KUTLAMA & ANMA & TAZİYE

TAZİYE MESAJI : ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU olarak Kıbrıs Kahramanı emekli Tuğgeneral Dr. Nihat İlhan’a rahmet, TSK ve ailesine sabır dileriz.


ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU
olarak Kıbrıs Kahramanı emekli Tuğgeneral Dr. Nihat
İlhan
’a rahmet, TSK ve ailesine sabır dileriz. Mekanı cennet, toprağı
bol olsun.


53 yıl sonra Onlara kavuştu!


Eşi ve 3 oğlunu Lefkoşa’da Rum çetelerinin
‘1963 Kanlı Noel Saldırısı’yla kaybeden acılı baba emekli Tuğgeneral Dr. Nihat
İlhan, olaydan 53 yıl sonra 92 yaşında hayatını kaybetti. 23 Kasım günü
hayatını kaybeden Dr. İlhan, memleketi Elazığ’da toprağa verildi.


Ercan
Dolapçı


Aslen Erzincanlı olan İlhan, 1924
yılında Elazığ’ın Harput ilçesinde doğdu. İlk, orta ve liseyi Elazığ’da bitirdikten
sonra, 1944 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fatültesi’ni kazandı. Fakülteyi
Askeri Öğrenci olarak okudu ve burayı 1951 yılında bitirdi. 1951-1952 yılları
arasında Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)’nde tabip stajyer teğmen
olarak staj yaptı ve 1952 yılı haziran ayında tabip üsteğmenliğe yükseltildi.
1956 yılında Mürüvvet Hanım ile evlenen İlhan’ın, 1957 yılında İhsan Murat,
1959 yılında Kutsi, 1963 yılında ise Hakan (Mayıs ayında Kıbrıs’ta doğdu)
isimli üç oğlu oldu. Binbaşı iken, 20 Mart 1963 günü Kıbrıs Türk Kuvvetleri
Alayı Baştabipliği ve cerrahlığına tayin edildi. Bu tayinle hayatının en acı
olayını yaşadı.


BANYO
KÜVETİNDE KATLETTİLER


Rumların, Türklere yönelik
saldırılarını artırdığı günlerde meydana gelen kanlı katliam, 24 Aralık 1963
gecesi meydana gelmişti. Tabip Binbaşı İlhan’ın evde olmadığı bir sırada
meydana gelen saldırıda, İlhan ailesinin Lefkoşa’nın batı kesiminde bulunan
Kumsal semtindeki evleri, Rum çeteler tarafından basıldı. Nihat İlhan’ın eşi
Mürüvvet Hanım, silah seslerini duyunca oğulları Kutsi, Murat ve Hakan’ı yanına
alarak banyoya sığındı. Kapıyı kırarak içeri giren çeteler, odaları aradıktan
sonra banyoya yönelmiş ve küvette saklanan Mürevvet Hanım ve oğullarının
üzerine üç ayrı silahla acımasızca taramışlardı. Kendisini çocuklarına siper
eden anne Müerrüvvet Hanım ve üç oğlu küvette başlarını bile kaldıramadan şehit
olmuşlardı. Bu olayın fotoğrafı, Türkiye’yi ayağa kaldırmış ve ardından da
Kıbrıs mitingleri başlamıştı. Katliamı yansıtan fotoğraflar, dünya basınında da
geniş yer bulmuş ve Enosisci Rum çetelerin kanlı yüzünü gösteren bir fotoğraf
olarak hafızalara kazınmıştı.


ÜÇ
GÜN SONRA ÖĞRENDİ


Tabip Binbaşı İlhan, eşi ve
çocuklarının ölüm haberini üç gün sonra Türk Büyükelçiği’ne çağrıldığında
öğrendi. Binbaşı İlhan, 21 Aralık günü başlayan kanlı saldırılar nedeniyle
yaralananlarla ilgileniyordu. Kendisine acı haber verildiğinde ilk tepkisi ise
‘Vatan sağolsun’ şeklinde oldu. Çocuklarını kendi eliyle yıkıyarak Türkiye’ye
götürdü ve Elazığ’da toprağa verdi. Onlara yakın olmak için de Elazığ Askeri
Hastanesi’ne tayinini istedi. Uzun yılar burada görev yaptı. Tekrar evlendi ve
bu evliliğinden iki çocuğu oldu. Onlar da şimdi baba mesleğini yapıyor.


