Cazim GÜRBÜZ
Ruslaşmak, ayakyolu
ve Türklüğün yolu…
Ruslaşmak öyle mi?
Yıl 1992… Bakû’da, o günkü adı
Karl Marks olan parkta, Azerbaycanlı şair dostum Vagıf Bayatlı ile birlikteyiz.
Tuvaleti soruyorum, gösteriyor, varıyorum, kapıda kiril harfleriyle yazan
yazıyı okuyorum (Azerbaycan Edebiyatını okumak ve izlemek için öğrenmiştim o
alfabeyi). Ne yazıyordu biliyor musunuz? AYAKYOLU.
Vagıf Bey’in yanına döndüğümde bu
duruma hem şaşırdığımı, hem de çok sevindiğimi söyledim. Dostum Bayatlı, yüzüme
baktı anlamlı anlamlı, kızgın ve kırgın bir ses tonuyla şunları söyledi:
“Biz resmi
yazışmalar dışında dilimize Rusça sokmadık, baskıcı bir yönetime karşın
yapabildik bunu… Ama siz… Siz öyle mi yaptınız? İşte şu ayakyolu, buradan
başlayalım; Anadolu’da da buradaki gibi ayakyolu deniyor değil mi? Peki ya
şehir ve kasabalarınızda? Yahu başımızı döndürdünüz, ben bildiklerimi
sıralayayım: Kenef, Yüznumara, 00, WC, Memişhane, Tuvalet…”
Ne diyeyim, haklısın dedim
dostuma.
Peki şimdi bu “ayakyolu”
işi nereden çıktı? Şuradan: Cühelanın birisi sosyal medyada ukalalık edip demiş
ki: “Azeriler
Ruslaşmaya başlamış maalesef.” Babek Aslanov adlı
Azerbaycan Türkü kardeşim de yanıt vermiş: “Bir kere Azeri değil,
Azerbaycan Türkleri. İlaveten sizin Araplaştığınız kadar Ruslaşmadık çok şükür.
Türklüğümüzün bilincindeyiz.”
Azerbaycanlı değerli dostum Elnur
Bayram da bu tartışmayı bana yollamış.
Hâlâ, Azerbaycan yerine “Azerbeycan”
diyen, bu ülkenin adını bile doğru dürüst bilmeyenler, o ülkenin tarihinden,
coğrafyasından, edebiyatından, kültüründen nasipsiz olanlar, çıkıp işte böyle
abuk sabuk laflar edip hepimizin canını sıkıyorlar.
Ve daha üzücüsü ortalama insanımız
da bir şey bilmiyor.
Azerbaycan kökenli şair-yazar
merhum İldeniz Kurtulan’ın “Amcam Hamlet” adlı romanının arka kapak
yazısındaki bir tümce Türkiye Türkleri’nin Azerbaycan’a olan yakınlığını ya da
uzaklığını en çarpıcı biçimde ortaya koyar: “Azerbaycan… Türkülerine
bunca yakın, tarihine ise onca uzak olduğumuz ülke.”
Bizler 50 yıldır der dururuz “Yahu
Azeri diye bir millet yoktur, bu kavramı Stalin bizi onlardan ayırmak için
uydurdu. 1936 yılına dek Azerbaycanlıların kimlik belgelerinde Türk
yazardı” diye. Duyan yoktu. Geçende medyatik İlber Ortaylı
bu dediğimizi deyince ortalık birbirine girdi. Bu da bu halkın Azerbaycan ve
Türk Dünyası cehaletini bir kez daha tescil ettirdi.
Yalnız bu da değil, geçen yıl
sosyal medyada bir soru sordum, dedim ki “Çoğunuz, haddinizi aşıp beni Türkçü saymıyorsunuz, hadi bir
soru size: ‘Karabağ’la Dağlık Karabağ’ın farkını deyin bana,
haa Google’da falan aramayın yoktur’ dedim”. Yanıt yok, birkaçı bilgiçlik
tasladı, anında bozuverdim ve sonunda cehaletlerini yüzlerine çarpıp, yanıtı
ben verdim. Hadi bunu bırakın, ülkücü diye şişinip kabaranlardan çoğunun
haritada Aşkabat’ı bulup gösterebileceğini hiç sanmıyorum.
Türk Dünyasını bilmeden Türkçülük
böyle bir şey işte ve bunların bir kısmı da gidip oraları görüp geliyor, ben
görmediğim bu yerleri, okuduğum kadarıyla soruyorum onlara “Sen
daha iyi gezmişsin” diyorlar. Gitmediğimi söyleyince de
inanmıyorlar. Ortaylı’ya mal edilen bir söz var “Mal gibi gidip
geliyorlar” demiş. Demişse pek doğru demiş.
Mal gibi gidip gelen, sonunda “Azeriler
Ruslaşmış” der işte.
Kaynak: Ruslaşmak, ayakyolu ve Türklüğün
yolu… – Cazim GÜRBÜZ