Kuzey Makedonya neresi, isim krizi
gerçekten çözüldü mü ?
Yunanistan
ile Makedonya arasındaki ‘isim’ anlaşmasızlığı Kuzey kelimesinin eklenmesiyle
halledilmiş oldu mu? Dr. Galip Çağ değerlendiriyor.
İki devlet
arasında çeyrek asrı aşkın süredir devam eden uluslararası ve dahi tarihi bir
bunalım yakın bir zamanda kâğıt üzerinde nihayete ermiş görülüyor.
Zira daha bu yılın başında Matthew Nimetz’in arabuculuğunda
yeniden bir araya gelen Yunan ve Makedon yetkililer bahsi geçen kadim sorun
“İsim Krizi”ne çözümün oldukça yakın olduğunu ifade etmişlerdi. Ve çok geçmeden
de Haziran ayının on yedisinde Zoran Zaev ile Aleksis Çipras’ın karşılıklı
olarak “tarihi bir
adım” şeklinde niteledikleri anlaşma imzalandı.
Her ne kadar henüz parlamentolar tarafından onaylanmasa da
Yugoslavya’nın dağılmasından beri süregelen bunalım, diplomatik düzeyde çözüme
kavuşmuş görünmekte. Ancak burada mühim bir soru akla gelmekte; bu kadar derin
tarihi bağlantı ve irredentist iddialara konu olan bir sorun bir anda nasıl
çözülür ya da ne olmuştur da şimdi bir anda iki taraf da bu denli uzlaşmacı bir
hale gelir?
Bu önemli
soruyu ve bahse konu sorunu anlamak ve cevaplamak için meseleyi kısaca bir
özetlemek faydalı olacaktır.
Hegemon bir
gücün kurguladığı coğrafyalarda var olan tarihin dışında yeniden inşa edilen
tarih o coğrafyalarda yeni kimlikler, devletler
meydana getirirken, bunun gelecekte olası ortaya çıkaracağı kaosu hesaplamaz. (Akkalemler notu:
Ya da hesaplar da hesaplamazmış gibi mi davranır)
Zira değişen şartlar ve çıkarlar er ya da geç bahsi geçen olası
anlaşmazlıkları gün ışığına çıkardığında bu kaosu da bitirici olacak olan
hegemonun kendisi olacaktır. Bu manada aynı Ortadoğu’da olduğu gibi
Balkanlar’da da bugün yaşanan krizler ve bu krizlerin çözücüleri çok değil
bundan 100 yıl önce coğrafyaya yeni adlar ve kimlikler biçen aktörlerin
varisleridir.
Bu noktadan bakıldığında sorunu doğru anlamak adına sınırlarının iyi çizilmesi
zaruridir. Zira konu Balkanlar ise hemen her nokta muğlaktır. Örneğin Makedonya
bir bölge adıdır aslında. Vardar, Pirin ve Ege Makedonya’sı olmak üzere
3 bölüm ve 67.000 km2‘lik bir alanı
kapsar. Bu, Balkan Yarımadası’nın %15’ine tekabül eder.
Bugün 5 balkan ülkesi arasında pay edilmiştir.
Buna göre; bugünkü Makedonya Cumhuriyeti büyük
oranda Vardar
Makedonya’sı üzerinde iken, Pirin Makedonya’sında Bulgaristan, Ege
Makedonya’sında ise Yunanistan hâkimdir. Ayrıca Arnavutluk ve Sırbistan topraklarında da
kalan ufak bir bölümü bulunmaktadır. Bu küçük giriş bile
konunun bir isim sorunu olmaktan çok öte derinlikte olduğunu göstermeye
yetecektir belki de.
Yugoslavya’nın dağılması sonrasında Makedonya’nın ismi ile 1992’de bağımsızlığını
ilan eden Üsküp merkezli devlet, Yunanistan tarafından kendi
kuzeyindeki aynı isimli bölgeye karşı yayılmacı bir iddiaya sahip olmakla itham
edildi ve bugüne dek iki ülke defalarca bu konuda karşı karşıya geldi. Zaman
zaman en büyüğü 1992’de gerçekleşen “Makedonya Yunandır”
sloganlı milyonların katıldığı eylemler düzenlendi. Özellikle iki ülke
milliyetçilerinin körüklediği sorun, bugüne dek geldi.
Bu süreçte önce 1994’te Selanik Limanı’nın Makedonya’ya kapanması ile başlayan
ekonomik yaptırımlar, 2001’deki Arnavut ayrılıkçılar ile Makedon ordusu
arasındaki iç çatışmalarda Yunanistan’ın Makedon hükümetine destek vermesi ile
yumuşamaya başlar. Bu sırada Yunanistan’ın en somut talepleri Makedonya
bayrağındaki Yunan mitolojisinden güneş sembolünün çıkarılması ile Makedon
anayasasındaki bazı maddelerin iptalidir.
Yunanistan isim meselesindeki kararlı tavrını Makedonya’nın 2005’teki AB giriş
müzakerelerinin başlamasını engelleyerek akabinde de 2008’deki NATO başvurusunu
sırf bu yüzden veto ederek sürdürür.
