TERÖR

TERÖR DOSYASI : Kırmızı bültenle aranan Dahlan kimdir ???

Kırmızı bültenle aranan Dahlan
kimdir ???

İçişleri Bakanlığınca,
arama ve yakalama kaydı bulunan Muhammed Dahlan’ın terörden arananlar
listesinde kırmızı kategoriye eklendiği açıklanmıştı. Kırmızı bültenle aranan
Dahlan kimdir? Orta Doğu’nun karanlık yüzünü Doç. Dr. İdris Kardaş analiz etti.


Bush’un Ariel Şaron kadar güvendiği,
Gazze’de işkence tezgahları kuran, Mossad-CIA işbirliği hakkında binlerce
yazışması ortaya çıkan, Mısır’dan Katar’a, Suudi’den TR’ye birçok operasyonda
parmağı olan Dahlan’ın portresini, Doç. Dr. İdris Kardaş Star Gazetesi’nde Açık
Görüş’te analiz etti.



İdris Kardaş’ın
değerlendirmesi şu şekilde;




Modern zamanların en
büyük ihanet hikayesi ve Filistin’in kaderi




Filistin meselesinin nasıl bu kadar çözümsüz kalabildiğini, İsrail’in her
seferinde topraklarını nasıl genişletebildiğini, Filistin içinde birliğin neden
sağlanamadığını Dahlan’ın on yıllarca yürüttüğü faaliyetlerine bakarak
anlayabiliyoruz. Yıllar sonra hayatını kaybeden yüz binlerce insan, hapislerde
çürüyen milyonlar, etrafı duvarlarla örülen ve her yeri işgal edilmiş bir ülke,
ablukada nefes bile alamayan şehirlerin kaderinin nasıl örüldüğünü anlatıyor
Dahlan’ın hikayesi bize.


2003 Temmuz ayında ABD Başkanı Bush’un
girişimiyle, Ürdün Akabe’de İsrail-Filistin barış görüşmeleri gerçekleşiyordu.
Filistin’i Başbakan Mahmut Abbas, İsrail’i ise Ariel Şaron temsil ediyordu.


O sıralar Filistin yönetiminin güvenlikten
sorumlu en üst düzey yetkilisi olan Muhammed Dahlan’dan, İsrail’in işgali
altındaki Filistin topraklarındaki yerleşimlerin güvenliği hakkında sunum
yapılması istenmişti. Dahlan, tam sunumuna başlamışken ABD Başkanı Bush
tarafından susturuldu. Katılımcıların şaşkın bakışları arasında Bush’un
ağzından şu sözcükler döküldü. “Burada durabiliriz. Tek istediğim gözlerine bakmaktı,
sana güveniyorum. Tam olarak Bay Sharon’a güvendiğim gibi güveniyorum.”


Kendisi de Han Yunus’ta bir mülteci
kampında dünyaya gelen Dahlan’ı, 1982 yılında Sabra ve Şatilla mülteci
kamplarını basarak, kadın çocuk genç yaşlı demeden silahsız dört binden fazla
insanı katleden Arial Sharon ile aynı derecede güvenilir kılan özelliği neydi?


Muhammed Dahlan, 1961 tarihinde Gazze
Şeridi’nin güneyinde bir şehir olan Han Yunus’ta mülteci kampında fakir bir
ailenin altı çocuğundan en küçüğü olarak doğdu. El-Fetih’in gençlik hareketinin
öncüleri arasında yer aldı. 1980’li yıllarda İsrail tarafından defalarca
tutuklandı. Bu tutuklanmalar sayesinde Filistin siyasetinde ün yaptı. Tutuklu
olduğu dönemde İbranice öğrendi. Daha sonra Gazze İslam Üniversitesi’nde İşletme
okudu. İngiltere’de bulunan Cambridge Üniversitesi’nde İngilizce eğitimi aldı.
1987 yılında 1. Filistin intifadasında önde gelen isimler arasında yer aldı.
Sonra sürgüne gönderildi. Amman, Bağdat, Kahire’ye gitti. Libya ve Tunus’ta bir
süre yaşadı. Bu dönemlerde Batılı istihbarat gruplarıyla yakın çalışma zemini
bulduğu sıkça söylenir. 1994 yılında Filistin’e geri döndü.


