İRTİCA & LAİKLİK & TÜRBAN KONUSU

İRTİCA DOSYASI /// E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : BUNLAR GERİCİ !

TÜRKER ERTÜRK : BUNLAR
GERİCİ !

Gelecek hafta pazartesi (18 Eylül 2017), 2017-2018 öğretim
yılı başlayacak. Yaklaşık olarak 18 milyon öğrenci, Türkiye’nin her yerinde
okullarına başlayacak. Bu sayı Hollanda’nın nüfusundan bile fazla.

Basından ve öğretmen olan arkadaşlarımızdan öğreniyoruz
ki; yeni müfredattan ve ders kitaplarından Atatürk’ü yok denecek bir mertebeye
indirerek çıkarmışlar ve demokrasinin ve iç barışımızın olmazsa olmazı laikliğe
bir darbe daha vurmuşlar. Bunun tek bir nedeni var; bugün ülkemizi yönettiğini
sanan ve koşar adım felakete sürükleyen iktidar iradesinin iliklerine kadar
gerici olmasıdır.

Gerici Nedir?

Gericilik; geçmişin aklı ile günümüzün sorunlarını çözmeye
çalışan kafa yapısıdır. Depremi Tanrı’nın cezalandırması, yağmuru ise mükafatı
olarak gören zihin durumudur. Aklını öbür dünya ile bozan ama bu dünyanın içine
eden bakış açısıdır. Kadını cinsel obje olarak gören, aşçılık, hizmetçilik ve
kuluçka makinesi üçgenine hapsetmeye çalışan beyin ve düşünmeyen, sorgulamayan,
inancı tahkiki değil taklidi olan, millete din iman ama kendisine han ve hamamı
layık gören canlı durumudur.

Takım elbise giyiyor olmak, kravat takmak, son model
arabalara binmek, akıllı telefonlar kullanıyor olmak gerici olmadığınızı
göstermez. Ama bunların hiçbirisini bu kafa yapısının tasarlayamaz ve üretemez
olduğunu gösterir.

Atatürk Neyin Adıdır?

Atatürk; yaşadığımız topraklarda, hatta tüm İslam
Dünyası’nda akıldır, bilimdir, çağdaşlaşmadır, kula kulluk etmemektir, bilim
egemen kafalı ve eleştirel akla sahip üretici ve problem çözücü toplumun
yaratılması projesinin adıdır.

Eğer 41 bin kilometre kare yüz ölçümüne sahip, küçücük bir
ülke olan Hollanda peynirden süte, sebzeden çiçeğe, makineden elektroniğe,
sanata ve insani gelişmişliğe kadar her alanda tüm İslam coğrafyasından daha
fazla üretiyorsa, bunun sanırım bir anlamı var.

Osmanlı Niçin Yok Oldu?

“Siyasal İslamcı” ideolojiye sahip, “Yeni
Osmanlıcı” kafa yapısı Osmanlı’nın niçin yok olduğunu biliyor mu? Esasında
Osmanlı geriye gittiği için çökmedi. Osmanlı, 17.Yüzyılda 16.Yüzyıldan,
18.Yüzyılda ise 17.Yüzyılda olduğundan daha güçlüydü. Osmanlı’nın çökmesinin,
enkaz haline gelmesinin, yarı sömürge durumuna düşmesinin esas nedeni; yanı
başında bulunan Avrupa’daki gelişimi, değişimi anlayamaması ve bunun dışında
kalmasıydı.

Avrupa, 15.Yüzyıldan itibaren belirginleşen büyük bir
gelişim ve değişim yaşadı ve 19.Yüzyıldan sonra, başka bir evreye geçti. Bu
gelişimin içinde; Rönesans, reform, hümanizm, aydınlanma, Fransız Devrimi ve
Endüstri Devrimi vardı. Osmanlı, bu gelişim sürecinin yanı başında olmasına
rağmen hepsini ıskaladı. Çünkü bilginin kaynağının kutsal kitap olduğunu
sanıyor ve her şeyi orada bulabileceğini zannediyordu.

Ortaçağ Kafası ile Olur mu?

Avrupa, artık Ortaçağ düşünce döneminden akılcı ve
bilimsel düşünce dönemine geçmişti. Osmanlı her cephede dayak yiyince,
Avrupa’nın kendisini geçtiğini anladı. Avrupa’nın ürettiklerini alarak; ona
yetişebileceğini ve onunla mücadele edebileceğini sandı. Teşhis yanlıştı.
Alınması gereken ürettikleri değil, bu üretimi sağlayan kafa yapısıydı. Ortaçağ
düşünce döneminin kafasını kullanarak, bilimsel ve akılcı düşünce döneminin
kafası ile mücadele edebilmek imkansızdı!

