Gizli servisler arasında bir ‘postmodern’ dünya savaşının olduğunu takriben beş yıldır yazıp söylüyorum. Bu savaşın iki yönü var: İrili ufaklı ulus devletlerle küresel güç odaklarının mücadelesi ve büyük ulus devletler ile -devletçik haline getirilmeye çalışılan- küçük ulus devletler arası mücadele.
Büyük ve küçük ulus devletler arasında genelde vekil terör örgütleri üzerinden yürütülen bu savaşa en fazla enerji ve fon ayıran ülkelerin, dolayısıyla istihbarat teşkilatlarının başında ABD ve onun gizli servisi CIA geliyor.
CIA’in, kendi sitesinde yer alan soru-cevap sayfalarındaki önemli nüanslar bu savaşın ABD açısından temel stratejisi, gidişatı ve muhtemel sonucu hakkında ipucu verir mahiyette. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın, kendi sembolünün ne anlama geldiği yönündeki soruyla ve cevabıyla başlayalım:
CIA’in sitesinde amblem kısaca şöyle betimlenmiş:
Gümüşi kalkan ve kırmızı üzerine Amerikan kel kartalının kafası. Amblemde, ABD’nin ‘ulusal kuşu’ olarak görülen ve kuvvet ile çevikliği simgeleyen kartalın bulunması önemli bir nüans. Kartal, güçlü gözlerle özdeşleşmiş ve aynı zamanda avcı bir hayvan olduğu için gözetleme ve istihbaratı simgeliyor. Ne var ki Amerikan kartalının, küresel ölçekte eskisi kadar başarılı operasyonlar yürüttüğü söylenemez. ABD bu yönüyle Rüzgârın Kardeşleri filmindeki tecrübesiz kartala benziyor.
Semboldeki ışık yayan yıldızımsı desenler, dünyanın tüm bölgelerinden merkezi noktaya, yani CIA’in karargâhının bulunduğu Langley’e gelen tüm istihbarat datalarının çakışmasını simgeliyor. Bu desenler, küresel ölçekteki verileri sembolize ettiği için zaten otomatik olarak ABD’nin, kendisini küresel bir iktidarın hükümranı olarak gördüğünün ispatı niteliğinde.
ABD, vaktiyle Kızılderilileri katlederek yerleştiği topraklar gibi kürenin her bölgesini kendi toprağı gibi görüyor. Dolayısıyla her yere işgal edilecek mülk gözüyle bakıyor. Ancak toprak işgali eskisi kadar kolay olmadığı için zihin işgaline yönelmiş durumda. Teknolojiyle, kültürle ve ayrıca nüfuz casusluğu ile. Bunlar savaşın postmodern formları.
Amblemdeki Gül Haç sembolü
Dünyadaki pek çok darbe ve suikast faaliyetinin mührü anlamına da gelen CIA’in ambleminde ayrıca bir kalkan var. O da standart savunma sembolü. Bununla da şunu demek istiyorlar: Politika yapıcılarımıza sağladığımız istihbaratlar ülkemizi savunmamıza yardım eder.
Kalkanın ardında gümüş rengi ve içinde gül yaprağını andıran bir yıldızımsı desenler kümesi de var. On altı noktalı kırmızı renkte gül pusulasından söz ediyoruz. Bu da Gül Haçı ve Gül Haçlıları çağrıştırıyor. Gül Haçlılarla CIA’in ambleminin renkleri bile aynı; kırmızı.
CIA sembolüyle ilgili analizlerin bir kısmı bana ait değil bu arada. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Federation of American Scientists (FAS), yani Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’na ait.
CIA’in sitesinde Hollywood filmlerindeki propagandalar yetmiyormuş gibi özendirici soru ve cevaplar da hazırlamışlar. Bu numaraları Y ve Z Kuşağı’nın yemediğini bildiklerinden olacak ki, sitede epey yeni düzenleme yapmışlar. Spy Kids gibi bölümler eklemişler mesela. CIA’in şimdiki başkanı William Burns bile 1956 doğumlu bir ‘Baby Boomers’. Yani bebek patlaması kuşağı mensubu.
Sitedeki soru cevaplar CIA’in internet sitesinde 2005’te yayınlanmıştı. O yüzden güncelleme ihtiyacı duymuşlar ve yeni nesilleri daha çok etkileyeceğini düşündükleri sorular ekseninde bazı değişiklikler yapmışlar. Ama yine özendirici, çanak sorular ve bol güzelleme içeren yanıtlar var. Birini emsal olarak alalım:
Soru şu: CIA’de çalışmak için sizi en çok cezbeden şey ne?
