DR. FERRUH DEMİRMEN : İngiltere’de din bağnazlığı Unesco’ya şikâyet edildi
İngiltere Kent bölgesindeki ‘Canterbury Cathedral’ adlı büyük kilisede ‘1914-1923’ sözde Ermeni soykırımına atıf yapan, ‘Kaçkar’ denen bir taş levhanın katedralin giriş bahçesinde yer aldığını belirtmiştik. Levhaya yönelik itirazlara rağmen katedral yönetiminin utanç verici tutumu değişmedi.
02 Haziran 2024
Bundan bir önceki yazımızda (Aydınlık, 05 Mayıs 2024) İngiltere Kent bölgesindeki “Canterbury Cathedral” adlı büyük kilisede “1914-1923” sözde Ermeni soykırımı yalanına atıf yapan, “Kaçkar” denen bir taş levhanın katedralin giriş bahçesinde yer aldığını belirtmiş, bu levhaya yönelik itirazlara rağmen katedral yönetiminin utanç verici tutumunu değiştirmediğini dile getirmiştik.
Canterbury Katedrali 1400 küsur yıl “şanlı” geçmişi ve kültürel değeri ile “Unesco Dünya Mirası” listesinde yer almış bir kilise. Bu mümtaz listeye 1988 yılında alındı ki, bu, katedralin 2019 yılında sözde Ermeni soykırımına atıf yapan taş levhanın katedrale konmasından 31 yıl önce idi.
Sözü geçen itirazları takiben katedral yönetimine bir uyarı mesajı daha göndererek yönetimin tutumunda ısrar ettiği takdirde Unesco nezdinde şikayetlerde bulunulacağı belirtildi ve bu noktada tutumunu açıklamak için yönetime 8-10 günlük bir süre tanındı. Ne ki, yönetim bu uyarıya da kulak asmadı ve mesajımıza yanıt vermedi.
UNESCO-PARİS’E ŞİKÂYET
“Unesco Dünya Mirası” örgütü kalabalık personeli ve birçok birimleri ile Paris’te bulunuyor. Birimlerden bir tanesi, anıtların Dünya Mirası listesine girip girmemesi konusunda karar verme yetkisine sahip “Dünya Mirası Komitesi.” Unesco’nun web sitesine girilerek bu komiteye hitaben bir mektup gönderildi.
Mektupta Canterbury Katedrali’nin giriş bahçesinde “Ermeni Soykırımı”na atıfla din bağnazlığı yapıldığı, böyle bir “soykırımı”n gerek tarih ve gerekse de hukuk açısından savunulamayacağı, katedralin “soykırım” sözlerini içeren “Kaçkar” levhasını “Dünya Mirası” listesine girdikten 31 yıl sonra devreye sokmakla Komite’nin 1988 kararını bir anlamda suistimal ettiği, bütün bu girişimlerin etik açısından kabul edilemeyeceği belirtilerek, Unesco Dünya Mirası Komitesi’nin katedralin yönetimiyle temas etmesi, yönetimin tutumunda ısrar etmesi durumunda “Dünya Mirasi” listesinden ihraç edilmesi önerildi.
“Ermeni soykırımı” suçlamasının tarihsel yönden tartışmaya açık olduğu nedeniyle mektupta böyle bir iftiranın hukuk açısından geçersizliğine ağırlık verildi. Soykırım suçunun “1948 BM Soykırım Anlaşması” gerekçesiyle hukuksal bir kavram olduğu, böyle bir suçlamanın ancak yetkili bir yargı organı tarafından saptanabileceği, yasama ve yürütme organlarının ve politikacıların böyle bir yetkiye sahip olmadığı belirtildi.
Bu bağlamda “Ermeni soykırımı”nı kanıtlayan bir yargı kararı olmadığı, bu suçlamayı asılsız kılan veya hukuken kanıtlanmamış olduğunu kayıt altına alan Osmanlı (1919-20 Divanı-ı Harp mahkemeleri) ve en aşağı 5 uluslararası yargı kararı (1920-21 Malta Yargılaması, 2003 Avrupa Adalet Divanı kararı, 2015AİHM Büyük Daire İsviçre-Perinçek kararı, 2016 ve 2017 Fransa Anayasa Konseyi kararları) olduğunun altı çizildi.
İlȃveten, 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin hukuken geriye (1915 olayları) işleyemeyeceği, Ermenistan ve Ermeni lobisinin baskılarına karşın Birleşmiş Milletler’in ve İngiliz hükümetinin “Ermeni Soykırımı”nı tanımadığı belirtildi.
