Ömür Çelikdönmez : Almanya ikinci İsrail mi ???
Nasyonel Sosyalist Adolf Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte, II. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’ da tam bir Yahudi avı başlatıldı. Yahudilerin Almanya’nın yaşadığı/yaşatıldığı tüm olumsuzlukların sorumlusu ilan edildi.
İnsanlık tarihinin yüz karası toplama kamplarına gönderilmeden önce, Yahudilerin kaldıkları mekanlar işaretlendi. Yahudi olduklarını belirten işaretler takmaya zorlandılar. Sadece Almanya Yahudileri değil Nazi ordusunun işgal ettiği büyük coğrafyada Yahudiler öldürüldü!
Holokost nedir?
Holokost, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sının, Adolf Hitler’in talimatıyla, toplama kampları, ölüm kampları, zorla çalıştırma, aç bırakma ve toplu infazlar gibi yöntemlerle yaklaşık altı milyon Yahudi’nin sistemli bir şekilde katledildiği soykırımdır.
Bu soykırım, 1933’ten 1945’e kadar olan dönemde Nazilerin, Yahudi demografisini düzenleme olarak planlandı ve uygulandı. Yahudiler dışında Romanlar, engelliler, seçilmişler ve diğer azınlık gruplar da bu süreçte zulme uğradı ve öldürüldü. Holokost, insanlık koşulları en karanlık ve trajik olarak sürdürülebilir olarak kabul edilir.
Günümüzde Almanya İsrail ilişkileri hangi boyutta?
Almanya-İsrail ilişkileri, siyasi ve siyasi açıdan oldukça önemli ve karmaşık bir boyuta sahiptir. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın Nazi rejiminin Yahudilere karşı gösterdiği soykırım nedeniyle, Almanya-İsrail ilişkilerini sorumluluk çerçevesi şekillendirilmiştir.
Holokost varisi Almanya, İsrail’in varlığını ve parasını desteklemeyi dış politikasının temel güvencelerinden biri olarak kabul etmektedir. Almanya, İsrail’in güçlü müttefiklerinden biri olarak görülmekte ve özellikle güvenlik, savunma sanayii ve ticaret alanında yakın iş birliğini geliştirmektedir. İsrail’in en büyük silah tedarikçilerinden biri Almanya’dır ve denizaltı gibi birleştirme savunma ekipmanları bu iş birliğinin parçasıdır.
Almanya hükümeti neden Gazze’ye destek mitinglerini yasaklıyor?
Alman Hükümetine sorarsanız, Gazze’ye destek mitinglerini yasaklamalarını genellikle güvenlik ve kamu Almanya’da düzeni endişeleri açısından olduğunu belirtir. Özellikle bu tür mitinglerin toplumsal gerilimleri artırabileceği, Siyonizm ve antisemittik söylemleri tetikleyebileceği ve şiddet olaylarına yol açabileceği endişelerinden söz ederler.
Hükümet marifetiyle Gazze’ye destek amaçlı tüm protestolar ve açıklamalarda, medya tarafından “Yahudi karşıtı ifadeler kullanıldı” biçiminde kriminalize edildiğini de unutmamak gerekir.
Almanya’da İsrail-Filistin çatışmasına yönelik protestolar sırasında münferit Yahudi karşıtı saldırıların yaşanmış olması, hükümeti bu konuda hassas bir tavır almaya yöneltmiş.
Bu yüzden, mitinglerde olası şiddet içeren veya nefret söylemi barındıran durumları önlemeyi amaçlıyorlar. Tam bir ikiyüzlülük.
Hükümet, aynı zamanda Almanya’nın tarihi nedeniyle antisemitizme karşı güçlü bir duruş sergilediği iddiasında. Ancak bu yasaklar, hak özgürlüğüyle ilgili tartışmalara da yol açıyor, çünkü birçok kişi barışçıl protestoların bu yeteneğinin engellenmemesini savunuyor.
Gazze’de öldürülenler insan değil mi?
İsterseniz Almanya’daki bu yasaklama kararlarının evrensel İnsan hakları beyannamesine ters düştüğünü düşünebilirsiniz. Ne düşünürseniz düşünün Alman müesses nizamı açısından sorun yok.
Çünkü Alman pragmatizmi politikalarını böyle şekillendiriyor. Gazze halkına sözde Müslüman Arap devleri dahi sahip çıkmadığına göre Alman oportünistler neden ellerini taşın altına koysunlar?
Almanya’nın Gazze’ye destek mitinglerini yasaklamasının temel nedenleri arasında kamu düzeni ve güvenliği sağlama kaygısı bulunmaktadır. Almanya’da bu tür mitingler bazen şiddet, nefret söylemi ya da antisemittik eylemlerle sonuçlanabildiği için, hükümet bu tür olayların önüne geçmek için yasaklama kararı alabiliyor. Almanya, geçmişindeki tarihsel olaylar nedeniyle antisemitizme karşı oldukça hassas bir yaklaşım benimsemiş durumda.
Ancak bu tür yasakların, ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı gibi temel insan haklarıyla çeliştiği eleştirisi de mevcut. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ne göre, herkesin barışçıl bir şekilde toplanma ve ifade özgürlüğü hakkı vardır. Dolayısıyla, bazı kesimler, bu yasakların demokratik ilkelerle ve insan haklarıyla çeliştiğini savunuyor. Çünkü Alman Hükümetinin İsrail yanlısı tutumu hiçte yenilir yutulur değil.
