TERÖR

FETÖ ÖRGÜTÜ DOSYASI : FETÖ iddianamesinde yabancı istihbarat detayı

FETÖ
iddianamesinde yabancı istihbarat detayı

Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca, eski HSYK Üyesi Ömer Köroğlu hakkında FETÖ/PDY üyeliği
suçundan düzenlenen iddianame mahkemeye gönderildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca,
eski HSYK Üyesi Köroğlu hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçundan düzenlenen iddianame
“Bazı ülkelerin Türkiye üzerindeki tarihi, psikolojik kinini tatmin etme
imkanı yoktur. Bu nedenle yabancı ülkelerin istihbarat servisleri, dünya
çapında örgütlenen aşırı ihtiraslı FETÖ’yü keşfetmiş ve kontrol ederek
Türkiye’ye karşı kullanmıştır” ifadelerine yer verildi.

Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Üyesi
Ömer Köroğlu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu gerekçesiyle iddianame düzenledi.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz’ün hazırladığı iddianame Ankara
20. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 

İddianamede, FETÖ/PDY’nin darbe girişiminin ardından, örgütün emir
ve komutası doğrultusunda hareket ettiği anlaşılan yargı mensupları hakkında
soruşturmalara başlandığı anımsatılarak, örgütün yargı yapılanması içerisinde
şüpheli Köroğlu’nun da bulunduğunun anlaşıldığına yer verildi.

Köroğlu’nun, 2010’daki HSYK seçimlerinde FETÖ/PDY yapılanması
adayı olarak listeye girdiği ve seçimlerde örgütün stratejisi sonucu 5 bin
833 oy alarak asıl listede kurul üyeliğine seçildiği aktarılan
iddianamede, 2010’dan sonra oluşan HSYK’da, Fetullah Gülen yapılanması
içerisinden olmanın; görev alma, atama ve yükselmede yeterli tek kriter olduğu
bir dönemin yaşanmaya başladığı kaydedildi ve “Yüksek yargıya yapılan
seçimlerde de aynı kriter uygulanarak, yargının etkin kadrolarının örgütün
kontrolüne geçtiği anlaşılmıştır. Aynı kriter diğer kamu kurumlarında da
gerçekleşmeye başlamıştır.” değerlendirilmesinde bulunuldu.

İddianamede, örgütün HSYK’da çoğunluğu ele geçirip, etkin
olmasının ardından, hangi örgüt üyelerinin yüksek yargıya gönderileceğini
belirlemek amacıyla örgüt içerisinde yer alan HSYK üyeleri Ömer Köroğlu
ile İbrahim Okur, Ahmet Hamsici, Bülent Çiçekli, Teoman Gökçe, Hüseyin
Serter, Nesibe Özer, Ahmet Kaya, Resul Yıldırım, Ahmet Berberoğlu ve Birol
Erdem ile kurul üyesi olmayan örgüt mensupları Mehmet Kaya, Engin Durnagöl, Muzaffer
Bayram, Aydın Boşgelmez, Önder Aytaç, Nazmi Dere, Salih Özaykut, Muzaffer
Özdemir ve Ahmet Toker’in, Mehmet Kaya ve Bülent Çiçekli’nin evlerinde
toplandıkları ve belirlenen kişilerin yüksek yargıya atandıkları ifade edildi.

Köroğlu’nun HSYK’daki görevi döneminde, Ahmet Hamsici, Resul
Yıldırım ve Ahmet Kaya ile hareket ederek, FETÖ/PDY mensubu hakimlerin
usulsüz ve kanuna aykırı işlemleri için yapılan şikayetler hakkında soruşturma
yapılmaması kararı verilmesinde etkin olduğu anlatılan iddianamede, buna
yönelik itirazlarda da Köroğlu’nun, HSYK Genel Kurulundaki örgüt
mensupları ile birlikte hareket ederek, soruşturma açılmaması kararları
çıkmasını sağladığı aktarıldı.

FETÖ/PDY mensubu hakim ve savcılarla kolluk görevlileri hakkında
adli süreç başlamasının ardından, Köroğlu’nun bu kişilere destek verecek
mahiyette olan ve kamuoyunda “HSYK’nın bildirisi” olarak bilinen
bildirinin yayınlanmasında rol aldığına yer verilen
iddianamede, Köroğlu’nun, HSYK’da görev yapan müfettişler dahil olmak
üzere örgüt mensubu hakim ve savcıların uzaklaştırılması için toplanan HSYK
Genel Kurul kararını, örgüt mensubu kurul üyeleriyle birlikte engellediği
anlatıldı.

