TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ & MİLLİ GÜVENLİK & MİLLİ SAVUNMA

TSK DOSYASI /// YILMAZ ÖZDİL : BARİYER Mİ, KARİYER Mİ ???


YILMAZ ÖZDİL : BARİYER Mİ, KARİYER Mİ ???


Mayıs 1993… Pkk azmıştı. Hergün pusu, hergün karakol
baskını, kan gövdeyi götürüyordu. 150 kişilik ağır silahlı terörist grup,
Elazığ-Bingöl karayolunda şehirlerarası otobüsü durdurdu, kimlik kontrolü
yaptı. Malatya’dan usta birliklerine giden sivil kıyafetli, silahsız 36 er
indirildi. Geceyarısı saat 03’tü. Aslanlarımızı yol kenarında yan yana
dizdiler, kolkola girin diye bağırdılar, Kalaşnikoflarla, Bixi tabir edilen
ağır makineli tüfeklerle taradılar. Dakikalarca, şarjörleri değiştirip
değiştirip boşalttılar. Delik deşik cansız bedenlerin yanına gelip, suratlarına
sıkmaya devam ettiler. 33 askerimiz orada şehit oldu. 3’ü öldü sanılarak
bırakıldı.

*

Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu.

*

Her evladımıza 44’er mermi sıkmışlardı.

*

Memleket ayağa kalktı. Birilerinin bir şey yapması gerekiyordu artık.

*

Bir şey yapılmalıydı ama, bir şey yapması gereken generallerin çoğu çeşitli
bahaneler ileri sürerek, bölgeye tayinini engelliyordu. Neredeyse Hakkari Dağ
Komando Tugayı’na gönderecek komutan bulunamıyordu. Terfi bekleyen 80
tuğgeneral vardı, isim isim vermek istemem ama, mazeretin bini bir paraydı,
istifa ederim diyen bile vardı.

*

Haziran 1993…Genelkurmay başkanının kapısından içeri bir tuğgeneral değil, bir
kurmay albay girdi. Üstün sicilliydi. Kara kuvvetleri komutanı da odadaydı.

*

Genelkurmay başkanı 45 dakika alakasız konulardan bahsetti, muhtemelen gene
bahaneler duyacağı endişesiyle mevzuya bir türlü giremiyordu, sonra lafı evirdi
çevirdi, “seni Hakkari’ye gönderelim mi?” diye sordu. Hiç tereddütsüz “emredersiniz”
cevabını aldı. Mazeret duymayınca rahatlayan genelkurmay başkanı bu defa “ne
zaman katılırsın?” diye sordu. “Hemen” cevabı geldi.Kuvvet komutanı o güne
kadar aldığı mazeret cevaplarından olsa gerek, albaya açık kapı bıraktı, “önce
ailenle konuş istersen” dedi. Albay kararlıydı, “hemen gideyim” cevabını verdi.

*

Hemen gitti.

*

Terörle mücadele tarihinde görülmemiş başarı sağladı. Bin ila 5 bin askerin
katılımıyla, 857 defa vurucu operasyon yönetti. 21 defa sınırötesi harekat
yönetti. Pkk’yı bekleyen değil, Pkk’yı kovalayan konuma geçti, örgütün dağ
kadrosunu yarı yarıya imha etti. Askerleriyle birlikte omuz omuza vuruştuğu
için, çatışmalara bizzat katıldığı için, emrindeki askerler tarafından “efsane
komutan” adı verildi. Buzul Dağı’nda mesela, beklemedikleri anda baskın
yapabilmek için 3500 askeriyle birlikte eksi 40 derecede buzda yattı, tipiye
yakalandılar, çanak benzeri bir arazide beş gün mahsur kaldılar, üçüncü gün
erzakları bitti, donuyorlardı, “çantalarınızı, hatta tüfeklerin dipçiklerini
bile yakın” emri verdi, neticede ummadıkları anda mağaralarda saklanan yüzlerce
teröristi basmayı başardılar. Birinci Dereceden Altın Üstün Cesaret ve Feragat
Madalyası aldı, ayrıca iki defa Üstün Cesaret ve Feragat Nişanı aldı. Beş defa
Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı aldı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde beş defa
Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı’na sahip tek kişi oldu. Tümgeneral’ken önü
kesildi, emekli edildi.

*

Osman Pamukoğlu.