2011’de Üsküp’te meydan ve civarına dikilen Büyük İskender ve ailesine dair
heykeller tartışmayı tam manası ile tarihi bir evrene taşıtarak “Büyük İskender
aslında kimindir?” sorusuyla derinleştirir. Şimdi artık konu diplomatik bir
paradigmadan çözümü neredeyse imkânsız bir tarihsel sahiplenme düzlemine
taşınmıştır ki tartışmalar bu noktada oldukça kararsızlaşır.
Suriye’de yaşanan iç savaş sonrasında Avrupa’nın tarihin en büyük göçmen bunalımıyla
karşı karşıya kalması ve en büyük dalganın Makedonya’dan geçme çabasının Üsküp
hükümeti tarafından oldukça sert bir şekilde püskürtülmesi, Yunanistan ile
Makedonya’yı bir kez daha karşı karşıya getirir. Ancak ilişkilerin gerildiği bu
noktada Makedonya’da 2017 seçimleri gerçekleşir ve Zoran Zaev bu seçimlerden
zaferle çıkar.
Zaev başa geçer geçmez AB ve NATO üyeliği karşılığında isim krizinin çözülmesi
noktasında tavizler verebileceği işaretini belirginleştirince bu, başsız bir
Makedonya’nın Rusya etkisine girmesi ihtimalini de göz önüne alan AB ve NATO
için fırsat haline gelir. Bir başka şekilde ifade edilmek istenirse; aslında
Makedonya ve Yunanistan arasındaki sorun, şimdi Rusya’nın Balkanlarda öyle ya
da böyle güçlenmesini istemeyen AB ve NATO için ilk kez bu kadar önemsediği bir
sorun haline gelmiştir.
Şimdi bu kısa izah sonrasında yazının başındaki soruya bir soru daha ekleyelim;
isim krizi dünya kamuoyuna sunulduğu gibi gerçekten de sonunda ve nihai olarak
çözüme kavuştu mu?
Şüphesiz ki
hayır!
Dışişleri ve akabinde iki ülke başbakanı nezdinde ortaya konan
çözüm! zaferine ilk tepki Makedonya’dan gelir. Zira Makedonya Cumhurbaşkanı
İvanov, ulusa sesleniş konuşmasında “Bu zararlı metni ne desteklerim ne de
imzalarım” derken, anlaşmayı şeffaf ve mutabakata dayalı
olmamakla eleştirir. Hemen akabinde Başbakan ve dışişleri bakanı ile yaptığı
toplantıyı 3 dakika içinde öfkeyle terk eder. Ve bunlar kısa bir süre
içerisinde gerçekleşir.
Buna benzer tepkiler Yunan tarafında da ortaya çıkar elbette. Hükümetin küçük
ortağı milliyetçi Bağımsız Helenler Partisi’nin lideri ve aynı zamanda Savunma
Bakanı Panos Kammenos “İçinde Makedonya adının geçeceği hiçbir isim
anlaşmasını kabul etmeyeceğini” açıklar. Ayrıca ana
muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi’nin (YDP) lideri Kiryakos Miçotakis de
mutabakatın ulusal çıkarlara aykırı olduğunu savunur, “Makedon dili”
ve “Makedon milliyeti” gibi kavramların kabul edilemez olduğuna
dikkat çeker.
Garip şeyler oluyor değil mi? İki ülke tarihinin en mühim ve köklü sorunu yine
iki ülkenin en üst düzey idari mekanizmasına rağmen bir çözüme kavuşturuluyor
ya da öyle bir hava estiriliyor.
Şimdi de
bundan sonrası…
Öncelikle anlaşmanın Makedon Meclisi tarafından onaylanması akabinde de
referanduma sunulması gerekiyor. Bu durumda en iyi ihtimalle eylül ya da ekim
ayında Makedonya’da bir referandum sandığı kurulacak. Halk da bu anlaşmaya evet
der ise bu kez de anayasanın Yunanistan’ın taleplerine uygun şekilde revize
edilmesi süreci başlayacak. Ki bu değişiklikler içerişinde dil ve azınlık
kavramlarına kadar muhafazakâr sağ kanadın asla kabullenemeyeceği maddeler var.
Konuyu biraz irdelediğimizde aslolanın Yunanistan’ın isim hakkı üzerinden
Makedonya halkının Balkanlardaki varlığını Yunan, Helen ya da İskender’in
kurduğu kadim medeniyetten ayrı tutma çabası olduğu görülür. Kendinde
Makedonya’yı bu medeniyet havuzunun dışında tutma hakkını bulması ve bir açıdan
bakıldığında onu Slav dili konuşması sebebi ile antik Makedonya ile irtibatsız
hale getirmesi şüphesiz ki Makedonya için kabul edilebilir değildir.
Kaldı ki devletlerin sınırlarının kadime yapılan atıflarla çizilmeye
çalışılması çabası, modern devlet anlayışları ve sınırları açısından oldukça
muğlak ve geçersizdir. Zira bu durumda bugün Yunanistan’ın kullandığı Greece
adı hatta Helen medeniyetine atfen kullandığı Hellas tabirinin dahi kökleri
araştırıldığında ortaya çıkan tablo evvela kendilerini belirsiz bir sınır
çıkmazına sürükler.
Zaman gösterecek bir kez daha…
Kaynak: TASAM