AZINLIKLAR DOSYASI : 6-7 Eylül olaylarına bir de böyle bakın… Türk-Yunan ilişkilerinde diplomasi oyunları

6-7 Eylül olaylarına bir de böyle bakın… Türk-Yunan ilişkilerinde diplomasi oyunları

Pınar Saraçoğlu yazdı…

E-POSTA : pinars@odatv.com

08 Eylül 2024 09:32

***

Yıl: 1931… Kıbrıs’ta komünist hareket güçlendi ve İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadele ediyorlardı. Avrupa ve Balkanlar’da güç kazanan Sovyetler Birliği, Yunanistan ve Kıbrıs’taki komünistlerin arkasındaydı. İngilizler güçsüzdü ama yine de komünist ayaklanmayı güçlükle bastırdılar. 1941 yılında Komünistler “Çalışan Halkın Yenileşme Partisi”ni (AKEL) kurdular.
Savaş sonrası ittifak dağıldı. Yunanlı komünistler (ELAS) ve Kıbrıslı komünistler (AKEL), İngiltere’yi adada istemiyordu. İngiltere, AKEL’in Yunanistan’daki ELAS gibi silahlı mücadele başlatacağından çekiniyordu. AKEL seçimin tek galibiydi ve çok güçlüydü. İngilizler bunun farkındaydı ve bu gücü bölmeyi hedeflediler.

İNGİLTERE’NİN HAİN PLANI

İngiltere, Kıbrıs’tan kısmi bir çekilmeyi diplomasi kurnazlığıyla yapacaktı. Plan şuydu: Önce Rumları; komünist ve milliyetçi olarak bölecekti. Kıbrıs’ta komünistler güçlüydü, bu nedenle hemen güçsüz sağcılar kuvvetlendirilecekti. Sonra da İngilizler, ardından Rumlar ile Türkleri birbirine düşman edecekti. Peki amaç neydi? Kıbrıs’ı o kadar parçalara bölecekti ki, adadaki hiçbir taraf, artık İngiliz egemenliğini tehdit edecek güçte olamayacaktı. Bu planlar yapılırken, Türkiye’nin gündeminde Kıbrıs meselesi vardı. Oysa o yıllarda Türkiye-Yunanistan ilişkileri çok iyiydi. Hatta 1934 yılında Venizelos, Nobel Barış Ödülü’ne Atatürk’ü aday gösterdi. Türk-Yunan dostluğu “İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması”yla pekişti; bu antlaşma sonucu on binlerce Yunan vatandaşı Türkiye’ye yerleşip ticaret yapmaya başladı. 1951 yılında NATO’ya Türkiye ve Yunanistan birlikte girdi. Bir yıl sonra 1952’de gerçekleşen Balkan Paktı, iki ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirdi. Aynı yıl dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar Yunanistan’a giderken, Kral Pavlos da Türkiye’yi ziyaret etti.

İlginç bir detaya değinmek isterim: Ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’un fethi hiç törenle kutlanmadı. Kutlamalar ne olduysa 1953 yılında başladı. O yıllarda Demokrat Parti hükümetine baskılar başladığı için DP, fetih törenlerini daha minimalde tutmak istedi. Bunun üzerine İstanbul’da mağazasına Türk bayrağı asmayanların vitrinleri taşlanıyordu. Türk-Yunan dostluğu hızla düşmanlığa dönüşerek, Türkiye’nin gündemine girdi. Basında ise kışkırtıcı haberler yapılıyordu. Yunanistan, iç savaşı bitirip istikrarlı siyasal düzene kavuşunca, İngiltere’den Kıbrıs’ı kendilerine devretmesini istedi. Aksi takdirde meseleyi BM’ye götürecekti.
Yaptı da; kendi kaderini tayin hakkı talebiyle sorunu 1953’te BM’ye taşıdı. Mesele artık uluslararası boyut kazandı. Kıbrıs’ın çözümü İngiltere’nin inisiyatifinden çıkıyordu. Sömürgecilik suçlamalarına bir son vermek için İngiltere’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardı. Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ta çıkan olaylar, İngilizlerin işine yaradı. “Ben olmazsam bu iki ülke birbirini boğazlar ve komünistler iki ülkeyi de, Kıbrıs’ı da ele geçirir” korkusunu yaydı. En geçerli yol, adada statükonun devam etmesiydi! 23 Eylül 1955’te ABD, Kıbrıs sorununun BM Genel Kurulu’na getirilmesine karşı çıktı. Yeni kurulan İsrail ise Kıbrıs’taki statükonun korunmasından yanaydı.

İNGİLİZ gizli servis ajanı “James Bond” adlı karakteri ortaya çıkaran yazar Ian Fleming idi. Popüler edebiyatın tanınmış bir ismiydi. Fleming, aynı zamanda İngiliz istihbarat örgütü MI6 ajanıydı. Aynı zamanda gazetecilik de yapıyordu. Biliyor musunuz nam-ı diğer James Bond, 6-7 Eylül olaylaru yaşanırken neredeydi? Beyoğlu, İstiklal Caddesi’nde! Fleming’in İstanbul’da olduğu ortaya çıkınca Interpol toplantısına katılmak için geldiğini söyledi. Toplantıya İngiltere Denizaşırı İstihbarat Teşkilatı adına katılmıştı. Oysa Interpol toplantısı için İstanbul’a gelen Fleming toplantıya hiç katılmadı. Açıklaması şöyleydi: “15 dakika katıldım, sıkıldım; seccade almak için dışarı çıktığımda olaylar meydana geldi!”

