BİYOGRAFİ & KİM KİMDİR ? NE NEDİR ?

BİYOGRAFİ DOSYASI : TÜRK BÜROKRASİ TARİHİNİN EN BAŞARILI VALİSİ VE GURURU MÜSTESNA DEVLET ADAMI RECEP YAZICIOĞLU'NU TANIYALIM !!!


ÖZEL BÜRO NOTU : SAYIN VALİM
TOPRAĞIN BOL, KABRİN NUR OLSUN. SEN BU ÜLKENİN BÜROKRASİ TARİHİNİN YÜZ AKISIN,
GURURUSUN, MEDARI İFTİHARISIN. BİR VALİNİN, BİR DEVLET ADAMININ NASIL OLMASI
GEREKTİĞİNİN PROFİLİSİN, ÖRNEĞİSİN.
“EVET
EFENDİMCİ, TAMAM EFENDİMCİ”
YALAKA BÜROKRATLARIN SENDEN VE
ESERLERİNDEN ÖĞRENECEĞİ ÇOK ŞEY VAR. BU BAYRAK BU VATANDA DALGALANDIKÇA
MÜSTESNA YERİN KALBİMİZDE İLELEBET MUHAFAZA EDİLECEKTİR. NUR İÇİNDE YAT BÜYÜK
ADAM.
 

SEVİM SAY :  UNUTMADIK SEVGİLİ VALİM !


 


Vali Yazıcıoğlu denildiğinde, sıra dışı kişiliği, yorulmak
bilmeyen enerjik bünyesi, dobra dobra sözleri, yüzünde hafif yana doğru kaçan
gülücüğüyle, biz gazetecilerle olan sağlam diyoloğuyla, bir bürokrat ve
protokol adamı değil, halktan biri, halkın içinde bir Vali beliriyor gözümün
önünde…Erzincan’dan sonra 30 Ocak 2003 tarihinde ilimize ataması yapılan Vali
Recep Yazıcıoğlu, daha ilimize kendisi gelmeden ünü ondan önce ulaşmıştı
Denizli’ye.. Tüm Denizli halkı gibi biz gazeteciler de, bu romanlara konu olan,
sıra dışı kişiliğiyle mistik bir kahraman halini almış Valiyi çok merak
ediyorduk. O.. göreve başladıktan birkaç gün sonra haberini yapma şansına kavuşmuştum..Fakat
öncelikli isteğim, bu sıra dışı Valinin tam sayfa bir röportajını
gerçekleştirmekti. Haberini yapmayı planladığım gün, diğer haberlerin yoğunluğu
nedeniyle Vilayete gidemediğim için üzülmüş ve haberin çaresiz ertesi güne
kaldığını düşünmüştüm. Vilayet Basını arayıp ertesi gün habere geleceğimi
açıkladığımda ise sanırım saat 17.00 civarıydı. Fakat bana, istediğim saatte
haber veya röportaja gelebileceğim söylendi. Hatta istersem akşam 22.00’de bile
Vilayete gelip Valinin haberini rahatça yapabileceğim izah edildi..
Afallamıştım.. Çünkü saat 17.00’de mesainin bittiğini düşünmüş, gece saat
22.00’de Valinin makamında olabileceği aklımın köşesinden bile geçmemişti..


 


Ama o akşamları da makamındaydı. akşamları bile halkla görüşüyor
ve Vilayet’in o saatlerde de açık kalmasını sağlıyordu. Uzatmayayım Vilayete
tam saat 22.00’de gittim. Makamına girdim. Orada başka ziyaretçilerin de
olduğunu görüp Vali Yazıcıoğlu ile beraber resimlerini çekmeye başladım. Bir
karede onları toplu olarak ayakta almak istedim. Fakat makinem tutukluk yaptı.
Onlara çaktırmadan makinemi düzeltmeye çalışırken, bir taraftan da ter
döküyordum. Bir ara baktım Valimiz Yazıcıoğlu, hafiften gülümsemeye başlamış
bile. .Ben makineyle uğraşırken “Sen bu makineyi at.. Bunun miadı dolmuş, boşuna
makineyi zorlama” deyince, başından beri benim makineyle olan mücadelemin
farkında olduğunu anladım.. Denizli’deki 8 aylık görevi süresince öyle olaylara
şahitlik ediyorduk ki, şaşıp şaşıp kalıyorduk.. Tam basınla bir yerlere
gideceğini ve bizi çağırmalarını beklerken, bir öğreniyorduk ki Vali
Yazıcıoğlu, hepimizi atlatıp bizim bilmediğimiz yerlere çoktan gitmiş de
teftişe bile başlamış.. ..Yine bir gün, yanlış hatırlamıyorsam Nevzat Ertan
Lisesi’nin açılış törenindeydik.. Bizler basın mensupları olarak, okuldaki
açılış törenine 15 dakika önce gitmiştik.. Aylardan Temmuz, hava ise
dayanılmayacak kadar sıcaktı..


