mesud Barzani’yi ağabeyi İdris’ten güçlü kılan ve babasını mirasçısı yapan bu iki güç kaynağıdır.
Başta şunu belirtmek gerekir ki; bu yazı, Barzani aşiretinin ve KDP’nin hepsini bu anlayışla ele almamaktadır. Hem Barzani Ailesi içerisinde hem de KDP içinde yurtsever insanlar da vardır. Bu yazı, kapsam olarak halkına ve ülkesine bağlı bu insanları konu dışında tutmaktadır. Bu yazının amacı Mesud, Mesrur ve Nêçîrvan Barzani üçlüsünün içine girdikleri ihanet çizgisini belgeleriyle gözler önüne sermektir.
NEREYE EL ATMIŞLARSA ZARARDIR
Barzani ve KDP tarihi, iş birlikçilik ve ihanet olgularının iç içe geçtiği bir aile kültürü ve Kürdistan’a zarar veren zihniyetlerin ana kaynağıdır. Halkların tarihlerinde ihanetlere bolca rastlanmıştır. Barzaniler kadar kaçışı ve teslimiyeti özümseyerek içten yaşayan bir örneğe rastlamak mümkün değildir. Barzaniler, Kürdistan’ın neresine el atmışlarsa orada yaşayan Kürtleri bölüp parçaladılar ve önderliklerini tasfiye ettiler. Kürdistan’ın diğer parçalarından olup da “Irak’taki kurtarılmış Kürdistan bölgelerine” sığınan Kürdistan’ın yurtseverleri ve öncüleri KDP zulmünden çok çektiler. Örneğin;
* İran-KDP önderlerinden Süleyman Muini, KDP yönetimi tarafından katledildi ve cesedi SAVAK’a (İran istihbaratı) teslim edildi.
* Aynı partinin Genel Sekreteri Ahmed Tevfik, o kadar baskı gördü ki, sonunda kurtuluşu Bağdat’a sığınmakta buldu ve daha sonra 1972’de Bağdat’ta BAAS ajanlarınca katledildi.
* Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) önderlerinden Sait Elçi ve ardından Dr. Şivan, (Sait Kırmızıtoprak) KDP yönetiminin emriyle işkence edilerek alçakça katledildiler.
Kuzey ve Doğu Kürdistan’daki Kürt partileri bu şekilde felç edilmiş oldu. Bu durum, hem SAVAK hem de Türk istihbaratının (MİT) istemiyle gerçekleşmişti. KDP yönetiminin Batı Kürdistan’daki (Rojava) Kürt hareketinin içişlerine müdahale etmesi, oradaki güçlerin birleşmesine ve ortak mücadele yürütmelerine büyük darbe indirdi. Keza Kürt mültecilerin ve sığınmacıların sorunlarıyla faal biçimde uğraşan Lübnan’daki Kürt hareketinin de iç ayrışmalar yaşaması, KDP yönetiminin müdahalesi ile olmuştur. Kısacası, Barzaniler ve KDP bir paratoner gibi Kürtlerin en kıymetli enerjilerini dağıtmayı temel bir görev olarak bellemiş. Bu görevi, bağlı olduğu efendilerini memnun edecek kadar büyük bir istekle bugün de sürdürmektedir. KDP’nin adı “Kürdistan Demokrat Partisi’’ olsa da işlevi bakımından halkımızın güzel benzetmesiyle, “Kürdistan İhanet Partisi’’ sıfatını kesinlikle hak etmektedir.
DİĞER HAREKET VE PARÇALARIN ALEYHİNE
Barzaniler ve KDP yönetimi, her zaman Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci efendilerinin gönlünü hoş tutmuştur. Geliştirdikleri ilişkilerin ana karakteri diğer Kurdistanî hareketlerin ve parçaların aleyhine olmasıdır. Bu bile Barzani ve KDP’nin anti Kürtlük ve anti Kurdistanî karakterinin bir kanıtıdır. Barzanilerin hiçbir zaman Kürt ulusal çıkarlarını savunma ve Kürdistan’ın birliğini amaç edinme gibi (bırakalım kararı) bir niyetleri bile olmamıştır. Barzaniler, Kürt kimliğine bürünmüş simsarlar misali Kürtlüğü rant aracı olarak kullanmaktadır. Bu bakımdan Barzanileri Kürt ulusunun bir parçası saymak, ihaneti meşrulaştırmak kadar, belki de Kürt ulusuna yapılacak en büyük kötülük olmaktadır. Dolayısıyla Barzanilerin konumuna dair yapılacak doğru tanımlama yurtseverlik için ilkesel düzeydedir.
HEP YABANCI GÜÇLERE DAYANDI
Barzaniler, hiçbir zaman Kürt iradesini temsil etmediler. Kendileri irade olamadı ve hep yabancı güçlere dayandı. Kürt toplumunu da bu tarzda bir iradesizliğe ve işbirlikçiliğe, dolayısıyla teslimiyetçiliğe mahkum etmek istedi. Barzanilerin Kürt halkına yaptığı en büyük kötülük; işbirlikçiliği, kaçışı, teslimiyeti ve ihaneti bir kültür düzeyinde geliştirmek olmuştur. Barzaniler, bu bakımdan Kürt toplumunda karşıdevrim işlevini yerine getirmektedirler. Başûrê Kurdistan ve Rojhilatê Kurdistan devrimlerine saldırarak tasfiye eden bu teslimiyetçi anlayıştır. Şimdi de PKK şahsında Bakûrê Kurdistan devrimini boğmak için soykırımcı Türk devletiyle her türlü ittifaklara alçakça girmektedir. Bu yönüyle Barzaniler ve KDP, Kürdistan devriminin ve devrimcilerinin celladı ve katilidir.
