GÜNDEM ANALİZİ & DEĞERLENDİRME & RÖPORTAJ (TÜRKÇE & İNGİLİZCE)

GÜNDEM ANALİZİ /// Süleyman Çelik : Emperyalistlerin ve Uşaklarının Sevmediği Ancak Türk Ulusunun Gönülden Sevdiği Bir İnsan


Süleyman Çelik : Emperyalistlerin ve
Uşaklarının Sevmediği Ancak Türk Ulusunun Gönülden Sevdiği Bir İnsan


E-POSTA : scelik44@gmail.com


Birinci Dünya Savaşı başlarken, “İtilaf
Devletleri
” denilen karşımızdaki devletler, yani İngiltere, Fransa,
Rusya, İtalya ve ABD yayımladıkları ortak bildiride şöyle dediler: “Uygar
dünya bilmelidir ki amacımız, Türklerin kanlı yönetimine düşmüş halklar
kurtarmak ve Avrupa uygarlığına kesinlikle yabancı olan Türkleri Küçük Asya’dan
atarak, geldikleri yere (Orta Asya’ya) geri göndermektir
.”


Bu amaç, düzenlemiş oldukları Haçlı
Seferleri
nin Türkler tarafından başarısızlığa uğratılmış olmasına bağlı,
bin yıllık kinin dışa vurumudur! (100 yıl sonra,
BOP’u başlatmak üzere Afganistan’a saldırı emri verirken George W. Bush’un “bu bir Haçlı seferidir
demesi, bilinç altlarında hala bu kinin durduğunu göstermektedir.)


Düşmanlarımız savaşı kazandı ve amaçlarını gerçekleştirmek için
Osmanlı’ya, önce Mondros Mütarekesini,
ardından da Sevr Antlaşması
dayattılar…


Dayatmalara boyun eğen Padişah Vahdettin,
başında eniştesi Damat Ferit’in
bulunduğu hükümetine, “Türk’ün ölüm
fermanı
” olan antlaşmayı imzalattı ve Haçlılar, ülkeyi işgale
başladılar…


Hristiyan azınlıklar, başlarında papazları olduğu halde, işgalcileri çiçeklerle karşıladılar.
Yıllardır düşledikleri ulusal devletlerini kurmak için Türkleri taciz ederek kaçırmaya çalıştılar…


Yalnız Hristiyan azınlıklar değil, arkalarında Padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümetinin bulunduğu gayri
milliciler
(millici ya da ulusalcı olmayan) de İttihatçı karşıtlığı maskesi altında işgal güçleri ile işbirliği
yaparak, onlardan daha çok Türk düşmanlığı
yapıp ihanetlerini sergiliyorlardı…


Gayrı millicilerin başında Osmanlı modernizmine,
din elden gidiyor!”
diyerek, eskiden beri sürekli karşı çıkan medrese mollaları ile tarikat
ve cemaat mensubu gericiler geliyordu.


Diğer gayrı milliciler ise
gericilerin tersine modernist ve
Avrupa hayranı idiler. Bunlar,
ya yüz yıllarca “Etrak-ı bi idrak
deyip Türk’ü aşağılayarak Osmanlı’yı yöneten devşirme çocukları ya da misyoner
okulları
nda beyinleri yıkanmış veya Levantenlerle birlikte iş yaparak
Türk’e yabancılaşmış mankurtlardı…


* * *


Tahtından başka bir şey düşünmeyen Padişah Vahdettin, İngiltere’ye yaranmak için, Avrupa hayranı gayrı millicilere “İngiliz
Muhipleri Cemiyeti
”ni kurdurdu ve “bizi siz yönetin” diyerek,
İngiltere’nin güdümü altına girmek (manda) istedi…


Bu durum, güdümünde tutacağı Halife’yi
kullanarak
sömürgesi altındaki Müslümanları daha kolay kontrol
edebileceğini ve İslam ülkelerini daha rahat sömürebileceğini düşünen İngiltere’nin
de işine geliyordu. Bu fikrin halk arasında da taban bulması için gayrı millici gericilere “İslam Teali Cemiyeti”, bağımsız
Kürdistan devleti kurdurmak vaadi ile çengel attığı bazı Kürt kanaat
önderlerine de “Kürt Teali Cemiyeti
gibi sivil toplum örgütleri kurdurdu…


Ulusal kurtuluşu mümkün görmeyen, fakat sömürgeci olarak dünyada adı çok
kötüye çıkmış olan İngiltere’yi de sevmeyen bazı aydınlar ise “ehven-i şer”
gördükleri Amerikan güdümünü (mandasını) istiyorlardı.