Kariyer
basamakları


Dahlan, Filistin’e döndükten sonra kariyer
basamaklarını çok hızlı tırmandı. Filistin özerk yönetimin oluşturulmasından
sonra “Koruyucu Güvenlik Birimi”nin Gazze sorumluluğunu yaptı. Bu dönemde
Dahlan, işkenceleriyle Gazzeliler arasında nam saldı. Binlerce kişilik polisi
ve silahlı adamı ile Gazze artık Dahlanistan olarak anılıyordu. Dahlan’ın
işkenceleri sonu-cu onlarca Filistinli hayatını kaybediyor, çoğu insan sakat
kalıyordu. Filistinlilere yönelik tutuklamaları öyle noktalara gelmişti ki,
adeta İsrail ile yarışıyordu. Şubat 1996’da başlattığı tutuklama furyası, kendi
deyimiyle İsrail’in 1967’de Gazze’yi işgal etmesinden bu yana gerçekleştirilen
en geniş çaplı tutuklama kampanyasına dönüşmüştü.


2004 yılında Arafat’ın itirazlarına rağmen
Mahmud Abbas hükümetinde İçişleri Bakanlığı’ndan sorumlu devlet bakanı oldu.
Arafat ile Abbas arasındaki anlaşmazlık böyle bir bakanlık formülünü
doğurmuştu. Bu arada, Kasım 2004’te Arafat öldü. 2006 yılına geldiğimizde
Filistin genel seçimlerinde Hamas büyük bir zafer elde etti. Yıllarca Hamas ile
en sert şekilde mücadele eden Dahlan ile Hamas yönetimindeki Gazzeliler için
bundan sonra yeni bir dönem başlıyordu. 2007 yılına kadar Hamas ile el-Fetih
arasında anlaşmalar ve çatışmalar hiç durmadı.


Dahlan
Suudi istihbaratına takılıyor


“Tarihin en zorlu sorunlarından birini
çözmek için bir araya gelen heyetler, aralarında anlaşmazlığa düştüklerinde
Kabe’ye bakıyorlar ve tavırlarında yumuşama meydana geliyordu.” Suudi Arabistan
Kralı Abdullah; Şubat 2007’de bir perşembe akşamı imzalanan anlaşma törenindeki
konuşmasında, kendi sarayı El Safa’da bir araya getirdiği Hamas ve el-Fetih
liderlerinin nasıl anlaştıklarını bu cümlelerle aktarıyordu.


Anlaşmanın imzalandığı akşam büyük
salonda, heyetlere dahil olmasına rağmen bir kişinin eksikliği dikkat
çekiyordu. O kişi Filistin Güvenlik Ba-kanı Muhammed Dahlan’dan başkası
değildi. Dahlan görüşmeler devam ederken İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan bir
isimle telefon görüşmeleri yapmış ve anlaşmanın içeriğini sürekli olarak
İsrail’e sızdırmıştı. Dahlan’ı İsrail’den arayan isim ise el-Fetih Milletvekili
ve eski Bakan Kaddura Faris’ti. Faris’in, anlaşmanın bu halini İsrail’in kabul
etmeyeceğini, Dahlan’ın da buna cevaben, anlaşmanın daha sonra bozulabileceğini
söylediği konuşmaları Suudi istihba-ratına takılmıştı. Ancak bu anlaşma
Dahlan’ın eski Bakan’a söylediği gibi uzun sürmedi. Mart’ta kurulan hükümet, Haziran’da
Mahmud Abbas’ın Batı Şeria ve Gazze’de olağanüstü hal ilan etmesiyle son buldu.
Geçici hükümet atandı ve Gaz-ze artık tamamen Hamas’ın kontrolüne girdi.


