15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin
gazilerinden Ankara İl Emniyet Müdür yardımcısı Mehmet Fatih Eryılmaz, FETÖ ile
mücadele kapsamında yapılması gerekenleri kaleme aldı. Eryılmaz, çözüm yolunu
açıkladı.
15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminde Ankara Emniyet
Müdürlüğü’nün önünde verdiği mücadelede ağır yaralanan Ankara İl Emniyet Müdürü
Yardımcısı Mehmet Fatih Eryılmaz, mücadelesine devam ediyor.
Sağlığını
geri kazandıktan sonra FETÖ ile mücadele noktasında yaşadığı tecrübeleri
takipçileriyle paylaşan Eryılmaz, kaleme aldığı son analizinde, Nazi Almanya’sı
örneği verdi.
Eryılmaz,
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanların Nazileri nasıl temizlediğini çarpıcı
örneklerle anlattığı yazısında, FETÖ ile mücadelede yapılması gerekenleri
değerlendirdi.
FETÖ İLE DOĞRU MÜCADELEDE NASIL YAPILIR?
Mehmet Fatih ERYILMAZ / ANALİZ
1966’dan
2016’ya kadar 50 yıllık bir süre zarfında FETÖ yaptığı zamana dayalı sinsi
çalışmalarla tüm devlet bürokrasisinde ve toplumda paralel bir devlet olarak
örgütlenmiş, 15 Temmuz 2016 günü ise TSK’daki varlığı aracılığı ile anayasal
düzeni yıkıp yerine yetkisini halktan almayan, bir kişi ve zümreye dayalı
diktatörlük kurma saikiyle hareket geçecek güç ve cürete ulaşmıştır.
50 yıllık FETÖ örgütlenmesinin; batılı istihbarat birimlerinin, sosyal
bilimcilerle birlikte yaptığı bilimsel çalışmalarla ülkemizi canlı bir
laboratuvar olarak kullandığı artık anlaşılmıştır.
Batılı istihbarat ve sosyal bilimcilerin bu yöntemi tıptan ödünç alınan bir
kavram olan ‘infiltration’ olup sözlük anlamı süzülüp, sızıp içeri girmek
askeri kavram olarak ise anlamı düşman hatlarının gerisine gizlice girmek
demektir. Tıpta ise ‘infiltration’ bir mikrobun ya da bir kanser hücresinin
vücudun en yaşamsal bölgelerinin tüm hücrelerine girmesi ve bünyenin ‘en
kılcal’ noktalarına dahi yayılmasını anlatır. Bu noktadan sonra hastanın
mikroplardan arındırılması çok zordur. FETÖ örgütünün ilk yayın organı olan
derginin adının ‘Sızıntı’ olmasının bir tesadüf olmadığı da artık
anlaşılmıştır.
Sun Tzu’nun ifadesiyle düşmanını tanımayan onu yenemez. Tehlikenin tamamen
bertaraf edilmesi için öncelikle düşmanın doğru teşhis edilmesi gerekir. FETÖ
örgütlenmesi Konvansiyonel hiçbir örgütle karşılaştırılamayacak asimetrik ve
sofistike bir örgütlenmedir. Örgütlenmesinin odak noktasını ‘Komparmantasyon’
teşkil etmektedir. Aslında bir psikoloji terimi olan kompartmantasyon birbiri
ile çatışan farklı ruh hallerinin bir arada yaşayabilmesine ve ortak bir amaca
yönelmesine rasyonel bir olanak sağlar.
Bir metafor ile anlatacak olursak; yüzlerce arı kovanından oluşan bir yapıyla
karşı karşıyayız. Her bir kovanda yani kompartmanda sayısı onlar ile ifade
edilen Çıta ve her bir çıtada sayısı binler ile ifade edilen petekler mevcuttur
ve her bir arı önceden belirlenmiş olan kendi peteğine çalışmaktadır. 15 Temmuz
2016 sonrası FETÖ’nün bazı yapılanmaları deşifre olmuştur. Ancak kamuoyunda
dikkatler ve tartışmalar bir çıtadaki tek bir peteğin faaliyetini bu örgütün
tüm faaliyeti olarak değerlendirme eğilimine girmiştir. Bu eğilim üzerinden
gidilirse sorun eksik ve yanlış teşhis edileceğinden örgüt ile mücadelede doğru
tedbirler alınamayacaktır. Biraz geri çekilip kovanların tamamını yani büyük
resmi görmek ve analizleri bunun üzerinden yapmak gerekecektir.
