SADIK RIDVAN KARLUK : Standard & Poor’s’dan Türkiye Not Açıklaması
E-POSTA : ridvankarluk@gmail.com
***
S&P Global Ratings Kıdemli Direktörü Frank Gill, Türkiye’nin kredi notunu bu yıl iki kez yükselttiklerini belirterek, “Bu tek bir yıl için oldukça yüksek bir not artışı” demiştir. Gill, S&P’un Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “BB-“ye yükseltmesi ve kredi not görünümünü “durağan” olarak belirlemesinin ardından not artışı kararını etkileyen faktörlerin başında uluslararası rezervlerdeki artışın geldiğini, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 50’ye yükseltmesinin etkisini göstermeye başladığını açıklamıştır: “Ekonomi yeniden dengeleniyor. 12 aylık cari açık Ağustos itibarıyla GSYH’nin yaklaşık yüzde 1’i seviyesinde.”
Ekonominin yeniden dengelenmesinde itici gücün mevduat tabanında dövizden TL’ye geçiş yapan hane halkı olduğunu, bu durumun Merkez Bankası’nın döviz rezervi biriktirmesine büyük katkı sağladığını belirten Gill, “Şu anda net dış finansman ihtiyacı büyük ölçüde azaldı” demiş, kredi notu görünümünün durağan olarak belirlendiğini anımsatarak, “Bunun nedeni, ileriye dönük olarak, dezenflasyon ve yeniden dengeleme programının bir sonraki aşamasının uygulanmasının muhtemelen biraz daha zorlayıcı olacak olması” gerektiğini açıklamıştır.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Uluslararası fonlar yatırım kararı alırken, kredi notu üzerinden yatırım kararı verirler. Kredi puanınız ne kadar yüksek ise, o kadar düşük faizle kredi alma imkanınız olur. Ülkelere, finans piyasalarına, reel sektöre, belediye ve diğer kuruluşlara yapılacak yatırım ya da verilecek olan kredinin miktarı, faizi ve süresi kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilecek olan kredi puanına göre tespit edilir.
Kuruluşlar tarafından yapılan kredi derecelendirmesi; kurum ve ülkelerin mali geçmişleri, cari borçları ve cari varlıklarını inceleyerek ilgili ülke ve kurumların mali yükümlülüklerini yerine getirme gücünü belirler. Kredi derecelendirme, bankaların, işletmelerin, şirketlerin, kurumların, ülkelerin mali yapısını inceleyerek kredi ödeyebilme yeteneğini ölçümler. Kredi ödeyebilme yeteneğine göre de verilecek olan kredinin ve kullandırılacak olan faizin miktarı belli olur.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Nureddin Nebati’den görevi devralırken “Rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmamıştır” diyerek Türk ekonomisinin durumunu açıklamıştır. Bakan Şimşek, Türkiye’nin, 3 büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu iki kademe artırılan tek ülke olduğunu belirtmiştir: “Bu olumlu gelişmeler ülke risk primimizi düşürmüş ve dış borçlanma maliyetlerimizde önemli iyileşme sağlamıştır. Piyasa göstergelerimiz olumlu gelişmelerin süreceğine işaret ediyor.”
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, ülkelerin ekonomik ve finansal yükümlülüklerini zamanında ve tam olarak yerine getirme kapasitesini belirleyen kuruluşlardır. Değerlendirmedeki amaç, o ülkedeki yatırım ortamının risk seviyesinin tespit edilmesidir. Ülkeler, uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının müşterisi olarak kendi istekleriyle bu kuruluşlarla anlaşma yapabilirler. Bunun amacı ülke ekonomisine yatırım yapması istenen yabancı sermayenin güven arayışını karşılamaktır. Bazen ülkeler istememesine rağmen değerlendirme yapılabilmektedir.
