Kemal
Gümüş
Türkiye
bir yıl önce Temmuz ayının 15’inde milli-dini kavramlar maskesiyle hayatın her
alanına sızan Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) işgal girişimine maruz kaldı.
Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir yapının her yolu meşru gören, hiçbir
kutsalı olmayan, beyinleri deforme olmuş, muhakeme yetilerini kaybetmiş
üyelerinin işgal girişimiydi bu. Ülke olarak tarihimizin en kanlı ve en sinsi
örgütüyle yüzleştik bu vesileyle. Küresel güç odaklarının himayesinde devletin
meşru araçlarını gayrimeşru amaç ve ideallerine ulaşmak için kullanmaktan
çekinmeyen bu yapı sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda İslam’a ve İslam
dünyasının geleceğine de kast etti.
Hayatın
her alanına sızmasının yanında kamu ve özel sektörde de uzun yıllar profesyonel
algı operasyonlarıyla ülkenin siyasetini dizayn ve kontrol etmekte, iş adamları
ile iş dünyasını tasfiye ve manipüle ederek güç devşirmekte, istihbarat,
güvenlik ve yargı bürokrasisini ele geçirerek örgütün amaç ve çıkarları doğrultusunda
kullanmakta mahir olan FETÖ’nün bu güce erişme süreci nasıl gerçekleşti?
Örgütün bugünlere gelmesinde kullandığı taktik ve yöntemler nelerdi? Başka bir
ifadeyle ihanetin yapı taşları nasıl döşendi? Asıl can alıcı soru ise yıllarca
süren bu sızma ve ele geçirme faaliyetleri, kaos ve darbe planları nasıl
toplumdan gizli kalabildi? Cemaat veya hizmet maskeli işgal hareketinin FETÖ
olduğu nasıl anlaşıldı?
Bugüne
kadar küresel ihanet ve işgal örgütü FETÖ’nün ve elebaşı Fetullah Gülen’in
kumpas ve ihanetteki yetenek ve kabiliyetleri hakkında çok şey yazıldı,
konuşuldu. 2011 yılında Roboski sabotajı, 2012 yılında MİT operasyonu, 2013
Gezi Parkı Şiddet Eylemleri, 17-25 Aralık 2013’te yargı darbesi denemesi, 1 ve
19 Ocak 2014’te Hatay ve Adana’da MİT tırlarına yönelik operasyon ve 6-8 Ekim
Kobani olayları FETÖ’nün bilindik en büyük kaos ve darbe girişimleriydi.
17-25
Aralık darbe girişimlerinden sonra yargı ve emniyet kayıtlarında geriye dönük
yapılan araştırmalar, akabinde örgütün içinden gelen itiraflarla FETÖ’nün darbe
için 2008 yılından itibaren kumpas içinde kumpaslar zinciri ördüğü tespit
edildi. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere irili ufaklı tüm siyasi
hareketleri kontrol ve dizayn eden FETÖ’nün önündeki en büyük engel ise her
zaman AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Örgütün geriye
dönük yapmış olduğu operasyon ve kumpaslar kronolojisine bakıldığında ortaya
çıkan resimde ilk dikkat çeken nokta bu oluyor. Bunun dışında sonradan gün
yüzüne çıkan Selam-Tevhid-Kudüs dosyasındaki kumpaslar zincirinde de FETÖ’nün
AK Parti ve Erdoğan düşmanlığında sınır tanımadığı net olarak görülüyor.
FETÖ
2009 yılında bir yandan da muhalefet partilerini dizayn etti. Önce CHP yönetimi
ele geçirildi ardından MHP üzerinde ciddi ameliyatlar yapıldı. Zehirlenen parti
bünyesi ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kendini toparlayabildi. FETÖ,
AK Parti içinde ise hiçbir zaman istediği sonucu elde edemedi. Başarısız olunca
bu sefer başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın Dolmabahçe ofisinde Suriye Ulusal
Konseyi Başkanı Muaz Hatip ve Hakan Fidan’la yaptığı görüşmeleri dinleyerek
Suriye politikasını sabote etmeyi ve bu şekilde Erdoğan’ı devirmeyi planladı.
Kumpaslar matruşka gibi birbirinin içinde ve tamamlayıcısı olarak planlanmıştı.
Neticede FETÖ’nün tüm kumpas ve ihanet girişimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı asla
zayıflatmadı. Her saldırı karşısında milletin Erdoğan’a güveni arttı.