UNESCO-İNGİLTERE’YE ŞİKÂYET
Canterbury Katedrali’nin İngiltere’de olması nedeniyle yukarıdaki mektuba benzer bir mektup “Shropshire” kentindeki “İngiltere Unesco Milli Komisyonu”na da gönderildi. Unesco-Paris’e gönderilen mektuptaki argümanlara ek olarak İngiliz hükümetinin Canterbury Katedrali’ni koruma ve himaye sorumluluğu olduğu, bu nedenle Komisyon’un katedraldeki din bağnazlığını görmezden gelemeyeceği ve katedral yönetiminin tutumunda ısrar etmesi durumunda “Unesco Dünya Mirası” listesinden ihraç edilmesi gerektiği belirtildi.
TÜRK MAKAMLARINA BİLGİ
Bilgileri olması bakımından ve bu davada yardımcı olabilecekleri umuduyla, Unesco-Paris’e gönderilen şikâyet mektubunun kopyası Türkiye’nin Paris Unesco Daimi Temsilciliği’ne, ve Unesco-İngiltere mektubunun kopyası ise Londra Büyükelçiliği’ne iletildi. Londra Büyükelçiliği geri dönüşle mektubumun alındığını teyit eti.
TEK ÖRNEK DEĞİL
Canterbury Katedrali’ndeki din bağnazlığı, Ermenistan’da olduğu gibi, Ermenistan dışındaki kiliseler ve hristiyan tapınaklarında süre gelen tek örnek değil. Batı ülkelerinde birçok kilisede ve hȃttȃ Suriye’de “Deir ez-Zor” manastırında ve Singapur’daki bir Ermeni kilisesinde bile bu tür bağnazlığı görmek mümkün. ABD’de California eyaletinin Glendale kasabasındaki “St. Mary’s Apostolik Kilise”sinde Canterbury Katedrali’ndeki “Kaçkar”a benzer taş bir levha var. “1915-1923 Ermeni Soykırımı” sözlerini teşhir eden levha, Ermenistan’dan gelmiş ve 2000 yılında bir Ermeni vatandaşı tarafından kiliseye hediye edilmiş. Levha ile ilgili verilen bilgide utanmadan 1948 BM Soykırım Sözleşmesi’ne atıf var.
Hristiyan dünyasının kutsal mekânı olan Vatikan’da bile bu tür din bağnazlığını görmek mümkün.
SONUÇ VE GÖRÜŞLER
“Ermeni Soykırımı” iftirasının başta ABD olmak üzere Batı’da yaygın olması nedeniyle yurt dışında birçok kilisede ve tapınak yerlerinde din bağnazlığı hüküm sürmektedir. Bağnazlık, Türk’e karşı kin ve nefret söylemini içeren “soykırım” suçlamasının bir yankısı veya parçası. Ancak bir “teselli”dir ki, Canterbury Katedrali hariç, bu kilise ve tapınaklar Unesco Dünya Mirası listesinde değil.
Canterbury Katedrali bir istisna olduğu için bu kilisedeki bağnazlığı hedef aldık ve katedralin Dünya Mirası listesinden ihracı için girişimlerde bulunduk.
Yukarıda sözü geçen şikâyet mektuplarının faydalı olacağı ve Türkiye hükümeti ve Türk diasporası nezdinde yapılabilecek olası girişimlere katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Daha doğrusu bu bir umuttur. “Soykırım” yalanı ne yazık ki “hukuksal yönden geçersizdir” veya “soykırım bitmiştir” gibi argümanlar ile geçiştirilecek gibi değildir. Ermenistan ve Ermeni lobisi rahatlıkla “soykırım” propagandası yapmaktadır ve “Auroro’s Sunrise” gibi yalan dolu, Türk’e karşı kin ve nefret duygularını kamçılayan, Holywood-tipi filmleri piyasaya sürmektedir. (Bu filmde Türkler Nazi’ler gibi Yahudileri katlettikleri ileri sürülüyor). Karşı taraftan ise direniş, tepki, maalesef hemen hemen yok gibi.
“Ermeni Soykırımı” sorunu Batı dünyasında bütünüyle siyasi boyut almıştır ve bu noktada geniş kapsamlı bir mücadele gerekmektedir. Mücadele, Türkiye için devlet politikası olmalı ve Talat Paşa Komitesi, FEYM Grubu, TEKAR Vakfı gibi Türk STK’ları ve diasporası ile koordine edilmeli. Konuyu daha fazla açmak bu yazının kapsamının dışında.
Gelişmeleri izleyeceğiz.