ÖZGÜR KÜRDE KARŞI SAVAŞLARI
Barzaniler ve KDP’nin temel işlevi, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne karşıtlık temelinde olmuştur. Sürekli anti devrimci bir misyonla Kürt özgürlük hareketlerinin karşısına dikilmiştir. Barzani aile oligarşisi, kendilerini Kürdistan’ın sahibi ve efendisi olarak görmüştür. Kürdistan’da çıkan devrimci örgütleri önce kendilerine hizmet edecek şekilde bağımlı kılmak istemiştir. Buna karşı çıkanları da Kürdistan işgalcileriyle birlikte tasfiye etme yoluna gitmiştir. Barzani ve KDP, aynı zihniyetle Kürt Özgürlük Hareketi’ne yaklaşmış ve ilişkilenmiştir. Daha grup aşamasındayken Stêrka Sor adlı kontra örgütü eliyle akabinde KUK aracılığıyla saldırmış ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin doğuşunu boğmaya çalışmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin Ortadoğu’ya açılımı ve Başûrê Kurdistan’a yerleşmesi üzerine 1983’te politik bir antlaşma yapmıştır. Ancak 15 Ağustos 1984’te silahlı mücadelenin başlamasıyla birlikte KDP paniğe kapılmış ve Önder Apo’dan savaşı durdurmasını talep etmiştir, aksi takdirde sömürgecilere verdiği söz gereği Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı mücadeleye girişeceğini belirtmiştir. PKK işgalci Türk devletine karşı gerilla savaşını geliştirdikçe ve düşmana darbe vurdukça güç buluyor ve Kurdistan’ın dört parçasında sempati kazanıyordu. Barzaniler ve KDP, bunu bir türlü hazmedemedi. Kendisini Kürdistan’ın sahibi ve efendisi olarak gören Barzani/KDP zihniyeti, özgürlükçü, ulusalcı ve dört parça Kürdistan’ı birleştirme vaadiyle ortaya çıkıp savaşan PKK’ye karşı büyük bir kin duymaya başladı. Barzanilerin PKK düşmanlığı, Türk devletinin PKK’ye olan düşmanlığından çok daha fazladır. Barzanilerin Türk yetkililerine, “PKK sizden önce en çok bizim düşmanımızdır’’ söylemi, bu gerçeği ortaya koymaktadır.
TÜRK DEVLETİ İLE BİRLİKTE DİPLOMASİ
Barzaniler ve KDP, PKK’nin uluslararası alanda “Terör Örgütü” olarak anılması ve “Terör Listesine” alınması için TC ile birlikte yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütmüştür. Yürütülen kirli faaliyetler sonucu Kürt Özgürlük Hareketi’nin uluslararası alanda “Terör Örgütü” olarak lanse edilmesi ve faaliyetlerinin yasaklanması sağlanmıştır. Önder Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile TC’ye teslim edilmesinde KDP’nin de büyük bir rolü vardır. Özgürlük Hareketi’nin 1 Haziran 2004’te silahlı mücadeleyi tekrar başlatması, TC’yi şoke ederken KDP’yi de büyük endişelere sürüklemiştir.
TÜRK DEVLETİNİN YANINDA SAF TUTTU
Sömürgeci Türk devleti, Kürt soykırım politikaları gereği Başûrê Kurdistan’ı resmi olarak tanımak istemiyordu. Var olan federal yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin silahlı mücadeleyi yeniden başlatması, TC’nin hesaplarını bozdu. Türk devleti, 21 Şubat 2008’te Zap’ta yeni bir ‘sınır ötesi’ saldırı başlatarak kendisinin ve Hareket’in gücünü test etmek istedi. Bir hafta süren çatışmalarda bir Kobra tipi helikopterin düşürülmesi ve onlarca TC askerinin öldürülmesi sonucu Türk ordusu 28 Şubat 2008’de geri çekilmek zorunda kaldı. Bu, Türk devletine pahalıya mal olmuştu.
İşgalci Türk devleti, bu yenilgiden sonra Başûrê Kurdistan’ın statüsünü tanımayı ve resmi ilişkilenmeyi gündemine alarak başlattı. Tabii ki bu tanınmanın karşılığı olarak eskiden olduğu gibi KDP’nin tekrardan TC’nin yanında Özgürlük Hareketi’ne karşı mücadelesi olacaktı. Özellikle 2012’de Rojava Devrimi ve gerilla savaşının şiddetlenmesiyle birlikte KDP, safını TC’nin yanında yer alarak belli etti. 2014’te DAİŞ karşısında ve 2017’de bağımsızlık referandumu sonrası Irak devleti karşısında aldığı yenilgi büyük bir kırılma ve daralmayı yaşamış ve çareyi, “kapıları kapatıp sizi aç bırakırız” diyen TC’nin kollarında aramıştır. Bu yüzden şu anda KDP, Başûr, Rojava ve Şengal’de Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı işgalci Türk devleti ile birlikte haince bir savaş yürütmektedir. Bu savaş ilk başlarda ağırlıklı istihbari ve ideolojik olsa da 2020’de Zînê Wertê ve 2021’de Garê alanlarına yapılan askeri saldırılarla birlikte, 2022-23-24 yılları boyunca KDP artık işgalci TC ile birlikte Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı yürütülen aktif savaşın önemli bir parçasıdır.