O nedenle birçok bağımsız gazeteci, aktivist, akademisyen Almanya’yı Filistin’e Destek Protestoları kapsamında ifade özgürlüğünün bittiği yer olarak nitelendiriyor.
Gazze’de ölen sivillerin insan hakları konusunda yapılan eleştiriler ise, küresel bir tartışmanın parçasıdır. Birçok insan, bu konuda uluslararası toplumun sessiz kaldığını ya da taraflı davrandığını düşünmektedir. Almanya’nın yasakları bu geniş tartışmanın sadece bir parçası olarak görülmekte ve ülkelerin bu tür konulardaki tutumları hem iç siyasi dinamiklerden hem de uluslararası ilişkilerden etkilenmektedir.
Almanya’da Hakimler var
Almanya’da hükümet İsrail karşıtı gösteri ve söylemleri yasaklıyor ama Üç yargıç tarafından temsil edilen Berlin II. Bölge Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 26 Nisan 2024 tarihinde, durumun aciliyeti nedeniyle sözlü duruşma yapılmaksızın, ‘Yahudi karşıtı ifadeler’ biçiminde formüle edilen iddiaların yasaklanması yönünde ihtiyati tedbir kararı aldı.
Bu karar Alman hükümetinin İsrail karşıtı gösterileri ve söylemleri yasaklaması ile çelişmiyor mu?
Almanya’da İsrail karşıtı gösterileri yasaklama kararı ve Berlin II. Bölge Mahkemesi’nin ‘Yahudi karşıtı ifadeler’ biçiminde formüle edilen iddiaların yasaklanması yönünde ihtiyati tedbir kararı Almanya’nın antisemitizmle mücadelesine ve toplumsal barışı koruma çabasına işaret ediyor gibi yorumlanabilir.
Ancak kim ne derse desin bu tür bir yaklaşım, zorlama bir değerlendirmedir, insan hakları ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Berlin II. Bölge Mahkemesi’nin Yahudi karşıtı ifadelere karşı aldığı ihtiyati tedbir kararı, esasen antisemitizmi önlemeyi amaçlayan bir hukuki müdahale olarak değerlendirilebilir. Almanya’da, antisemitizmle mücadele konusunda hassas bir yaklaşım benimsenmektedir.
Bu nedenle, antisemittik ifadelerin yasaklanması hukukun ve toplumun önemli bir prensibi olarak kabul ediliyor.
Alman hükümetinin İsrail karşıtı gösterilere ve söylemlere yönelik politikalarıyla bu kararın çelişip çelişmediğine dair ise şu şekilde bir değerlendirme yapılabilir: İsrail’e yönelik eleştiriler ile Yahudi karşıtı ifadeler arasında yasal ve toplumsal bir ayrım bulunmaktadır.
Almanya’da İsrail hükümetine yönelik meşru eleştiriler ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilebilir. Ancak bu eleştirilerin Yahudi topluluğuna yönelik nefret söylemi veya antisemitizm içermesi halinde yasaklanması mümkündür.
Yahudi karşıtı ifadelerin yasaklanması, antisemitizme karşı alınan önlemler kapsamında değerlendirildiğinde, İsrail karşıtı gösterilerin yasaklanmasıyla doğrudan çelişmez. Ancak bu konudaki sınır, antisemitizme varan söylemlerle meşru eleştiriler arasındaki farktır.
Özellikle, Holokost tarihi bağlamı düşünüldüğünde Almanya, Yahudi düşmanlığı ve nefret söylemine karşı oldukça hassas bir tavır sergiliyor gibi yapıyor.
Mahkemenin bu kararı, özgürlük ile nefret söylemi arasındaki ince çizgiyi vurguluyor. Mahkeme kararının, Yahudi deformasyonlarının hedef alınması, antisemitizmin sınırlandırılması gibi çeşitli düşüncelerini ön plana çıkarırken, İsrail’in genişletilmiş politik eleştirilerinin bu bağlamda ayrı bir tartışmada nasıl değerlendirileceği merak konusu.
Mahkemenin kararında “Yahudi’nin ifadeleri “ne özel bir vurgu yapılmış olması, bu tür açıklamaların kamu düzenini ve toplumsal barışı bozma potansiyeline karşı izlenmesi bir önlem olarak değerlendirilebilir.
Ancak bu karar bireysel özgürlük ile toplumsal özgürlüklerin dengelenmesinin yollarını tartışmaya açmıştır.
Gösterilerde İsrail politikalarının eleştirilmesi ile antisemitizm arasında bir ayrımcılığın zorluğu, yargı kararlarına bu tür müdahalelerin daha dikkatli bir şekilde ele alınmasını gerektirmez mi?
Sonuç olarak, mahkemenin kararı, bir yandan toplumsal barışı koruma çabası olarak görülürken, diğer yandan özgürlük ve gösteri hakkı bakış açısı ve değerlendirilebilecek bir bakış açısı da olabilir.
***
Ömür Çelikdönmez / Haber Şanlıurfa