KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 1* Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları
Posted on January 4, 2023 by Nacikaptan
Naci KAPTAN – 07 Ocak – 2023
AKP İKTİDARI VE YOLSUZLUKLAR
Değerli okur,
Sizlere halk sağlığı/ kanser ilacı hakkında araştırmacı gazeteci Murat Ağırel tarafından kaleme alınmış olan bir yolsuzluk olayını 3 bölüm olarak okumanıza ve arşivinize sunuyorum.
Yolsuzluklar dünyada her bir ülkede, ülkemizde ise tüm iktidarların dönemlerinde var olmuştur. Fakat siyasal islamı temsil eden AKP’nin 2002 yılında iktidar olması ile birlikte yapılan yolsuzluklar sınırları zorlayan bir artış göstermiştir. ülkeyi yönetenler ve bu siyasetçilere destek olan yargı mensupları, kamu yöneticileri ve de zamanla bu gruba katılan suç çeteleri/mafya el birliği ile yolsuzluklar çok daha sistematik, planlı bir eyleme dönüştürülmüştür. Türkiye dünyada en büyük ve sistematik yolsuzlukların yapıldığı ülke konumuna gelmiş, son 20 senede ulusal gelirin yaklaşık 400-500 milyar doları halkın yaşamından çalınmış ve ülkemiz bu sistematik yolsuzluklar sonucu yoksullaşmıştır.
Dünyada hiç bir ülkede devletin ABC’si olan yasalar kişisel çıkarlara uygun olarak değiştirilmez. Ülkemizde ise yolsuzlukların daha kolay ve minare kılıfına uygun yapılabilmesi için ihale kanunu yaklaşık 200 kez değiştirilmiş ve kapalı kapılar ardında yapılan gizli görüşmelerle ihale/ler gerçek maliyetin 3-5 katı daha yüksek fiyatlarla yandaş şirketlere, iş adamlarına büyük komisyonlarla veriliyor olduğu basında yer almıştır. Buna örnek olarak şehirlerarası yolları, köprüleri, şehir hastahanelerini, İstanbul havalimanını ve işin içinde inşaat ve hafriyat olan tüm ihaleler emsal olarak gösterilebilir. AKP iktidarı yandaş müteaahhitlere 20-25 senelik döviz ile ödeme planları yapmış ve hukuki sorunlarda ise Londra mahkemelerini yetkili kılmıştır. “Yerli ve Milli” olduğunu söyleyen bir iktidar neden ödemeleri döviz olarak öder ve neden yabancı mahkemeleri yetkili kılar. Bunun yanıtını siz değerli okurlar verecektir.
YOLSUZLUĞUN TANIMI
Yolsuzluk, kelime anlamı olarak “bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma,
suiistimal, nizamsızlık”olarak karşılık bulur (TDK, 1988: 1640).
Emanet edilmiş yetkiyi özel yarar sağlamak için kullanmaktır” (TUSİAD, 2002: 101).
Kamu yönetimindeki yozlaşma ve yolsuzluklar, devlet kurumlarının ortaya çıktığından itibaren varolan ve devam eden bir olaydır. Yolsuzluk olayının varlığı çok eski tarihlere dayanır ve kurumsallaşmış iktidar yapısından kaynaklanır (Şaylan, 1995: 3). Günümüzde halen varlığını devam ettiren yolsuzluklar, modern toplumların; ekonomik, kültürel, sosyal sorunlarının, savaş ve medeniyet çatışmalarının yanında önemli bir yer tutmaktadır.
Toplumlarda telafisi güç bir sorun haline gelen, günlük yaşantımızda sürekli karşılaştığımız yolsuzluklar en basit ifadeyle; yetkiyi çıkar sağlamak maksadıyla kötüye kullanmaktır. Bu şekilde, Birleşmiş Milletler Bölgeler Arası Suç ve Adalet Araştırmaları Enstitüsü yolsuzluğu “kamu ve özel kuruluşların karar verme mekanizmalarındaki yozlaşma ve bozulma”, Dünya Bankası ise “kamu gücünün şahsi çıkarlar için kötüye kullanılması” olarak tanımlamıştır.
Fakat yolsuzluğu sadece kamu gücüyle sınırlamayıp daha kapsamlı bir şekilde ifade edecek olursak yolsuzluk; her tür görevin çıkar amaçlı kötüye kullanımıdır.
“Kamu görevlilerinin yapılmaması gereken işlemleri yapmaları ya da yapmaları gereken işlemleri çabuklaştırmaları karşılığı çıkar sağlamalarına “yolsuzluk” demekteyiz. Bu genel deyim “rüşvet”,” zimmete para geçirme”, “irtikap”, “memuriyet ve mevkiin nüfuzunu suiistimal” ve “memuriyet vazifelerini yapmama” gibi dürüstlük ve ahlak kurallarına aykırı davranışların tümü için kullanılmaktadır” (Çulpan, 1980: 34)
Yolsuzlukta esas olan kamu mallarının yağmalanmasıdır. Bu süreç çok farklı şekillerde ortaya çıkar. Bu sürece sıradan kamu görevlileri karışabileceği gibi vatandaşlar, çıkar grupları, partiler, bürokratlar, siyasetçiler, özel işletmeler ve şirketler de karışabilir. Yolsuzluk sonucu elde edilen çıkar kişilerarasında paylaşılabileceği gibi gruplar, partiler hatta ülkeler arasında da paylaşılabilir (Şener, 2001:17). Yolsuzluk karşılıklı çıkarların değiş tokuşudur, bir çıkar ticaretidir. Yolsuzluk denetim ve adalet sisteminde var olan aksaklıkların bir sonucudur. Yolsuzluk kamu zararınadır ve kamu gücünün, kamu mallarının haksız kullanımıdır. Yolsuzluk toplumsal kirlenmenin adresidir. (Prof. Dr. Erdal Fırat)
Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları
CUMHURİYET – Murat Ağırel – 03 Ocak 2023 Salı
Bağlantılı yazılar;
http://nacikaptan.com/?p=104438 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -1* Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları
https://nacikaptan.com/?p=104465 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -2* 11 milyon Avro alan AKP’li vekil
http://nacikaptan.com/?p=104525 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 3 * İlaç skandalında son perde
Başlarken
Cumhuriyet…Bu hayatta varoluş ilkelerimizin kalesi. Burada olmaktan onur ve gurur duyuyorum. Sorumluluğumun farkındayım ve kaybedecek hiç zamanımız yok.
