TELEGRAM

MK ULTRA PROJESİ : BİREYSEL VE TOPLUMSAL ZİHİN KONTROLÜ


BİREYSEL VE TOPLUMSAL ZİHİN KONTROL 

Colin Ross isimli Amerikalı psikiyatristin yazmış
olduğu bazı kitaplar istihbarat örgütlerinin aslında ‘Zihin Kontrolü’
projelerinde ne kadar ilerlediklerini göstermektedir. Colin Ross’un2006 yılında
yayınlanan ‘CIA Doctors’ (CIA Doktorları) isimli kitabı ve 1995’te yayınlanmış
‘Satanic Ritual Abuse’ (Satanik Rituel Tacizi) isimli kitabı aslında istihbarat
örgütlerinin insan beynini kontrol etmek konusunda ne kadar yol almış
olduklarını kanıtlıyor.




DID/MPD (Dissociative Identity Disorder ve Multiple
Personality Disorder), yani çoğul kişilik, aslında çok az görülen bir
psikiyatrik olgu olarak biliniyor. Fakat son çalışmalar ve bazı yazarların
yazmış oldukları kitaplar şu ana kadar bildiklerimizin ötesindeki bazı
gerçekleri ele almakta. John Marks (The Search for Manchurian Candidate), Colin
Ross (Satanic Ritual Abuse, the CIA Doctors, Dissociative İdentity Disorder) ,
Steven Hassan (Combatting Cult Mind Control), Kathleen Taylor (Brain Washing:
The Science of Thought Control), William Sargant (Battle for the Mind: A
Physiology of Conversion and Brain Washing), Denise Winn (The Manipulated Mind)
gibi yazarların çalışmaları çok net olarak insan beyninin ne kadar zayıf bir
psikolojiye sahip olduğunu ve yeterli koşullar sağlandığında hem bireysel zihin
kontrolünün, hem de toplumsal zihin kontrolünün nasıl oluşturulabileceğini
bizlere sunuyor.
 

Colin Ross’un yapmış olduğu son 20 yıllık çalışmalar
çocuklarda ‘ritüel taciz’ (ritual abuse) ile oluşturulan psikolojik travmanın
uygun koşullarda çoğul kişilik bozukluğu meydana getirebileceğini kanıtlar nitelikte.
Ross’a göre CIA bu konuda MK- Ultra projesi kapsamında çocuklarda Ritüel Taciz
deneyleri yapmış durumda, bu deneyler 1950’lerde başlamış, halen sürüyor! Bu
deneylerin bir kısmı üçüncü dünya ülkelerinde kurgulanmış. Bu ülkelerin içinde
Türkiye de var! Aklımıza çoğunun taciz kurbanı olduğu, İstanbul sokaklarını
dolduran kökenleri Güneydoğu olan yüzlerce tinerci çocuk geliyor tabii ki!
Türkiye toplumu ve Türkler 1950’lerden beri ‘CIA Zihin Kontrolü’
operasyonlarının etkisi altında! Özellikle radikal dinci bazı tarikatlarda ve
cemaatlerde ciddi Zihin Kontrolü operasyonları yapıldığını biliyoruz.




Psikiyatristler ise bu konuda akıl almayacak düzeyde
bilgisiz ve ilgisizler. Bu konuda henüz bir giriş kitabı olarak yazmış olduğum ‘Derin
Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler: Zihin Kontrolünden, Psikolojik
Savaşa’ isimli kitap bu konuda Türk toplumunun açlığını kanıtlarcasına 2 ay
içinde üçüncü baskıya giriyor. Bu konularda daha önce konunun uzmanları olmayan
kişiler tarafından yazılmış bazı kitaplar ise sadece birer dezinformasyon
abidesi olarak kalmaktan öteye gidemiyor. Şu anda üzerinde çalıştığım ‘Zihin
Kontrolü ve Kara Bilim’ isimli kitapta konunun detaylarına girmeye çalıştım.
Eğer İstanbul Üniversitesi yönetiminin hakkımda açmakta olduğu soruşturmalar ve
beni Üniversiteden atmak için yapmış olduğu girişimlerle mücadele etmekten
vakit bulabilirsem, kitaplarımı bitirebileceğim.
 

CIA’nın çocuklarda psikolojik travma ile
ilgilenmesinin nedenlerinden birisi, bu çocukların bazılarında büyüyünce
gelişebilecek çoğul kişilik olgularını araştırmak. Çoğul Kişilik (DID/MPD)
aslında kolay kolay gelişebilecek bir psikiyatrik bozukluk değil. Ross’un DID
hastalarının % 95’i çocukluklarında cinsel veya başka türlü bir tacize maruz
kalmışlar. Bu da insanlarda uzun ve kalıcı etkiler yapmakta. Çoğul kişilik
gelişen yetişkinlerde bilinç disosiasyona uğruyor ve birbirinden habersiz en az
iki kişilik aynı beyinde varlığını sürdürüyor. Bu kişilerde yoğun amnezi
(unutkanlık) olabildiği gibi başka psikiyatrik bozukluklar da görülüyor. Bu
kişilerin bazıları yanlış teşhis konularak şizofreni veya psikoz tedavisi
gördükleri zaman, bu psikiyatrik bozukluk daha da kötüleşiyor. Psikiyatrinin
aslında emekleme çağında olduğunu söylersek abartmış olmayız. Psikiyatrik
bozukluklar ve bilinç konusundaki en yetkin bilim dalı ise Nörobilim
(Neuroscience). DID vakalarında çok kolay farklı kişilik, bilinçte ilaçlarla
(örn. Halüsinojenler, LSD, PCP, THC vb.) ya da diğer gizli tekniklerle çok
kolay açığa çıkarılabiliyor ve bu latent kişilik programlanabiliyor.