Devlet-millet bütünleşmesi sağlandı. Legal kılıflı kumpas dosyaları ile amacına
ulaşamayacağını anlayan küresel ihanet örgütü 15 Temmuz’da “altın vuruş”unu
yaptı ama yine hüsrana uğradı.
İstihbarat Havuzu
FETÖ’yü
küresel bir güç haline getiren en önemli özelliği elde ettiği istihbarat ve bu
istihbaratı amaçları için etkin bir şekilde kullanabilme kabiliyetidir.
FETÖ’nün en mahir olduğu konuların başında istihbarat ve casusluk faaliyetleri
gelmektedir. İstihbaratta bilgi çok önemlidir. Bilgi, güç demektir. FETÖ güç,
stratejik bilgi ve paranın olduğu her yerde örgütlendi. Mülkiye, MİT, TSK ve
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenerek “güvenlik bürokrasisi“ alanında
derin bir istihbarat ağı oluşturdu. Toplanan bütün bilgiler birleştirilerek
büyük havuza aktarıldı. FETÖ hedeflerine ulaşmak için bu havuzdaki bilgi ve
belgeleri amacına uygun hale getirerek düşman gördüğü kişi ve kurumlar aleyhinde
kullandı.
Milyonlarca Yasa Dışı Dinleme
Türkiye
genelinde milyonları bulan telefon dinlemesi yaptı. Devlet yönetiminin
uluslararası ve yurt içi görüşme trafiğini dinleyen örgüt emniyet
müdürlüklerinde Aralık 2013 ve Ocak 2014’te tam 2 bin 3 adet bilgisayardaki
verileri geri döndürülemez şekilde imha etti. İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki
bilgisayar ve serverlar geri getirilemez şekilde silindi. Sınırsız güç ve bilgi
açlığıyla hareket eden FETÖ’nün kumpaslar için yasa dışı dinlemelere yasal
kılıf uyduran savcı ve hakimleriyle ilgili yine de hayati verilere ulaşıldı.
FETÖ’cü hakim ve savcılar legal yolları örgütsel amaçları için illegal şekilde
kullanarak sonuç alan örgütün en önemli elemanlarıydı.
15
Temmuz’dan önce başlayıp darbeden sonra tamamlanan araştırmalarda FETÖ’cü hakim
ve savcıların ABD, İspanya, Almanya, Avusturya, Britanya Hint Okyanusu, Sudan
ve Fransa’daki irtibatlı oldukları örgüt üyeleriyle direkt ya da kurye yoluyla
görüşmeler yaptıkları tespit edildi. Daha da ilginci farklı birimlerde çalışan
FETÖ’cü hakim ve cumhuriyet savcılarının yurt dışındaki aynı telefon numaraları
ile görüşmeleri tespit edildi. Türkiye’nin son on beş yılındaki en önemli
(kumpas ve düzmece) soruşturmalarına bakan FETÖ’cü savcı ve hakimlerin doğrudan
ya da birinci derecedeki akrabalarının örgüte finans sağlayan ve örgüt
kapsamında haklarında soruşturma yürütülen iş çevreleriyle ekonomik
bağlantıları bulundu.
FETÖ
gelişmiş cihazlarla yaptığı teknik takip, telefon ve ortam dinleme
kayıtlarının, kamu personeline yönelik fişlemelerin, örgütle teması olan
öğrencilerin ve ailelerinin bilgilerinin içinde bulunduğu devasa bir arşive
sahip. Işık evlerinden, mahalle, ilçe, il, bölge ve Türkiye geneline, yurt
dışında ise yine örgütün faaliyet gösterdiği her bir yerleşim yeri ve alanına
kadar örgütün hafızası niteliğinde bir arşiv bu. Her bir sorumlunun birimi veya
alanına dair tuttuğu ve bir üstüne gönderdiği bilgiler istihbarat örgütlerinden
daha derin ve daha kapsamlıdır. Arşivin bu denli kapsamlı olması her FETÖ
mensubunun bir istihbaratçı gibi kodlanmasından kaynaklanıyor. Her örgüt
mensubu esnaf, memur, akademisyen, gazeteci, iş adamı sıfatı ve konumu ne
olursa olsun aynı zamanda birer istihbaratçıdır.