Bugün sizlere bedenimizi nasıl bir rant düzenine soktuklarını anlatacağım.
Başlayalım…
Kanser günümüzün en tehlikeli ve ölümcül, kısmen çaresi olmayan hastalıklarından.
Çok yönlü bir mücadele gerekir. En başta ilaç tedavisi gerekir değil mi?
Peki ya bu amansız mücadelede kullanılan ilaç sahte çıkarsa?
Nasıl sahte ilaç olur demeyin. Hem de devlet kurumları eli ile hastalara verilen sahte kanser ilacı ortaya çıktı.
Rapor tarihi: 17.10.2019 – Rapor no: SA/13-FG/10.
Raporu düzenleyen kurum: Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Müfettişliği… Başlık: “İclusig” isimli sahte ilaçlar hakkında suç duyurusu raporu… Müfettiş raporunda söz konusu sahte ilacın SGK ve TEB’e satıldığı ifade edildi.
Müfettiş raporunda söz konusu sahte ilacın SGK ve TEB’e satıldığı ifade edildi.
“ICLUSIG“, lösemi yani kan kanserinin son aşamasında kullanılan “Ponatinib” etken maddeli bir ilaç. Bu ilacın geliştiricisi ARIAD adlı bir firma. TAKEDA isimli firma ise bu şirketi 2017 yılında satın alıyor. Avrupa’ya INCYTE adlı firma aracılığı ile satılıyor. İlacın Türkiye resmi satıcısı ise GEN İlaç.
Türkiye’de sistem şu şekilde işliyor…
Doktor, Türkiye’de olmayan ilacı reçeteye yazar. Hasta bu reçeteyi TİTCK‘nin yetkilendirdiği TEB (Türk Eczacılar Birliği) veya SGK İbni Sina tedarik birimine sunar. Bu iki kurum reçete ve hastanın raporunu TİTCK’ye gönderir. TİTCK de ilacı araştırır, uygun görür ise yurtdışı ilaç tedarik listesine ekler.
İlacın alım işlemleri TEB ve İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nce yapılır. Hasta ilacı alınca geri ödeme süreci başlar.- Sonuçta bir ilacı tedarik ederken devreye giren resmi kurumlar bunlar.
İşte bahse konu ICLUSIG adlı ilaç, izin verilmiş ve geri ödeme listesinde olan bir ilaç. Belki de yüzlerce insanın hayata tutunmak için kalan son umudu… SGK, 2018’de “Yurtdışından İlaç Temini” kapsamında ICLUSIG adlı ilacı almak için çeşitli firmalardan fiyat teklifi istiyor. Ancak ilacı resmi dağıtıcısı olan GEN İlaç yerine çeşitli ecza depolarından tedarik ediyor. SGK içerisinden bir kaynak, alınan ilaçların sahte olabileceğini yetkili firmaya bildiriyor ve bu konuda fotoğraflar gönderiyor.
Firma, fotoğrafları inceliyor.
Hemen yazışmalar başlıyor.
SGK tarafından alınan ilaçların üzerindeki “Parti No: 25A19E09″ ve “Parti No: PR072875” kodlu ilaçların sahte olduğunu Kasım 2018’de SGK yetkililerine bildiriliyor. Cevap alamayınca bu sefer 12 Aralık 2018 tarihinde TİTCK yetkilisi Fatih Tan, SGK Genel Sağlık Müdürü Mustafa Özderyol ve İlaç Daire Başkanı Dilek Yılmaz’ı ziyaret ederek durumu anlatıyorlar.
Firma yetkilileri 14 Aralık 2018 tarihinde konu ile ilgili bu sefer resmi başvuru yapıyor. SGK ise verdiği yanıtta, “Biz Sağlık Bakanlığı laboratuvarında analiz yapacağız. İlaçları karantinaya aldık” diyor. Firma da “İlaçları verin biz analiz yapalım size” diyor. Ancak kurum ilaçları vermiyor.
Bu sırada ilaçlar ile ilgili yurtdışında da gelişmeler yaşanmaya başlıyor. Türkiye’de faaliyette olan Kuzey Pharma adlı bir firma İsviçre’de ruhsatlı olan ecza deposuna bahse konu ilacı satmaya çalışıyor. Firma ilaç hakkındaki şüpheli işlemleri bildiği için alımı yapmıyor, durumu İsviçre İlaç Denetleme Kurumu SWISSMEDIC’e bildiriyor.
30 Kasım 2018’de ise yine Türkiye’de faaliyette olan ELITE Ecza Deposu adlı firma İsviçre’deki FARMA MONDO adlı firmaya altı kutu sahte ilacı satıyor. İsviçre’deki firma satın aldığı ilacın bir kutusunu Arjantin’e satıyor. İlaç hakkında şikâyet oluşunca ürünü geri çağırıyor. Bunun üzerine SWISSMEDIC ilaçlara el koyuyor ve analizini yapıyor. İşte her şey burada anlaşılıyor…
DEDEKTİF GİBİ ÇALIŞTI
SWISSMEDIC yaptığı analizinde ilacın etken maddesi PONATINIB içermesi gerekirken sadece PARASETAMOL içerdiğini tespit ediyor. Yani kanserle mücadelede kullanılan direnç artırıcı ilaç aslında basit bir ağrı kesici çıkıyor.
TAKEDA durumu Türk yetkili makamlarına bildiriyor. Ayrıca SWISSMEDIC, 10 Ocak 2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nı da bilgilendiriyor. Tüm bilgi ve belgeleri de bakanlığa ulaştırıyor.
SWISSMEDIC aynı zamanda durumu WHO-Dünya Sağlık Örgütü‘ne de bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü sahte ilaç raporunu 31 Ocak 2019 tarihinde tüm üye ülkelere bildiriyor ve ürün hakkında “acil global uyarı” yayımlıyor.
Dünya Sağlık Örgütü uyarı yazısı yazdı.
TAKEDA dedektif gibi çalışıyor.