El cevap: CIA’in karargâhının (Langley’deki merkezi kast ediyor) içinde yürümenin aurası.
Bak hele bak. Nasıl davetkâr. Tabi canım, hemen filmini de çekelim şimdi zihnimizde. Eskiden böyle yapıyorlardı bu işleri, şimdi işlerinin zorlaştığını kendileri de biliyorlar.
Savaşta demokrasi, istihbaratta özgürlük!
CIA, sitesinde Amerika Birleşik Devletleri hesabına casusluğu cazip göstermek için tıpkı Ortadoğu’ya elinde silahıyla gelirken demokrasi retoriğini kullandığı gibi burada da özgürlük söylemini kullanıyor. Yapmak, yaptırmak istedikleri şeyleri özgürlük kılıfıyla yapıyorlar. Halk tabiriyle yerseniz!
Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, tüm yasadışı faaliyetler özgürlük adına yapılıyor. Pek empati kurulacak bir şey değil, ama burayı tersten bir empatiyle anlamak önemli. Çünkü bizim aleyhimize olanlar da dâhil onların planlarını anlayabilmemiz için onların düşündüğü gibi de düşünebilmeyiz, kendimizi hasmımızın yerine koyabilmeliyiz.
Anglosaksonlar, kendi topraklarını ifade etmek için ‘homeland’ derler, anavatan. Çünkü İngilizce’de ‘home’, evin yanı sıra ‘vatan’ anlamına da gelir.
Kendi anavatanlarının savunmasına bu kadar önem verirken başkalarının anavatanı üzerinde postal basılmadık yer bırakmamaları kendi stratejileri açısından bir çelişki değil. Çünkü sanki bir ulus devlet değil de, küresel bir imparatorlukmuş gibi dünyanın pek çok yerini kendi toprakları gibi görüyorlar.
Afganistan’da 19 yıl durdular, bu sürede Taliban’ı söküp atmadıkları gibi Taliban’ın, daha güçlü biçimde yeniden gelmesine sebep oldular.
Yanı başımızdaki Suriye’nin ise durumu malum. Suriye’nin üçte birinde PYD’nin, ya sürgün ya da cinayetle etnik temizlik yapmasına izin vererek pek çok insanı topraklarından sürdüler ve burayı terör ordusuna teslim ettiler. Oyunlarını bozan tek ülke var, o da Türkiye.
Ellerinden gelse bunun aynısını Türkiye’de de yapacaklardı. 2015 Hendek kalkışmalarında ve bir yıl sonra da darbe girişiminde.
ABD, kendi öz ajandasını uygulayan bölgesel güç statüsünde ulus devletler değil, kendisine muhtaç ve yönetebildiği etnik veya mezhebi devletçikler istiyor.
Ve kendisi de nihayetinde bir ulus devlet olmasına rağmen bunu yaparken küresel odakları güçlendirmesi de işin paradoksal bir yönü.
Hikâyenin sonunda ABD, bir ‘ulus devlet’ olarak yaşamak istemiyor da olabilir. Küresel güç odaklarının kontrolüne girerek küresel kapitalizmin karargâhına dönüşebilir. Zaten İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana küresel imparatorluk stratejisine göre politika belirliyorlar.
Artık toparlayalım: Ulus devletler, küresel sermaye ile doğrudan savaşmadan önce CIA’in devletçikleriyle mücadele etmek zorunda kalacak. Ve bunun ilk emsallerini de görerek yaşayan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
CIA’in amblemindeki Gül Haç sembolü gibi kadim sembollere dönersek… Devletler, bu tür kadim semboller kullanabilirler. Ama böylelikle ünlü psikanalist ve düşünür Carl Gustave Jung’un İnsan ve Sembolleri adlı kitabında anlattığı üzere atalarından kalan kadim hedeflerin ipuçlarını da ele vermiş olurlar.
Tıpkı bir rüyayı anlatmak gibidir bu. Rüyalarını anlatansa, hem düşteki esrarı öldürür, hem de kendi ihbar eder. CIA de kendini, sembolleri vasıtasıyla ihbar ediyor.
<www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/arsiv?getall=true> FERHAT ÜNLÜ : Ulus devletler, CIA’in devletçiklerine karşı…