Her ne kadar 17-25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016’dan sonra FETÖ ile mücadele
devletimiz tarafından başlatılmış ise de eksik ve yanlış teşhisten kaynaklı
olarak mücadelede bir standart ve kesin sonuç alacak hamleler yapılamamıştır.
15 Temmuz 2016 günü anayasal düzeni yıkmak için harekete geçen FETÖ ve dış
destekçileri Türk milletinin müdahalesiyle püskürtülmüş ancak kesin yenilgiye
uğratılamamıştır. Carl Von Clausevitz’e göre savaş birbirini izleyen birçok
muharebeden oluşur. Bir muharebenin kazanılması veya kaybedilmesi savaşın
kazanıldığı veya kaybedildiği anlamına gelmez. Zafer düşmanın savaş iradesinin
yok edilmesidir. 15 Temmuz gecesi düşman püskürtülmüş ancak savaş iradesi yok
edilememiştir.
FETÖ’ye karşı yapılacak harekat akciğer veya kalp nakli gibi hassas bir
müdahaledir. Ameliyatta kullanılacak aletler ve ameliyatı yapacak kadro bu
müdahale için etkin ve yetkin olmalıdır. En hassas neşterler ve bilgi birikimi
ve iradeye sahip kadro yerine kazma ve bilgi birikimine sahip olmayan kişilerle
yapılacak bir müdahale hastayı tedavi etmeyeceği gibi ameliyat masasında
bırakacaktır.
Bu
mücadele başladığından beri devlet ve millet olarak olağanüstü bir dönemden
geçmekteyiz. Ancak bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devlet olmanın
gereği olarak bu olağanüstü dönemde dahi mücadelesini Hukuka uygun olarak ve
kesin sonuç alacak şekilde yapmak zorundadır. Bunun için devletin ve toplumun
tüm kılcallarına infiltre olmuş, konvansiyonel olarak tanımlanamayan örgütü
tanımlayabilmek, devlete ve toplumsal hayata kalıcı bir hasar vermeden devleti
ve toplumu arındırmak ve eldeki sınırlı güçleri etkin ve optimal kullanabilmek
için; devletin ve milletin mücadele iradesini yansıtacak, bu örgütün eksiksiz
teşhisini yapacak bilgi birikimine sahip olan, örgütün yok edilmesinde kesin
sonuç alacak hamleleri tespit edip uygulayacak ve uygulattıracak, tüm devlet
kurumları arasında mücadeleyi koordine edecek ve bunları hukuki bir zeminde
yürütecek bir organizasyona ihtiyacın elzem olduğu görülmektedir.
Yalnız şu tehlikeyi de göz önünde bulundurmak zorundayız. 28 Şubat sürecinde
hükümete meşru olmayan bir müdahalede bulunulmuş bu müdahale sonucu Milli
Güvenlik Kurulunda alınan kararların uygulanmasını takip ve kontrol etmek için
Başbakanlığa bağlı Başbakanlık Takip Kurulu kurulmuştur. Bu Kurul’un bizim
baktığımız tarafı devlet tarafından alınan kararların yukarıdan aşağıya doğru
uygulanmasının takibidir. Bu kurul aldığı kararların yanlışlığı bir yana
çalışmalarını FETÖ tarafından ele geçirilen kurumlar eliyle yaptığı için FETÖ’nün
yönlendirmesiyle pek çok masum zarar görmesine sebep olmuştur. FETÖ ile
mücadele için bu kez doğru niyetlerle Başbakanlığa bağlı böyle bir teşkilat
kurulması mevcut hükümeti yıpratmak için FETÖ ve diğer hasım örgütlere malzeme
vermek anlamına da gelecektir. Bu hassas dönemde mücadelenin maddi ve manevi
unsurları iyi düşünülerek hazırlanmalıdır.