Türkiye’deki bu ilacı pazarlayan ve satan firmaların peşine düşüyor. Aynı firma, Tekiner Ecza Deposu adlı firmadan bahse konu ilacı alıyor. Kendisi de ilacı analiz ediyor ve sonuç SAHTE!
Bu ürünü satan 10 firma tespit ediyorlar. Durumu SGK ile görüşüyor. SGK’nin sahte ilaçları RAD/SBA adlı ecza deposundan, onların da “Filamex” isimli bir İngiliz firmasından aldığı bilgisine ulaşıyorlar. Ancak bu bilgiyi güvenilir bulmuyor. İlaç firması, firma sahiplerini ve adreslerini de araştırıyor. RAD ECZA Deposu’nun sahibinin Metin Güzel, Sanera İlaç’ın sahibinin Barış Çetiner, şubeleri SBA’nın da Metin Güzel tarafından temsil edildiğini tespit ediyorlar.
Barış Çetiner 2011-2014 yıllarında “Ozay Ecza Deposu”nda çalışmış. Ozay Ecza Deposu 2014’te ABD’de sahte AVASTIN/ALTUZAN davasında yargılanan ve sahipleri ABD’de ceza alan firma. 2016’da Ozay Ecza Deposu’nun yüzde 60 hissesini de Ukrayna vatandaşı Bronyslava Kmhıl adlı biri alıyor. Çok isim olduğunun farkındayım. Ama hepsi işin göbeğinde duruyor.
Sonuç olarak…Bahse konu firmalar, Ümraniye/Şerifali’de, aynı adresteler.
SGK 1.3 MİLYON AVRO ÖDEDİ
Bu olaylar yaşanırken bizim kurumlar ne yapıyor diye merak ediyorsunuz değil mi?
Firmanın birçok kez yaptığı uyarı ve resmi başvurularından sonra bakanlık tarafından müfettiş görevlendiriliyor. Yetkilendirilen müfettiş SGK’ye yazı yazarak sahte ilaçların temin edilip edilmediğini, temin edildiyse firma bilgilerini ve belgelerini istiyor. Ayrıca ilaç hakkındaki analizleri, orijinal ilaç ve sahte ilaçlardan numune de istiyor. Bu yazışmalar ve cevaplar 2019 Şubat ayına kadar sürüyor.
İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü 1 Şubat 2019’da müfettişlere cevap veriyor. Sahte diye nitelendirilen “25A19E09″ ve “PR072875” parti no.lu ilaçları İlaç Denetim Dairesi Başkanlığı Analiz ve Kontrol Laboratuvarı’na teslim ettiğini bildiriyor.
11 Şubat 2019’da analiz yapılıyor. “İlaçlar sahte değil” raporu veriliyor. Müfettişler analizlerin tamamlandığını ancak konuyla ilgili incelemenin devam ettiğini 15 Şubat 2019 tarihinde haber veriyor. İlaçların soruşturma bitene kadar hastalara dağıtılmaması talimatı veriliyor.
TAKEDA İlaç ise bu sefer savcılığa ve Emniyet’e suç duyurusunda bulunuyor. SGK aldığı ilaç hakkında bilgileri müfettişlere ulaştırıyor. Fakat bir şey eksik… Müfettişlerin ısrarla istediği tedarikçi firma bilgilerinin verilmediği ortaya çıkıyor. Günler bir bir geçiyor.
SGK İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü, müfettişlerin istediği belgeleri 22 Şubat 2019 tarihinde, ilacı satın aldığı SBA Pharma adlı firmadan talep etmiş. 8 Mart’ta da müdürlüğe ulaşan belgeleri müfettişlere ulaştırmışlar.
Yanisi şu… SBA’dan kanser tedavisinde kullanılan ilaç alınırken mevzuata aykırı şekilde, alınması gereken hiçbir belge alınmamış, istenilmemiş. Müfettişler Kıbrıs’ta kurulu olan SBA Pharma adlı firmadan “25A19E019” ve “PR072875” parti numaralı ICLUSIG isimli ilaçların temin edildiğini, ilaçların kaynağı olarak da Kazakistan’da bulunan “KAZUNIONPHARM COM LTD” adlı firmanın gösterildiğini tespit etmiş.
Bu firma da Türkiye’de RAD Ecza Deposu tarafından temsil ediliyor. Yetkili olarak Barış Çetiner gözüküyor. Evrakların incelenmesinde SBA Pharma adlı firmanın SGK’ye ilaçları sattığı ve yetkilinin Onur Tokel gözüktüğünü tespit etmişler.
Peki… SGK, SBA Pharma ve RAD Ecza Deposu adlı firmalardan evrak ve belge görmeden ne kadar sahte ilaç almış dersiniz?
15 Mg olandan 120 kutu, 45 Mg olandan 160 kutu.
Peki ne kadar bedel ödemiş?
1 milyon 312 bin 500 Avro.
Yani güncel kur ile 26 milyon Türk Lirası.
Bu sadece iki ay içerisinde alınan ilaç bedeli.
Nasıl aynı isimler etrafında hep dönüyoruz. Kurulu düzen diye kastettiğim işte bu.
Devam edelim…Bir de bunun TEB yani Türk Eczacılar Birliği kısmı var. TEB aynı firmalara 45 mg için 12 kez, 15 mg için kez beş sipariş vermiş ve toplamda 62 kutu ilaç almış. Karşılığında da 508 bin 200 Avro ödemiş. Bahse konu Kazakistan firmasını araştırdım. Şirket faal bir firma değil. Üç kurucusu var. Jumanaliyev Talgat Orazbekoviç, Petrenko Roman Aleksandroviç ve Nurgaliev Nurlan Yermekbaeviç. Nurlan adlı kişi yetkili.
Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Şubat 2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı’na yazı yazıyor. Kendilerine iletilen dilekçeye istinaden savcılık-kolluk görüşme tutanaklarını sunuyor ve dilekçede yer alan hususlar ile ilgili inceleme yapılması neticesinde düzenlenecek raporun iletilmesini istiyor.