 


Yazlık kıyafetlerimiz içinde bile buram buram terliyorduk. Denizli
halkı da açılışa gelmiş, bir yandan ünü Türkiye’yi sarmış bu sıra dışı Valiyi
görmek için bekliyorlardı. Protokol mensuplarına ve Daire Müdürlerine
baktığımda yüzlerinden sızan terlere bakıp resmen acıdım.. O sıcakta ceket ve
kravatlarla ne halde olduklarını açıklamaya bile gerek yok. Vali Bey’in aracı
köşeden görününce, bütün kalabalıkta bir kıpırdanma oldu ve insanlar birbirini
“Vali geldi Vali geldi!” diyerek dürtüklemeye başladılar.. Bizler de elimizde
makine ve kameralarımızla Vali Bey’in aracına odaklandık. Ve sıra dışı Vali
Yazıcıoğlu, yine sıra dışı bir görüntüyle araçtan adımını attı. Halkın ve
protokolün yüzüne baktığımda beni bir gülme aldı ki sormayın.. Şaşkınlıktan
ağızları açılmış ve kapatmayı bile düşünemeyen bir topluluk.. Çünkü Vali
Yazıcıoğlu’nun üzerinde tiril tiril bir yazlık gömlek ile, altında keten
bermuda bir pantolon vardı. Bir ara baktım bürokratlardan biri hemen yanına
sokularak Vali’nin kulağına şunları söyledi “Sayın Valim, siz ne güzel incecik
yazlık kıyafetlerin içinde püfür püfür serin serinsiniz..Biz bu kravat ve
ceketlerle sıcaktan piştik” dedi.


 


Yazıcıoğlu, yine yüzünde kendisiyle bütünleşmiş o yarım ve şakacı
gülüşüyle dönüp bürokrata şunları söyledi : “ Yaa..birader, sana kim dedi bu
sıcakta siyah ceket pantolon giyip, birde gırtlağını kravatla sık diye..” Bu
sözleri duyunca yine kendimi tutamayıp gülmeye başladım.. İşte böyleydi Sayın,
Sevgili Valimiz.. Bir günde yine bir açılışta, kendi üstlerine çadır kurdurup
gölgesine yayılan bürokratları yerinden kaldırmış, sıcakta bekleşen öğrencileri
bürokratların koltuklarına oturtmuştu.. O da ayrı bir hikayeydi tabi ki.. Hal
böyle devam ederken, o sportmen, kıpır kıpır,
vatan aşkı, insan aşkı ile dolu Valimizi takipte bizler bile
zorlanıyorduk. Çünkü bir bakıyorduk bizi arkasında dağ tepe dolaştırıyor, bir
bakıyorduk, jet ski, yamaç paraşütüyle arkasındakileri şaşkınlıktan şaşkınlığa
düşürüyordu. Onunla yola çıkanların, dilleri dizlerine sarkıyor ve üç gün
kendilerine gelemiyordu.. …O sigara ve alkol kullanmazdı.. Sigara ve alkol
kullananlar için ise, günümüzde herkesin ezberlediği bir sözü vardı.. “Kokan ve
tüten adamlar”.. Bizlere de sık sık sigarayı bırakmamız için telkinde bulunur
“Siz siz olun kokan ve tüten kişilerden olmayın” derdi ve biz basın
mensuplarını sigara içerken görünce de çok üzülürdü. Ben 22 yıllık gazetecilik
hayatımda, hiçbir Vali’nin basın mensuplarının aç olacağını düşünerek bir
töreni daha ileri bir saate aldığını görmedim. Ama Vali Recep Yazıcıoğlu’ da
gördüm.. Bir bayram günüydü hiç unutmam.. Hepimiz erkenden tören alanına
gelmiştik ve çoğumuzun karnı da açtı.. Törenin hemen ardından Stadyuma
gidilecek ve 19 Mayıs Hareketleri için ayrı bir tören yapılacaktı. O..
vilayetin önündeki törenin hemen ardından, hepimizi cümbür cemaat bir
pastahaneye sokup, karnımızın aç olduğunu bildiğini söyleyerek önce pasta
börekle karnımızı doyurmamızı, daha sonra da hep birlikte tören alanına
gitmemizi sağladı.. Onu yediden yetmişe tüm Denizli halkı seviyordu.. Her sabah
önce onun geceleri yaptığı incelemelerin yankısıyla uyanıyorduk..