En
büyük istihbarat krizi


Hükümet yıkıldıktan sonra Hamas üyeleri,
Gazze’de el-Fetih’in denetimindeki İstihbarat Karargâhını el geçirdi. İsrail
istihbarat kaynakları, Mısır istihbarat birimlerine hemen bilgi verdi ve
Hamas’ın bunu yayması durumunda yüzyılın büyük felaketi olacağı dile getirildi.
Mısır’a iletilen şu ifadeler belgelerin önemini ortaya koyuyordu. “Bu olayın
dünya istihbarat birimleri tarihinde bir benzeri yoktur. Hatta Nazilerin İkinci
Dünya Harbi sonrası çöküşünde ve 90 yıllarda Doğu Almanya’da Komünist rejimin
bitişinde dahi benzeri yaşanmadı”.


El Cezire bu belgeleri kamuoyuna duyurmaya
karar verdi. 1,600’den fazla belge Filistin’in ihanetlerle, işkencelerle,
kumpaslarla dolu gizli siyasi ha-yatını ortaya seriyordu. Ses kayıtları,
e-mailler, haritalar, gizli toplantılardan notlar, yüksek meblağlı para
transferlerinin belgeleri, strateji belgeleri ve sunumlardan oluşan bu belgeler
1999 yılından başlayan süreci kapsıyordu.


Ele geçirilen belgeler, Muhammed Dahlan’ın
İsrail’in yabancı istihbaratlar ile ortak operasyonlarını, İsrail’le ortak
çalışan Filistinli yetkililerin adları-nı, silah ve kara para transferini
içeriyordu. Ancak daha çarpıcı olanları da vardı. Yaser Arafat’ın Dahlan
tarafından zehirlenme olayı bunlardan belki de en önemlisiydi. Mahmud Abbas
2014 yılında Arafat’ın, Dahlan tarafından zehirlendiğini kamuoyuna açıkladı.


İçişleri Bakanı Dahlan ile ilgili belgeler
bununla da sınırlı değildi. Hamas’lılara yönelik olarak Dahlan’ın bizzat
yönettiği işkence kayıtları bulundu. El-Fetih liderleri, komutanları ile Mossad
ve CIA arasındaki ilişkileri ortaya koyan sayısız evrak bulundu. Dahası, birçok
Hamas siyasetçisine yönelik suikastlarla ilgili bilgiler elde edildi. İsrail
istihbaratçılarının dediği gibi bugüne kadar ele geçirilen en büyük istihbarat
kaynağı deşifre olmuştu.


Belgeler arasında Dahlan’ın İsrail
Dışişleri Bakanı Mofaz’a gönderdiği bir mektup, kamuoyunda hayli ilgi çekti.
Mektupta, İsrail’le birlikte yaşama düşüncesini kabul etmeyenlerin kökünün
kazınacağını, Filistin Parlamentosu’ndaki bir çok bakanı teşvik veya şantajla
kendisine çekmeyi başardığını yazan Dahlan “Başkan Bush’un önünde verdiğim
sözleri yerine getirmek için hayatımı vermeye hazırım” demişti. Dahlan, Bush’a
bu sözü muhtemelen yazının başında aktardığım Ürdün toplantısında vermişti. Bu
belgeler Filistin-İsrail görüşmelerinin nasıl sabote edildiğinin ve neredeyse
tamamının neden İsrail lehine sonuçlandığının da çok açık ispatıydı.


Dahlan ve adamlarnın İsrail Sahil Güvenlik
Güçleri ile deniz yoluyla Gazze’den Mısır’ın El-Ariş bölgesine kaçtığı iddia
edildi. Bu grubun içerisin-de Dahlan’ın olduğu İsrail tarafından inkar edildi.
Ancak gerçek olan bir şey vardı ki, o da aralarında “Ölüm Mangası” olarak
bilinen ve Hamas üyeleri-nin tasfiyesi görevini yürüten grubun elebaşı Atıf
Bekir’in de yer aldığı Dahlan’ın en önemli 97 adamı bu şekilde Gazze’den
kaçırılmıştı.