TAKEDA firması ise analizler yapılmış olmasına rağmen ilaçların sahte olduğu ile ilgili ısrarını sürdürüyor ve sahte ilaçları satan başka firmaları da tespit ettiğini resmi yazı ile bildiriyordu. Bu firmaların exporters.sg Facebook ve Linkedin gibi internet platformlarından bu ilaçları sattığını belgeleri ile ilgililere iletiyordu.
Müfettişler Mayıs 2019 tarihinde TAKEDA adlı firmadan iki orijinal numune istiyor firma teslim ediyor. Müfettişler, İbni Sina’ya 30 Mayıs 2019 tarihinde yazıyı yazıyor ve “Merkezin deposunda mahfuz bulunan ilaçlardan birer kutu numunenin analiz edilmek maksadıyla müfettişliğe teslim edilmesini” istiyor.
İstiyor ama dinleyen kim?
Yazının üzerinden 60 gün geçmesine rağmen SGK olumlu veya olumsuz cevap vermiyor. Bunun üzerine 2019 yılı başında konu ile ilgili ayrıca tahkikat yürüten Ankara Emniyet Müdürlüğü ile irtibata geçiliyor ve sözlü bilgi veriliyor. Bunun üzerine Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nden polisler İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü’ne gidip ilacı alıyorlar.
Düşünün değerli okurlar. Çürüme işte tam da budur.
Müfettişler tutanak ile alınan ilaç numunelerini hem donanımı hem de bilgi birikimi açısından köklü olan Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Laboratuvarı’na 5 Eylül 2019 tarihinde gönderiyor. Üniversite altı gün sonra analiz sonucunu açıklıyor. Yapılan analizde ilaçların Ponatinib isimli etken maddeyi hiç içermediği, sadece parasetamol içerdiği tespit ediliyor.
Yani TAKEDA adlı firmanın ve İsviçre Denetleme Kurumu’nun analiz sonuçları ile aynı çıkıyor: İlaç sahte. O zaman bu durumda ilk analiz raporunun sahte olduğu durumu ortaya çıkıyor. Müfettişler hemen “İlaçlar sahte değil” raporu düzenleyen kişiler hakkında açıklama istiyor. Bu konuda üç kişinin ifadesi alınıyor ve ifadeler birebir aynı.
İNSAN SAĞLIĞIYLA OYNADILAR
Bu süreç yaşanırken SABİM‘e bu sefer bir başvuru geliyor. Adana’da Bülent Dokuyucu adlı bir yurttaş annesi Asiye Dokuyucu’nun lösemi hastası olduğunu, kullanması gereken ilaçları için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başvurduklarını, form doldurduklarını, bir hafta sonra İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nden ilaçların geldiğini, ilaçları kullanmaya başladıklarını ve yaklaşık 10-15 gün sonra annesinde oluşan halsizlik şikâyeti ile hastaneye gittiklerini, burada yapılan incelemeden sonra yurtdışından temin edilen ve annesinin kullandığı ilaçlardan birinin sahte olduğunu öğrendiklerini, bu nedenle konunun incelenmesinin istenildiğini söylüyor.
Raporlarda Asiye Dokuyucu’nun da sahte ilacı kullandığı belirtildi.
Ne yazık ki yurttaşlarına ilaç temin etmekle görevli kurumlar ilaç çetelerinden sahte ilaçlar almış. Kamu büyük zarara uğramış ve insan sağlığı ile oynanmış. Sahte ilaçlar, sahte analiz raporları, olayı kapatmaya çalışan kurum yetkilileri… Tüm süreç müfettiş raporu ile savcılığa 17 Ekim 2019 tarihinde teslim edildi.
Sonrasında birden soruşturmanın üzerine sis bulutları çöktü. Dava açıldı mı,
takipsizlik kararı verildi mi, yoksa dosya uykuya mı yatırıldı belli değil.
Sürecin devamını takip, yurttaşların hakkını aramaya devam edeceğim…
KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 2 * 11 milyon Avro alan AKP’li vekil
Posted on January 5, 2023 by Nacikaptan
11 milyon Avro alan AKP’li vekil
CUMHURİYET – Murat Ağırel – 04 Ocak 2023 Çarşamba
Bağlantılı yazılar;
http://nacikaptan.com/?p=104438 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -1* Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları
https://nacikaptan.com/?p=104465 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -2* 11 milyon Avro alan AKP’li vekil
http://nacikaptan.com/?p=104525 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 3 * İlaç skandalında son perde
“Paranın, insana işletemeyeceği suç yoktur” der Thomas More “Ütopya” adlı kitabında. Günümüzde siyaset aracılığı ile devlet kurumlarının gücünü ele geçirenlerin para uğruna neler yaptıklarını, elde ettiği gücü nasıl menfaati için kullandığına tanık oluyoruz.
Bir önceki yazımı okuduğunuzu düşünüyorum.
Okumadıysanız da özetle insanların sağlığı para uğruna hiçe sayılarak sahte ilaçlar üretildiğini ve dünyanın çeşitli ülkelerine ve bizatihi devlet kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) satıldığını yazmıştım.
Okuyamayan değerli okurlar için konuyu tekrar kısaca hatırlatmam yararlı olacaktır. Zira birazdan anlatacağım istifa dilekçesi ve sonrasında yaşananlar başka ülkede olsa değil bakan, hükümeti bile istifa ettirir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yurt dışı sağlık hizmetleri daire başkanı olarak görev yapan Fatih Çırakoğlu’nun istifa mektubuna ulaştım. Türkiye’de artık istifanın yerini “Affımı istedim” aldı. Hatta görevden alınanların teşekkür ettiğini dahi gördük.
Ancak Çırakoğlu istifa etmiş sadece bununla da kalmamış adeta kurumda yaşananları, kurulan düzeni ifşa etmişti.
Kendisine ulaştım ve istifa mektubunu sordum. Mektubu doğruladı. Mektubun içeriği hakkında sorular sordum cevaplamak istemediğini belirtti. Ben iddiaların peşine düştüm ve istifa mektubunda bulunan çoğu kişi ile görüştüm. Aynı zamanda kurumun içerisindeki kişilere iddiaları sordum.
Karşıma kocaman büyük rezalet çıktı.