KÜRT DEVLETİ KURMA SÖYLEMİ, SAHTEDİR
Barzani Ailesi ve KDP, hiçbir zaman Kürdistan’ın özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmamıştır, bunun için mücadele etmemiştir. Kürt devleti kurma söylemleri, sahtedir ve bunu kendi aile çıkarlarını korumak için kullanmaktadırlar. Adeta Araplardaki gibi bir Emirlik düzeni istemektedirler. Bunu yaparken de Kürdistan’ın diğer parçalarını feda etmeyi, devrimci güçleri tasfiye etmeyi kendilerine amaç edinmişlerdir. Kürt Özgürlük Hareketi’ni kendisine rakip ve engel gören Barzani Ailesi ve KDP, Kürdistan’ın tüm işgalcileriyle iş birliği içerisinde olup saldırmaya devam etmektedir. KDP tabanındaki yurtseverleri değerlendirmelerimizin dışında tuttuğumuzu önemle belirterek; Kürt kamuoyu ve halkı tarafından Barzani hanedanlığının ve KDP’nin bu işbirlikçi saldırıları güçlü bir cevapla durdurulmazsa Kürdistan için büyük bir bedel ödenecektir. Kürtler ve Kürdistan, III. Dünya Savaşı sonrası da statüsüz ve ülkesiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Barzaniler ve KDP’nin ihaneti etkisiz kılınmazsa bunun Kürtler özelinde stratejik düzeyde kayıplara yol açacağını her yurtsever Kürt bilmeli ve buna göre hareket etmelidir.
ERDOĞAN, NEDEN BARZANİLERE TEŞEKKÜR EDER?
KDP, işgalci Türk devletinin tüm alt yapı ve istihbarat ihtiyacını karşılamaktadır. Gerillaya karşı saldırılarda Türk devleti ile KDP bayrakları yan yana dalgalanmaktadır. KDP, şehirleri işgalci Türk ordusuna sonuna kadar açmıştır. Yol yapmakta, aynı mevzilerde kalmakta, aynı yolları kullanmakta ve birlikte Kürt Özgürlük Gerillası’na karşı savaşmaktadırlar. Binlerce yurtsever, kadro ve gerillanın katili olan KDP yapısını, sadece iş birlikçilikle ele almak hakikati çarpıtmaktır. Kürt yurtseverlerinin, öncülerinin, gerillasının, çocuklarının, kadınlarının katledilmesinde Türk devleti ile ortak hareket eden KDP’ye yaptığı hizmetler karşılığında açıktan teşekkür Türk soykırım şefi Erdoğan’dan geliyor. Kürtlerin kökünü kazımak isteyen faşist bir düşman neden Barzanilere teşekkür eder? Her gün Rojava ve Başûr’da çocuklarımızı, kadınlarımızı katleden katil Erdoğan’ın bizzat Barzanilere teşekkür etmesini, her vicdanlı Kürt yurtseveri düşünmeli ve buna göre bir tavrın sahibi olmalı. Yurtseverliğin birinci ilkesi; Barzani ve KDP ihanetine karşı pratik ve somut tavır takınmaktır.
Devam edecek…
Parastin ve Anti-Terör Birimi’nin gerçek rolü – II
Parastin ve uzantısı KDP Anti-Terör Birimi, Bakurê Kurdistan devrimini boğmak için Türk devleti ile her türlü ittifaka giren Barzani hanedanlığının aparatlarıdır.
MİT VE PARASTIN İŞBİRLİĞİ BERXWEDAN BEHDÎNAN BEHDÎNAN Perşembe, 12 Eylül 2024, 00:02
Tüm örgütlerde ve devletlerde istihbarat servisleri, bir yönüyle kendi ulusal çıkarlarını ve halkın güvenliğini sağlamakla görevlendirilir. Parastin ise nerede bir demokrat yurtsever Kürt varsa onu tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Kuruluşundan günümüze kadar Parastin’ın Kürt düşmanı olan birisini yakalayıp halkın önüne çıkardığına şahit olunmamıştır.
