Pandemi
Sonrası Dünya Nasıl Şekillenebilir ???
17 Temmuz 2020
Pandemi sonrası oluşacak yeni yapı, mevcut küresel düzende bir
değişime bu yüzden de devletler arasında çıkar çatışmalarının tavan
yapabileceği bir potansiyele de ev sahipliği yapacaktır.
COVID-19 salgınına karşı uluslararası sistem tarafından koordine
edilememiş tepki, küresel tedarik zincirinin kırılganlığını ortaya çıkarırken,
ulus-devlet bilincinin ve milli üretimin önemini gözler önüne sermiştir. Salgın
nedeniyle ülkelerde oluşan ekonomik resesyon ve bu bağlamda hükümetlerin
izlediği otoriterleşme eğilimleri de daha belirgin hale gelmiştir. Dahası mevcut
uluslararası sistemin en önemli aktörü hatta oluşturucusu ABD’nin mevcut
Başkanı Donald Trump’ın “önce Amerika” politikalarından ve yakın zamanda
söylediği ‘’Dünyanın polisi biz değiliz’’1 sözünden de anlaşılacağı
üzere ABD içe dönük bir politika izlemek istemektedir. Amerikan seçmenleri
Trump ile devam etmeye karar verirse, postpandemi sürecinde oluşacak yeni
düzende Birleşik Devletler’in daha pasif bir rol alacağı düşünülebilir. Makale
pandemi öncesinde ve sürecinde tek kutuplu düzeni ve postpandemi döneminde
dünyanın nasıl şekil alabileceğini değerlendirecektir.
Aslında Trump, mevcut uluslararası sistemdeki Amerikan rolünden
şikayetçi olduğunu salgın öncesi yaptığı mitinglerde dile getirmişti. Hatta
sadece kendi rollerini değil, müttefiklerinin NATO’daki rollerini ve AB’nin
güvenliğinden neden NATO’nun sorumlu olduğunu da sorgulamaktaydı. Pandemi
sürecinde ise bu eleştirilerin sadece popülist söylemlerden ibaret olmadığını
ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmesiyle görmüş olduk. Mevcut süreçte
Trump’ın sıfır izole politika tercihi, Amerika Birleşik Devletleri’nin liberal
bir uluslararası düzeni desteklemekten vazgeçtiği fikrini destekler
niteliktedir. Dolayısıyla ister istemez Birleşik Devletler tekrar izolasyon
politikalarına geri mi dönüyor ya da Amerikalı bazı bürokratların iddia ettiği
üzere Başkan Trump Amerikan seçimlerine Rus müdahalesi yüzünden mi bu tür
söylemleri dillendiriyor sorularını akıllara getirmektedir. Soğuk Savaş’ın
sonrasında ABD tarafından inşa edilen uluslararası sistem ve bu sistemin devam
etmesi için sürdürülen stratejilerin akıbeti seçim sonrasında belli olacaktır.
Bu durumda Biden’ın seçilmesiyle yeni başkanının uluslararası liberal sistemi
tekrar ele almaya çalışacağından ya da tekrar seçilen Donald Trump’ın ABD’yi
dünyadan izole etmeye devam edeceğinden söz edilebilir.
Tek kutuplu dünya düzeninin gelişimi ve doğuşuna tarihsel olarak
bakacak olursak; Woods sisteminin çöküşü, Batı Almanya ve Japonya ekonomileri
ile artan rekabet ve Sovyetler Birliği’nin varlığı, ABD’nin oluşturmak istediği
küresel sistem için sorunlar yumağıydı. Ancak 1991’in sonunda SSCB’nin resmen
dağılması, Japonya’nın ekonomik durgunluğa uğraması ve Berlin duvarının yıkılmasıyla
birleşen Almanya’nın da ekonomik olarak küçülmesi Amerika Birleşik
Devletleri’ni küresel lider konumuna getirmiştir. Amerikan hegemonyasının
kurulmasında ABD’nin komünizmin bitmesiyle rekabet edebilecek hiçbir büyük
küresel ideolojik proje ile karşılaşmaması, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile
SSCB’nin hegemonyası altındaki devletlerin askeri, ekonomik ve politik desteği
sağlama konusunda alternatiflerden yoksunluğu ve liberal değerleri yayan ulus
ötesi hareketler etkili olmuştur.