Küresel
operasyonlar dönemi


Muhammed Dahlan o günden sonra farklı
ülkelerde yaşamaya başladı. Son olarak, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht
Prensi Muhammed bin Zayed’in danışmanı oldu. İşte bu süreçten sonra Dahlan’ın
siyasi operasyon alanı da genişledi. Artık sadece Filistin değil, bununla
birlikte aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Mısır, Katar, Libya gibi birçok
ülkede siyasi operasyonlar gerçekleştirmeye başladı. BAE’nin bölge-deki tüm
operasyonlarını yürüten kişi olarak son zamanların en etkili isimlerinden biri
oldu. Dahlan, son birkaç yıldır BAE’nin finanse ettiği birçok medya kuruluşu
aracılığıyla aralarında Türkiye ve Katar’ın da olduğu birçok ülke aleyhine
müthiş algı operasyonlarını yönetiyor. Sadece medya değil, sosyal kuruluşlar,
sivil toplum ve siyasi hareketleri finanse ederek devletlere operasyon yapıyor.


Mısır darbesinde BAE’nin Sisi’ye olan
desteğinin arkasında olan Dahlan, Mursi iktidarı boyunca medya ve finans gücünü
kullanarak Müslüman Kardeşler’i itibarsızlaştırma ve Mursi’yi devirme
planlarını hayata geçirdi. Böylece Filistin mesele-sinde Mısır’ı da yanına
almanın hesaplarını yapıyordu. Hem Gazze’yi boğmayı hem de Hamas’ın sonunu
getirmeyi planlıyordu.


Katar’a yönelik olan ablukanın
mimarlarından birinin, BAE veliaht prensi ilişkisi dolayısıyla yine Dahlan
olduğu biliniyor. Katar’ın özellikle Hamas liderlerine ev sahipliği yapması,
Müslüman Kardeşler’i destekleyen politikalar izlemesi, El Cezire televizyonunun
birçok alanda BAE-İsrail ile ters düşmesi ve 2007’deki açığa çıkan istihbarat
belgelerini yayınlayarak hem Dahlan’ı hem İsrail’i zor duruma sokması bu
operasyonun birkaç ayağından biri. Dahlan’ın Katar’ı sıkıştırma strateji-lerini
ABD’li düşünce kuruluşlarıyla birlikte geliştirdikleri, BAE’nin ABD Büyükelçisi
Uteybe’nin sızan e-maillerinden anlaşılıyor. Bu yazışmalarda konuşulan
maddelerin tümü daha sonra Katar ablukası sonrasında Suudi yetkililerin
ağzından ablukanın kalkmasına yönelik şartlar olarak okundu.


15
Temmuz’daki rolü


Bununla birlikte ülkemizde gerçekleşen 15
Temmuz darbe girişiminde de Dahlan’ın, FETÖ’yü yönlendiren, yöneten,
destekleyen küresel ekibin içerisinde olduğu birçok otorite tarafından
dillendiriliyor.


Aralık 2015’te yani 15 Temmuz’dan önce
Dahlan’ın Abu Dabi’deki ofisinde, medya dünyası ve siyasetçilerden oluşan
kişilerle gizli toplantılar yaptığı sıkça iddia ediliyor. Bu toplantılarda
Dahlan ve ekibinin tıpkı Mursi’nin indirilmesi sürecinde yaşananların bir
benzerini Erdoğan için hayata geçirmeyi planladıklarını yine BAE Washington
Büyükelçisi Uteybe’nin sızan e-maillerinden okuyoruz.