 


Kimi gün tedbili kıyafetle resmi kurum ve kuruluşları teftiş ediyor,
kimi zaman köylü Mehmet Ağa’nın traktöründe tarla sürüyordu. Kimi zaman dağ
başlarında çobanların konuğu oluyor, kimi zaman yoksul evlerinde tarhana
çorbası içiyordu.. Hatta bir seferinde yine yanındakilerle dağ bayır
dolaşırken, yanındakiler bir bakmış ki Vali yanlarında değil.. Başlamışlar
dağda sağa sola koşturmaya.. Ne koruma bulabiliyor, ne protokol mensupları..
Hepsini almış mı bir telaş.. Sonra dağın tepesinden koyun melemeleri duymuşlar
ve oraya nefes nefese tırmanıp çıktıklarında Vali Recep Yazıcıoğlu’nu çobanla
peynir ekmek yerken ve sohbet ederken görmüşler.. Hemen yanına koşturup “Sayın
Valim sizi göremeyince çok telaşlandık” deyince, çoban şaşkın şaşkın bir
Vali’ye bir gelenlere bakmış ve “Yaav bu adam Vali’mi gerçekten..? Bende
benimle dalga geçti sanmıştım. Çünkü toprağın üstüne bağdaş kurdu oturdu
benimle peynir ekmek yiyor..Bu nasıl Vali böyle?” demiş.. İşte o böyle bir
Valiydi.. O halkın Valisiydi.. Zehir gibi bir zekası, çalışkan ve enerjik
yapısı, sportmenliği, sevecenliğiyle bambaşka biri..sıradışı bir Vali..Bir halk
adamı.. Onun 8 Eylül 2003 yılında geçirdiği kazayı duyduğumda, hastanede
haberdeydim..İnanamadım.. Koşarak Vilayete gittim..Herkes bir yas
havasındaydı.. Tüm Türkiye’nin duaları onunlaydı.. Bir hafta boyunca herkesin
elleri Sevgili Vali’nin kurtulması için gökyüzüne çevrildi.. Fakat girdiği
bitkisel hayattan çıkamadı ve ülke olarak, Denizli olarak hayata binde bir gelen
böyle değerli bir insanı kaybettik. 10 Eylül’de 2003 yılında Sevgili Valimiz
toprağa verildi. Vilayetin önünde yapılan töreni sanırım ömrüm boyunca
unutamam. Ben hayatım boyunca, hiçbir cenaze törenini bu kadar kalabalık
görmedim.. Delikliçınar’dan Bayramyeri’nin sonuna kadar adım atılacak yer yoktu
kalabalıktan.. Basın ordusu derseniz yine aynı şekilde.. Tabutu Vilayet önüne
getirildiğinde gözyaşları sel olmuştu.. Herkes Sevgili Vali’sini son
yolculuğuna uğurlarken kendine hakim olamıyor ve katıla katıla ağlıyordu..
Tıpkı biz gazetecilerin makine ve kameralarını bırakıp katılırcasına ağladığı
gibi.. Denizli onu unutmadı.. Ve biz gazeteciler onu unutmadık.. Mekanın cennet
olsun Sayın Valim!. İyi ki seni tanımışız.. İyi ki senin gibi bir Valiyle
çalışma mutluluğuna ermişiz.. İyi ki adam gibi, insan gibi bir insanın 8 ay
gibi kısa bir süre de olsa haberlerini yapma mutluluğuna varmışız.. Seni
unutmadık.. Unutmayacağız.. Ruhun Şad olsun!.


 


LİNK : http://www.pamukkalehaber.com/yazarlar/sevim-say/sevim-say-unutmadik-sevgili-valim/529