Barzaniler/KDP’ye bağlı istihbarat teşkilatı Parastin, 1965’te kuruldu. O dönem İran’ın başında bulunan Şah Rıza Pehlevi, başta ABD olmak üzere hegemon güçlerin tarafında olduğu için İsrail ile de iyi ilişkiler içindeydi. Bu müttefiklik temelinde KDP’nin ilk istihbarat teşkilatının temellerini atmak için Şekîb Akreyî, Ezîz Akreyî ve Mihemed Hirsîn, İsrail’e gider. Bu üç isim, Barzani Ailesi tarafından özellikle seçilmiştir. Şekîb Akreyî, ölene kadar Parastin’ın yetkilisi ve İsrail-İran-Barzani arasında aracı olmuştur. Parastin, 1975’teki Aşbetal’a (mücadeleye son ve teslimiyet kararına) kadar MOSSAD yöneticilerinden Şalom Nakdimon’a bağlıydı. Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD adlı kitabında Nakdimon, “Parastin’ın kuruluşu için İsrail ve İran’ın istihbarat servisleri olan SAVAK ve MOSSAD, Barzani Ailesi için bir ajan ağı oluşturulmasına gerek duymuştur” demiştir. Mahmud Osman, 13 Ekim 1997’de Avrupa’da yayın yapan Suudi Arabistan gazetesi Elwest’teki yazısında, Barzani-İsrail ilişkisini şu satırlarla açıkça ifade etmektedir: “1965-1975 yılları arasında MOSSAD tarafından, KDP ajanlarının yetiştirilmesi için 4 büyük eğitim devresi açıldı. Ardından kısa eğitim devreleri de verildi. Bununla birlikte MOSSAD, bu çalışmasıyla Irak ve bölge ülkeleri içinde istihbarat faaliyetlerini daha aktif hale getirdi. Parastin’a ait üslerde yapılan ilk eğitim devresi ise Çoman bölgesindeki üs’te gerçekleşti ve ardından bölgedeki üslere yayıldı.’’
Parastin Başkanı Mesud Barzani’ydi. (1967-1980) Parastin’ın öncelikli görevi, Barzani hanedanlığını ve Barzanilerin siyasi mektep, merkez komite, ofis ve şubelerindeki adamlarını düşmanlarından korumaktı. Barzanilerin adamları, özellikle Kürt mücadelesine destek olan insanları ve aşiretleri hedef alarak ya da gözlerine kestirdikleri kişiler hakkında, “bu, Barzanilere karşı’’ diyerek bir daha gün yüzü görmemelerine neden olmuştur. Onlara göre Barzani Ailesi’nin egemenliğine karşı olan kim varsa düşmandır ve ortadan kaldırılmalıdır. Barzanilerin hükmünde yüzlerce cinayet işlenmiştir.
SADECE KÜRTLERİ HEDEF ALIYOR
Tüm örgütlerde ve devletlerde istihbarat servisleri bir yönüyle kendi ulusal çıkarlarını ve halkın güvenliğini sağlamakla görevlendirilir. Parastin denen bu örgüt ise nerede bir demokrat yurtsever Kürt varsa onu tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Kuruluşundan günümüze kadar Parastin’ın Kürt düşmanı olan birisini yakalayıp halkın önüne çıkardığına şahit olunmamıştır. Asıl görevi Mesud Barzani hanedanlığını ve işbirliği içerisinde olduğu devletlerin çıkarlarını korumaktır. Tüm Kürt düşmanı istihbarat örgütleriyle ilişki içerisindedir. Yani Barzani ve KDP menşeli olup Kürt ve Kürdistan adına kurulan tüm örgütlenmelerin özü anti Kürtlük temelinde faaliyet yürütmektir.
MİT VE PARASTIN İLİŞKİLERİ
Parastin, özellikle Rojava Devrimi’nden sonra MİT ile çok yakın işbirliğine girmiştir. Türk devletinin, 24 Temmuz 2015’te Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne karşı başlattığı “İmha ve Çöktürme Planı”na aktif biçimde destek vermeye başlamıştır. Bu süreçte Parastin’ın kendi muhbirlerinin topladıkları ve yine özgürlük saflarından firar edenlerin verdikleri birçok bilgiyi MİT ile paylaşmış ve birçok gerillanın şehadeti söz konusu olmuştur. Parastin bu hain işbirlikçiliğini gün geçtikçe artırmaktadır. MİT ve Parastin, 2022’den itibaren operasyonel istihbarat odası kurmuşlardır. Parastin gerilla alanlarına yakın yerlerde örgütlediği muhbir-ajan ağını gerillanın üslenme noktalarının koordinatlarını tespit etmekle görevlendirmiştir. Yine gerillanın hareketliliğini takip etmeleri için onlarca ajanını/muhbirini görevlendirmiştir. Parastin’ın kendi ajan ağından aldığı bilgiler, bu ortak operasyonel odada MİT ile birlikte değerlendirilip analiz edilmekte ve daha sonra gerilla alanları savaş uçakları ya da SİHA’larla bombalanmaktadır. Bu yöntemle Kürt halkının en değerli kadın ve erkek gerillalarının yüzlercesi şehit düşmüştür. Bu konuda PKK tarafından 2017’de devrimci bir karşı istihbarat operasyonuyla gözaltına alınan iki MİT kadrosundan biri MİT ve Parastin arasındaki ilişki hakkında şu itirafta bulunmuştur: “İstihbarat alışverişi için Parastin ile haftalık toplantılar düzenliyorduk. Toplantıya Türkiye konsolosu ve MİT temsilcileri de katılıyordu. Parastin toplantılarına da bizim elemanlarımız da katılıyordu. Parastin’ın PKK masası sorumlusuna bir defada 40 bin dolar verildiğini hatırlıyorum. Konsolosluk ve MİT arasında kurumsal olarak yapılan haftalık toplantılarda bilgiler alınırdı. Kişiler de kendi aralarında ne zaman isterlerse görüşme yapabiliyordu. Irak Daire Başkanlığı Özel Çalışmalar birimi kurulduktan sonra paramiliter yapıların oluşturulması kararı alındı. Roj pêşmergeleri de bu çerçevede oluşturuldu. Irak özel çalışmalar biriminin kurulması ve sonrasında farklı şeyler de yaşanmış mıdır, bu yapıların başka hangi gruplarla ilişkisi vardır, bilmiyorum. Bu grupları PKK ile karşı karşıya getirmek için silahlandırdılar.”
