METAFİZİK İSTİHBARAT SAVAŞLARI (Uzaktan ses
ve görüntü gönderilerek yapılan suikastler)
Bölüm
1
Erkan
MACİT
İnsan
beynine istenilen ses ve görüntü algısı gönderilmesi, günümüz teknolojisi ile
bir radyo, bir bilgisayar, televizyon gibi cihazlara gönderilen materyaller
gibi mümkün değil. Bu ancak, özel olarak hazırlanan özel ilaçlarla mümkündür.
Bu ilaçlar doğrudanda verilebilir. Ya da daha üst kademe doğrudan
verilmeyip ki şimdi ki teknoloji ile iki aşamada olmaktadır.
İlk aşama kobay aşamasıdır. Kobay olan denekler ya gönüllüdür ya
da herhangi bir sebeple savaş esiri, kimsesiz, tutuklu
veya müebbet hapis alan yüz kızartıcı suç ya da devlet
suçu işleyenlere uygulanır. İkinci aşama ise zehir. Bir
diğeri ise telkin yolu ile silahlı olarak uygulatılandır.
Hedef seçilen kişi, sürekli halüsinasyon, hatırlama, hayal
yani bugünkü deyimiyle “dejavu” yaşamaktadır. Aslında buraya
kadar anlattıklarım bir çok yapılan çalışmanın olmuş ve olmamış
neticelerini göstermiştir. Burada yazılan olayları kişi,
yaşamamaktadır. Bütün olaylar bir simülasyondur. Yani eş yaşamdır. Tıpkı
tek yumurta ikizleri olan ikiz kardeşin yaşadıklarıdır. İkiz
kardeşlerden biri, bir acı, bir üzüntü yaşadığında, diğeri de bunu hisseder
ve yaşar. Peki bu laboratuvarvari simülasyon olayı nasıl
yapılmaktadır? Beyin kontrolü için kullanılan en etkin yöntem,
mikroçiplerdir. Mikroçipleri kişilere genelde zerk edilerek,
enjektör vasıtasıyla aşı olarak yapılır.
Yapılan
aşı, görünüşte normal bir aşıdır, örneğin grip aşısı gibi. kullanılan
mikroçiplerin çapı 5 mikro milimetredir, bunun ne derecede büyüklük olduğunu
merak ediyorsanız, bir örnek vermemiz umarım yeterli olacaktır: başınızda
bulunana saçınızdan bir tel alın ve bakın, bu saç telinin çapı 50 mikro
milimetredir. Yani enjekte edilen mikroçip, elinizde tuttuğunuz saç telinin
onda biri kadardır. İnanılmaz geliyor değil mi ? Aynı mikroçipler, bir
başkasına da takılır. IP numarası aynıdır. “ Yönetmen “adı verilen kişiye de
takılan çip ne yaparsa ne konuşuyorsa aynısı, seçilen kişiye ,çeşitli yollarda
iletilir. Kişi kendini bir anda mesih ilan edebilir. Veya dünyayı kurtaran
kurtarıcı olarak görebilir. Bu kişiye göre değişir. Bu nasıl olur? Bu, RMS
teknolojisi kullanılan bilgisayar operatörleri tarafından uygulanır. Bu
tekniğin uygulandığı birkaç kişiyi örnek olarak verirsek ki ne kadar etkili
olduğu anlaşılır. Bir gün bir adam , kendine tanrı tarafından vahiy geldiğini
ve Hz. Meryem’in ,kendine görünerek Fatima’nın sırrını söylediğini iddia
eder. Ve yeryüzünde düzenin sağlanması için, Tanrılık iddiasında bulunan
Deccal’in öldürülmesi gerekmektedir. Bu Tanrılık iddiasında bulunan
Deccal ise Vatikan’daki Papa’dır. Halbuki Papa’nın hiç böyle iddiası ve söylemi
bulunmamaktadır. Papa vurulur. Suikastın ardından, kullanılan denek, kendini
Mesih ilan eder.
Bu
denek ,Mehmet Ali Ağca’dır. Bir diğeri ise, kendini İslam mücahidi olarak
gören İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’dur. Mirzabeyoğlu’nu kendi
istekleri biçimde yönlendiremediler. Zira hesap etmedikleri bir ayrıntı vardı.