Tasfiye ve İşgal
Örgüt
istihbarat ve derin arşivdeki kişisel ve özel hayat verilerini kullanarak
hedefindeki kişi ve kurumları üç aşamalı operasyonlarla tasfiye etmiştir:
Birinci
aşamada tasfiye edilecek kişi hakkında istihbarat toplanıyordu. Tasfiye
edilecek veya yıpratılacak kurum ve kişilerle ilgili veriler kamuoyunda gündem
oluşturan yazarlara ulaştırılıyor ve bunlar tarafından geniş kitlelere “iddia”
şeklinde duyuruluyordu. Bu sağlandıktan sonra ikinci aşama için düğmeye
basılıyordu.
İkinci
aşamada şahıslar tarafından ortaya atılan bu iddialar merkez medyadaki örgüt
mensubu gazeteciler aracılığıyla geniş yankı bulması sağlandıktan sonra belirli
basın yayın kuruluşları (Taraf, Zaman, Bugün, Kanaltürk vb.) aracılığıyla
haberleştirilerek ülke genelinde “tartışılır” hale getiriliyordu.
Üçüncü
aşamada ise konuya ilişkin bilinçaltı algısı oluşturulmuş kitlelere yönelik
“mevcut hükümet aleyhine tepkiselliğin artırılması”, “kitlelerin harekete
geçirilmesi” ve “devlet kurumları ve bürokrasinin yıpratılması” amacıyla sosyal
medya ve basın yayın organları üzerinden algı operasyonları yapılıyordu. 7
Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik kumpas soruşturması ve 17- 25
Aralık sürecinde bu yöntemlerle hükümeti devirmeye yönelik profesyonelce
oluşturulmuş bir strateji izlendi.
FETÖ’nün
kendisinden olmayanlara karşı kullandığı çok sayıda illegal yöntem olup bunlar
şahsın işi, ailevi yaşantısı, kişisel zaafları, toplumsal konumuna göre
şekillenmekte ve çeşitlilik göstermektedir. Serbest meslekle uğraşan bir şahsı,
piyasadaki serbest rekabet şartlarına aykırı olarak ekonomik anlamda zarara
uğratmaya çalışan ya da kamudaki mensupları aracılıyla çeşitli gerekçelerle
denetlemeler yaptıran örgütün baskısını asıl hissettirdiği alan kamu kurum ve
kuruluşlarındaki çalışanlarıdır.
Söz
konusu yöntemlerden bazılarını şöyle sıralamak mümkün:
·
Kamu çalışanını, çalıştığı kurum ve kamuoyu
nazarında itibarsızlaştırmaya ve suçlu göstermeye yönelik iftira niteliğindeki
iddialar içeren, kim tarafından gönderildiği tespit edilemeyecek şekilde şahsın
özel hayatı veya meslek hayatına dair isimsiz ve imzasız ihbar mektupları yahut
elektronik postalar göndermek. Bunlara dayanarak şahıslar hakkında hukuk ve ceza
davaları açtırmak, hapse göndermek; şahsı aile, sosyal ve iş hayatında
itibarsızlaştırmak, tayin ve terfisini engellemek, aile düzenini bozmak.
·
Profesyonel olarak asıl yayın yapanın kim
olduğunun tespit edilmesini engelleyecek şekilde yurt dışındaki çeşitli
sunucular aracılıyla internet sitelerinden kurum ya da yöneticileri ve
çalışanları aleyhine çeşitli iddialarda bulunmak. Doğrudan özel hayata müdahale
eden ve gerçekliği bilinmeyen, şahsı kamuoyu nazarında yargısız infaz eden
görüntü ve sesler yayımlamak, legal uzantıları vasıtasıyla bu tür yayınları
“söz konusu siteyi kaynak göstererek” yayımlamak ve daha geniş kitlelere
duyurmak.
·
Güvenlik birimleri ya da stratejik kurumlardaki
uzantıları vasıtasıyla illegal yöntemlerle temin edilen ve üzerinde oynanmış
çeşitli dijital verileri kamuoyuna sunmak.
·
Hakkında ceza veya hukuk davası açılarak
meslekten menedileceği, ellerinde özel hayatına dair açıklanmasını istemediği
dijital veriler olduğu şeklinde tehdit ve şantajla, şahsı örgüte büyük
miktarlarda himmet ödemeye mahkum etmek ya da istenen işi yapmaya zorlamak.
Dolayısıyla
FETÖ heretik dini söylem ve pratikler kullanarak uzun yıllar sivil toplum
alanında örgütlenmiş ardından her türlü kılığa girerek devletin içine sızmış ve
uluslararası güçlerin himayesinde enformel bir istihbarat teşkilatı gibi
çalışan bir terör örgütüdür.