30 Temmuz 2016’da, yani darbeden hemen
sonra Türkiye’yi çok iyi tanıyan, İngiliz The Guardian gazetesinin eski editörü
David Hearst, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Middle East Eye’da bir makale
yayınladı. 15 Temmuz darbe girişiminden haftalar önce BAE hükümetinin FETÖ’ya
para aktardığını, para transferi için bir aracı belirlediğini ve bu aracının da
Muhammed Dahlan olduğunu yazdı. Hearst’e göre, Dahlan’ın Fetullah Gülen ile
iletişim kurmasına, ABD’de yaşayan Filistinli bir iş adamının yardımcı olmuştu.
Gerçekten de 15 Temmuz’un hemen sonrası darbeci Fethullah Gülen, Dahlan’ın
sahibi olduğu ve BAE tarafından finanse edilen ve El Gad kanalında demeç verdi.
Gülen-Dahlan ilişkisini de ispatlayan bu yayında Gülen, Batı’nın Türkiye’ye müdahale
edilmesi gerektiğini açıkça söylemişti.


Washington DC’deki en etkili büyükelçi
olarak bilinen BAE büyükelçisi Uteybe ile Dahlan’ın birçok siyasi operasyonu
birlikte planladıkları biliniyor. Uteybe’nin 2017 ortalarında sızan
e-maillerinin birçoğunda Dahlan ile ABD’deki düşünce kuruluşlarının Abu
Dabi’deki buluşmaları ve geliştirdikleri stratejiler yer alıyor. Türkiye ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimden indirilmesine, Suudi Arabistan’da Muhammed
bin Selman’ın tahta geçmesine, Müslüman Kardeşler’in bölgedeki tüm etkisinin
kırılmasına, özellikle Hamas’ın yok edilmesine yönelik çalışmalar Uteybe-Dahlan
ve FDD adlı düşünce kuruluşunun yetkilileri Dubowitz-Schanzer-Hannah (ABD’de
görülen ve Türkiye aleyhine bir kumpas davası olan Sarraf davasına bilirkişi olarak
atandı bu kişiler) ve uluslararası medyanın önemli isimleri arasında
konuşuluyor. Türkiye aleyhine yazılan birçok yazıda bu ekibin etkisi görülüyor.
Özellikle Türkiye ile DEAŞ’ı işbirliği içerisinde gösterme stratejisinin fikir
babalarından biri olan Dahlan’ın, Kasım 2015’te NATO’nun bir toplantısında
kıdemli diplomatlara, Türkiye’nin DEAŞ ile işbirliği yaptığı konusunda uzun bir
konuşma yaptığı basına sızmıştı.


Geleceği
belirsiz Filistin


Geçtiğimiz Ekim ayında Dahlan’ın hayli
etkili olduğu Mısır’ın arabuluculuğuyla Hamas ile el-Fetih, 10 yıl sonra
Gazze’nin Filistin Yönetimine devredilmesi konusunda anlaştı. Gazze’nin nefes
alabilmek için tek şansı buydu. Dahlan Gazze’nin durumunu çok iyi biliyor ve bu
çaresizliği kendi siyasi geleceği için kullanmaktan çekinmiyordu. ABD’nin
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesinin ardından Filistin’in durumunun
ne olacağı belirsiz. Ancak bugüne kadarki süreçte Filistin meselesinin nasıl bu
kadar çözümsüz kalabildiğini, İsrail’in her seferinde topraklarını nasıl
genişletebildiğini, Filistin içinde birliğin neden sağlanamadığını Dahlan’ın on
yıllarca yürüttüğü faaliyetlerine bakarak anlayabiliyoruz. Yıllar sonra
hayatını kaybeden yüz binlerce insan, hapislerde çürüyen milyonlar, etrafı
duvarlarla örülen ve her yeri işgal edilmiş bir ülke, ablukada nefes bile
alamayan şehirlerin kaderinin nasıl örüldüğünü anlatıyor Dahlan’ın hikayesi
bize.