Mirzabeyoğlu, bağlı olduğu din icabı gereği, günde beş vakit namaz kılmak
için beş defa abdest alıyordu. Bu detay için, günümüzde henüz teknolojik
bir teknik ve yöntem geliştirilememişti. Onu için bir diğer alternatif yöntem
kullanılmıştı. Kullanılan bu yöntem ,ses ve görüntü nakil yöntemi olan medya
teknolojisiydi. Gönderilen elektromanyetik görüntü dalgalarıyla, kişinin
halüsinasyonlar görmesini sağlamak ve sonik ses dalgalarıyla, kişinin
beyninde ikinci birini konuşturarak, kişiye istem dışı hareketler ve
faaliyetler yaptırmak. Bunlar günümüzde; “altıncı his kuvveti” “kalbe rahmani
ve şeytani vahiy gelmesi” diğer bir söylemle de “ cinnet geçirme vakası” diye
tabir edilmektedir.
Mirzabeyoğlu,
belli aralıklarla halüsinasyon görmektedir. Gönderilen bu telkinlerde ,
kendisini öldürmesi veya kendini öldürtecek şekilde bir operasyonel faaliyete
girişmesi söylenmektedir. Fakat Mirzabeyoğlu, kendisinin bile farkında olmadan,
bu illüzyonist saldırıdan minimum düzeyde kendisini korumakta ve
kurtarmaktadır. Bu koruma kalkanı , bahsettiğimiz , günde beş vakit kılınan
namaz öncesi alınan abdesttir. Abdest alımında uygulanan hareketlerden
birisi olan , ıslatılmış elin ters tarafı ile ensenin ıslatılması işlemidir.
Ensenin ıslak tutulması veya nemli tutulması , dışarıdan gelen manyetik
dalgaları geri çevirir. Bu, tıpkı şuna benzer ; aynı kutuptaki iki mıknatısı
yan yana koyarsanız birbirini iterler. Ense, bütün dalgaları ışınları, alır.
O yüzden enseyi daima ıslak veya nemli tutmakta fayda vardır.
Kamuoyuna açıklanan bir mikroçip olayı ise şöyle açıklanmıştı.
Amerika’nın önde gelen gazetelerinden Washington Post gazetesinin ,
1995 Mayıs’ındaki bir haberinde; İngiltere Kraliyet Tahtı’nın Veliaht
Prensi William’a, 12 yaşındayken bir çip takıldığı yazıyordu. Suikastlar sadece
teknoloji kullanılarak yapılmaz. Kullanılan en etkili yöntem
, yüzyıllardır kullanılan kadim bilgilerdir. Bunlar arasında zehir, sıkça
kullanılmıştır.
Zehir
kullanma yöntemi, en son Türkiye Cumhurbaşkanlarından 8.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal olmuştur. Bir diğer ise silahlı saldırı, bunu son
örnekleri ise, iş adamlarından Özdemir Sabancı ve Gazeteci Hrant Dink’tir.
Bir diğeri de çeşitli kazalardır ,bu kazalar trafik ve uçak
olarak yoğunluktadır. Bunu örnekleri ise, birden fazladır. Bir iki örnek vermek
gerekirse ; Abdullah Çatlı, Muhsin Yazıcıoğlu , Eşref Bitlis gibi . Bir de en
tehlikeli suikast çeşidi vardır ki o da toplumsal cinayetlerdir. Bu cinayetler,
bir ülkeyi karıştırabilir, iç isyana sevk edebilir, iç savaşı tetikleyebilir,
ülkede darbeye yol açabilir, hatta daha vahimi olan, dünya savaşını
patlatabilir. İstanbul Taksimde’ ki 1 Mayıs kutlamalarında işlenen
suikastlarda, Türkiye’de darbe oldu. Prens Ferdinand’ın öldürülmesi sonucu
ise II. DÜNYA Savaşı patlak vermişti. Bu konulara , ileri de kısa kısa
olsa da biraz değineceğiz. Cinayetler, genelde terörist gruplar
tarafından işlenir diye bilinir, halbuki cinayetlerin hepsi, istihbarat
servisleri tarafından veya “derin devlet” diye bilinen gruplar tarafından
yaptırılır. Suikastların en ilginci ise de Türkiye’de yapılan
cinayetlerdir. Cumhuriyet’in kuruluşu yıllarında işlenen ve bugüne denk yapılan
cinayetler, yaklaşık yüz yıldır hiçbir şekilde aydınlatılamadı ve
aydınlatılmayacak da. Bu cinayetlerin perde arkası, birileri tarafından iyi
bilinmektedir. Ama sırlar, bilen kişiyle beraber ya mezara gidecek ya da “sağır
oda” ya hapsedilecektir. (Devam Edecek)
Bu konuda 2006 yılında dizi film de yapıldı
ve toplam 35 hafta devam etti. İşte SAĞIR ODA dizisi.