TÜRK DEVLETİNE BAĞLI SÖMÜRGE MEMURLARI
Dile gelen bu ilişki düzeyi 10 yıl öncesine aittir. Bir de şimdiki ilişki düzeyini ele alırsak şöyle bir değerlendirme yapmak abartılı olmayacaktır: Barzani ailesi ve KDP yönetimi TC saldırılarının yoğunlaştığı son 9 yılda işbirlikçilik ve ihanet dozajını en üst sınıra çıkartarak, Türk devletinin toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik, diplomatik ve askeri alanda geliştirdiği soykırım saldırılarının tümüne sonuna kadar destek vermiştir. Barzaniler, Kürt soykırımının bir parçası olarak işlev görmektedir. Sömürgeci Türk devletinin 2019 Xakurkê, 2020 Heftanîn, 2021’de Avaşîn, Metîna, Zap ve yine 2022-23-24’te tekrar Avaşîn-Zap, Metîna ve Xinêre’ye başlattığı işgal ve ilhak hareketlerine her açıdan destek veren KDP yöneticileri, TC’ye bağlı sömürge memurları gibi hareket etmektedir.
TÜRK ORDUSUYLA EŞ ZAMANLI KUŞATMA
Bir taraftan Türk ordusunun işgali ve kuşatması gelişirken, diğer taraftan ise KDP’nin gerillaya karşı ablukası ve kuşatması gelişmiştir. Nisan 2020’de Kandîl/Zînê Wertê alanı ile başlayıp daha sonra Xakurkê, Xinêre, Garê, Avaşîn, Zap, Metîna Bradost ve tüm Başûr’a yayılan KDP askeri kuşatması, TC ile hazırlanan ortak plana dayalı gelişmektedir. KDP’nin Medya Savunma Alanları’nda yaptığı kuşatma ve askeri yığınağın amacı gerillanın hareket sahasını daraltarak, lojistik ve takviye yollarını keserek tasfiye etmektir. Özellikle son yıllarda Parastin ile MİT aynı planlar doğrultusunda ortak hareket etmektedir. Hazırladıkları ortak planlarla PKK’ye, gerillaya, Başûr’da bulunan yurtsever kurumlara, muhalif olan şahıslara saldırılar gerçekleştirmektedirler. Silêmanî, Hewlêr, Dihok’ta kurumlara ve yurtsever insanlara yapılan suikastlar, tutuklamalar ve ajanlaştırma dayatmaları bu eksende gelişmektedir.
MİT’İN ‘KUZEY IRAK MASASI’ GİBİ ÇALIŞIYOR
Parastin, MİT’in ‘Kuzey Irak Masası’ gibi çalışmaktadır. Başûr, Rojava, Şengal, Maxmûr ve diğer alanlarda MİT’e verdiği bilgilerle sivil ve özgürlük savaşçısı dahil binlerce yurtsever Kürt insanının katledilmesinde sorumludur. Gerilla direnişi karşısında zorlanan ve istediği sonucu elde edemeyen Türk ordusunun adete can simidi misali yardımına koşan yine Barzani güçleri ve Parastin olmaktadır. DAİŞ saldırdığında Şengal’i ve Êzidî halkını korumak için tek mermi sıkmadan bırakıp kaçan, Başûr’dan bile kaçmak için hazırlık yapan Barzaniler ve KDP yönetimi, 2024’e gelindiğinde TC işgal ordusuyla birlikte Başûrê Kurdistan’ı işgalcilere karşı savunan PKK gerillasına karşı ortak operasyonlar düzenlemekte ve gerillanın imhası için var gücüyle çabalamaktadır. Parastin, seferberlik düzeyinde PKK’ye karşı halka ajanlık dayatmakta, MİT için bilgi toplamakta, gerilla ile ilişkide olan yurtsever yüzlerce insanı tutuklayarak işkence etmekte ve yargısız-mahkemesiz bir biçimde yıllarca zindanlarda tutmaktadır.