Bunlara karşı, “Bağımsızlıktan yoksun bir millet uşak muamelesi
görmekten kurtulamaz. Esir yaşamaktansa yok olmak daha iyidir. O halde ya
İstiklal ya ölüm!“
diyen Atatürk,
19 Mayıs 1919’
da Samsun’a
çıkarak bağımsızlık bayrağını açtı ve kurtuluşa gidecek Milli Mücadele’yi
başlattı.


Bu arada işgaller karşısında kendisini sahipsiz ve korumasız hisseden
halkımız, haklarını savunmak üzere yerel
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri
kurmaya ve işgale karşı direnmek üzere, Kuvayı Milliye adı verilen silahlı
birlikler oluşturmaya başladı.


Başarı için önce davanın halka benimsetilerek örgütlenmek gerekiyordu. Atatürk
örgütlenmeyi, yerel Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri üzerinden yaptı. Bu
örgütleri destekledi. Samsun’dan itibaren Kolordu Komutanlıkları ve valiliklere
gönderdiği telgraflarla bu örgütlerin desteklenmesini, yoksa kurdurulmasını ve
bunlar aracılığı ile işgalleri protesto
gösterileri yapılarak halkın uyandırılmasını istedi…


Sivas Kongresi’nde yerel Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (ARMHC) adı altında
birleştirdi ve başkanlığını üstlendi. Ardından Ankara’da, gövdesini ARMHC
üyelerinin oluşturduğu TBMM’ni
topladı. Düzenli bir ordu ile üstüne gelen düşmanla savaşta başarı için,
düzenli/ disiplinli bir orduya gerek olduğu için yerel Kuvayı Milliye
güçlerini, düzenli orduya
dönüştürdü. Böylece Türk ulusunun, Türkiye’deki varlığını korumaya yönelik
direniş örgütü tamamlanarak Milli Mücadele’nin askeri aşaması başladı…


* * *


İngiltere kızdırılacak olursa tahtının tehlikeye düşeceğini düşünen Vahdettin, tüm gayrı millicileri
arkasına alarak Milli Mücadele’yi
engelleme
ye/ baltalamaya çalıştı. Atatürk ve arkadaşlarını “eşkıya” ilan etti, haklarında idam fermanı yayımladı. “Yunan
ordusunun Halife’nin ordusu olduğu, karşı çıkanların kafir olacağı
fetvası verildi. “Mütareke Basını” adını almış İstanbul
Basını ihanetin sözcülüğünü yaparken, tüm bu karalamalar broşür haline
getirilerek İngiliz uçakları ile
Anadolu’da halkın ve askerlerin üzerine de atılıyordu. İslam Teali ve Kürt
Teali cemiyetleri aracılığı ile Anadolu’da birçok isyan çıkartılarak millici güçler arkadan vuruldu. Donanımını
İngilizlerin yaptığı Kuvayı İnzibatiye
adı verilen bir ordu oluşturularak, düşmanla birlikte doğrudan milli güçlere
saldırtıldı. Kısaca ihanetin her
türlüsü
sergilendi. 


Tüm bu engellemelere karşın, Türk
ulusu
Atatürk’ün yanında yer aldı ve yurdu işgalcilerden temizleyip Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmayı
başardı…


* * *


Emperyalistler, tam “gerçekleşti” dedikleri bir anda, bin yıllık hayallerini kursaklarında bırakan
Atatürk’e çok kızdılar ve onu hiç
bağışlamadılar
. İlk kez
yenilmiş ve bu yenilgi,
sömürgeleri için kötü bir örnek olmuştu. Öyle ki Hindistan bağımsızlık
mücadelesinin önderi Mahatma Gandi,
“Atatürk İngiltere’yi yenene kadar, ben Allah’ın İngiliz olduğunu
düşünüyordum”
demiştir. Ayrıca kurtuluştan sonra Aydınlanma Devrimi yaparak halkı uyandırmaya ve Ortaçağ
karanlığından çıkarmaya çalışması suçunu daha da arttırdı. Çünkü aydınlanmış uluslar sömürülemez…


