GLOBAL EKONOMİ DOSYASI /// BRICS ve Türkiye : Küresel Ekonomi ve Jeopolitikte Yeni Denge Arayışları

BRICS ve Türkiye : Küresel Ekonomi ve Jeopolitikte Yeni Denge Arayışları

Ekim 2, 2024

***

BRICS’in gelişen yapısı ve Türkiye’nin bu organizasyon ile ilişkileri, hem küresel ekonomi hem de ulusal düzeyde önemli bir tartışma konusudur. BRICS, özellikle dünya ekonomisinde ağırlıkları hızla artan ülkeleri bir araya getiriyor ve bu ülkelerin dünya üretimine katkısı giderek büyüyor. Bu oluşumun 2024 yılı itibariyle genişlemesi ve İran, Suudi Arabistan, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri‘nin resmi olarak katılması, BRICS’i artık farklı bir küresel ekonomik güç odağı haline getiriyor. Ancak Türkiye’nin de başvuruda bulunmuş olması, BRICS’in sadece ekonomik değil, jeopolitik bir alternatif arayışı olarak da değerlendirilmesine neden oluyor.

BRICS platformu, kuruluşunda askeri bir bloktan ziyade ekonomik ve siyasi bir koordinasyon yaratmayı amaçlamıştır. Ancak üyeler arasında ciddi iç tartışmaların olduğunu ve özellikle Çin ile Hindistan arasındaki sınır gerilimleri veya Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik hamlesine verilen farklı tepkilerin, bu ülkelerin tam anlamıyla bir blok oluşturmadığını gösterdiği bir gerçek. Bununla birlikte, BRICS’in küresel ekonomiyi dönüştürmeye yönelik adımları, üyeler arasındaki bu farklılıkları gölgede bırakabilir.

Türkiye’de BRICS tartışılırken dikkatlerden kaçan iki önemli unsur var. Birincisi, bu tür alternatif bloklaşmaların tarihsel arka planı. Özellikle 20. yüzyılın ortalarında yaşanan dekolonizasyon süreci ve yeni kurulan ülkelerin bir araya gelerek dünya düzenini değiştirme girişimleri bugünkü tartışmalara ışık tutuyor. 1960’ların radikal devrimci hareketleri ve Tricontinentalizmin, yeni bir dünya düzeni tahayyül eden bu blokların öncülü olduğu unutulmamalı. Bugün ise bu misyon, daha çok ulus-devletlerin tekeli altına girmiş durumda.

İkinci önemli nokta ise, uluslararası arenada güç sergilemenin sadece askeri güçle sınırlı olmadığı gerçeği. BRICS ülkeleri askeri anlamda bir blok oluşturmuyor olabilir, fakat finansal düzeni değiştirme ve kendi kalkınma bankalarını kurma, ticaretin ulusal para birimleri üzerinden yapılması gibi önemli adımlar atıyorlar. Türkiye’deki BRICS tartışmalarında askeri boyutların öne çıkarılması, finansal altyapılar ve küresel ekonomik dengelerde yaşanan dönüşümlerin gözden kaçırılmasına neden olabilir. Özellikle kredi erişimi ve kalkınma politikaları gibi konular, bu tartışmaların odak noktası olmalıdır.

OKU:  Orta Doğu Gerilimi ve Enflasyon Verileri Etkisi: Bankalarda düşüş yüzde 3’ü aştı
BRICS’in genişlemesi, küresel ekonomide Kuzey-Güney ayrımının bir yansıması olarak da değerlendiriliyor. Tarihsel olarak 1960’ların Bağlantısızlar Hareketi’ne benzer bir bloklaşma, günümüzde antiemperyalist bir hareket olarak görülmese de, dünya ekonomisinde belirleyici bir rol oynayabilecek bir kutuplaşmanın işaretleri mevcut. Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelerin başını çektiği bu yeni ekonomik güç merkezi, batılı finansal kapitalizme karşı alternatif bir ekonomik düzen inşa etmeye çalışıyor.

Türkiye’nin bu sürece katılımı ise hem ekonomik hem de jeopolitik anlamda büyük önem taşıyor. 2018’de yaşanan ekonomik kriz sonrası Türkiye’nin alternatif politika arayışları, BRICS ile ilişkileri açısından kritik bir dönemeç oldu. Türkiye’nin BRICS üyeliği, NATO ile olan ilişkileri ve Avrupa ile ekonomik bağımlılığı dikkate alındığında, denge politikaları önem kazanıyor. BRICS gibi oluşumlarla ilişkiler, Türkiye’nin dış politikadaki denge arayışlarını sürdüreceğini gösteriyor.

Sonuç olarak, BRICS’in genişlemesi ve Türkiye’nin bu süreçteki rolü, küresel ekonomide ve jeopolitik arenada yaşanan değişimlerin önemli bir parçası. Türkiye’nin bu denge politikaları ve alternatif arayışları, uluslararası arenada nasıl bir rol oynayacağı sorusunu gündemde tutmaya devam edecek.