Maalesef ki istihbarat kurumlarımızın sinsice çalışan bu örgüt tarafından etki
altına alındığı, örgütün yaptığı faaliyetleri meşru iktidara bildirmek bir yana
örgütün faaliyetlerini istihbarat kurumları mensupları vasıtasıyla yürüttüğü
ortaya çıkmıştır. İstihbarat kurumlarımız devlete ve anayasal düzene sadakati
şaibesiz olan liyakat sahibi kişilerle tekrar baştan dizayn edilmelidir. Çünkü
FETÖ ile mücadelede her ne kadar üst kurul kurulursa kurulsun; üst kurulun
belirlediği konular ve ilkeler bu istihbarat kurumları eliyle yürütülecektir.
15 Temmuz sonrası bu kurumlarda belli bir temizlik yapılmıştır ancak bir kova
suya karışan bir damla mürekkebin suyu bulandırdığı gibi FETÖ ile mücadelede
onlarca doğrunun arasına karıştırılacak bir yanlış toplumda mücadeleye olan
güveni sarsacak, hükümete karşı olan memnuniyetsizler kitlesini artıracak ve
güçlendirecektir. Daha önce başarısızlığı sabit olan ve soru işareti taşıyan
kişilerle bu mücadele yürütülemez.
Toplumun
ve devletin tüm kılcallarına kadar örgütlenmiş, stratejik kurumlarda
yapılanarak devletin zor kullanma aygıtlarına neredeyse hakim hale gelmiş,
halktan almadığı bir yetkiyi kullanan ve hiçbir sorumluluk taşımayan FETÖ
örgütüyle mücadelede bize örnek olabilecek en güzel örnek II Dünya savaşı
sonrası Almanya’da uygulanan, Alman Toplumun her katmanında, devletin ve
toplumun kılcal damarlarına kadar örgütlenmiş olan Adolf Hitler’in Nasyonel
Sosyalist partisiyle yapılan mücadeledir. II Dünya Savaşı sonrası Nasyonel
Sosyalist parti ile mücadele için ‘Toplumu Nasyonel sosyalizm ve militarizmden
arındırma’ kanunu çıkarılmıştır.
Çıkarılan bu kanun incelendiğinde kanunun Nasyonel Sosyalizm ile mücadeleyi
bilimsel ve hukuki bir zeminde ele aldığı görülmektedir. Gayet ayrıntılı olarak
hazırlanan bu kanunla kurulan Kurul Nasyonel Sosyalizm ile mücadele ilkelerini
oluşturmuş, nasyonel sosyalizm suçu tanımlanmış, nasyonel sosyalist parti
üyeleri derece derece beş ayrı kategoriye ayrılmış her kategori ayrıntılı
olarak tanımlanmış, toplum, basın, politika, kültür, ekonomi, eğitim ve hukuk
alanlarında komiteler kurulmuş, bu komitelerde çalışacak kişilerin nitelikleri
yine ayrıntılı olarak tanımlanmış, ihbar, çalışma, inceleme ve uygulama
yetkileri belirlenmiştir. Kurul en yüksek kamu gücünü uygulanması ve
uygulattırılması gücüne sahiptir. Kurul ayrıca idari olarak Nasyonel Sosyalist
Parti üyelerinin devlet memuriyetinden el çektirilmesi, adli suç gördüğü
yerlerde ilgili makamlara suç duyurusunda bulunma, kanunda tanımlanan suçlarla
suçlananların rehabilite sürecini takip etme ve rehabilite edilenlerin
rehabilite olup olmadığına karar verme yetkilerine sahiptir.
Ülkemizde de FETÖ ile mücadelede bu kanun incelenerek bu kanun ile kurulan
kurul model alınmalıdır. Çünkü FETÖ örgütü de Nasyonel Sosyalist Parti gibi
devletin ve toplumun tüm kılcal damarlarına kadar sirayet etmiştir.
Bir
hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devleti mücadeleyi böyle bir kanunla
hukuki zemine oturtacak, mücadele edilecek örgütün ve mücadelenin içeriğini
ayrıntılı olarak tanımlayacaktır. Böyle bir kanun mücadeleyi şahsi mizaçların
elinden kurtaracak, mücadeleye bir standart ve devamlılık getirecek, örgütü yok
edecek yüksek değerli hedefleri belirleyecek, zamana hassas konularda
müdahalede bulunabilecektir. Yukarıda ismi tek tek sayılan komitelerde
konusunda uzman kişilerin istihdamı ile diğer devlet kurumlarını harekete
geçirecek ve hassas hedefleri gösterecektir.
Kaynak:
FETÖ ile mücadele nasıl yapılır