Armağan Kuloğlu : İÇ POLİTİKADA PRİM YAPACAĞIM DERKEN
E-POSTA : oakuloglu@gmail.com
Yeniçağ Gazetesi, 27 Eylül 2024
***
Dış politikada Cumhurbaşkanlarının, Devlet Başkanlarının, Başbakanların ve Dışişleri Bakanlarının ifade ve açıklamaları, devlet politikası ve o devletin izleyeceği yol (strateji) olarak kabul edildiğinden, diğer tüm yetkili ve yöneticilerin açıklamalardan farklı olarak önemli ve bağlayıcı olarak kabul edilir.
Diğer yönetici veya yetkili durumda olan bakan, meclis/senato başkanları kamu yöneticileri ve milletvekilleri gibi önemli şahsiyetlerin açıklama ve ifadeleri de diğer devletlerin yönetimleri, uluslararası kamuoyu ve örgütlerinin nezdinde dikkate alınmakla birlikte bağlayıcı değildir.
Demeçlerde dikkatli davranılmalı
Bu durum dikkate alınarak, bütün sorumlu ve yetkili yöneticiler ve temsilciler, özellikle dış politikada ülkenin çıkarlarını, hassasiyetlerini ve prestijini düşünmeli, açıklamalarında, demeçlerinde ve her türlü ifadelerinde, sözün nereye gideceğini hesaplamalı, bir tarafta olumlu karşılanacak hususların, diğer tarafta nasıl algılanabileceğini mutlaka değerlendirmelidir.
Özellikle iç politikada prim yapmak için, kritik dış politika konuları kullanılmamalıdır. Sonradan sıkıntı yaratabilecek ifadelere yer verilmemeli, dış politikanın zaman içinde şartlar gereği değişebileceği düşüncesiyle, geri dönüşü zor olacak sözlerden kaçınılmalıdır. Mısır, Suriye ve benzeri ülkeler için verilen demeçler ve ifadeler bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Diğer taraftan denge politikalarında da dengenin sağlanabilmesi için dikkatli davranılmalı, denge sağlanan ülkeler arasında kantarın topuzunun az da olsa bir tarafa kaçırılmasının, diğer tarafı sizden uzaklaştıracağı, çıkarınıza olan dengeyi bozacağı, bunun da mevcut ve müteakip ilişkilerde sıkıntı yaratacağı düşünülmelidir. Buna da İsrail’i yermek, Filistin’e destek olmak için Libya ve Azerbaycan’ı kapsayan ifadeler ile Rusya-Ukrayna savaşında sağlanan denge politikasının istemeyerek de olsa kısmen sıkıntıya girmesini örnek olarak gösterebiliriz.
Azerbaycan çok alınmış
Filistin/Gazze konusunda İsrail’i uyarmak için Azerbaycan ve Libya örneğinin verilmesinin, Azerbaycan’da oldukça fazla olumsuz bir algı yarattığı görülmüştür. Bu konu doğrudan Aliyev tarafından olmasa da devletin diğer organlarınca tenkit edilmiş ve Ermenistan savaşında zaferin Azerbaycan’ın gayretiyle kazanıldığının altı çizilerek defaten vurgulanmıştır.
Bu konuda Azerbaycan Resmî Gazetesinde; “Kardeş Türkiye’de verilen malum beyanlar, açıklamalar, muharebenin gerçekliklerini açık şekilde tahrif ediyor. En önemlisi de Ermeni değirmenine su taşıyor. Atalarımız der ki sağ elin verdiğini sol el bilmez, kardeş kardeşe yaptığıyla öğünmez” ibaresine yer verilmiştir. Devamında da “Karabağ ve Doğu Zengezur’un inşasında uluslararası Türk holdingleri ile diğer Türk şirketleri binlerce Türk mühendis, usta çalışıyor. Türk şirketleri için böyle verimli koşullar başka hangi ülkede var?” denilerek ekonomik konularda hatırlatmalar yapılması dikkat çekilmiştir. Özellikle “Kardeşlik tek kale futbol maçına çevrilmemelidir. Karşılıklı yükümlülükler, manevi vazifeler unutulmamalıdır. Zafer de Karabağ da hepimizindir. Sadece, samimi ve dürüst olalım.” İfadesi, alınganlığın zirve yaptığını göstermiştir.