Son yıllarda ve özellikle pandemi döneminde ülkelerin alternatif
bulabildiği, toplumsal hareketlerin içerisinde aşırı sağcı eylemliliğin artışı
ve uluslararası kurumların varlığının tartışıldığına şahitlik ediyor, Çin Halk
Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu gibi büyük güçlerin yükselişine paralel olarak
otokratik yönetimlerin hem ülke içinde hem de dışında stratejik avantaj peşinde
koşarak ABD liderliğindeki liberal uluslararası
sistemle rekabetini izliyoruz. Bu doğrultuda bu iki devlet sadece BM
Güvenlik Konseyinde ortak hareket etmekle kalmamakta, ABD’yi ve Batı ülkelerini
içine almayan yeni uluslararası kurumlar ve bölgesel forumlar da
oluşturmaktadır;
- Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ile kurulan
BRICS grubu2 ve aynı grubun gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı
projelerinin finansmanı için kurulan Yeni Kalkınma Bankası, - Güvenlik alanında Şanghay İşbirliği Örgütü,
- Ekonomik alanda Asya Altyapı Yatırım Bankası3 ve
Avrasya Ekonomi Birliği.
Kısacası Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti öncülüğünde
alternatif arayan bölgesel devletlerin ve dahası otoriter eğilimli ya da o
eğilimi taşıma potansiyali olan ülkeleri kabul edecek alternatif uluslararası
yapıların yeni dönem için hazır olduğunu söylenebilir.
Pandemi döneminde küresel hareketlerin ne doğrultuda şekillendiğine
bakılacak olursa artan ulus-devlet bilincinin de etkisiyle toplumsal
hareketlerin aşırı sağ eğilimli hale geldiği görülmektedir. Ayrıca özellikle
Avrupa Birliği üye ülkelerinde görülmek üzere aşırı sağcı enternasyonel
kolektif siyasi oluşumlar, AB üyesi ülkelerin başta mülteci politikası olmak
üzere liberal uluslararası düzenin normlarına ters politikaları Avrupa
demokrasilerine dayatmaktadırlar. Bu noktada Avrupa’daki AB karşıtı aşırı sağ
partilerin özellikle İtalya, Avusturya ve Macaristan olmak üzere Rusya ile
yakın işbirlikleri dikkat çekmektedir. Bu işbirliği, Kırım’ın Rusya Federasyonu
tarafından ilhak edilişinde daha fazla gözler önüne serilmiştir. Putin
tarafından Rusya’nın dostları diye adlandırılan bu siyasi partiler sadece
Kırım’a gitmekle kalmamış, Kırım işgalinden dolayı AB’nin Rusya’ya karşı aldığı
ambargo kararlarını da protesto etmişlerdir.4 Hatta İtalya’daki
aşırı sağcı Lig Partisi ve Avusturya’nın aşırı sağ partisi FPÖ Kırım’ın
Rusya’nın parçası olarak tanınması gerektiği görüşünü dile getirmiş, daha da
ileri giderek Putin’in partisi ile işbirliği anlaşmaları imzalamışlardır.5
Ayrıca Avusturya’daki aşırı sağ parti Avusturya Özgürlük Partisi(FPÖ)‘nin
hakkında Sırbistan-Rusya siyasi bağlantısı hakkında onlarca iddia
bulunmaktadır.6 Fakat hiçbiri İbiza’daki kadar ispatlanamamıştı ya
da dikkat çekmemişti.7 İbiza skandalı olarak basına sızan Avusturya
Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel Başkanı’nın Rus iş insanına Avusturya’nın yüksek
tirajlı gazetelerinden birini satın alarak iktidara gelmesini sağlamaları
karşılığında ihale vaad etmesine dair videosu bu bağları ispatlar niteliktedir.
İbiza skandalı ve işbirliği anlaşmaları, Rusya Federasyonu’nun Avrupa
seçimlerine desteklediği partiler aracılığıyla karıştığını ve AB üzerinde nüfuz
elde etmeye çalıştığını göstermektedir. Dolayısıyla Avrupa’daki aşırı sağcı
zenofobik eylemliliği Rusya’dan bağımsız değerlendirmek hatalı bir yaklaşımdır.
Yukarıda bahsedilen alternatif uluslararası yapılar ve oluşan ulus
ötesi aşırı sağcı eylemliliğin yanısıra Amerikan tek kutupluluğunun
oluşturulması ve korunmasında önemli bir etken olan Amerikan askeri gücü de
caydırıcı özelliğini kaybetmiş durumdadır. Özellikle 1990’larda ve bu yüzyılın
ilk yıllarında önemli bir rol oynayan Amerikan askeri gücü, ayrılan bütçe ile
ulaştığı teknolojik avantaj ve olası Rus yayılmacılığına karşı oluşturduğu
güven hissi ile tek kutupluluğun sonraki on yıl boyunca devam etmesini sağlayan
faktörlerden biri olmuştur. Güven bağlamında örnek olarak Balkanlarda ABD’nin
insiyatif üslenmesiyle çatışmaların daha fazla büyümeden son bulması ilk akla
gelendir. Fakat 11 Eylül Saldırıları sonrası Amerikan dış politikalarının ve
ordusunun çatışma sonlandırmadan ziyade sahada çatışan taraflardan biri haline
gelmesi sadece ülkenin askeri imajını değil savunduğu değerleri de
sorgulatmıştır. Tüm bu olumsuz havaya rağmen, Amerikan askeri gücünün
sürmesinde Soğuk Savaş yıllarında kurulan müttefiklikler aracılığıyla elde
edilen üslerin ve Rus agresifliğinin karşısında önemli bir güç olarak
görülmesinin rolü büyüktür.