Evet! Bir film senaryosundan veya bilim kurgu
romanından bahsetmiyoruz, tüm bunların 21. yüzyılda gerçek olabildiğini
göreceğiz.
 

DID-MPD hastalarında veya DID kökenli Mançurya
Kobaylarında belli dönemlere ait unutkanlık, sürekli ambivalans (çelişkili
konuşmalar ve çelişkili davranışlar), paralojik (mantıkdışı) düşünceler, ağlama
nöbetleri, sara krizlerine benzer krizler, depresyon, uyku bozuklukları ve
rüyalarda bazı sorunlar, çeşitli davranış bozuklukları görülmekte! Demiri
tavında dövüp şu soruyu soralım: Bu belirtiler size hangi politikacımızı
hatırlatıyor?




Benzer çalışmaları Nöroloji bölümünde yapmıştım. Şu
anda bu konudaki bir makalemiz PNAS dergisinde yayınlanmakta, bu çalışmada
hayvanlarda oluşturulan bir çeşit travma modeli olan farklı epilepsi
modellerinde, hayvanlar yetişkin hale gelince, travmanın hem hippokampüsde hem
de çeşitli yolaklarda kalıcı elektrofizyolojik etkiye ve uzun süreli psikolojik
sorunlara veya öğrenme problemlerine yol açtığını kanıtlamıştık (bu konuda bir
makalemiz Epilepsia’da yayınlandı). Yaptığımız çalışmalar, postnatal
(doğumsonrası) dönemde (P20 ve P30 arasında) oluşan travmanın veya aşırı
nöronal aktivitenin uzun süreli elektrofizyolojik değişikliklere ve öğrenme ile
ilgili sorunlara yol açtığını kanıtlamıştı. Gelişim nörolojisi çalışmaları
aslında yakın bir gelecekte bu konuların sırrını çözecektir.
 

Zihin Kontrolü konusunda 1950’lerde Amerika’da CIA,
NSA ve DoD- Pentagon İngiltere’de MI6, Almanya’da BND, Rusya’da KGB tarafından
başlatılan çalışmalar hiç bir zaman durmadı. Bir kaç yüz milyar dolar bu
çalışmalara ayrıldı ve çalışmalar değişik ülkelerde ve kültürlerde de
sürdürüldü (Türkiye bunların içindeydi!). Bazı subaylar ve politikacıların da
bu operasyonlardan geçirildiği konusunda elimizde şüphe uyandırıcı bazı
bilgiler vardır; özellikle Türkiye aleyhtarı bazı kararların alındığı ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin tasviyesi yolunda bazı adımların atılmış olmaya
çalışıldığı bu dönemlerde, hangi subayların birer truva atı olarak Genelkurmaya
sokulmuş olduğunun araştırılması gerekir! Zihin Kontrolü Operasyonlarının
detaylı olarak araştırılması Türkiye’nin Ulusal Güvenliğini ilgilendiren bir
konudur, bu konulardaki çalışmaları engelleyenlerin ise Türkiye yararına
çalışmadıkları aşikardır!




Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate, Mançurya
Adayı), yani beyni yıkanmış, iradesi kontrol altına alınmış ve istenilen bazı
eylemleri itiraz etmeden, kayıtsız şartsız gerçekleştiren bazı kişilerin
yaratılması konusundaki çalışmaların tamamlandığı söyleniyor.
 

Türkiye’deki politikacılara bakarsak her taraf
Mançurya Kobayları ile dolu zaten! Konu sadece Mançurya Kobayı meselesi değil!
Aynı zamanda sosyal zihin kontrolü operasyonları da pek çok ülkede yapılıyor;
örneğin Türkiye’de belli bir şeriatçı ve radikal dinci görüşe sahip oy oranı
1985’lerde % 5 iken, bu oran 20 yıl içinde % 35-40’a çıkartılabiliyor; bunun
sonucundaki geri dönüşümsüz çöküşü, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam tasviyesini,
Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleştirilme çabalarını ise hep birlikte
hayretler içinde izliyoruz (bkz. acikistihbarat.com’daki ABD’nin ve AB’nin Türk
Düşmanlığı ve Sevr Kararlarının Kanıtları ve Türk Silahlı Kuvvetlerine Karşı
Psikolojik Harp: Başka Çete Operasyonları da var isimli yazılarım). Radikal
dinci cemaatlerin ve tarikatların zihin kontrolü ve beyin yıkama yöntemlerini
sistematik olarak kullandıklarını tüm yönleriyle biliyoruz.




Beyinleriniz ve psikolojik yapınız, medyayı ya da
başka yöntemleri kullanmakta olan yabancı istihbarat örgütlerine emanet! Ulusalcı
bir Derin Devletimiz olmadığı için de, hiç bir önlem alıp oto-kontrol
mekanizmalarımızı ve Anayasayı veya Ulusal Güvenliği koruyabilecek diğer
mekanizmaları devreye sokamıyoruz.