Bugün, dünya yüzünde akılcı ve bilimsel düşünce sisteminin
egemen olmadığı ama ileri gitmiş ve istisna olmuş bir tane bile ülke ve toplum
yoktur ve olamaz. İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan
Aydınlanma Devrimleri; toplumu akılcı ve bilimsel düşünce sistemine
geçirebilmenin, bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip kitleler
yaratabilmenin ve üretici kılabilmenin formülüdür.

Atatürk’ün Modası Geçer mi?

Atatürk eskir veya modası geçer mi? Eğer akıl ve bilimin
modası geçerse, tabii ki! Geçti diyorsanız; siz o zaman akla, bilime,
sorgulamaya karşısınızdır, itaat ve biat eden sürüleştirilmiş kitleleri
yaratmak peşindesiniz demektir.

Bir genç beyinde eğitim ve öğretimle ilk kurulması
gereken; bilimsel bakış açısıyla birlikte, sorgulayıcı işletim sistemidir. Bu
kurulmadan yüklenecek bilgiler hiçbir işe yaramaz. Gülen Cemaati’nin
“Altın Nesli”ni gördünüz! Harvard Üniversitesi dahil, ne okullar
bitirmişlerdi! Ama küçük yaşta eğitimle genç beyinlerde kurdukları yanlış ve çağdaş
olmayan işletim sistemi, o insanları bu hale getirdi.

Soros Ne Demek İstiyor?

Geçen yazımda Soros’un Sabancı Üniversitesi’nin açılışında
yaptığı konuşmada “Sizin en iyi ihraç ürününüz askerinizdir” dediğini
anımsatmıştım. Soros burada “Sizin toplumunuz niteliksizdir, tek
yapabileceğiniz bizim için yaşamınızı riske atmak ve ölmektir” demek
istiyor.

Çağdaş toplumlarda insanlar; yaşayarak, üreterek ve katma
değer yaratarak içinden çıktığı topluma faydalı oluyor. Eğer yaşamınızı riske
atmak ve ölmekten başka içinden çıktığınız topluma bir hizmetiniz olamıyorsa,
burada bir nitelik sorunu var demektir.

Yeni Müfredattan Nasıl Nesil Çıkar?

İşte Atatürk; nitelikli bir toplum yaratabilmenin, ölerek
değil, yaşayarak içinden çıktığı topluma faydalı olabilmenin adıdır. Bu da
bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumun yaratılması ile olur.
Bunun da ilk şartı; genç beyinlere çağdaş işletim sistemi kurmakla olur.

İktidarın eğitim ve öğretimde yapmaya çalıştığı;
“kindar ve dindar” nesiller yetiştirme hedefidir. Son müfredat
değişikliği ile bir defa daha göstermiştir ki; iktidarın çocuklarımızın beynine
kurmaya çalıştığı işletim sistemi çağdaş değildir. Buradan çağdaş ve üretici
insan çıkmaz. Ancak emperyalizmin yerli işbirlikçileri tarafından ölmeye
gönderilen “kindar ve dindar” nesiller çıkar.

Ölerek Yapabilir miyiz?

Bugünlerde, 21.Yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna doğru
yaklaşıyoruz. Kısıtlı da olsa ölmeye giderek ve ölerek bazı şeyler
yapılabiliyor. Ama sizi temin ederim; bu yüzyılın sonuna doğru artık ölerek vatanımızı
koruyamayacağız. Karşınızda öldürmekle bitiremeyeceğiniz robot ordular, her
ortamda hareket edebilen insansız ve silahlı araçlar, uzaydan size yönelen
füzeler olacak. Hatta daha neler neler!

Artık ölmenin ve ölümü göze almanın hiçbir değer olmayacak.
Bu ortamda düşmanlarınızla ve rakiplerinizle mücadele ölerek değil, yaşayarak
katma değer yaratmakla ve her alanda üretmekle olacak!

Güçlü Olmayan Ayakta Kalabilir mi?

Dünyada 3,5 milyar yıldır süregelen bir yaşam var. Bugüne
kadar yaşayan canlıların yüzde 90’nından fazlasının soyu tükenmiş durumda,
biliyor musunuz? Yerküredeki değişen koşullara ayak uyduramayanlar ve
evrimleşemeyenler ortadan kalktılar. Kural; güçlü ve yetenekli olan ayakta
kalır ve seçilir, diğerleri yok olur. İşte evrim; bu değişimin kurallarını
inceleyen bilim dalıdır.

Toplumlar ve devletler de sosyal evrime tabidir. Değişen
koşullara ayak uydurmak ve seçilmek esastır. Değişmeyen evrensel kural
değişimdir. Roma, değişen koşullara ayak uyduramadığı ve değişimi yapamadığı
için ortadan kalktı. Osmanlı da! Ama bu söylediklerimi, evrimi müfredattan
çıkaran örümcek tutmuş kafa yapısının anlamasına imkan yoktur.




























































LİNK : http://www.ilk-kursun.com/haber/334740/turker-erturk-bunlar-gerici/