Prof. Dr. Ali Osman
Engin : Amerika’nın Yeni Dünya Düzeni Ve PKK’ya Biçilen Rol
Amerika’nın yeni dünya düzeni
Huntington’un medeniyetler çatışması tezini temele alarak ve bu çatışmayı yeni
ve Newton fizik kurallarını sallayan kuantum gerçekliği boyutuyla 25. karelere
işlediği algılarla yönetmeye çalışıyor. Bu çatışma/çatıştırma olay ve olguları
hiçbir zaman kazan kazan ilkesi temeline oturtulamaz. Ancak kaybet kazan ilkesi
temelli olmak zorundadır. Çünkü genel olarak Haçlı Batı Medeniyeti yok edici,
tahammülsüz, katliam ve gözyaşı üzerine inşa edilmiş bir medeniyettir. Buna
karşıt Türk İslâm Medeniyeti ise koruyup yaşatan, değer veren, yumuşak ve akıl
gücüne dayanan bir medeniyettir. Bu medeniyetin yakıp yıkan çok şiddetli
konvansiyonel ve nükleer silahları devreye sokarak güç devşirmeye ihtiyacı
yoktur. Çünkü anlaşılmıştır ki gerçek güç o değildir. Onun varlığı kendisinden
daha büyük bir güç ortaya çıkıncaya kadar tesirini gösterebilir. Halbuki
yumuşak ve akıl gücü ezelden ebede kalıcı etkiye sahiptir. Bunun örneklerini
artık coğrafyasına sığmayan şanlı tarihimizde görebiliriz.
Huntington’un tezi evrenin
doğal yapısı ve işleyişi çerçevesinde gerçekleşme şansı yoktur. Çünkü zamanın
insanlığa sunduğu reçetelere bakıldığı zaman, farklılıkların tez ve antitez
oluşumuyla birbirlerini var eden değerler olduğu görülecektir. O halde
birbirlerini var eden değerlerin ancak birbirlerinin zenginlik kaynakları
olmaları beklenir. Amerikan derin devletinin asıl hedefi kendilerini de aleni
taraf edecek bir medeniyetler çatışması yaratarak sonu kestirilemeyecek bir
maceraya girmek olamaz. Öyleyse bu tezin ati tezi üzerinde durmak gerekir. İşte
o da medeniyetler çatışması değil, medeniyet içi çatışmalardır. Zaten ortaya
çıkan durum ve sonuçlarda buna işaret etmiyor mu?.. Şu anda kaynayan Ortadoğu
kazanında yakılanlar sadece Müslümanlar değil mi?.. Ayrıştırılanlar,
birbirlerine düşman haline getirilenler, birbirlerinin gırtlağını kesebilecek
ve yakabilecek öfke ve şiddete yönelenler aynı medeniyete mensup insanlar değil
mi?..
Bu oyunun bozulması gerekir.
Tüm İslâm alemi birbirlerine tutunarak ya bugün ayağa kalkacak, yada hiçbir
zaman bunu başaramayacaktır. Ayağa kalktığı an bir daha yere düşmeyecektir.
Ayağa kalkma çabasına giren ve bunu Hakka tutunarak başaran toplumların
koruyucusu Cenabi ALLAH’ tır. Buna hiçbir kuvvet mani olamaz. İnşallah
olamayacaktır da. Yapmamız gereken; birbirimizi sevmek, değer vermek ve toplum
olarak aramızdaki güven bağını kuvvetli tutmaktır. Bilmeliyiz ki, birbirimize
karşı kullandığımız sözlere dikkat etmek zorundayız. Çünkü gerçek şudur ki;
sözler düşünceye dönüşür. Düşüncelerimize dikkat etmeliyiz, onlar davranışlara
dönüşür. Davranışlarımıza dikkat etmek zorundayız. Çünkü onlar da duygularımıza
dönüşür. Duygularımıza dikkat etmeliyiz, onlar alışkanlıklarımıza dönüşür.
Alışkanlıklarımıza dikkat etmeliyiz, çünkü onlar değerlerimize dönüşür.
Değerlerimize dikkat etmeliyiz, çünkü onlar karakterimiz olur. Karakterimize
dikkat etmeliyiz, çünkü onlar kaderimiz olur. Kısacası kullanılan bütün
maskeleri çıkartıp ya olduğumuz gibi görüneceğiz, yada göründüğümüz gibi
olacağız. Birbirimize sımsıkı sarılacağız. Aksi halde ne saracağımız birileri
ve nede sarılacak kolumuz kalacaktır.