Anlatayım…
DAİRE BAŞKANI BASKILARDAN DOLAYI AKCİĞER KANSERİ OLMUŞ
Fatih Çırakoğlu, 2019 yılında İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi müdür vekili olarak çalışırken Aralık 2021 tarihinde yurt dışı sağlık hizmetleri daire başkanı oldu. Görev aldığı ilk yıl ithal edilen ilaçlarda 240 milyon Avro tasarruf edildiğini belirtmiş mektubunda.
Sadece bir yılda tasarruf edilen rakam 240 milyon Avro!
Daire başkanı o kadar çok baskıya maruz kalmış ki iddiasına göre baskılardan ve mobbingden akciğer kanseri olmuş ve ameliyat geçirmiş.
Çırakoğlu’na göre kuruma ilk baskı GENOTEK isimli firmadan yapılıyor. Dünyada o zaman ulaşılması çok zor olan ve kemik iliği naklinde kullanılan “Melphalan” isimli ilacı SGK fiyatından daha pahalıya almaları isteniyor. Kurumu o dönemde Arjantin ile anlaşma sağlamış ama anlaşma bilgisi o zaman birileri tarafından eski AKP Milletvekili Şükrü Ayalan’a sızdırılmış.
“Şükrü Ayalan” ismini aklınızda tutun…
İstifa mektubunda aynen şu şekilde yer alıyor bu durum: “Üretici olan Hernan firması stoklarındaki tüm ilacın Şükrü Ayalan ve ortağı Birol Taşkara‘nın peşin para göndererek alındığını bildirdi. Biz başka bir aracı bulduk ve ilacı Hollanda’dan alıp, aldığı fiyata SGK’ya verdirdik. Kriz çözüldü ama Şükrü Ayalan’ın bize ve kuruma karşı kini de başladı.”
Araştırdım.
Bahse konu GENOTEK firmasının kurucusu Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre Birol Taşkara. Firma daha sonra el değiştirmiş. Şu andaki sahibi ise Berk Deryal. Sonrasında Birol Taşkara bu firmadan ayrıldı.
Firma hakkında bilgi toplarken edindiğim bilgiye göre gelişen bir dizi olaylar sırasında Birol Taşkara’nın kafasına silah dayandığı ve 11 milyon Avro alındığı iddia edildi.
“İSPAT EDİLEN HER TÜRLÜ YAPTIRIMA RAZIYIM”
AKP’li vekilin ortağı Birol Taşkara’yı aradım, yaşananları sordum. Söz konusu iddiaları doğrulayarak yaşananların tamamı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu daha sonra araya girenler olduğunu ve şikâyetini geri çektiğini anlattı.
GENOTEK firmasının o dönemde kendisine ait olduğunu aktardı ancak Şükrü Ayalan’ın firmasında ortaklık yapmadığını söyledi. O dönemde Ayalan’a sadece danışmanlık hizmeti verdiğini söyledi.
Bu iddiaların ardından bir de Şükrü Ayalan’ı aradım.
Birol Taşkara’nın kendisine “kazık attığını” söyledi. 50 Avroluk ilacı 3750 Avro’ya sattıkları iddiasını yalanladı. GENOTEK firmasında da danışmanlık yapmadığını söyledi. Kıbrıs’taki şirketin ise hiçbir iş yapamadan kapattığını anlattı. Hiç kimseyi de töhmet altında bırakmayacağını aktaran Ayalan, iddiaları reddetti.
Hatta televizyonda da anlattıklarımın tamamının doğru olmadığını, hiçbir şirkete danışmanlık yapmadığını, şeffaf olduğunu söyledi. Gazeteci olarak “Araştırın” dedi. “Benim bir kişi ile ortaklığımı veya görüştüğümü ispat ederseniz her türlü yaptırıma razıyım” ifadelerini kullandı.
Burada virgül koyup yazının ilerleyen kısmında Şükrü Ayalan konusuna tekrar döneceğimizi belirtmek istiyorum.
İŞTE O SUÇ DUYURUSU BELGESİ:
KAFASINA SİLAH DAYADILAR
Savcılığa yapılan suç duyurusuna göre eski AKP’li vekil Ayalan, 8 milyon Avro aldığı ortağının kafasına silah dayattı yetmedi, üstüne dövdürttü ve 3 milyon dolarlık senet imzalattı.
“SEN KİMSİN DE İKTİDAR PARTİSİNİN GENEL SEKRETER YARDIMCISININ FİRMASINA MEYDAN OKUYORSUN”
Kurum yetkililerine yani SGK’ye Fatih Çırakoğlu’nun istifa mektubunda belirttiği veya belirtmediği başka hangi baskılar olduğunu sordum. Tek tek sıraladılar.
Anlattıklarına göre bir gün AKP Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Bölükbaşı aradı. “Tamiep” isimli firma ile ilaç tedariki yapıyordu. Devlet için güzel işler de yapıyordu bu firma. Fatih Çırakoğlu‘nu aradı ve 1.5 yıllık sipariş vermesini istedi. İbni Sina Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi müdür vekili olan Çırakoğlu, altı aylık siparişi alamayacağını söyledi. Firmanın diğer ortağı Sertaç adlı bir kişiydi.
Bu Sertaç adlı kişi, Fatih Çırakoğlu’na, “Sen kimsin de iktidar partisinin genel sekreter yardımcısının firmasına meydan okuyorsun” diyerek bağırdı ve kavga çıktı. Fatih Çırakoğlu da yumrukla karşılık verdi.
Bahse konu firma DFL İlaç Ecza Deposu adlı firmanın altında faaliyet gösteriyor. Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre firma ortakları Sertaç Bahar ve Yasin Bölükbaşı…
Böyle olunca AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Yasin Bölükbaşı ile görüştüm.
Altı aylık, bir yıllık siparişlerin söz konusu olmadığını dile getirdi. Böyle bir pazarlığa girebilmelerinin teknik olarak mümkün olmadığını söyledi. Söz konusu harcamalarda devlete çok büyük bir tasarruf sağladıklarını da söyledi. Ayalan’ın da içerisinde olduğu 50 Avro yerine 3 bin 750 Avro’ya ilaç alındığı iddialarını doğruladı.
Bakın doğruladı diyorum!
