TSK DOSYASI /// MÜYESSER YILDIZ : İstenen Böyle Askerler mi ???!!!


İstenen Böyle Askerler mi ???!!!

Milli Savunma Bakanlığı 5 gün önce Kara Harp Okulu’ndaki resmi mezuniyet törenden sonra geçen yıl kaldırılan subay andını okuyup kılıç çakan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenler hakkında inceleme başlatıldığını açıkladı.

Ortalık durulur gibi oldu.

Ama 8 gün sonra, üstelik de İmam Hatipliler Kurultayı’nda bu konuda ilk defa konuşan Erdoğan, teğmenleri peşinen infaz etti.

“İstismarcılar” dedi… “Bu kılıçları kime çekiyorsunuz?” diye sordu… Ve “30 kişi, 50 kişi olabilir”; “bunları temizleyeceklerini” açıkladı.

Bu sözlerden sonra komutanların veya polislerin, teğmenlerin kapısına dayanıp rütbelerini sökmeleri, hatta gözaltına almaları beklenirdi.

Ama neyse ki, Erdoğan’dan sonra konuşan, partisinin Sözcüsü Ömer Çelik, “demokratik mekanizmaların işlediğini”, “soruşturmanın sonucunun beklenmesi gerektiğini” anlatmaya çalıştı.

Emir büyük yerden, “Başkomutan”dan gelmiş, hüküm kesilmiş; Milli Savunma Bakanlığı ve komutanlar objektif bir soruşturma yürütecek, öyle mi?!

BİRLİĞE KATILMALARI ÖNE ÇEKİLEBİLİR İDDİASI

Evvela teğmenler hakkında neden hemen işlem yapılmadığını, daha doğrusu yapılamadığını anlatalım.

Çünkü şu anda izindeler. Henüz sınıf okuluna katılmadıkları için işlem başlatılamıyor. Normalde 15 Eylül’de yeni birliklerinde olacaklar.

İddia o ki, süratle işlem yapılması için sınıf okuluna katılım tarihlerinin öne çekilmesi düşünülüyormuş.

İkincisi; videolardan o törenlere katılanlar ile bu konuda WhatsApp grubunda yazışma yapılanların tespitinin bitmesi bekleniyormuş.

“KILIÇLAR KİME ÇEKİLDİ”Yİ ERDOĞAN’DAN ÖNCE KİM SORDU?

Erdoğan’ın teğmenler hakkındaki bu ağır sözlerini, İmam Hatipliler Kurultayı’ndaki diğer açıklamalarıyla birlikte değerlendirmek gerekiyor.

Buna gelmeden önce “yeni Türkiye”nin “yeni TSK”sının mimarı, geçtiğimiz günlerde vefat eden SADAT kurucusu emekli general Adnan Tanrıverdi’nin ekibinin teğmenler olayına yaklaşımına bakalım.

Örneğin 15 Temmuz’un ardından MSB’de kurulan Harp Okulları sınav komisyonlarında görev aldığı ortaya çıkan bir ismin, olaydan birkaç gün sonra kaleme aldığı yazısının başlığı aynen şuydu:

“Kılıçlar kime çekildi”

Günler sonra Erdoğan’ın aynı ifadeyi kullanması tesadüf müdür, bilinmez; o yazıda, sadece teğmenlerin değil, sıralı komutanlarının da sorgulanması, “farklı bir yapılanma tespit edilirse, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı ve MSB Rektörü ile Dekanın bunun hesabını vermesi” istenip şöyle denildi:

“Sayın Cumhurbaşkanım, bu kılıçlar kime çekildi? Ne için, ne mesaj verilmeye çalışıldı? Siz merak etmiyorsanız, biz millet olarak merak ediyoruz… Adalet cesaret ister!”

“NARA, KUTSAMA, TAKDİS” BENZETMESİ

Aynı ekipten bir başka isim ise yine Erdoğan’ın konuşmasından bir gün önce şu ifadeleri kullandı:

“Teğmenler kılıç çekerek ‘M. Kemal’in askerleriyiz’ narası atarak bir yerlere mesaj verdiler.. Bu mesaj; saf, temiz, samimi kalpli bir genç teğmenler haykırışı değil, konu derinliğine araştırılmalı, yılan büyümeden, bedel ne olursa olsun başı ezilmelidir.”

Söz konusu isim; ne zaman “Yurtta Sulh Cihanda Sulh, Ne Mutlu Türküm Diyene, Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarını duysa aklına; 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbe ve muhtıraların geldiğini kaydetti.

Yazısının sonunda da yetkililere şöyle seslendi:

“Kışımız bereketli geçip ilkbahar gül gülistan olsun istiyorsak devlet içindeki (TSK dahil) dikenleri, ayrık otlarını temizlemekten imtina etmeyelim… İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Trabzon, Edirne, Van, Şırnak, Konya vs. ne der… Aman ne olur verdiği mesajları dikkate alınız ve Milleti bir dinleyin olmaz mı?”

Bu ekipten son ses Erdoğan’ın konuşma yaptığı önceki gün, öğlen saatlerinde geldi. Aralarında Balyoz ve 28 Şubat kumpas davalarından aşina olduğumuz isimlerin de bulunduğu ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) bir basın duyurusuyla; teğmenler olayına sessiz kalınmasının “benzer toplantılara referans olacağı” uyarısında bulundu.

MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ’NİN MİSYONU

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, teğmenlere “Atatürk” dedikleri için soruşturma açılmadığını söyledi; ama parti üzerinde etkili çevrelerin hal-i pür melali ortada.

Bunlara; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ayasfoya’nın açılışında elindeki kılıcı, Reisül-Kurra Vekili Mustafa Demirkan’ın da yine Ayasfoya’daki icazet töreninde Atatürk’e lânet okumasını ekleyin…

Memlekette sadece kendilerinin olduğunu, Cumhuriyet’in değerlerine ve Atatürk’e sahip çıkanların imha edildiğini sanıp teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi karşısında şok geçirenlere küçük bir sır (!) verelim.

Devr-i iktidarlarında kurulan, Harp Okulları’nın bağlı olduğu Milli Savunma Üniversitesi’nin “Misyonumuz/Vizyonumuz” bölümünde şunlar yazıyor:

“Misyonumuz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine, vatanına, milletine ve devletine bağlı, görev bilinci, şeref, sadakat ve sorumluluk değerleri ile donatılmış, Atatürk İlke ve inkılaplarını benimseyen analitik düşünen, donanımlı, özgüvene sahip seçkin subay ve astsubayları yetiştirmek ve geliştirmektir.”

ATATÜRK TSK’NIN GÖĞSÜNDEN ALINIRSA

“Erdoğan’ın, teğmenlerle ilgili sözlerini, İmam Hatipliler Kurultayı’ndaki diğer açıklamalarıyla birlikte değerlendirmek gerek.” dedik. Şimdi buna gelelim.

Yine “başörtüsü, kılık kıyafet, imam hatiplerle uğraşma” üzerinden “eski TSK”yı hedef alıp, “FETÖ’cü vatan hainlerinin, vesayetçi dönemlerde ordumuzun kılcallarına kadar yerleştiğini” öne sürdü.

“Alnı secdeye değenden zarar gelmez” şiarıyla FETÖ’cülerin kılına dokundurtmayan, bunlar hakkındaki MGK raporlarını “yok hükmünde” sayıp, “rafa kaldıranlar”, “darbeci Kemalist gelenekle, FETÖ’yü birbirine kırdırmak” için kumpaslara göz yumup “yol alanlar”, “FETÖ”cüleri TSK’nın kozmik odasına sokanlar, yine “FETÖ”cüleri tıkır tıkır terfi ettirenler, demek, başkalarıydı!..

Erdoğan’ın konuşmasından bir başka bölüm.

Neyin “davası” ise yine “bu dava”dan söz edip imam hatiplilere şöyle seslendi:

“Şunu asla unutmayın sevgili gençler. Eğer bu topraklardan Müslümanlığı, ezanı, minareyi, camiyi, Kur’an’ı çekip alırsanız, inanın geriye hiç ama hiçbir şey kalmaz. Geride millet de kalmaz, memleket de kalmaz… İmam hatip mücadelesi bir vatan savunmasıdır. İmam hatip mücadelesi bir iman mücadelesidir. İmam hatip mücadelesi bir varlık yokluk mücadelesidir… Türk Silahlı Kuvvetleri demek peygamber ocağı demektir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin göğsünden imanı alırsanız geriye bir şey kalmaz. Bunun acı örneklerini yakın geçmişte gördük… Bayrağı sizler teslim alacaksınız. Sizler imam hatiplisiniz, sizin omzunuzda ağır bir yük var… Yolunuz uzun, vazifeniz çetin…”

Bu milleti millet, bu vatanı vatan yapan değerler bunlardan ibaret değil ki!..

Üniter ve milli yapıyı, Cumhuriyet değerlerini ortadan kaldırsanız geriye Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye kalır mı?.. Göğsünden Mete Han’ı, Atatürk’ü alırsanız TSK ne olur?!

PAPAZIN ELİNİ ÖPMEK İÇİN SIRAYA GİRDİLER

Erdoğan’ın bu mesajlarından sonra dikkat çekici bir ziyareti dikkatlerinize sunalım.

Lozan Antlaşması’na göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’nin, Türk vatandaşı Başpiskoposu Bartholomeos, Perşembe günü bir tekneyle Çeşme’den Yunanistan’ın Sakız Adası’na gitti. Tabii yine Lozan’a aykırı şekilde “Ekümenik” unvanıyla…

Yunanistan Deniz Lisesi öğrencilerinin mürettebat olarak görevlendirildiği tekneye Yunanistan bayrağı çekildi…

Sakız Adası’na varıldığında; “Devlet Başkanı kabulü protokolüne uygun olarak”, Bartholomeos’u bir askeri birlik karşılayıp tekmil verdi. Yunan milli marşı okundu…

Sonrasında sadece papazlar ve siviller değil, Yunan askerler de Bartholomeos’un elini öpmek için sıraya girdi.

Birileri, “AB üyesi Yunanistan’da bu oluyor. Bizde niye olmasın?” diye düşünebilir.

Doğrudur; ama Yunanistan Anayasası’nda, “Ortodoks devleti” diye yazıyor.

Hazır tüm dertlerimize derman olacak (!) yeni anayasa gündemdeyken: siz de Adnan Tanrıverdi’nin, “İslâm Ülkeleri Konfederasyonu Anayasasını” hayata geçirirsiniz, olur biter!..