6-7 Eylül olaylarının hemen ertesi günü İngiliz Sunday Times Gazetesi’nin manşetinde “İstanbul’da büyük ayaklanma” başlığı vardı. Haberde imza yoktu ama üslubu “Gazeteci” Ian Fleming’e benziyordu! İddialara göre ise Fleming İstanbul’a, Atatürk’ün evinin bombalandığı Selanik üzerinden gelmişti. Peki olaylarda nasıl bir rolü vardı? Bilinen şuydu ki 6-7 Eylül olaylarının ardından İngiliz Dışişleri Bakanlığı, haber dairesine bir talimat vermişti. Talimat şöyleydi: “Basında İstanbul’daki 6 Eylül olaylarında İngiliz mallarının tahrip edilmesi ve İngilizlerin yaralanmasıyla ilgili haberler özellikle vurgulanmalıdır.” Gerçek kışkırtıcılar kim olduğu belliydi! Türkiye’de ise olayın sorumlusu aydınlar oldu. 6-7 Eylül olaylarının sorumlusu olarak Aziz Nesin gibi 45 aydın apar topar cezaevine atıldı.

EOKA’NIN HEDEFİ

1955 yılı, Kıbrıs’taki İngilizler için de dönemeç oldu. Bu yıldan itibaren İngiliz gizli servisinin Flatcher Flitch gibi ajanları, Kıbrıs’a gelmeye başladı. Bunlardan biri de İngiltere Sömürgeler Bakanlığı Özel Temsilcisi Philips Tay’dı. Polis istihbarat birimi “Special Branch”ı kurmak için adaya geldi ve başardı da… Sömürge Hükümeti Polis Mekanize Birliği 165 kişillik ekibi ile kuruldu. Bir yıl sonra ise sayı 600 kişiye çıkarıldı. Polislerin hepsi Kıbrıs Türkü’ydü. 1958’de sayı 1770’e yükseldi ve bunun 1700’ü Kıbrıs Türkü’ydü! Bu şu demekti; İngilizler Rumların ENOSİS mücadelesine karşı, Kıbrıslı Türkleri destekleyecekti. Peki EOKA’nın hedefinde kim vardı? Kıbrıslı Türk polisler! Kıbrıs’ta terör İngiliz siyasetinin aracıydı. Halkları birbirine düşürmüşlerdi. Dönemin İngiltere Başbakanı Anthony Eden anılarında, dünya kamuoyunun, Türk ve Yunanlıların uzlaşmaz iki taraf olduğunun bilinmesini çok istediklerini yazdı.

İngiliz diplomatlarının, “Ankara’da birkaç ayaklanma çıksa bizim işimize gelir” dediklerini Kıbrıs konusunda araştırmalar yapan yazar Robert Holland, gizlilik kararı kalkan 19 Ağustos 1954 tarihli İngiliz belgesinde, Atina İngiltere Büyükelçisi, Londra’ya bir rapor gönderdi ve raporda şöyle yazıyordu: “Yunan-Türk dostluğunun kırılgan olduğu çok açık, çok küçük bir şok bile yetebilir. Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin duvarına tebeşirle slogan yazmak gibi önemsiz bir olay bile bir kargaşanın çıkmasına yeter.”

6-7 Eylül olaylarının, Selanik’te Atatürk’ün evine “sözde” bomba atılmasıyla başladığını hepimiz biliyoruz.

İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ı Londra’da üçlü konferansa davet etti. Konferansın konusu, “Özgür dünyanın komünizm tehlikesini önleme çabaları açısından Kıbrıs sorunun çözümü”ydü. Toplantı 29 Temmuz 1955’te gerçekleşecekti fakat bir ay sonraya ertelendi. Türkiye’deki bazı gazetelerde ise, Rumların Türklere karşı katliam hazırlığında olduğuna dair haberler görülüyordu. Biliyor musunuz Yunanistan’da da bu tarz haber gazetelerde yer almaya başlamıştı. Peki bu bir tesadüf müydü?

İngilizler ise, Türklerle Yunanlıların bir uzlaşmaya varabileceğine dair endişe içindeydi. Çünkü Yunan Dışişleri Bakanı Stefanopulos, Londra’daki Türk Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü’ye, o güne kadar hep karşı oldukları Kıbrıs’taki Türk azınlığın hakları konusunda uzlaşmaya hazır olduklarını söyledi. Türkiye’de bunu istiyordu. İngiltere kendisinin dahil edilmediği çözümden rahatsızdı. İngiltere Dışişleri Bakanı MacMillan derhal harekete geçti ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yla bir araya geldi. Mesajı açıktı: “Türkler görüşlerini konferansın başında ne kadar sert koyarsa, kendileri için de, bizim için de o kadar iyi olur”.

ZORLU’DAN SERT ÇIKIŞ

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’da, Türkiye’nin görüşünü alışık olunmayan bir sertlikle ortaya koydu. Yunan delegasyonu buna çok şaşırdı. Zorlu aynı kararlılığı Türkiye’nin de göstermesini istediği şifreli telgrafı Ankara’ya çekti.

Ve sonrası malum… 6-7 Eylül olayları yaşandı. Olayların ardından üç gün sonra Atina radyosu şöyle yorum yaptı: “Yunan-Türk dostluğunu zedeleyen İstanbul ve İzmir’deki olaylar, düşündüğümüz gibi, İngiliz diplomasi planlarının ani biçimde patlak vermesinin ürünü değildir; bizzat İngiliz diplomasisinin planladığı ve başarmaya çalıştığı bir provokasyondur.”

Yunan basını Atina’daki bombalama eylemini İngiliz ajanlarının yaptığını yazdı hep. Sahi o günlerde James Bond’un İstanbul’da işi neydi?

Odatv.com