MİLLİ SORUNLAR DOSYASI (Ege Adaları, Boğazlar, Kıbrıs, Darbeler, Doğu Türkistan, PONTUS – RUM Faaliyetleri)

DOĞU TÜRKİSTAN SORUNU DOSYASI /// ELNUR PAŞA : Altay Kartalı

ELNUR PAŞA : Altay Kartalı


29
Nisan 2020


Kendini büyük sayan, yüzölçümüne ve nüfusa
bakıldığında dünyanın yarısını neredeyse kapsayan, ekonomide, teknolojide,
dünya pazarında diğer ülkelere meydan okuyan Çin, neden Doğu Türkistan
halkından korkmaktadır diye merak ettiniz mi hiç? İşkence ve zulüm vererek
tarih sahnesinden silemediği, baskı yaparak asimile edemediği bu toplumun
ruhundaki sırlar onları ayakta tutandır. Evet, Doğu Türkistan’da direnen,
zulüme boğun eğmeyen bir ruhtur. Her şeyleri işgal edilse de o ruh zapt
edilemedi. Bu ruhun adı Osman Batur’dur.


Elleri ve ayakları zincirle bağlanarak
halka gözdağı vermek için Urumçi’de sokak sokak dolaştırıldığında, kurşuna
dizildiği anda da korku nedir bilmedi. Korkusuzluğunu ve inanmışlığını Doğu
Türkistan’a miras bıraktı. Bir ses yükseldi ve son cümlesi oldu. ‘’Ben
ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek…’’


Aslında Doğu Türkistan Türklerinin bugüne
kadar yaşamışlığının özetini verdi. Osman İslamoğlu olarak dünyaya geldi,
mücadele ve kahramanlığından dolayı halkı ona ‘cesur, kahraman’ anlamına gelen
Batur ismini verdi. Kahramanlığı destanlara ve rivayetlere çevrildi. Hatta bir
rivayete göre kementle uçak düşürmüştür.


Zulüm olan yerde başkaldırı vardır.
Tarihin hiçbir sayfasında zalimliğini bırakmayan Çin, her fırsatta kendine has
yöntemlerle bunu Uygurlar üzerinde denemiştir ve denemeye de devam etmektedir.
1940 yılında Türkistan’da yapılan soykırım, kültürel baskı, camilerin
yıkılması, halka işkence verilmesi ve onun aydınlarının hapse atılması ve
katletmesi aslında bugünün dünyasında da tanıdık manzaradır. Asla zihniyet
değişmedi, ne yapsalar da asla Türkistan ruhu da ölmedi.


Çinli kaymakamın çizmeleriyle camiye
girmesi üzerine, Türkistan halkı kaymakamı ve beraberindeki askerleri öldürdü.
Bunu bahane eden Kızıl Çin şiddeti arttırdı. Artık bütün Türkistan’da camiler
basılıyor, Kur’an-ı Kerim yakılıyor, karşı çıkan Doğu Türkistanlılar ise
zindana atılıyordu. Türklerin elindeki silahları toplamaya karar verdiler, ev
ev elde olan silahları toplamaya başladılar. Fakat, Osman Batur silahını teslim
etmek istemedi. Bugün silahımızı alanlar, yarın canımızı alırlar diyerek tek
başına dağa çıktı. Bu, zalime karşı bir başkaldırı olmuştur. Bu başkaldırıda
ise yalnız kalmadı, dostları ve bu yola inanlar da Osman Batur’u yalnız
bırakmadılar. Sadece Çinlilerle savaşmadılar, Ruslara karşı da mücadele veren
Osman Batur, Türkistan topraklarını işgalcilerden temizleme ülküsünü amaç
edindi, hedefine ulaşmış sayılırdı. Şöyle ki, Doğu Türkistan’da birkaç şehir
dışında kontrol bizimkilerin eline geçmişti. Artık Osman Batur bir savaşçı
değil, aynı zamanda Bulgun’da törenle ilan edilen Altay Kazaklarının Hanı idi.


Üst üste yenilgi yaşayan Çinliler büyük
bir ordu oluşturarak Osman Batur üzerine saldırılara başladılar. Defalarca
baskınlara uğrayan Batur’un güçleri eskisi gibi değildi. 1951 yılının şubat
ayında yeni bir baskına uğradılar, büyük bir kısmı baskından kurtulsa da, Osman
Batur’un kızı Azpay ve beraberindekilerle komünistler tarafından esir alındı.
Osman Batur, onları kurtarmak için 200 kişilik düşman birliğine tek başına
hücuma geçti. Bir çok düşmanı öldürse de, cephanesi bittiği sırada
sıkıştırılarak yakalandı. 29 Nisan 1951 tarihinde, önce kulakları, sonra kolları
kesilerek kurşuna dizildi.


Erkek kardeşi Delihan İslamoğlu bir savaş
sırasında esir alınarak kurşuna dizildi. Osman Batur’un aile fertleri tek tek
esir alındı, 18 yaşındakı kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baybolla,
annelerinin gözleri önünde doğrandı. 11 yaşındaki oğlu ve 9 yaşındaki kızı 20
metre derinliğinde kuyuya atıldı. Evlatlarına yapılan zulme dayanamayan Mamey
Hatun olay yerinin yakınlarında nehre kendini atarak vefat etti.


Bu anlatılan, bir ailenin hayatı gibi
algılanmasın. Tarihte de, şimdi de bu Doğu Türkistan hayatıdır. Çin ne kadar
güçlü olsa da, Osman Batur kazanacak.


Yeni Osman Baturlara selam olsun!


Elnur
Paşa