ULUSAL İHANET SUÇU İŞLİYOR
Parastin, Kürt halkının kanına girmiş ve ulusal ihanet suçu işlemiş yargılanması gereken kontra bir örgütlenmedir. Hiçbir ulusal ve ahlaki değer tanımayan Parastin denilen yapı, Türk devletinin ajan-kontra örgütüne dönüşmüştür. MİT-Parastin eliyle gerilla ve yurtseverlere karşı gerçekleşen yüzlerce saldırı vardır. MİT-Parastin ortaklığında işlenen yüzlerce cinayeti burada saymayacağız. Sadece bir örnekle yetineceğiz. KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve Êzîdî halkının Mam Zekisi olarak da bilinen Zeki Şengalî, 15 Ağustos 2018’de Şengal’de TC’nin kalleşçe hava saldırısında şehit edildi. Mam Zeki, barbar DAİŞ saldırısında katledilen Qoço köyündeki halkımızın anmasına katılmış ve yoldayken aracı saldırıya uğramıştır. Bu saldırının istihbaratını kim işgalci ve soykırımcı Türk devletine verdi diye araştırıldığında açık ve net bir şekilde Parastin tarafından servis edildiği açığa çıkmıştır. Mam Zeki’nin daha naaşı yerdeyken araçta Mam Zeki’nin olduğunu ve şehit düştüğünü ilk basına açıklayan kurum kimdi? Tabii ki Barzanilerin Anti-Terör Birimi ve medyalarıydı.
Devam edecek…
Parastin ve Anti-Terör Birimi’nin gerçek rolü – III
Anti-Terör Birimi, son yıllarda Türk devletinin 42 hava saldırısının 22’sinde ilk saatte açıklama yapmıştır. Tamamı, MİT’in kaleminden çıkma gibi ve PKK’li diye meşrulaştırmaya yönelik.
MİT VE PARASTIN İŞBİRLİĞİ BERXWEDAN BEHDÎNAN BEHDÎNAN Cuma, 13 Eylül 2024, 00:02
Bu bölümde Parastin ve Anti-Terör Birimi’nin nasıl bir Kürt ve Kürdistan karşıtı misyon üstlendikleri, bazı somut örneklerle ortaya konulacak.
‘Kurdistan Anti-Terör Birimi’, Mesrur Barzani’nin başkanı olduğu ve 2 Mayıs 2011’de kurulan Kurdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi’ne (EAHK) bağlı istihbarat ve güvenlik birimi olarak tarif ediliyor. 2022 bilgilerine göre; Konsey, 5 üyeden oluşuyor. Üyelerden üçü YNK’li, ikisi ise KDP’lidir. YNK’nin Güvenlik Konseyi üyeleri Bölgesel Güvenlik (Asayiş) Dairesi Başkanlığı, Zanyarî (İstihbarat) Dairesi Başkanlığı, Pêşmerge İstihbaratı Başkanlığı görevlerinde yer alıyor. KDP’nin Güvenlik Konseyi üyeleri ise Güvenlik Konseyi Danışmanlığı, Parastin (İstihbarat) Başkanlığı görevlerinde bulunuyor. Pratikte ise bu kurum sadece Barzani-KDP-MİT tekelinde faaliyet yürütmektedir. O açıdan bu kuruma yönelik yapılan değerlendirmeler resmiyette ortak olan partileri değil, Barzanileri ve KDP’yi kast etmektedir.
Her şeyden önce tüm Kürt halkının bu birime ilişkin cevaplandırılması gereken temel bazı soruları bulunmaktadır. Sorular aynı zamanda kendi cevaplarını da içermektedir.
YANIT VERİLMESİ GEREKEN SORULAR
* Bu birimin asıl görevi nedir ve kime/kimlere bağlıdır? Görevlerini hangi gücün talimatlarıyla ve nasıl icra etmektedir? Barzani aile hanedanlığı dışında kendisini sorumlu gördüğü bir güç var mıdır? Meşruiyeti nereye dayanmaktadır?
* Yapının adı “Kurdistan Anti-Terör Birimi” olsa da gerçekten Kurdistan halkına ve Kurdistan’a karşı kendisini ne düzeyde sorumlu görüyor? Kürt ulusunun savunulması adına şimdiye kadar hangi hizmeti olmuştur? Dört parça Kürdistan’da Kürt halkına, onun ulusal değerlerine gerçekleşen saldırılara karşı ne gibi bir çalışması, duruşu ve açıklaması olmuştur? Sorumluluk alanı Barzani/KDP çıkarlarını korumak mıdır yoksa Kürt halkının ulusal çıkarlarını koruma mıdır?
* Bugüne kadar Türk devletinin Başûrê Kurdistan’da gerçekleştirdiği hangi saldırıyı, sivil katliamlarını, doğa talanını veya yangınlarını kınamıştır? Türk devlet saldırılarına karşı bir tutumu olmuş mudur? Türk savaş uçakları ya da SİHA’ları ile katledilen yüzlerce sivil yurttaş için neden bir kez dahi Türk devletini kınamamıştır?
* Kürdistan’ın işgaline ve ilhakına yönelen, bunun için her gün yüzlerce kez Kürdistan’ın köylerini bombalayan, yakan-yıkan ve açıkça devlet terörü estiren Türk ordusuna karşı tek bir açıklama yapmamak ve refleks göstermemek ne anlama gelmektedir? Barzanilere ve yönetimlerine karşı gelişen en küçük demokratik tepkiye, eleştiriye, özgür basın haberlerine, demokratik örgütlenmeye tahammül göstermeyen bu sözde güvenlik ajansı, neden Kürdistan’ın şehirlerini, kasabalarını, köylerini, dağlarını, ormanlarını, sularını bombalayıp katliamlar gerçekleştiren faşist Türk devletine karşı hiçbir varlık göstermemektedir?