Ama AKP’li Şükrü Ayalan’ı da savundu. “Rakamlarını bilmem ama Şükrü Bey çok ısrarcı olmadı o konuda” ifadelerini kullandı. “Fatih Bey iyi bürokrattı” diyen Yasin Bölükbaşı, “Ben de çok savaştım Murat Bey” dedi.
Fatih Çırakoğlu’nun istifa mektubunda, ilaç alımları için baskı yapmak adına cumhurbaşkanı Danışmanının danışmanı olan Eda Bıyık adlı bir kişinin aradığı belirtiliyordu.
Yine kurumu arayarak baskı yaptığı iddia edilen isim Bayram Bilgin bakan yardımcısı Ahmet Erdem referansıyla kuruma geldiği iddialar arasındaydı. Buradaki tartışmalarla ilgili mahkeme halen devam ediyor.
Ama isimler bitmiyor. Daha kimler kimler var yazacağım.
KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 3 * İlaç skandalında son perde
Posted on January 6, 2023 by Nacikaptan
CUMHURİYET – Murat Ağırel – 05 Ocak 2023 Perşembe
İlaç skandalında son perde
Bağlantılı yazılar;
http://nacikaptan.com/?p=104438 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -1* Sahte kanser ilacı, sahte raporlar ve sis bulutları
https://nacikaptan.com/?p=104465 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI -2* 11 milyon Avro alan AKP’li vekil
http://nacikaptan.com/?p=104525 * KAMUDA ORGANİZE İŞLER * SUÇ DOSYALARI – 3 * İlaç skandalında son perde
Dün ilaç firmaları ve SGK arasında yaşananlara dair bir giriş yazmıştım. Eski AKP’li vekil Şükrü Ayalan’ın 50 Avro yerine 3 bin 750 Avro’ya ilaç aldırdığına dair istifa mektubunu anlatmıştım.
Hatta öyle ki eski ortağı Birol Taşkara’dan, eski AKP’li vekilin adamları tarafından kafasına silah dayayarak, 11 milyon Avro aldıklarını ve Taşkara’nın bunu savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu aktarmıştım.
O konuya tekrar döneriz.
Ama şimdi diğer isimleri anlatayım.
Eski Maliye Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş…
Gayriresmi ortağı olduğu TR Pharma ilaç firmasının pahalı ilaçları dikkat çekiciydi. Nasıl olmuş ise ödeme listesine alınmış. Dönemin kurum müdürü bir gün Fatih Çırakoğlu’nu arıyor.
TELEFONDA TEHDİT
Osman Dinçbaş’ın kendisini aradığını ve “Chenodioksikolik” isimli ve kutusu 11 bin 850 Avro olan ilaçtan 1000 adet, yani yaklaşık 1 yıllık alım yapılmasını istediğini ancak olumsuz yanıt verdiğini anlattı. Ertesi gün Fatih Çırakoğlu’nun yanındayken Osman Dinçbaş arıyor ve “Müdür efendi herkesi aştık, seni aşamıyoruz, bu ilaç 1000 kutu alınacak” diyor.
Fatih Çırakoğlu da “Biz en fazla altı aylık ilaç alıyoruz. Bir yıllık ilacı hiçbir firmadan almadık, bu firmadan da alamayız” diyor. Karşı taraf “Peki siz görürsünüz” deyip telefonu kapatıyor. Hemen dört kişilik bir Maliye Bakanlığı müfettiş ekibi geliyor. İşletme olmamamıza rağmen denetlemeye çalışıyorlar. Sonra bize resmi yazı geliyor. Abartısız dört kamyon belge fotokopisi istiyorlar. Fakat hiçbir şey çıkmıyor.
Araştırıp baktım.
Osman Dinçbaş 2021 yılında görevinden alındı. Bahse konu firma TR Pharma Rus ortaklı bir firma. İlk kuruluş 2013 tarihli. Alexey Repik ve Ideogen AG adlı bir firma ile ortak. 11 Temmuz 2013’te ise Türk ortağı Mehmet Can Göker oluyor. Göker’in babası ROCHE adlı ilaç firmasının yönetim kurulunda. Roche CEO’su William Burns Mehmet Can Göker’in nikâh şahidi.
Bir isim daha anlatayım.
Adı: Hulusi Ay
Eski AKP Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz’in yeğeni Yavuz Filiz, CMC isimli bir firma kurduğunu söyleyip kendisine iş verilmesini isteyerek yeğeni için randevu istemiş. Ertesi gün gelmiş ve “Benim amcam sizi arayacak, siz beni şartlara bağlayacaksınız öyle mi” diye sinirlenip çıkıp gitmiş. Bu olayların tamamını Fatih Çırakoğlu’nun istifa mektubundan ve kurum içerisindeki kaynaklarımdan aktarıyorum.
SAHTE İSİMLE ŞİKÂYET
Kendisi de Çankırılı olan Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Hulusi Ay daha sonra olay hakkında bilgi istemiş. Fatih Çırakoğlu da durumu anlatmış. Sonra PTT şubesinden sahte isim ile tutarsız suçlamalar içeren bir şikâyet dilekçesine istinaden genel müdür, daire başkanı, Fatih Çırakoğlu hakkında soruşturma açılmış. Fatih Çırakoğlu’nun soyadı Çırakoğlu iken dilekçede Sarıoğlu yazılmış.
Buna rağmen soruşturma açıldı. İki müfettiş 6-7 ay boyunca müdürlüğe yerleşti. Çırakoğlu istifa dilekçesini kuruma sunduktan kısa süre sonra Çalışma Bakanlığı tarafından görevden alındığını öğrendi.
Hulusi Ay’ı aradım. “Kurumdan gelen şikâyet hakkında işlem yapmama gibi bir yetkim yok. Çankırılı olmamınsa konu ile ilgili herhangi bir ilgisi de bulunmamaktadır” dedi.
‘KILAVUZU DEĞİŞTİRDİLER’
Adı geçen Yavuz Filiz‘in firması 8 Mayıs 2019 tarih 9824 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre CMC FARMA İLAÇ AŞ.
Eski AKP Milletvekili Hüseyin Filiz‘i aradım ve konuştum. Kesinlikle böyle bir aramanın olmadığını, yeğeni ile kendisinin arasında büyük problemler olduğunu söyledi. Kendi adının kullanılarak böyle bir görüşme olup olmadığını ise bilmediğini anlattı.
