SİYASET BİLİMİ & DIŞ POLİTİKA & SİYASİ PARTİLER & ULUSLARARASI İLİŞKİLER

DIŞ POLİTİKA DOSYASI /// E. TUĞG. ARMAĞAN KULOĞLU : İRAN - SURİYE - LİBYA HATTINDAKİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE’YE ETKİSİ


E.
TUĞG. ARMAĞAN KULOĞLU : İRAN – SURİYE – LİBYA HATTINDAKİ GELİŞMELER VE
TÜRKİYE’YE ETKİSİ
 

Dış
politikadaki gelişmeler, güvenlik boyutunu da içine alarak çok hızlı bir seyir
izliyor. Diplomasi baş döndürecek düzeyde. Bu hızlı süreç içinde hata yapmadan
hareket etmek, bölge açısından önemli olmasının yanında Türkiye için çok daha
fazla bir önem arz ediyor.




ABD-İran gerginliği şimdilik endişe verici değil 

Süleymani’nin
ABD’nin düzenlediği saldırıyla öldürülmesinden sonra, ABD-İran ilişkileri daha
da gerginleşmiştir. Her an için beklenen karşı saldırı, ABD’nin Irak’taki iki
üssüne yapılmıştır. İran’a göre çok etkili, ABD’ye göre fazla etkili olmadığı
söylenen bu saldırılardan sonra ABD’nin yaptığı açıklamalarla tansiyon
düşmüştür.




Ancak İran’ın, füze saldırılarıyla intikamını
tam olarak alamadığı ve ABD’nin Irak’ı terk etmesi için yeterli olmayacağı
düşüncesiyle yeni saldırılarda bulunabileceğine ilişkin açıklamaları
oluşmuştur. Fakat İran’ın Füze saldırılarından bir müddet sonra Ukrayna hava
yollarına ait yolcu uçağının düşmesindeki rolü ortaya çıktığında bu durumun
yakın vadede gerçekleşemeyeceği kanaatine varılmıştır.


İran’ın
176 masum kişinin ölümüne sebep olan hatasının yankıları devam etmektedir.
Bölgedeki gerginliğin taraflarından birisi olması ve bu gerginliğin yarattığı
bir hata sonucunda suçlu duruma düşmesi, kendisine prestij kaybettirmiş,
uluslararası kamuoyu nezdinde sıkıntıya sokmuştur. Bu konu, İran içinde de
protestolara neden olmuştur. Dini lidere olan protestolar artmakta, ülke
geneline yayılma temayülü göstermektedir.




Diğer
taraftan ABD’nin de, krizi fırsata
çevirmeye çalıştığı gözlemlenmiş, İran’da yaptığı kargaşa yaratıcı
açıklamalarla bu protestoları istismar etmesi dikkat çekmiştir.
Ancak İran yine de, prestijini kaybetmemek ve iç
kamuoyunda rejim aleyhine gelişmekte olan oluşumu engellemek için ABD üslerine
etkisiz saldırılar yapmaya devam etmektedir.




ABD’nin NATO çağrısı sıkıntı verebilir


Trump,
bu gelişmelerden sonra “NATO’nun bundan
sonraki süreçte Ortadoğu’ya daha fazla müdahil olmasını isteyeceğim”
açıklamasında
bulunmuştur. Müteakiben NATO Genel Sekreteri’yle yaptığı görüşme sonucunda
ikilinin, NATO’nun
bölgesel istikrar ve uluslararası terörle mücadeleye daha fazla katkı
sağlayabileceği konusunda anlaştığı
bildirilmiştir.


NATO’nun
bölgeye gelmesi ABD etkisini arttıracak, istikrar operasyonları adı altındaki
faaliyetler mevcut fiili durumun kalıcı olmasına sebep olacak, bunun sonucunda
Irak ve Suriye’nin bölünmesi sıkıntısı güçlenecektir. Ayrıca bu durum, ABD-İran
gerginliğinin NATO-İran gerginliğine dönüşmesi tehlikesini de beraberinde
getirebilecektir. Bu muhtemel gelişmelerin, hem bölgesel olarak, hem de NATO
üyesi olmamızdan dolayı Türkiye’yi olumsuz yönde etkilememesi mümkün değildir.


İdlip’te ateş kes
sağlandı


Türk Akımı
projesi töreni maksadıyla Türkiye’yi ziyaret eden Putin’le hem bölgesel, hem de
Libya konusunda bir seri görüşmeler yapılmış, kararlar alınmış ve bunu takiben
karşılıklı temaslarla bir seri girişimlerde bulunulmuştur.


Mutabık kalınan hususlardan biri de İdlip’te ateş
kesin sağlanması, aksayan çalışmaların devam ettirilmesi olmuştur.
Bu kapsamda
tarafların bugüne kadar yerine getiremedikleri yükümlülükleri için çaba
göstermesi kararlaştırılmıştır. Buna göre Türkiye, taraflardan biri olan
Radikal İslami Grupları ikna ederek bölgeden uzaklaştıracak, Rusya da destek
verdiği, hatta birlikte fiilen çatışmaya girdiği Suriye ordusunun saldırılarını
durduracaktır. Gözlem noktaları da asli görevlerini yapacaktır.