*

Önceki gün…Değerli eşi hanımefendi, kendisi gibi bazı komutan eşi
arkadaşlarıyla birlikte Ankara’da bir askeri sosyal tesiste buluşacaklardı.
Osman Pamukoğlu “yolumun üstünde, ben götüreyim” dedi, aracıyla askeri sosyal
tesisin nizamiyesine geldiler, eşinin girişi için kendi kimlik kartını çıkardı,
bariyerde görevli astsubaya uzattı. Osman Pamukoğlu girmeyecekti, sadece eşine
kolaylık olsun diye aracından inmiş ve kendi kimlik kartını uzatmıştı. Bariyer
açılacak, hanımefendi geçecek, Osman Pamukoğlu aracına binerek, randevusuna
gidecekti. Ama bir tuhaflık vardı…Kapıda görevli astsubaylar kartı makineye
sokuyor, kendi aralarında mırıl mırıl konuşuyor, bariyer açılmıyordu. Pamukoğlu
“hayrola oğlum?” diye sordu. Astsubayların utançtan yüzü kızarmıştı, komutanın
gözüne bakamıyor, cevap veremiyorlardı. “Hayrola?” diye bastırınca, esas duruşta
yere bakarak, utana sıkıla cevap vermek zorunda kaldılar.

*

“Bu kartın sahibi askeri sosyal tesislere giremez” ibaresi çıkıyordu!

*

Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en gurur duyulan generallerinden, vatanını
seven herkes tarafından efsane olarak anılan komutan Osman Pamukoğlu’nun askeri
sosyal tesislere girmesi yasaklanmıştı!

*

Hulusi efendi tarafından yönetilen genelkurmay, aklınca, Osman Pamukoğlu’nu
cezalandırmıştı. Osman Pamukoğlu’nu kendileri gibi zannettikleri için “askeri
sosyal tesislere sokmayalım, aklı başına gelsin” diye düşünmüşlerdi.

*

Gülümsedi Osman Pamukoğlu. Her zamanki gibi gülümsedi. Gitti.

*

Şimdi sıkı durun…

*

Osman Pamukoğlu 14 sene önce emekli oldu.14 senedir bir defa bile, tekrar
yazıyorum, bir defa bile, herhangi bir askeri sosyal tesise adım atmadı.

*

Askeri sosyal tesislere girişi yasaklanan, güya cezalandırılan Osman Pamukoğlu,
zaten, 14 senedir bir defa olsun herhangi bir askeri sosyal tesise gitmedi, bir
saniye bile oturmadı, bir çay bile içmedi.

*

Şimdi daha sıkı durun…

*

Osman Pamukoğlu henüz 11 yaşındayken askeri okula yazıldı, teğmenliğinden
itibaren 35 sene subay üniforması taşıdı. Bu 35 sene boyunca, bir defa bile,
tekrar yazıyorum, bir defa bile herhangi bir askeri sosyal tesise, askeri tatil
kampına filan, adım atmadı.

*

Hulusi efendi emir versin, açıp kayıtları incelesinler…

*

35 sene muvazzaf subaylık. 14 sene emeklilik. Osman Pamukoğlu ömrü boyunca, bir
defa olsun herhangi bir askeri sosyal tesise gitmedi, herhangi bir askeri tatil
kampına adım atmadı, bir saniye bile girmedi, bir kahve bile içmedi.

*

Böyle bir prensibi var çünkü.

*

Askerliğin askerlik tarafıyla ilgileniyor. Sosyal tesis tarafı, ömrü boyunca
umurunda bile olmadı.

*

Tekrar yazıyorum. 35 sene muvazzaf subaylık.14 sene emeklilik. Bir defa olsun
gitmedi kardeşim.

*

Ve, bu onurlu prensipten haberi bile olmayan zavallı tipler…Sosyal tesisleri
yasaklayarak Osman Pamukoğlu’nu cezalandırdığını zannediyorlar!

*

Suriye sınırını, Irak sınırını, Ege’deki adalarımızı koruyacaklarına…Osman
Pamukoğlu girmesin diye sosyal tesis sınırını koruyorlar!

*

(Kitap fuarlarından bizzat şahidim. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Bursa,
Kayseri, en uzun kuyruklardan biri daima Osman Pamukoğlu’nun imza standında
olur, özellikle gençler komutandan imzalı kitap alabilmek için saatlerce kuyruk
bekler, konferanslarında iğne atsan yere düşmez, hınca hınç kalabalık olur. Ve
bizzat şahidim… Osman Pamukoğlu kitap fuarları için gittiği bu şehirlerde asla
ve asla orduevinde kalmaz, parasıyla otelde kalır.)

*

Hulusi efendi…Efsane öyle kolay olmuyor. Böyle oluyor.

*

Bariyerle olmuyor.

Kariyerle oluyor.


Yılmaz ÖZDİL