Tek kutupluluğun ne kadar sürebileceğine değinecek olursak;
arzulanan ve küresel norm olarak ülkelere dayatılan küresel neoliberalizmin
sonunun geldiği birçok akademisyen tarafından dillendirilmekte, yeni döneme
dair üretimin ve milliyetçiliğin öne çıktığı sosyal bir devlet anlayışının
ortaya çıkabileceğine salık verilmektedir. Neoliberal ekonomik düzenin aslında
her 10 senede bir çöktüğünü ve bankaların kurtarılarak yola devam edildiğini ve
bu döngünün periyodik olarak devam ettiğine dikkatinizi çekmek isterim. Mevcut
küresel neoliberal ekonomik düzen, ülkeleri kriz zamanlarında Uluslararası Para
Fonuna (IMF) borçlandırarak dolaylı da olsa liberal uluslararası sisteme
bağımlı hale getirmektedir. Bu gerçeği gören ve alternatif oluşturmak isteyen bir
kaç ülke olsa da, bu ülkelerin arasından bir tek Çin bunu başarabilmiştir. Çin,
2008 mali krizinin ardından alternatif arayışı içinde olan ya da IMF
kredilerine erişemeyen ya da bu kredilerin dışında bırakılan ülkeler için
önemli bir kredi ve acil durum kaynağı merkezi olmuştur. Çin hükümeti ve
bankaları, Afrika ülkelerine 2000-2017 yıllarında yaklaşık 143 milyar dolar
kredi vermiş, hatta dünyadaki 150’yi aşkın ülkeye bugüne kadar 1,5 trilyon ABD
doları ile kredi vererek Dünya Bankası, IMF ve OECD gibi uluslararası
kuruluşların borç verdiği toplam kredi miktarını da geride bırakmıştır.8
Dolayısıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nin soyunduğu uluslararası siyasi liderlik
rolünü ekonomik açıdan da desteklenir hale getirmeye çalıştığı aşikardır.
Her ne kadar Covid-19 pandemisi ve Trump’ın izolasyon politikası
varolmaya devam etse de postpandemi döneminde bir veya birkaç ülkenin
uluslararası sistemi biranda domine ederek yeniden oluşturacağına dair
fikirlere katılmıyor, tam tersine oluşması ümit edilen daha adil ve çok kutuplu
bir düzenin kurulmasının önündeki en büyük engelin başta Çin Halk Cumhuriyeti
ve Rusya Federasyonu gibi otoriter ve otoriterleşme eğilimdeki devletlerin
farklı ulusal çıkarları olacağını düşünüyorum. Pandemi sürecinde devletlerin
ulus-devlet algısının güçlenmesi ve milli üretime yönelmesine dair ortaya çıkan
gerçekliğin yanısıra otoriter yapıların içeride ve dışarıda stratejik avantaj
sağlamaya yönelik politikalarını da göz ardı etmemek gerekmektedir. Bu
doğrultuda varolan liberal uluslararası sistemin, devletlerin otoriterleşmesini
engelleyebilecek yegane güç olduğu düşünülebilir. Fakat uluslararası düzeni
oluşturan kurum ve kuruluşların epey bir süredir fonksiyonsuzluğu
tartışılırken, bu kuruluşların pandemi sürecinde varlıkları da sorgulanır hale gelmiştir.
Dolayısıyla belirsizliği çözecek olan sadece Amerikan seçimleri değil, tüm
devletlerin pragmatist yaklaşımları ile oluşturacağı alternatif oluşumlar için
harcadıkları efor ve bunun karşılığında aldıkları geri dönüş olacaktır.