Kurum çalışanlarına, “İstifa dilekçesinde eski AKP milletvekili Ayalan’ın baskı yaptığından ve Bangladeş üretimi bir ilacın zorla aldırılmaya çalışılmasından bahsediyor. Bu konuda bilginiz var mı” diye sordum.
Şöyle yanıtladı:
“Bilgimiz var tabii ki. Kurumda kimin bilgisi yok ki? Şükrü Ayalan Nipt Pharma adında yeni bir firma kurdu. Kıbrıs’ta bu firma… Sağlık bakanının danışmanı Tevfik isimli bir kişi ortakmış, eski bürokratlardan Osman Nacar, İsmet Köksal gibi isimler de ortakmış. Sonuçta bahsettikleri ilaç listede yoktu. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) kılavuzunda değişiklik yaptıracaklarını duyduk. Gökhan Öztuna konuya vakıf. Çok geçmeden SGK görüşü alınmadan bir gecede TİTCK kılavuzu değişti. Ucuz ilaç aldığımız İran, Arjantin gibi ülkelerden ilaç alımı bir gecede yasaklandı. Kılavuza göre Uluslararası Harmonizayon Konseyi (İCH) kurucu ülkelerden alım yapılabilecekti. Ancak yeni kılavuza eklenen anlaşılması zor olan bir ilacın da getirilmesi mümkün olacaktı. Anlamadık o vakit. Birkaç gün sonra Nipt Pharma’nın Bangladeş üretimi olan fakat Bangladeş’te bile ruhsatı olmayan birkaç ilaç için barkod başvurusu yapıldığını gördük. Sonucunu beklerken hop TİTCK listesine eklendiğini gördük. Uyardık tabii ki hata yapıldığına dair. Ancak dinleyen kim?”
Prof. Dr. Osman Nacar ile de telefonda görüştüm “Dolaylı veya doğrudan böyle bir şirkette ne ortaklığım ne irtibatım bulunmaktadır. Bu iddia yalandır” dedi.
İsmet Köksal mesaj gönderdi ve iddiaları kabul etmeyerek “İsmi geçen firma ile hiçbir ortaklığım yoktur. Teyit edemediğiniz bir bilgiyi söylemek tesadüf olamaz ve bir amaca hizmet ediyordur” ifadelerini kullandı.
SAĞLIK BAKANLIĞI YALANLAYAMADI
İddialarda yer alan bir gece TİTCK kılavuzunda yapılan değişikliği Sağlık Bakanlığı kaynaklarına sordum.
Şu yanıtı verdiler:
“Yurt Dışından İlaç Temini ve Kullanımı Kılavuzu yenilendi ama iddia edildiği gibi bir ilacı eklemek için değil, güncel bilimsel gereklilikler doğrultusunda güncellendi. İddia edildiği gibi İran, Arjantin, Küba, Hindistan gibi Uluslararası Harmonizayon Konseyi (IHC) Kurucu veya daimi üyesi olmayan ülkelerden ilaç alımı yasaklanmadı. Bangladeş de dahil olmak üzere ürün kalitesini gösteren ek belgeler tanımlandı. Bahse konu ilaç için 10.03.2022 tarihinde yurtdışı listesine eklenmesi talebiyle SGK tarafından kurumumuza başvuru yapıldı. Dışişleri Bakanlığı’ndan ilaç hakkında bilgi alındıktan sonra kılavuz değişikliği 23.10.2022 tarihinde yapıldı. Yani ekleme talebi kılavuz değişikliğinden yedi ay önce geldi.”
Yani sonuçta Sağlık Bakanlığı da bu yazdıklarımı yalanlayamadı. Hatta doğruladı.
İŞ TAKİPÇİLİĞİ YAPAN AKP’Lİ VEKİLİN BELGESİ
Son olarak eski AKP’li milletvekili Şükrü Ayalan’ın iş takipçiliği belgesini paylaşacağım. Bir insan tabii ki ticaret yapabilir fakat bunu halkın oylarıyla seçildiği ve elde ettiği siyasi kimliğini kullanarak yaparsa orada işler değişir.
Şimdi…Şükrü Ayalan ile telefon görüşmemizde kendisi hakkındaki iddiaları reddetmişti. “Gazeteci araştırır” demişti. Araştırdım. Şükrü Ayalan 3 Kasım 2002 seçimleri sonucunda 22’nci dönem AKP milletvekili olarak seçildi. AKP genel başkan yardımcısı olarak da görev yaptı. Kendi beyanında BA Pharma ve NIPT Pharma isimli firmaların sahibi olduğunu ve Birol Taşkara’nın ise BA Pharma adlı firmada yanında çalıştığını belirtmişti.
BA Pharma Kıbrıs Serbest Bölge’de kurulu bir firma, ortaklık yapısına ulaşamadım. Ancak şirketin hissedarlarından birinin Birol Taşkara olduğu bilgisine ulaştım. Birol Taşkara ismini yazı dizisinin ilk bölümünde aktarmıştım.
YÜZDE 30 PAY ALACAK
NIPT Pharma adlı firmanın ise üç ortağı mevcut. Şükrü Ayalan, M.A.A. F.B.K. Şirket müdürü olarak ise Emine Aksoy gözüküyor. Kendisi Ayalan’ın sekreteri. Ayalan’a kendisi hakkında savcılık şikâyeti olduğunu söylediğimde “Ben yanlış gördüm, korktuğum için böyle yaptım diye ifade verdi. Bu konuya girmek istemiyorum” demişti.
Şimdi gelelim önemli noktaya…
Şükrü Ayalan, AKP genel başkan yardımcısı olduğu dönemde Birol Taşkara ve ortakları ile bir anlaşma yapıyor. Anlaşma içeriği ise şöyle:
Şükrü Ayalan mevcut siyasi gücü ile Birol Taşkara ve ortakları adına devlet kurumları ile olan ilişkilerini düzenleyecek ve yapılan ticaretten de yüzde 30 pay alacak. Anlaşma sağlanıyor. Firma ilaç getirmeye başlıyor, Şükrü Ayalan ise oluşan ticaretten payını alıyor. Ancak bir süre sonra araya anlaşmazlık giriyor ve çözüm için bir toplantı gerçekleştiriliyor. Aralarında yapılan görüşme neticesinde 7 Ekim 2019 tarihinde bir ibraname imzalıyorlar ve Şükrü Ayalan’a ödenmesi gereken para nakit olarak ödeniyor.