Sağır Oda
(2006 – 2006)
Yapım şirketi :TIMS Productions
Yapımcı :Timur Savcı, Cüneyt Özdemir
Yönetmen :Serdar Akar, Onur Tan
Sağır Oda
* Aras Dağlı (Orhan Kılıç): Afganistan’ da bir süre tercüman olarak çalıştıktan
sonra Türkiye’ ye gelip özel istihbaratta çalışmaya başlamıştır. Aras Dağlı
fedailer adlı bir örgütün peşinden koşarken Nazi altınlarının Türkiye’ de olup
olmadığıyla ilgili bilmecenin içine girecektir.
* Duruşah Kırımlı (Çağla Kubat): Kırımlı Ailesi’ nin büyük kızıdır. Dizinin baş
karakterlerinden olan Duruşah Amerika’ da yüksek lisans yaptıktan sonra
Türkiye’ ye dönmüştür.
* Girayhan Kırımlı (Mahir Günşiray): Kırımlı kardeşlerin en büyüğüdür. Kırımlı
Holding’ te baba Afşar Kırımlı’ dan sonra en yetkili isimdir. Babasıyla sık sık
tezat düşen Girayhan’ ın holdingin geleceğiyle ilgili önemli projeleri vardır.
Beş yıl önce babasının ayrıldığı Hançer Birliği’nin lideri olmuştur. Hedefi,bir
Türk-Germen İmparatorluğu kurmaktır.
* Afşar Kırımlı (Engin Cezzar): Kırımlı Ailesi’ nin babası Afşar Bey’ in
kendisine has zevkleri vardır. Bunlardan biride koleksiyonculuktur. 2. Dünya
Savaşı’ nda Yahudiler’ den toplanan ancak çok değerli olduğu için külçe haline
getirilmeyen hanedan aynası da koleksiyonundadır. Ancak oğlu Girayhan banka
kurmak için aile dostları Yahudi Mois’ ten kredi alırken karşılığında hanedan
aynasını vermiştir. Afşar Bey kendisi için çok değerli olan hanedan aynasını
ele geçirmek için her yolu denemektedir. Bunun için özel teçhisatlara sahip
profesyonel bir ekibi de vardır.
* Sitare Kırımlı (Arsen Gürzap): Ailenin annesidir. Kırım’ da doğdu. Hat sanatıyla
ilgilenir. Tasavvuf eğitimi almıştır. Abisinin de bir dergahı vardır, dini
sohbet ve tasavvuf müziği için eğitim vermektedir.
BURADAN
İZLEYEBİLİRSİNİZ.
Kaynak: http://www.oncevatan.com.tr/metafizik-istihbarat-savaslari-uzaktan-ses-ve-goruntu-gonderilerek-yapilan-suikastler-bolum-1-makale,41102.html
Şimdi de SAĞIR ODA neye denir onu anlatalım.
SAĞIR ODA
TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜ (ÖZEL HABER)
·
Sağır
oda teknolojisi, insan bedenine yenik düştü.
Ar-Ge
Uzmanı Yazılım Mühendisi Ümit Torun, havaalanlarındaki üst düzey güvenliği bile
sollayan bu özel mekanın bile dinlenebilir yöntemini, “Sağır oda sadece
teknolojik cihazlara engel teşkil ediyor. Vücut içine yerleştirilen implantlar,
kayıt cihazlar var. İmplant yöntemine gidildiğinde yine de dinlenme imkanı mevcut”
sözleriyle açıkladı.
İzmirli
Ar-Ge Uzmanı Yazılım Mühendisi Ümit Torun, ‘sağır oda’ uygulamasını yorumlandı.
Resmi kurumların, iş adamlarının, politikacıların ve istihbarat örgütlerinin en
temel güvenlik tercihi arasında yer alan sağır odanın fizibilitesine yönelik
açıklamalarda bulunan Torun, sağır odanın dinlenebileceğini de öne sürdü.