* Eli binlerce Kürt yurtseverinin ve devrimcinin kanına girmiş MİT yöneticisi Osman Köse’yi cezalandırdıkları iddiasıyla iki Kürt gencini tutuklayıp idam cezası vermekle övünen, PKK’ye ait kimyasal gazlardan korunma maskelerini ele geçirirken şarlatanca şov yapan bu birim, bugüne kadar Başûrê Kurdistan’da şehit edilen devrimcilerin ve yurtseverlerin kaçının katilerini yakalayıp arkasındaki işgalci devletleri ifşa etmiştir? Türk devletinin, MİT veya ajan-kontralar üzeri Silêmanî’de, Hewlêr’de, Dihok’ta, Maxmûr’da, Şengal’de, Musul’da işlediği yüzlerce cinayetlerin bir tanesini bile aydınlatıp faillerini açığa çıkarmış mıdır? Bu kurumun adaleti yerine getirmedeki ölçüsü nedir?
* Bu birimin Kürt halkı için bir faydası var mıdır? Gerçekten terörü mü önlüyor, yoksa kendisi Kürt toplumuna karşı terör mü uyguluyor? Kaç Kürt’ü tutuklamış, işkence etmiş ve katletmiştir? Kaç yurtsever Kürt’ü PKK’ye yardım etmiş diye tutuklamıştır, zindanlara atmış veya JİTEM gibi kaybetmiştir. İşkenceyle, tehditle ve şantajla kaç yurtsever Kürt’ü zorla MİT için ajanlaştırmıştır?
* Eğer Kürdistan halkının çıkarlarını savunmayı amaç edinmişse neden diğer Kürt örgütleri ya da diğer parçalarda bulunan Kürt hareketleriyle ve kurumlarıyla bir ilişki geliştirmemektedir? Hangi Kürdistan’ın güvenliğini sağlamayı öngörmektedir. Hizmet edilen ve güvenliği sağlandığı iddia edilen Kürdistan halkının Kürdistan’ı mı yoksa Barzanilerin midir?
KÜRT VE KÜRDİSTAN KARŞITLIĞI İŞLEVİ
Şimdi de bu birimin Kürt ve Kürdistan karşıtlığı işlevini nasıl yerine getirdiğine bakalım:
* Bizim tespit ettiğimiz kadarıyla son yıllarda Türk devleti tarafından gerçekleştirilen 42 hava saldırısının 22’sinde “Kürdistan Anti-Terör Birimi” açıklama yapmıştır. Bu açıklamalar, birtakım istisnalar hariç, olaylar olduğu andan itibaren üç saat içerisinde olmuştur. Bazı saldırlar hakkında anında açıklama yapacak kadar bilgi sahibi olması, MİT ile olan bağlantılarını ifşa etmektedir. İlginç olan taraf ise saldırılarda yüzlerce sivil katledilmesine rağmen açıklamalarının tamamında hayatını kaybedenlerin PKK’li oldukları öne sürülmüştür.
* Türk Milli Savunma Bakanlığı’nın ve MİT’in açıklamaları esas alınmış ve bu açıklamaların hiçbirisinde sivil ölümlerden bahsedilmemiştir.
* MİT ilişkileri, sadece saldırıları meşrulaştırma ve istihbarat paylaşımıyla sınırlı kalmayıp ortak operasyonları da kapsamaktadır. PKK’ye karşı yapılan saldırıların ve Başûrê Kurdistan’ı işgal saldırılarının daha geniş alanda sürdürülmesi amacıyla bir merkezi koordinasyon kurulmuştur. Parastin/Anti-Terör Birimi ile MİT’in ortak faaliyetlerine yönelik çeşitli zamanlarda özgür Kürt basında bilgi ve belgeler yayınlandı. KDP ve MİT tarafından Zaxo, Duhok, Amediyê ve Bradost bölgesinde 4 ortak çalışma merkezinin kurulduğu yansıdı. Bu merkezlerde PKK’ye karşı koordineli bir tarzda ajanlaştırma, keşif ve saldırı planları hazırlandı. Merkezlerden birinin Barzan/Balekayetî arasındaki Pirefatê Dağı’nda olduğu, keşif ve birçok askeri faaliyetin burada yürütüldüğü kaydedildi. Zaxo-Duhok arasındaki tünel girişinde bulunan ikinci merkezde ise halkın ajanlaştırma ve PKK gerillalarının yerlerini tespit etme amaçlı faaliyet yürütüldüğü ifade edildi.
