GÜNDEM ANALİZİ & DEĞERLENDİRME

GÜNDEM ANALİZİ /// SONER YALÇIN : “Minnettarız !”

“Minnettarız!”

Bernard Lewis vefat etti.

Ortadoğu ve İslam tarihi konusunda tanınmış tarihçi­lerdendi.

Kimi çevrelerce hep “is­tihbaratçı” görüldü.
Bunun sebepleri vardı:

Londra 1916 doğumluy­du.
Londra Üniversitesi’n­de “Doğu Sorunu” üzerine
çalıştı. Master tezi; “İlk İslami Loncalar” ve
dok­tora tezi; “İsmaili Mezhe­bi” oldu.
İlk kitabı “İsmailili­ğin Kökeni” 1940’da çıktı.

II. Dünya Savaşı he­men
öncesinde “Chatham House” kadrosuna
alındı. “Türkiye Uzmanı” kadrosuyla Dışişleri Bakanlığı’nda çalış­maya başladı.
Buradan -kendi isteğiyle- Savaş Bakanlığı’nın istihbarat bölümüne geçti. (Arabistanlı Lawrence “ata
binmeyi bilmeseydi başarılı olamazdı” diyerek at binmeyi öğrendi!)

Otobiyografik “Tarih
Notları/Bir Orta Doğu Tarih­çisinin Notları” kitabında Ya­hudiolarak
İngiliz servisinde yaşadığı zorlukları anlattı:

“Britanya istihbaratın­da; Türk istihbaratına yöntemleri
geçerliliğini yitirmiş 
ve örgütleri de ehliyetsiz
olduğundan, ortak hedefler açısından bir
tehdit oluşturduklarını açıklamak üzere, irtibat maksadıyla 
bir
kişinin gön­derilmesi gerektiğine karar verildi. Ben seçildim ve bu görevi dört
gözle beklemeye başladım. Daha sonra üst­lerimiz fikirlerini değiştirdi. (…) Derin bir hayal kı­rıklığına
uğradım
. Geriye dönüp baktığımda bu göreve beni göndermedikleri
için üstlerime içten bir teşekkür borçluyum. Bizim istihbarat
servisimizde 
tam zamanlı profesyonelle, savaş sırasında
geçici görevliler arasında açık bir anlaşılmış ve genel olarak kabul edilen bir
ayrım vardı. Savaş sona erdiğinde, geçici­ler farklı işlerine geri döndü­ler ve istihbarat işleriyle bir
daha hiçbir ilişkileri olmadı. 
Ama Türklerin bunu anlayıp
kabul edecekleri ko­nusunda şüphelerim var. Eğer Türkiye’ye bu tür bir görevle
gitmiş olsaydım, hayatım boyunca bir casus olarak
yaftalanacaktım…”

LEWİS DOKTRİNİ

Lyndon La Rouc­he (d.1922)…

Bernard Lewis’e göre “ek­santrik” biri!

ABD’li La Rouche sosya­listti.
Hindistan bağımsızlık hareketine destek verdiği dö­nemde Marksist oldu.
New York’taki “Özgür Üniver­site” kuruluşunda
yer aldı; Columbia gibi okullardan gelen öğrencilere Marksizm dersleri verdi.

“Ulusal Çalışma Ko­miteleri” kurdu.
Burada bir “istihbarat ağı” oluştur­du.
Dünyanın dört yanındaki taraftarlarının gönderdiği bilgileri/ “sızıntıları”
çıkardığı basın organlarında, paneller­de vs. yayınladı. Her iddiası gündem
oldu.

Bu nedenle La Rouche hakkında söylenmedik-yazıl­madık kalmadı:

– Yahudi düşmanı dendi.

– Siyah düşmanı dendi.

– Sovyet casusu dendi.

– FBI ve CIA ajanı dendi.
Vs.

Sahiden ABD’nin son 50 yıldaki en
ayrıksı siyasetçi­siydi. Örneğin…

Sekiz kez ABD başkanlı­ğına aday oldu. Bir seçim beyanında; Dick
Cheney, Donald Rumsfeld, Paul Wol­fowitz’i Irak’ta savaş çıkarıp, insanları
öldürdükleri için yargılayacağını söyledi.

Hedefindeki isimlerden
biri 
de, Bernard Lewis idi!

Lewis’i, İslam radikalizmi­nin gelişmesine kasıtlı olarak göz yummakla; ve bu
hare­ketleri kışkırtmakla itham etti! Buna “Lewis Doktrini” adı
verdi. Ona göre bu İngiliz istihbaratı
stratejisiy­di. 
Keza…

Lewis’i, Irak işgalinin (ve İran’a saldırma projesinin) ar­dındaki entelektüel/neocon
etki
olarak değer­lendirdi. Lewis “Ilımlı İslam” teorisyenlerinden
biriydi.

Uzatmayayım…

Yazdıkları, söyledikleri çok çevreyi rahatsız eden La Rou­che, “vergi cezasıyla” hap­se
atıldı; etkisizleştirildi.

La Roche gözden düşü­rüldü ama “Lewis
Doktrini” gündemden düşmedi. Şöyle:

Lewis yaşamı boyun­ca -Turgut Özal gibi- dün­yanın
dört yanındaki kimi politikacılarla yakın dostluk kurdu. Siyasi ilişkileri
tartışma konusu oldu. Örneğin…

ABD Savunma Bakanlığı (1989-1993) ve ABD Başkan Yardımcılığı (2001-2009)
görevinde bulu­nan Dick Cheney ile, Irak
Savaşı öncesinde, (keza Baş­kan G. W. Bush‘dan Ulusal
Güvenlik Danışmanı C. Ri­ce‘a kadar
Beyaz Saray’ın etkili isimleriyle) toplantılar yapması “Lewis Doktrini”ni yine
gündeme getirdi! Peter Waldman adlı gazeteci, Wall Street Journal‘da
2004 yılında bu konuda ma­kaleler yazdı…

ÖDÜL VERDİK












Lewis’in “tarihçi” kimliği
de tartışma konusu oldu.

Edward Said, -emperya­lizmin
egemenlik aracı olarak değerlendirdiği- kimi Batılı “oryantalistler” gibi
Lewis’i de, Orta Doğu konusunda nesnel olmamakla eleştirdi.

Said’e göre bu tür tarihçiler, salt kendilerini onaylamak-o­naylatmak için
tarihe yanlı bakıyordu. Yazdıkları bilimsel tarafsızlık ilkesine dayanmı­yordu.
Çalışmaları bilimsel değil, politikti.
Lewis’in tek yaptığı, Orta Doğu halklarının Batılı olmadığını tekrarlamak­tan
ibaretti!

Noam Chomsky ise Lewis’i basit bir propa­gandacı olmakla
itham etti; “medeniyetler çatışmasının” ilk ideoloğu idi. Vs.

Diğer yandan…

Lewis Türkiye’de pek tartışılmadı; genellikle duygu­sal bakıldı! Hele… “Modern Türkiye’nin
Doğuşu” 
ki­tabında Ermeni soykırım iddialarına karşı
çıktığı için Fransa’da yargılanmasından dolayı “Türk dostu” görüldü.
1998’de “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” verildi.

Kuşkusuz Bernard Lewis…

Yazdıkları ve politik ilişkile­riyle uzun yıllar tartışılmaya devam
edecek.

Baksanıza…

Başbakan Netanyahu ölü­mü
ardından ne dedi:

“Sonsuza kadar minnettar olacağız!”