SAĞIR
ODA NEDİR?
Sağır
odanın; içeriden ve dışarıdan bilgi sızması, veri akışının önlenebildiği, her
türlü ses dalgasından ötelenen bir mekan olduğunu dile getiren Ar-Ge Uzmanı
Ümit Torun, şöyle konuştu:
“Sağır
oda her türlü elektronik aygıttan arındırılmış basınç filtresi olan yani ses
sinyalinin odadan dışına çıkmayacağı şekilde bir güvenlik önlemi alınmış aynı
zamanda camı ve penceresi olmaması gereken olursa riskin çok büyük olduğu bir
yerdir. Orada dinlemeyi yapacak aygıtın teknik yapısına bağlıdır. Tamamen
kapalı ses sinyallerinin basınçla izole edilmiş bir halidir. İzolasyonda
yalıtımı engelleyen ses sinyallerinin odanın dışına çıkmayacağı materyaller
kullanılıyor. İllaki bir pencere olacaksa camlar karbon filtreler, karbon boya
ile elektro manyetik sinyallerin dışarı çıkmaması için örneğin böcek
yerleştirilirse onun sinyali dışarı çıkmasın diye.”
SAĞIR
ODA NASIL DİNLENEBİLİR?
Ar-Ge
Uzmanı Ümit Torun, söz konusu özel tasarımlı odaların gelinen teknoloji ile
dinlenebileceğini bunun da sağlık sektöründe çeşitli yaşamsal aktivitelerin
kontrol altında tutulduğu cihazlarla sağlanabileceğini öne sürerek şöyle
konuştu: “Bana göre ortamda tam güven duyulmuş bir kişinin ortama erişimi ile
yapılmış bir kayıt olduğu için sağır oda uygulamasına gidilse de o kişi yine
tam güven duygusu ile o odaya girer ve üzerinde siz böcek ya da bir elektronik
aygıt araması yapsanız da bulamayacağınız şeyler olabilir. Sonuçta implant
olarak vücut içine yerleştirilen dinleme ve kayıt cihazları var. Bu şekilde bir
durum söz konusu olursa sağır odaya girildiği takdirde tespit söz konusu
olamaz.”
Oldukça
ince bir güvenlik ayarından bahsettiklerini anlatan Torun, “Örneğin
havaalanlarındaki yoğun güvenlik taramasından örneğin gözlüğünüzle ya da
ayakkabı altınızdaki birkaç çivi ile geçebilirsiniz. Üç – beş çivi olabilir ama
elektronik kompanatlar bir çivi bir metal kadar algılanabilir değil. Onların
boyutları da çok küçük olduğu için algılaması çok zor. Sağır oda sadece
teknolojik cihazlara engel teşkil ediyor. Ama implant yöntemine gidildiğinde
yine de dinlenme imkanı mevcut” dedi.
“TRİBÜNDEKİ
FISILTIYI DUYMAK MÜMKÜN”
Ortam
dinlemelerindeki en önemli meselenin ‘güven’ teşkili olduğunu dile getiren Ümit
Torun, “Çok yakın mesafelerde yapılır. Ortam dinlemesinde en büyük sıkıntı
güven meselesi. Ortamı bir kişinin üzerindeki aygıtla kayıt altına almak
oldukça yüksek. Bugünkü zaman diliminde artık vücut içine yerleştirilen
implantlar, kayıt cihazlar var. Bu şekildeki elektronik cihazlar geliştirildi
daha çok medikal alanda kullanılması için ama bunların istihbarat birimleri
içinde kullanılan şekilleri var. Burada bir insan faktörü var. Neticede bir
insanın teması ile cihaz yerleştiriliyor. Ancak insan faktörünün
kurgulanmayacağı dinleme yöntemleri de var. Lazerle dinleme. İkincisi eğer
ortamda bir basınç yalıtımı ortamı yoksa ses sinyalinin kesileceği mesela açık
havada bu ortamdaki konuşmalar dinlemeler olabiliyor. Bugünkü teknolojide
dinlenmesi mümkün olmayan bir ortam ya ses görüntü sinyali hiçbir zaman
kaybolmaz. Ortamdaki gürültünün seviyesinin altına inerse o sinyal o zaman biz
buna dinlenemez diyoruz. Dinlemeyi yaptığınız aygıtın ne kadar gürültüye
duyarlı olduğu o gürültüyü ne kadar baskılayabildiği ile alakalı. Bir futbol
sahasında tribünlerde iki kişi arasında fısıltı ile konuşulan diyaloglar dahi
dinlenebilir” diye konuştu.