Kaynak
1 ‘Trump, ABD ordusuna seslendi: Dünyanın polisi değiliz, bütün
sorunları çözmek gibi bir görevimiz yok‘, Euronews, 13.06.2020.
https://tr.euronews.com/2020/06/13/trump-abd-ordusuna-seslendi-dunyanin-polisi-
degiliz
2 BRICS Resmi Bilgi Portalı Web Sitesi, https://infobrics.org/, https://infobrics.org/news/bankbrics/,
3 Asya Altyapı Yatırım Bankası Resmi Web Sitesi, https://www.aiib.org/en/index.html
4 ‘Putins Freunde in Europa’. ZDF.
https://webstory.zdf.de/putins-geheimes-netzwerk/putins-freunde-in- europa/
5 ‘FPÖ und Putin-Partei: Kooperationsvertrag unterzeichnet’,
Niederösterreichische Nachrichten, 19.12.2016, https://www.noen.at/in-ausland/blaue-freunde-fpoe-und-putin-partei-kooperationsvertrag-unterzeichnet-int-
beziehungen-politische-bewegungen-russland-wien-32628715
‘Putin’s party signs deal with Italy’s far-right Lega Nord’, The
Financial Times, 06.03.2017, https://www.ft.com/content/0d33d22c-0280-11e7-ace0-1ce02ef0def9
6 ‘Zeig mir deine Freunde’, Herwig G. Höller, Zeit,
26.02.2018, https://www.zeit.de/2018/09/fpoe-oesterreich-
serbien-russland-beziehungen-wladimir-putin/
‘Wie die FPÖ Russland lieben lernte’, Leila Al-Serori, Oliver Das
Gupta, Peter Münch, Frederik Obermaier, Bastian Obermayer, Süddeutsche Zeitung,
20.05.2019, https://www.sueddeutsche.de/politik/fpoe-russland- strache-gudenus-putin-1.4452906
7 ‘Das Strache-Video’, Süddeutsche Zeitung, https://projekte.sueddeutsche.de/artikel/politik/das-strache-
‘Strache’nin ‘İbiza skandalı’.Yardıma karşı ihale teklif etmiş!’,
Hürriyet, 18.05.2019, https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/strachenin-ibiza-skandali-yardima-karsi-ihale-teklif-etmis-41218049
8 ‘Antikapitalist Çin, IMF’den fazla kredi dağıtmış!’, İlke Haber Ajansı,
20.06.2020, https://ilkha.com/analiz/antikapitalist-cin-imf-den-fazla-kredi-dagitmis-129106
‘Antikapitalist
Çin, IMF’den fazla kredi dağıtmış!’, İlke Haber Ajansı, 20.06.2020,
https://ilkha.com/analiz/antikapitalist-cin-imf-den-fazla-kredi-dagitmis-129106
Asya Altyapı
Yatırım Bankası Resmi Web Sitesi, https://www.aiib.org/en/index.html
BRICS Resmi Bilgi Portalı Web Sitesi, https://infobrics.org/
‘Das
Strache-Video’, Süddeutsche Zeitung, https://projekte.sueddeutsche.de/artikel/politik/das-strache-video-
e335766/
‘FPÖ und
Putin-Partei: Kooperationsvertrag unterzeichnet’, Niederösterreichische
Nachrichten, 19.12.2016, https://www.noen.at/in-ausland/blaue-freunde-fpoe-und-putin-partei-kooperationsvertrag-unterzeichnet-int-
beziehungen-politische-bewegungen-russland-wien-32628715
‘Putins Freunde
in Europa’. ZDF.
https://webstory.zdf.de/putins-geheimes-netzwerk/putins-freunde-in- europa/
‘Putin’s party
signs deal with Italy’s far-right Lega Nord’, The Financial Times, 06.03.2017, https://www.ft.com/content/0d33d22c-0280-11e7-ace0-1ce02ef0def9
‘Strache’nin
‘İbiza skandalı’.Yardıma karşı ihale teklif etmiş!’, Hürriyet, 18.05.2019,
https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/strachenin-ibiza-skandali-yardima-karsi-ihale-teklif-etmis-41218049
‘Trump, ABD
ordusuna seslendi: Dünyanın polisi değiliz, bütün sorunları çözmek gibi bir
görevimiz yok‘, Euronews, 13.06.2020.
https://tr.euronews.com/2020/06/13/trump-abd-ordusuna-seslendi-dunyanin-polisi-
degiliz
‘Zeig mir deine
Freunde’, Herwig G. Höller, Zeit, 26.02.2018, https://www.zeit.de/2018/09/fpoe-oesterreich-
serbien-russland-beziehungen-wladimir-putin/
‘Wie die FPÖ
Russland lieben lernte’, Leila Al-Serori, Oliver Das Gupta, Peter Münch,
Frederik Obermaier, Bastian Obermayer, Süddeutsche Zeitung, 20.05.2019, https://www.sueddeutsche.de/politik/fpoe-russland-
strache-gudenus-putin-1.4452906