O
GÜNÜ ŞÖYLE ANLATTI


Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan, 44
yıl Kıbrıs’a bir daha gelmedi. Taa ki 2007 yılına kadar. O günlerde Rum
basınında Kanlı Noel saldırısının Türkler tarafından yapıldığı haberleri
çıkmıştı. Bunu protesto etmek ve Adayı ziyaret etmek için KKTC’ye son eşinden
olan doktor çocukları Mustafa ve Şebnem’i de alarak gelen İlhan, ilk iş olarak
Türk şehitliğini ziyaret eder ve”Ne benim eşim, ne de çocuklarım, ne
de sizler boşuna ölmediniz. Bu bayrak dalgalandıkça Kıbrıslı Türkler de sahip
çıktıkça bu topraklar sonsuza kadar Türklerin olacaktır, Ruhunuz şad olsun,
vatan sağolsun” der. İlhan, burada gazetecilere yaptığı açıklamada
yaşadığı acı olayı şöyle anlatır:


“Ailemin katledildiği 24
Aralık 1963 tarihinde askeri hastaneye yaralı Türkler gelmiş onlarla
ilgileniyordum. Katliam olduğu zaman birkaç gündür eve uğramamış ve ailemden
haber alamamıştım. Evimizin yakınında kalan bir Türk çoban geldi ve alay
komutanının da bulunduğu bir ortamda Rumların, Türk subaylarının ailelerine
saldırdığını söyledi. Ne olduğunu anlamadık. Hemen eve gitmek istedim ama alay
komutanı izin vermedi. Alay komutanı benden o gün yaşayacaklarımla ilgili asker
sözü vererek soğukkanlı olmamı istedi. Ben hala ailemin katledildiğini fark
etmiyordum. Zırhlı bir araçla Türkiye elçiliğine gittik. Subay eşleri ve
elçilik görevlileri doluydu. Kadınlar ağlıyorlardı. Hala ailemin öldürüldüğünü
anlamadım. Üzerim çok kirliydi ’sıcak suyla banyo yapabileceğim bir yer var mı’
diye sordum. Banyo yaptım. Ardından Türkiye büyükelçisi beni çağırdı. Bana
‘başın sağolsun, eşin ve çocuklarını Rumlar katletmiş’ dedi. Katliamın
üzerinden 3 gün geçmiş ve benim haberim yeni oluyordu. Ne yapacağımı şaşırdım.
İlk sözüm ‘vatan sağolsun’ oldu.” (Hürriyet, 20 Mart 2007.)


‘ÖLMÜŞLERDİ
AMA ESİR OLMAMIŞLARDI’


İlhan sonraki günleri ise şöyle
anlatır:


“Eşimi esir alsalardı Rumlar
ona neler yapmazdı ki, çocuklarımı esir alsalardı, ya işkence yaparlar ya da
çok kötü şartlar altında ya çoban yaparlar ya da sakat bırakırlardı. En azından
esir olmadıklarını öğrenmiş oldum. Ölmüşlerdi ama esir olmamışlardı. ’Vatan sağ
olsun’ dedim, acımı kalbime gömdüm. O günlerde Türkiye ile telefon haberleşmesi
kesikti. Ailemin cenazelerini Erzincan’da doğduğum yerde toprağa vermek
istedim. Büyükelçi bana Türkiye ile telefon bağlantısı olmadığını söyledi.
Dolayısıyla uçak gelemiyordu. Haber veremiyorduk.


27 Aralık 1963 günü şehit eşim ve
üç oğlumun cansız bedenlerini ve yaralı Türkleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden
tahsis edilen iki uçakla anavatana getirdim. Çocuklarım hala kanlar içindeydi.
Ellerimle yıkadım. Şehit eşim ve çocuklarımı Elazığ Askeri Şehitliği’nde
toprağa verdim. Onları yalnız bırakmamak için tayinimi Elazığ Askeri
Hastanesi’ne istedim ve şubat 1964’te Elazığ’da göreve başladım. Değişik
rütbelerde görevler yaptım. 1970 yılında Elazığ’da İzzetpaşa Sağlık Ocağı
doktoru Tülay Hanım’la evlendim. 1971 yılında oğlum Mustafa Necmi doğdu. 1977
yılı ağustos ayında tabip tuğgeneralliğe terfi ettim ve ailemle birlikte
Ankara’ya geldim. Ankara 600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi’nde iki yıl
başhekimlik; Kara Kuvvetleri Komutanlığı Sağlık Daire Başkanlığı’nda üç yıl
daire başkanlığı yaptım. 1978 yılında kızım Ayşe Şebnem doğdu. 1982 yılı
ağustos ayında emekli oldum.”