Ateş kesin 12
Ocak 2020 saat 00.01 itibariyle, bazı küçük ihlaller dışında, gerçekleştiği
Türkiye tarafından açıklanmıştır. Ancak kararlaştırılan bu tarihten hemen önce,
Suriye ordusunun, son fırsattır düşüncesiyle, sivillerin de ölümüne neden olan
saldırıda bulunması, ne etik ne de insancıldır.


İdlip’te
yeniden başa dönülmüştür. Bu vesileyle Türkiye sınırına göçün azalması
beklenmektedir. Şimdi önemli olan bu durumun devam ettirilerek istikrarın
sağlanmasıdır.


Libya’da ateş kes
çağrısı


Putin’n
Türkiye ziyaretinde yapılan görüşmelerde mutabık kalınan hususlardan biri de
Libya’da ateş kes çağrısıdır. Bu kararın alınması olumlu bir gelişmedir.
İdlip’te olduğu gibi Libya’da da Sarraj ve Hafter güçleri arasında 12 Ocak
00.01 itibariyle ateş kes yapılması öngörülmüştür.


Başlangıçta bu
çağrıya Sarraj yönetimi olumlu cevap vermiş, ancak Hafter buna uymayacağını
beyan etmiştir. Hafterin bu davranışının, Libya’da halen elinde bulundurduğu
durum üstünlüğünden istifade ile bazı avantajlar elde ederek daha fazla
etkinliğe sahip olma düşüncesinden kaynaklandığı değerlendirilmiştir.


Hafter
ateşkesi başlangıçta ihlal etmiş, ancak daha sonra, özellikle Rusya’nın Wagner
paralı askerlerini geri çekmesi ve baskısıyla ateşkese şimdilik uyduğu
görülmüştür. Bu gelişmelerde Türkiye’nin Libya’yla yaptığı güvenlik ve askeri
işbirliği anlaşmalarının, asker gönderme kararı ve bunu derhal kısmen
uygulamasının etkisi büyüktür.


Libya’da
tarafları bir araya getirerek bir anlaşma sağlanması için diplomatik temaslar
hızlı gelişmiştir. Bu temasların sağlanmasında Türkiye’nin girişimleri etkili
olmaktadır. Sarraj Türkiye’ye gelmiş görüşmelerde bulunmuştur. İtalya Başbakanı
Libya’daki her iki tarafla temas halindedir. Türkiye’ye gelmiş ve Libya
konusunda fikir birliği içinde olunduğu, Berlin Sürecinde de işbirliği
yapılacağı açıklanmıştır. Mısır dahi ateşkese destek vermiştir.


Ateş kes anlaşması zora
giriyor


Yoğun
temaslara devam edilmektedir. Ateşkesin bir anlaşmayla sonuçlanmasına Rusya
öncülük etmektedir. Türki heyeti Moskova’ya gitmiş ve Rus heyetiyle masada bir
araya gelmiştir. Sarraj ve Hafter de ekibiyle Moskova’ya gelmiştir. Türkiye ve
Rusya heyetleri taslak bir ateş kes anlaşma metni hazırlamış, bu taslak Sarraj
tarafından imzalanmıştır. Ancak Hafter sabaha kadar müddet istemiş, sonrasında
imzalamadan Libya’ya dönmüştür. Rusya tarafından yapılan açıklamada Hafter’in
ülkedeki gruplarla istişarede bulunmak üzere iki günlük mühlet istediği ifade
edilmiştir.


Hafter,
bulunduğu tarafın homojen bir yapıda olmamasından dolayı böyle bir ihtiyaç
duymuş olabilir. Ancak ateş kes anlaşmasının imzalanmasını geciktirip taviz
kopararak daha sonra yapılması muhtemel Berlin toplantısı ve sürecine daha
etkin girmeyi ve Libya’da daha fazla söz sahibi olmayı planladığı da
söylenebilir.


Bu durum,  Libya
konusunda etkin olan Rusya için bir prestij kaybı olarak nitelendirilmiştir. Bu
nedenle Rusya’nın durumu düzeltmek için daha fazla çaba göstermesi
beklenmektedir. Zaten illegal olarak nitelendirilen, ancak bir gerçek olan
Hafter’in, Türkiye’nin askeri alandaki girişimlerini de dikkate alarak daha
fazla direnmesinin söz konusu olamayacağı değerlendirilmektedir.


Bundan sonraki aşamada, Hafter’in de bir şekilde
anlaşmayı imzalayacağı, müzakere sürecinin başlayacağı, ancak zaman zaman
Hafter’in ateşkesi ihlal edilerek durum üstünlüğü sağlamaya çalışabileceği,
Libya’da İdlip modeline benzer bir sistemin uygulanabileceği düşünülmektedir.


14 Ocak 2020