İbranameyi yayımlıyorum. Tek tek maddelerini yazmayayım, özetle şu şekilde: “Fehmi Mert Sözen, Oytun Canoğlu, Birol Taşkara, Şükrü Ayalan ve Devrim Pardün ile 01.01.2015-01.05.2019 tarihleri arasında yapmış olduğu tüm iş ve işlemler karşılığında kendilerine ödenmesi gerekli her ne nam altında olursa olsun tüm ödemeler işbu protokolün imzası tarihinde eksiksiz olarak ödenmiştir” deniyor.
Sonuçta bir siyasetçinin özel bir şirket için makamını kullanarak iş takibi yapmasının belgesi olur mu?
Oluyormuş demek ki…
Bunu da görmüş olduk.
Bittiğini düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz.
Peki, bu iş takibi için firmadan ne kadar para almış biliyor musunuz?
Tam 8 milyon Avro.
Bunu nereden anlıyoruz?
Savcılığa yapılan bir suç duyurusundan!
Hani Şükrü Ayalan’ın “Yok öyle bir şey” dediği,
silah zoru ile senet imzalattırma olayına ait savcılık suç duyurusundan.
Anlatayım…
Şükrü Ayalan 1 Ocak 2015 ve 1 Mayıs 2019 tarihleri arasında BA Pharma adlı firmada danışmanlık hizmeti veriyor. Karşılığında da 8 milyon Avro alıyor. İbraname yapıyorlar ve “Borcumuz yok artık” diyor ortaklar. Ancak Ayalan bir süre sonra işlerde daha fazla emeğim var diyerek kâr payını artırmak istemiş. Birol Taşkara bunu kabul etmemiş. Ayalan Taşkara’yı çay-kahve içmek için Ankara/Çankaya’daki adresine çağırmış.
SİLAHLI ADAMLAR KARŞILADI
Taşkara şüphelenmeden ofise gitmiş. Gitmiş ama gittiği yerde 4-5 silahlı adam ile karşılaşmış.
Ayalan, “Benim daha fazla hakkım var. 3 milyon dolar ödeyeceksiniz ve üzerinizdeki şirketi ve tüm hisselerini bana devredeceksin. Polise savcılığa gidersen… Ben oraları ayarladım, hiçbir şey çıkartamazsın, seni öldürürüm. Size ceza kestim, daha fazla kesecektim ama bu kadar kestim. Ödemezseniz 5 milyon dolar yapacağım cezayı” şeklinde beyanda bulunmuş.
İmzalaması için senet çıkarmış. İmzalamayacağını belirtince Veysi Özel isimli şahıs ve yanındakiler tarafından darp edilmiş. Silah namlusuna mermi verilerek başına dayatılarak senet imzalattırılmış. Tekrar söylüyorum. Savcılığa verilen dilekçede yazıyor bunlar.
Bahse konu yerde Emine Aksoy da var. Senet düzenlenme tarihi ve ödeme tarihi arasında yedi gün süre belirlenmiş. İşte yazı dizisinde bahsettiğim o suç duyurusunda bulunulduktan sonra araya siyasi temsilciler girmiş ve konu “tatlıya” bağlanmış. Birol Taşkara da şikâyetini geri çekmiş. Peki, Şükrü Ayalan “NIPT Pharma adlı firma ile hiç iş yapmadım” demişti ya. Şimdi iş yaptı mı yapmadı mı ona bakalım.
İBNİ SİNA SGK kurumunun çalışanları ne diyordu?
Şükrü Ayalan TİTCK’ye Bangladeş’ten 50 Avro’ya getirip 3750 Avro’ya satacağı ilacı ekletti. Ancak kurum bürokratları bunu engellemişti. Peki, listeye ekletme gücünü kurumdaki bir kişiden alması gerekiyor değil mi? Yani içeride adamı olması gerekiyor. Bunu da yalanlamıştı.
Şimdi size başka bir durumu daha anlatıyorum…
NIPT Pharma isimli firma TİTCK Ekonomik Değerlendirmeler ve İlaç Tedarik Yönetimi Dairesi Başkanlığı’na Emine Aksoy (Ayalan’ın Sekreteri) imzalı bir dilekçe sunuyor. Uzun uzun dilekçeyi aktarmayayım.
Özetle “Hindistan’da uygun koşullarda depolanmayan ya da son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin kutularının değiştirilerek piyasadan toplanmak suretiyle bir depo tarafından Türkiye pazarına verileceği ifade edilmiştir” deniyor. Ve bu dilekçe üzerine bahse konu firmanın ilaçları yurt dışı ilaç listesinden çıkarılıyor.
Şöyle yazayım… Firmanın ilaçlarını sadece kendi satmak isteyen Ayalan’ın isteği olmayınca sekreteri, ilacın listeden çıkarılmasını istiyor ve söz konusu ilaç listeden çıkarılıyor. Firma yetkilisiyle görüştüm, ilaçlarının listeden çıkarıldığını, ilaç kurumuna “neden çıkarıldığını sorduğunda” ise cevap alamadığını belirtti.
İŞTE O DİLEKÇE:
Firma ile konuştum.
Şükrü Ayalan bu firmadan ilaç başına para istiyor. Üstüne üstlük “Pazartesi günü yapılacak olan ihaleye giremezsiniz” diye tehdit ediyor. Firma rest çekiyor. İhaleden üç gün önce yukarıda yazılan dilekçeyi veriyor ve firma gerçekten ihaleye giremiyor. Bunca kavga dövüş ve havada uçuşan milyonlarca Avro’luk işin ardından geriye tek bir soru kalıyor.
AKP’li Şükrü Ayalan’ın Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nda (TİTCK) bu kadar etkili olmasını sağlayan, firmaları baskı altına almasına yardımcı olan, TİTCK ilaç listesinden dahi ilaç çıkartılmasını sağlayacak güçte olan kişi kim?