Derecelendirmeler hesaplanırken değerlendirmeyi yapan kuruluşlar ekonomik ve politik riskleri gözden geçirirler. Ekonomik risk, büyüme, işsizlik, enflasyon oranı, cari işlemler dengesi, kamu borçlanmaları gibi makro ekonomik göstergelere göre belirlenmektedir. Politik risk, siyasi istikrar, ülke içi dengeler, iktidar tarafından izlenen dış politika ve buna benzer kriterler göz önünde tutularak yapılmaktadır.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının açıklamaları “harfler” ile tespit edilmektedir. Tabloda B, B ve B3 Türkiye için verilen notlardır. Kredi notu görünümü negatif, durağan ve pozitif olarak belirlenmektedir. Türkiye’nin kredi görünüm notunu Fitch, Eylül ayında negatif seviyeden durağan seviyesine, S&P ise Aralık ayında durağan seviyesinden pozitife çevirmiştir.
Enflasyonun tek haneli seviyelere indirilmesiyle, Türk lirasına ve yerel sermaye piyasalarına olan uzun vadeli güvenin yeniden sağlanması konusunda daha fazla ilerleme kaydedilmesi durumunda notun yükseltilebileceği açıklanmıştır. Ücret belirlemede artış oranının, hükümetin 2025 yıl sonu enflasyon hedefi olan yüzde 17 yerine, yaklaşık yüzde 44 olan 2024 enflasyon oranına endekslenmesinin, enflasyonla mücadele programı için risk olduğuna işaret edilmiştir.
Yüzde 30’dan yüksek bir artış oranının enflasyonla mücadele sürecini uzatacağı açıklanmıştır. Ülkede 2028 yılına kadar seçim olmaması durumunda, mali ve gelir politikası sıkılaştırması yoluyla talebi ve enflasyonu baskılamak için alan olabileceği belirtilmiştir. Reel GSYH büyümesinin 2025 yılında yüzde 2,3 olarak öngörüldüğü açıklanmıştır. S&P, son olarak Mayıs ayında Türkiye’nin kredi notunu “B”den “B+”ya yükseltirken, kredi notu görünümünü “pozitif” olarak korumuştur.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri, Türkiye gibi ülkeler açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Uluslararası fonlar, yatırım kararı alırken kredi notu üzerinden yatırım kararı verir. Kredi puanınız ne kadar yüksek ise, o kadar düşük faizle kredi alma imkanınız olur. Ülkelere, finans piyasalarına, reel sektöre, belediye ve diğer kuruluşlara yapılacak yatırım ya da verilecek olan kredinin miktarı, faizi ve süresi kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilecek olan kredi puanına göre belirlenir.
Bu kuruluşlar tarafından yapılan kredi derecelendirmesi; kurum ve ülkelerin mali geçmişleri, cari borçları ve cari varlıklarını inceleyerek ilgili ülke ve kurumların mali yükümlülüklerini yerine getirme gücünü belirler. Kredi derecelendirme, bankaların, işletmelerin, şirketlerin, kurumların, ülkelerin mali yapısını inceleyerek kredi ödeyebilme yeteneğini ölçümler.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Nureddin Nebati’den görevi devralırken “Rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmamıştır” diyerek önemli bir tespitte bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert ve kararlı açıklamalarına rağmen politika faizini yüzde 8,50’den yüzde 40’a yükseltmesi, önemli bir karar olarak tarihe geçmiştir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek, görev devir teslim töreninde yaptığı açıklamada “şeffaflık, öngörülebilirlik ve rasyonel zemine dönme” mesajları vermiştir. Bakan Şimşek basın toplantısında “Orta vadede enflasyonun yeniden tek haneye düşürülmesi ,öngörülebilirliği artırması, yapısal dönüşümü hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Uygulanacak maliye politikası ve yapısal reformlarla merkez bankamıza enflasyonla mücadelede destek olmak temel politikamız olacaktır. Bu öncelikler çerçevesinde çalışmalarımızı eşgüdüm çerçevesinde güçlü bir koordinasyon sağlayarak sürdüreceğiz” demiştir.
Aradan geçen zamanda Mehmet Şimşek’in açıklamaları ne kadar gerçekleşmiştir? Bu sorumun cevabını sayın okurlarımın takdirine bırakıyorum.