MEB’e Göre Vahdettin, Atatürk’ü Samsun’a Vatanı Kurtarması İçin Yollamış
23 Mart 2024
12. Sınıf TC İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabının 62. sayfasında “Mustafa Kemal Paşa anlatıyor” başlığı altında şu şekilde yer almıştır:
“Yıldız Sarayı’nın ufak bir odasında Vahdettin’le diz dize denecek kadar oturduk. Onun sağında hemen dirseğini uzatarak dayandığı bir masa üstünde bir kitap vardı. Odanın Boğaz’a doğru açık penceresinden gördüğümüz manzara şu idi: Yan yana demirlemiş birkaç sıra zırhlı. Cephe topları sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuştu. Söze Vahdettin başladı:
-Paşa, Paşa, şimdiye kadar devletimize çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne basarak
***
• Tarihe geçmiştir. O zaman masa üstündeki kitabın tarih kitabı olduğunu öğrendim. Soğukkanlılık ve dikkatle dinliyordum.
• Bunları unut, dedi. Şimdi yapacağın hizmet, şimdiye kadar yaptıklarından mühim olabilir. İstersen devleti kurtarabilirsin.
• Hakkımdaki teveccühünüze teşekkür ederim. Memleketi kurtarmak için elimden geleni yapacağıma şüphe etmeyiniz.”[1]
***
MEB, “Paşa, paşa…” ifadelerinin devamında Atatürk’ün ne dediğini vermeyerek Padişahın Atatürk’ü vatanı kurtarması için yolladığı algısı yaratıyor. Atatürk’ün ne dediğini diyaloğun devamını vererek gösterelim:
Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimî mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükûmetlerin yüzüncü derece âletleriyle temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girişmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim: ‘Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmiyeceğime emniyet buyurunuz.’ Söylerken, kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında, bütün his ve fikirlerini, temayüllerini tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekliyebilirdim? Memleketi kurtarmak lâzımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim: Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri uslandırırsam, Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım. ‘Merak buyurmayın efendimiz,’ dedim, ‘nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz [padişah iradesi] olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmıyacağım.’ ‘Muvaffak ol!’ hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra, huzurundan çıktım.’ “[2]
Ertesi gün Samsun’a hareket eden Atatürk, Samsun’a vardığında komutanlara ve halka yönelik telgraf ve bildirilerinde işgallere direnilmesini, askerin terhis edilmemesini, silahların teslim edilmemesini söyleyecek, İzmir’in işgalini protesto edecektir. Havza’daki mitinge katılacaktır. İngilizlerin isteği üzerine Samsun’a ayak bastığından 20 gün sonra, 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağrılır. Hükümet, 23 Haziran 1919’da İstanbul’a gelmediği ve “halkı hükümete karşı tahrike teşebbüs ettiği” gerekçesiyle, kendisini azleder. 7-8 Temmuz’da padişah ve hükümetle süren telgraf görüşmesinde askerlikten istifa ettiğini belirtir. Dahiliye [İçişleri] Nazırı Adil Bey, 29 ve 30 Temmuz 1919 tarihiyle hemen tüm il ve kaymakamlıklara gönderdiği şifre telgrafla, Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Beyin yakalanarak derhal İstanbul’a gönderilmelerini ister. Sonrasında Dürrizade fetvasıyla kafir ilan edilmesi, idam fermanı, Kuvayi İnzibatiye adlı Halife ordusu üzerine yürütülür.
Bunu yapanlar mı Atatürk’ü Samsun’a vatanı kurtarması için yolladı!
Atatürk, “Nutuk” adlı eserinde Vahdettin ve Damat Ferit için şöyle der:
“Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı.”[3]
Dahası “hain Vahdettin”[4] , “millet haini kabine”[5] der.
Mavi Vatan’dan, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı üzerinden, Suriye’den sıkıştırılmak istene Türkiye’de emperyalizme karşı mücadelenin lideri Atatürk, milletimizi birleştirebilir. Atatürk’ü çıkararak değil, vatan savunmasında ve milli birliği sağlamadaki rolünü anlatarak badireleri savuşturabiliriz. Dolayısıyla Atatürk sadece tarihin ve kendisini doğru anlatılması için değil geleceğimiz için de önemlidir.
***
Tarihçi
MUSTAFA SOLAK
***
[1] Akif Çevik, Gül Koç, Koray Şerbetçi, Ortaöğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 12, T.C. MEB Devlet Kitapları, 2. Baskı, Ankara, 2019, s.62.
[2] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, Bateş Yayınları, 1980, s.173-174.
[3] Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.19 (Nutuk 1), Kaynak Yayınları, İstanbul, 2006, s.23.
[4] Age, s.183.
[5] Age, s.217.