Teröristler halâ
sınırlarımızdan içeri girip en son 8 kahramanımızı şehit edebiliyorsa, terörün
kaynağı halâ terörist üretebiliyorsa bir yerlerde bir şeylerin noksan kaldığı
ve durumun basit bir çete olayı olmadığı, top yekun bir küresel saldırıyla
karşı karşıya olduğumuz anlaşılmalıdır. Amerika’nın bölgedeki üs sayısını 10’a
çıkarmış olması, PYD terör örgütünü sadece bölgedeki maksadını aşan düzeyde
silahlandırması adeta yavaş yavaş suyu ısıtılan kurbağanın durumunu
hatırlatıyor. Terörle yaşamayı sürdürülebilir hale getirme değil, vakit varken
terörü nerede olursa olsun ve neye mal olursa olsun mutlaka temelinden yok etme
mücadelesi başlatılmalıdır. Alınacak acil önlemler hakkında önceden bilgi
verilmemeli, verilen kararlar çerçevesinde yapılacaklar ancak yapıldıktan sonra
başkaları tarafından konuşulmalıdır. Düşmanlarımızın beklemedikleri darbelerin
her gece ansızın vurulması zamanı geçirilmemelidir. Daha önceki yazımda
belirttiğim gibi cephelerdeki başarımız, cephe gerisindeki durumumuza bağlıdır.
İç çekişmeler ve kutuplaştıran siyasi çekişmelere son verilmeli ve şeffaf
sosyal hukuk devleti temelinde milli birlik ve beraberlik anlayışı
geliştirilmelidir. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluş, sırf siyasi düşüncesinden
veya üyesi olduğu sendika, tarikat, cemaat, cemiyet, mezhep ve sadece bitirdiği
eğitim kurumu bağlamında öne çekilmemeli veya daha geriye bırakılmamalıdır.
Çünkü bir dönem gençlerimiz sırf bitirdikleri okullarından ve kullandıkları
kıyafetlerinden dolayı cinnet ölçüsünde mağdur edilmişlerdir.
Eğer bu çelişkiler
düzeltilmezse, yakın bir gelecekte herkes bu ülkede gördüğü itibar, elde ettiği
kazanım ve yaşadığı konfor ölçüsünde vatandaşlık görev ve sorumluluklarını
yerine getirsin ve ülke güvenliği konusunda daha fazla bedel ödesin anlayışı
gelişir ve esas ayrışma işte o noktada gerçekleşir.
PKK ve PDY(Paralel terör
yapılanması) Amerika’nın yeni Gladyosu ve küresel ölçekte özellikle Avrupa
ülkelerinde daha fazla kullanacağı yapılardır. Avrupa’nın göbeğinde kaos ve
korku yaratacak terör eylemleri gerçekleştirerek kendisine mutlak bağımlılık
yaratacak yeni stratejiler geliştirilmiştir. Böylece doğacak tepkileri
toplayarak batı dünyasını Huntington’un tezi doğrultusunda medeniyetler
çatışmasının bir tarafı yapma ve kendi yanına çekme düşüncesi işletilmekte ve
terör unsurlarının Müslüman olma iddia ve gerçekliğiyle de İslâm aleminde
medeniyet içi kaos ve kargaşanın fitilini ateşlemektedir. İslâm coğrafyalarında
açılan cephe gerisinde ise toplumsal birlik ve beraberliği bozucu oyunlara hız
verilmiş ve işte o doğrultuda PDY gibi her ne kadar nurcu denilse de nursuz
oldukları 15 Temmuz akşamıyla daha net anlaşılan cemaatler kullanılmıştır. Bu
en az 100 yıllık bir projedir. Her durumda sahnelenmeye devam edilmektedir.
Çünkü alternatifleri çoktur.
Ülkemizde yaşanan işsizlik
konusunda acil ve sorunu çözücü tedbirler alınmalı ve bilinmelidir ki işsizler
ordusu her geçen gün artan toplumlarda toplumsal birlik ve beraberlik tehlikeye
girer. Aç olan insan yiyecek bir şeyler bulamadığı zaman döner kendi
değerlerini yemeye başlar. Buna fırsat verilmemelidir. Özellikle bekleyen
öğretmenlerimizin daha az bir aylık gelirle de olsa mutlaka atamalarının
yapılması elzemdir. Emekliliği gelen çalışanların aynı şekilde emekli olmaları
sağlanarak yeni istihdam alanları açılabilir. Liyakat ve yeterlik temelli
görevlendirmelere hız verilmeli, hak etmeyenlere asla makam ve mevki
verilmemelidir. Bu durumda hak etmeyenlere makam ve mevki verenler ağır
yaptırımlara uğramalıdır. Ev hanımı olan bayanlara asgari ücret düzeyinde maaş
verilmeli ve böylece bazı çalışan bayanların ev hanımı olarak bu maaşa razı
olup çocuklarını yetiştirmeye talip olacaklarından yeni bir istihdam alanı
oluşabilir.
Kamu çalışanları hariç çeşitli
toplum kesimlerine sağlanan avantajlar sayesinde önemli ölçüde rahatlama
sağlanmıştır. Ancak kamu çalışanlarına da bu tür bir rahatlama sağlatılmalıdır.
Bunun için kamu çalışanlarının kullanmış oldukları tüketici kredi borçları ve
kredi kartı borçları silinmelidir. Böylece kamu çalışanları rahatlayacak ve
performansları artacaktır. İş gücündeki artış ve yükselen performansa dayalı
elde edilecek gelir artışı kısa sürede bankaların kayıplarını geri getirecektir.
Bekleyelim görelim!..