“BİRÇOK
DİNLEME YÖNTEMİ VAR”
Ar-Ge
uzmanı Yazılım Mühendisi Ümit Torun, dijital ortamda birçok dinleme yönteminin
mevcut olduğunu ve kullanılan teknolojik aygıtların kapasitesine göre de
verimliliğinin farklılık gösterdiğini açıkladı. Legal ve illegal dinlemelerin
yapıldığı dinlemeler ve çalışma şekillerini açıklayan Ümit Torun, şunları
söyledi: “Ortam dinlemesinde kullanılan aygıtlar kişilerin üzerlerinde ve
algılanması oldukça zor olandır. Diğer yandan telefon dinlemeleridir. Bugünkü
şartlardaki dinlemeler GSM ya da 3G ya da kriptolu olsun olmasın pasif
izleyicilerle dinlenebilir ya da aktif ve sahte baz istasyonları kullanılarak yapılabiliyor.
İstihbarat örgütleri ya da başka büyük organizasyonlar pasif dinleme
yöntemlerini kullanıyor. Tespiti ve algılanması çok zor.” Küçük boyutlara varan
aygıtlarla bir şehirdeki tüm dinlemelerin kayıt altına alınabileceğini aktaran
Ümit Torun, sözlerine şöyle devam etti: “Çok küçük boyutlarla yani en fazla 30
cm ile 40 cm boyutlarında değiştiğini bir küçük bir aygıt o şehirdeki tüm
görüşmeleri telsiz, cep telefonu, 3G, wifi ve bluetooth gibi hava trafiği
bunların hepsini farklı lokasyondan alıp bu lokasyonda taşıyabilir.”
Kapalı
ortamlarda dinleme girişiminde enerji sağlandığı sürece en çok ‘böcek’
yöntemine başvurulduğunu açıklayan Ar-Ge Uzmanı Ümit Torun dinleme ve dinlenme
işlemlerinin açık hava ortamında da gerçekleşebileceğine dikkat çekti. Dış
ortamlarda sokağın ortasında dahi dinlenilebileceğini anlatan Torun, şöyle
konuştu: “Örneğin sokakta bir reklam tabelası üzerine bir aygıt
yerleştirirsiniz o bölgedeki kriptolu kriptosuz telefon görüşmeleri, internet
trafiğini o lokasyondaki telsiz görüşmeleri daha uzak bir lokasyona transfer
edebilirsiniz. Kriptolu telefonların biraz dinlenmesi meşakkatli. Ama eğer
gerekli bilgisiyar alt yapınız mevcutsa saniyeler içinde kırılması da mümkün.”
MONTAJ
NASIL TESPİT EDİLİR?
Torun,
kayıtların montaj olup olmadığının tespitine yönelik gerçekleşen diyaloglarda
arka fondaki ses dalgalarına işaret etti. Tespite yönelik bilgi paylaşımında
bulunan Ar-Ge Uzmanı Torun, şu konulara dikkat çekti:
“Telefon
dinlemelerinde montaj yapısını ele alırsak aslında arka planda devam etmeyen
hiçbir gürültüyü kullanmıyorsunuz. Temiz bir görüşme diyalog içerisinde
geçiyor. Ama gerçek bir ortam dinlemesi ise sürekli tekrar eden bir bilgisayar
fanı, klima rüzgar sesi bu görüşmenin tamamında devamlılık gösterir. Montajda
iki kişinin görüşmesine aynı anda söze girme modunu sağlayamazsınız. Refleks
olarak ortaya konan bir durumdur.”
ALMANYA
VE TAYVAN ÖNDE
Ar-Ge
Uzmanı Ümit Torun, dinleme cihazlarında en çok Almanya ve Tayvan’dan rağbet
olduğunu söyleyerek konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Biz
aynı zamanda cihazları üreten ve beyin takımı olanlarız. Yurt dışında bu
cihazlara özellikle Almanya ve Tayvan’dan rağbet var. Farklı Ortadoğu
coğrafyalarıyla bağlantılarımız var.”