MEHMET ALİ GÜLLER : Yeni anayasa ile Türkiye’yi anayasasızlaştırma
22 Ağustos 2024
***
AKP yöneticileri ilan etti: Ekimde “yeni anayasa” için düğmeye basıyorlar. Bu durumda temel soru şu: Muhalefet AKP’nin “yeni anayasa” baskısına direnebilir mi? Nasıl direnir?
Sorumuzu yanıtlamadan önce AKP’nin “yeni anayasa” hedefinin nasıl bir aldatmaca olduğunu ve aslında Türkiye’yi nasıl anayasasızlaştırdıklarını ortaya koyalım.
ANAYASA KARŞITLIĞI ORTAKLIĞI: AKP-MHP
– Türkiye’nin şu anda yeni anayasaya ihtiyacı yok, anayasaya uyan, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulayan yürütmeye/hükümete ihtiyacı var.
– AKP’nin “12 Eylül anayasası yerine yeni anayasa” sloganı gerçeği yansıtmıyor. Çünkü AKP hükümeti, anayasanın 177 maddesinin 134’ünü zaten değiştirdi. YÖK başta 12 Eylül’ün anayasadaki asıl izlerine ise hiç dokunmadılar.
– AKP hükümetinin her anayasa değişikliği, gerçekte anayasasızlaştırma hamlesidir. Bahçeli’nin “madem Erdoğan anayasaya uymuyor, biz anayasayı Erdoğan’a uyduralım” sözleri, bu sürecin özetidir: “Erdoğan için” anayasa yapılırken Türkiye anayasasızlaştırılmaktadır.
– Erdoğan-Bahçeli ortaklığı, fiilen bir “anayasa karşıtlığı ortaklığı”dır. Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyebilmekte, Bahçeli ise kararını beğenmediği Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını isteyebilmektedir. Son örneği geçen hafta TBMM’de yaşandı; Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı okunmadı, uygulanmadı.
YENİ REJİM İÇİN YENİ ANAYASA
– Türkiye’nin şu anda yeni anayasa ihtiyacı yok ama Erdoğan-Bahçeli rejiminin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Çünkü dörtte üçünü değiştirdikleri anayasa, inşa etmeye çalıştıkları rejime engeller çıkarıyor, yasallık sağlamıyor.
– Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı yok ama Erdoğan’ın yeni bir anayasaya hemen ihtiyacı var. Anayasaya aykırı olarak üçüncü kez cumhurbaşkanlığı yapmakta olan Erdoğan’ın dördüncüsü için şansı ve siyasi gücü yok. O nedenle “yeni anayasa” ile kendisine yeniden başkanlık yolu açmak istiyor.
ERDOĞAN’IN SOĞUTMA TAKTİĞİ
Erdoğan, 31 Mart 2024 seçiminde ağır mağlubiyet aldı, partisi ikinciliğe geriledi. Normal şartlarda birinci olan parti, halka dayanarak erken seçim talep eder ve bu mevcut tabloyu lehine kullanırdı.
CHP bunu yapamayınca, üstelik kendi ayağıyla bir “normalleşme” tuzağına düşünce Erdoğan 4.5 ayı “CHP’yi yumuşatma ve normalleştirme, siyasi mağlubiyeti soğutma” fırsatı olarak kullandı. Nitekim bunu açıkça da söyledi: “Bizim siyasette yumuşama, muhataplarımızın ifadesiyle normalleşme çabamız, aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır.”
CHP normalleşti; birinci parti gibi davranmıyor, 22 yıldır olduğu gibi ikinci parti rolünde izliyor.
NE YAPMALI?
CHP, AKP’nin “yeni anayasa” tuzağını bozmak ve Türkiye’yi anayasasızlaştırmasını önlemek istiyorsa, birinci parti gibi davranmak zorundadır.
İktidarın yoksullaştırdığı, ötekileştirdiği, dışladığı, her gün hakaret ettiği geniş kitle, şu anda CHP’den daha ileride.
CHP bu kitleyle eylem yaptıkları yerlerde, traktörlerle kapattıkları yollarda, ürünlerini döktükleri tarlalarda, ağaçlarına ve suyuna sahip çıktıkları doğada, sokaklarda, meydanlarda birleşebilirse “Erdoğan için yeni anayasa”yı önleyebilir. CHP yumuşamak yerine bu kitlenin sertleşme eğilimiyle birleşebilirse, AKP-MHP’nin “Türkiye’yi anayasasızlaştırma” sürecini bozabilir.
Dahası, erken seçimi dayatarak iktidar bile olur!