Emperyalistlerin işgal yıllarındaki işbirlikçileri, gayrı
milliciler, günümüzde de aynen mevcut
. O zamanki “muhipler”in yerini şimdi AB-D’ci liboşlar aldı. İngilizlerin “Teali”cileri,  gerici ve bölücüler, daha örgütlü ve güçlü
hale getirildi. Tüm AB-D ülkeleri bunların yuvalanıp örgütlenmelerine, maddi
dahil,  her türlü desteği veriyor. Maddi desteğin finansmanını, petrol
zengini krallık ve şeyhlik/ emirliklerden sağlıyorlar. Bunlar da efendileri
gibi Atatürk’ü sevmiyorlar…


Etki ajanlarına yazdırdıkları kitaplarda, açıkça Atatürk ve Kemalizm karşıtlığı yapılıyor. Örneğin, CIA ajanları Graham Fuller “Yeni Türkiye”, Samuel Huntington “Medeniyetler Çatışması
adlı kitaplarında, “Türkiye’nin Kemalizm’den
ayrılıp İslamcı bir rejime
geçmesi” öneriliyor. Bunlar İslam çok sevecek
olsalar Müslüman olurlar. Amaçları, tüm dünyada yaptıkları gibi din yoluyla halkı uyutarak sömürmek.
Bu amaçla dinci partileri destekliyor ve tüm imkanlarını kullanarak onları
iktidara getiriyorlar.


Aralarında Vamık Volkan ve
Can Dündar gibi Türklerin de
olduğu bazı yazarlara, övüyor gibi görünerek Atatürk’ü yeren kitaplar yazdırıp
algı operasyonu yapıyorlar…


Rıza Nur’a Atatürk’e hakaretler içeren yalanlarla dolu kitabı İngiliz
gizli servisi yazdırmış, yayımlamak için konjonktürü beklemiş ve  zamanı
geldiğinde, ajanları Fesli Soytarı Kadir Mısıroğlu’na vererek yayımlatmışlardır.
Baskı masraflarını Suudiler karşılamıştır.


* * *


Milli Mücadele’nin başlamasının yüzüncü yılı olan 19 Mayıs 2019’da, Atamızın deyimiyle Samsun’dan baktığımızda,
ülkemizin genel durumu iyi
olmamakla birlikte, genel görünüm
şu ki bu kadar karşı propaganda ve çabaya karşın Türk ulusunun Atasına olan
sevgisi ve bağlılığını önlemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.


Tüm ülkede ve yurt dışında, yurttaşlarımız yüzüncü yılı büyük bir coşkuyla kutluyorlar. Klasik
kutlamaların dışına çıkıp, herkesin kendi yaratıcılığını zorlayarak şarkı/ marş
bestelemekten, klip çekimine, animasyonlardan, yarışmalara kadar tüm
marifetlerini sergilediklerini sosyal medyadan izliyoruz.


Samsun Valiliği bir yıl önceden 19 Mayıs 2019 haftasında, kentteki tüm otellerin
rezervasyonunu kapattı. Geçmiş yıllarda kutlamalar engellendiği için, biz önce
bunun, yüzüncü yılın büyük bir katılım ve coşkuyla kutlanmasının engellenmesi
amacıyla yapıldığını düşündük. Fakat daha sonra otellerin, Tayyip Erdoğan’ın
koruma ve mahiyeti için kapatıldığı anlaşıldı.


Bu koşullarda kutlamalara katılmak üzere Samsun’a gelmek isteyip de otel
bulamayan binlerce insan, ilçelerde
konaklama
yı göze alıp gene geldiler. Gelenler arasında Türkiye’nin her yöresinden insanlar
olduğu gibi yurtdışından gelenler
bile var. Bu öyle bir coşku ki kimsenin önünde durması mümkün değil ve
duramadıkları için, geçmişte ulusal bayramların kutlanmasını yasaklayanlar,
kerhen de olsa, kutlamalara katıldılar…


ULUSUMUZA KUTLU OLSUN…