* Türk devleti SİHA ile 23 Ağustos 2024’te Silêmanî’nin Seyîdsadiq ilçesinde sivil bir araca saldırdı; iki kadın gazeteci Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn şehit düştü. Anti-Terör Birimi, “Türk ordusuna ait bir SİHA, Süleymaniye ilinin Seyidsadıq ilçesine bağlı Tepereşê köyü yakınlarında PKK savaşçılarının bulunduğu bir aracı hedef alarak bir PKK yetkilisi, şoförü ve beraberindeki bir savaşçıyı öldürdü” şeklinde açıklama yaptı. Şehit edilen sivil gazetecileri silahlı savaşçılar olarak lanse ederek saldırıyı meşru kılmaya çalıştı. YNK yetkililerinin, “katledilenler sivil gazetecilerdir” tarzındaki tüm açıklamalarına rağmen sivil oldukları halde yaklaşımını günlerce devam ettirmiştir. Saldırıdan hemen sonra açıklama yapması da saldırıdan önceden haberdar olduğunu göstermektedir. Açıklamanın içeriğini hazırlayan MİT’in kendisi, basına servis eden ise Anti-Terör Birimi olmuştur. MİT’le olan ilişkisi, doğrudan veya dolaylı yoldan Türk devletinin gerçekleştirdiği operasyonları, katliamları ve terör saldırılarını onaylama üzerinedir. MİT’in tek taraflı açıklamalarını yerel düzeyde onaylayan, dolayısıyla da MİT’in uzantısı olarak çalışan bir birimdir.
MEDYASI DA ÖYLE
Basın-yayın kuruluşları da Türk devletinin saldırılarının çok az bir kısmını verirken bile ahlaksız bir yaklaşım sergileyerek son derece sinsi ve muğlak bir üslup kullanmakta ve Türk devletinin katliamları meşru gösterilerek Kürt Özgürlük Hareketi veya sivil halk suçlanmaktadır. Türk devletinin gerçekleştirdiği terörist saldırıları, haklı gösterilerek işlediği cinayetler örtbas edilmek istenmektedir. İşte bazı örnekler:
* 8 Kasım 2020 tarihli Basnews: Pêşmerge Komutanı Qasim Şeşo, BasNews’e yaptığı açıklamada, bu akşam Sincar’ın Bara bölgesinde PKK savaşçılarına ait bir aracın Türk savaş uçakları tarafından hedef alındığını söyledi.
* 1 Şubat 2022 tarihli Rudaw: Türkiye Mahmur’a yeni bir hava saldırısı düzenled. Mahmur’dan bir sağlık yetkilisi Rudaw’a yaptığı açıklamada, aralarında siviller ve PKK savaşçılarının da bulunduğu sekiz kişinin öldüğünü, 17 kişinin de yaralandığını doğruladı.
* 21 Mayıs 2022 tarihli Rudaw: Türk hava saldırısı şüphesi ile bir araç hedeflendi.
* 21 Mayıs 2022 tarihli Rudaw: Süleymaniye’de gerçekleşen Şüpheli Türk hava saldırısında 5 kişi yaşamını yitirdi.
* 15 Haziran 2022 tarihli Rudaw: Türkiye’ye ait olduğundan şüphelenilen bir drone YBŞ karargahını hedef aldı.
* 15 Nisan 2023 tarihli Rudaw: Süleymaniye’deki şüpheli Türk hava saldırılarında 2 ölü.
* 23 Mayıs 2023 tarihli Rudaw: Şengal’deki Türk drone saldırılarında 3 YBŞ üyesi öldürüldü.
* 1 Haziran 2023 tarihli Rudaw: Şüpheli Türk insansız hava aracı Şengal’i hedef aldı.
* 11 Ağustos 2022 tarihli Rudaw: Kimliği belirsiz insansız hava aracı Süleymaniye’de üç kişiyi öldürdü
* 24 Ağustos 2023 tarihli K24: Kurdistan Bölgesi Terörle Mücadele Müdürlüğü Perşembe günü yaptığı açıklamada, bir Türk insansız hava aracının Erbil’in Saidkan ilçesinde Kurdistan İşçi Partisi (PKK) militanlarının bulunduğu bir çadırı hedef aldığını ve ikisi lider olmak üzere dört militanın öldüğünü duyurdu.
* 14 Ekim 2023 tarihli Rudaw: Türk insansız hava aracı Dihok’ta PKK üyelerini hedef aldı
* 9 Ekim 2023 tarihli Rudaw: Kerkük yakınlardaki şüpheli Türk hava saldırısında bir kadın yaşamını yitirdi
* 26 Ekim 2023 tarihli K24: En az 9 PKK militanı Türk hava saldırılarında öldürüldü
* 2 Nisan 2024 tarihli Rudaw: Türk insansız hava aracı Şengal’de PKK komutanını öldürdü
* 8 Temmuz 2024 tarihli K24: Şengal’de PKK’lilerin bulunduğu araca İHA saldırısı.
* 23 Ağustos 2024 tarihli K24: Türk ordusuna ait bir SİHA, Süleymaniye ilinin Seyidsadık ilçesine bağlı Tepereşê köyü yakınlarında PKK savaşçılarının bulunduğu bir aracı hedef alarak bir PKK yetkilisi, şoförü ve beraberindeki bir savaşçıyı öldürdü.
YUKARIDAKİ YAZILARIN ORJİNALİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.
ÖNEMLİ NOT : SİTE PKK TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT BİR SİTE OLDUĞUNDAN YASAKLI BİR SİTEDİR. YAZILARA ORJİNAL ADRESİNDEN ULAŞMAK İSTEYENLER “VPN” KULLANMALIDIR.