Alınganlığın biraz uzun sürdüğünü, Azerbaycan Dışişleri bakanının Türkiye ziyaretinde yaptığı konuşmadan da anlaşılmıştır. Konuşmanın son derece yapıcı olduğu, Türkiye’ye Ermenistan savaşındaki desteğinden dolayı da teşekkür ettiği görülmüştür. Ancak teşekkürü, Türkiye’nin siyasi ve manevi desteğine bağlaması, askeri desteğe değinmemesi, alınganlığın zayıflasa da geçmediğini göstermiştir.
Azerbaycan’ın, Türkiye’nin söyleminden rahatsızlık duyarak alınması normal ve haklı olarak karşılanabilir. Ancak Azerbaycan halkının fazla duygusal olmasının, tepkisini abartmasına neden olduğunu da kabul etmek gerekir.
Azerbaycan’ın her alanda güçlü olması hem Türkiye hem de Azerbaycan için önemlidir. Birlikteliğinin her iki ülkenin de bölgelerinde etkili olmasına imkân yarattığı inkâr edilemez. Bu durumun duygusallıktan kaynaklanan geçici bir gelişme olduğu, ilişkilerin en kısa zamanda eskisi gibi olacağı, hatta olmak mecburiyetinde olduğu söylenebilir.
Rusya da Ukrayna’dan dolayı tepkili
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında yerine göre tarafsız, yerine göre de NATO üyeliğinden ötürü mecburi, ancak rahatsız etmeyecek derecedeki davranışlarıyla, dengeli bir politika yürüterek hem Batının hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın memnuniyetini sağlamış, hatta barış, hububatın transferi ve diğer konuların müzakerelerinde ve icrasında kolaylaştırıcı ve etkili rol oynamıştır.
Ancak Türkiye’nin Ukrayna’ya silah satışında, ticari mülahazalarla, kantarın topuzunu biraz kaçırması Rusya’nın dikkatini çekmiş ve tepkisiyle karşılaşmıştır.
Bu konuda Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisiyle bir görüşme yapmış, bu görüşmeyle ilgili olarak Rusya’nın Ankara Büyükelçisi de Türkiye’de kamuoyuna açıklamada bulunmuştur. Bu açıklamada; Rusya’nın, Batı silahlarının Ukrayna’ya daha fazla pompalanmasının kabul edilemez olduğu, bunun sadece çatışmanın daha da tırmanmasına, uzamasına ve boşuna can kaybına yol açacağı belirtmiş ve Türkiye’ye, Batı ülkelerinin söz konusu yıkıcı politikasına katılmaması çağrısı yapmıştır.
***
Rusya-Ukrayna savaşında, Rusya’nın zaman zaman sıkıntıya düşmesi sonucunda böyle bir çağrıda bulunmasını da normal karşılamak gerekir. Ancak dengeyi muhafazanın ve Rusya’nın alınganlığının da telafi edilmesinin Türkiye açısından faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
***
Rusya Lideri Putin’in Azerbaycan’ı ziyaretinde, doğal gaz güzergahları, Kuzey-Güney ulaşım koridoru konusunda görüşmeler yapılmasının ve bu konuda Türkiye’nin denklem dışında tutulduğunun, Türkiye-Azerbaycan, Türkiye Rusya ilişkilerindeki geçici olan sıkıntılara bağlanmasının çok gerçekçi olmadığı, az da olsa alınganlıktan kaynaklandığı, ilişkiler tekrar eski mecrasına oturduğunda bunların etkisinin kalkacağı düşünülmektedir.
Ayrıca Azerbaycan basınında Rusya’dan, dost, müttefik ve komşu olarak bahsedilmesinin de son derece doğal olduğu bir gerçektir. Azerbaycan için Rusya’nın, eskisi kadar etkisi olmasa da bölgede önemli ve güçlü bir ülke olduğu, iyi komşuluk ilişkilerinin her iki ülke ve bölge için istikrar, güvenlik ve ekonomi açısından yararlı olduğu, bu durumun Türkiye’nin de çıkarına ve faydasına olduğu dikkate alınmalıdır