Kurul üyesi seçildikten sonra, kuruldaki örgüt mensuplarıyla
“sohbet” olarak nitelendirilen örgüt toplantılarına katılan
Köroğlu’nun, himmet adı altında örgüte para ödediği ve örgütün talimatlarını
yerine getirdiği bildirilen iddianamede, “FETÖ/PDY isimli silahlı
terör örgütü mensubu olduğu kanaatine varılan Günal Akyol’un”, şüpheli
olarak verdiği ifadesinde, 1995’te Afyonkarahisar Başmakçı’ya kura sonucu hakim
olarak atandığında, FETÖ/PDY’nin toplantılarına Köroğlu’nun da katıldığına
ilişkin beyanına dikkat çekildi.

İddianamede, “FETÖ/PDY’nin yargı içerisindeki yapılanması
içerisinde şüpheli Ömer Köroğlu’nun da yer aldığı” belirtilerek,
Köroğlu’nun, “terör örgütü mensubu olmak” suçunu işlediği kanaatine
varıldığı bildirildi.

İddianamenin kabulü halinde Köroğlu, atılı suçtan 7 yıl 6 aydan 15
yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak.

– “Şehitlerimize bir kez daha rahmet dileriz”

Öte yandan, iddianamede FETÖ/PDY mensuplarının 15 Temmuz 2016’da
darbe girişiminde 249 vatandaşın şehit edildiği, 2 bin 186’sının da yaralandığı
belirtilerek, şunlar kaydedildi:

“Türkiye merkezli olarak dünyanın 160 ülkesinde faaliyet
gösteren ve ABD Pensilvanya’da bulunan örgütün kurucusu Fetullah Gülen
tarafından yönetilen FETÖ/PDY’nin, Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirip,
yönetimi değiştirmeye yetecek kadar kendisini güçlü görerek darbe giriminde
bulunduğu görülmektedir. Ancak bu hainlerin Türk milletinin gücünü, vatan,
millet, devlet ve bayrak sevgisini, mukaddes değerlerine bağlılığını göz ardı
edip, hafife aldıkları görülmüştür. Türk milleti bu örgütle birlikte bunlara
yardım edenlere gerekli dersi bir kez daha vermiştir. Türk milletinin bu
özverili hareket ve eylemleri nedeniyle minnetle anılmayı hak ettiğini
belirtmeyi bir borç biliriz. Gazi ve demokrasi şehitlerimizi hiçbir zaman
unutmayacağımızı ve onlara borçlu olduğumuzu belirtip, şehitlerimize bir kez
daha rahmet dileriz.” 

“Tarihi, psikolojik kinlerini tatmin etme imkanı
yoktur” 

Türkiye’deki her darbenin veya sosyal siyasi operasyonun mutlaka
bir dış desteği bulunduğu ifade edilen iddianamede, buna ilişkin şu
değerlendirmelerde bulunuldu:




































“Türkiye’nin zenginleşmesi, güçleşmesi, söz sahibi olması hep
bazı ülkeleri ürkütmüştür. Onlara göre Türkiye, daima kontrol edilebilir,
istikrarsız, iç sorunları ile boğuşan bir ülke olmalı, korku, endişe ve ürperme
kaynağı olmamalıdır. Türkiye’deki siyasi ortam, birkaç yüzyıldan beri şartların
olağan sonucu ve konjonktürün gelişimine göre seyir almayıp doğal bir evrim ile
değil, doğrudan el atılarak radikal bir şekilde düzenlenmektedir. Türkiye’deki
siyasi sonuç doğuran dış destekli operasyonlarda bazen ordu, bazen sermaye
grupları, bazen medya, bazen de cemaat ve etnik gruplar alet olarak
kullanılmıştır. Ekonomisi kontrol edilen ve krizlerle tüketilen Türkiye, önemli
devlet adamlarını dış destekli bu operasyonlara acı şekilde feda etmiştir. Bazı
ülkelerin Türkiye üzerindeki bu tarihi psikolojik kinini tatmin etme imkanı
yoktur. Bu nedenle yabancı ülkelerin istihbarat servisleri, dünya çapında
örgütlenen aşırı ihtiraslı FETÖ’yü keşfetmiş ve kontrol ederek Türkiye’ye karşı
kullanmıştır.”