İKLİM MESELESİ ÜZERİNE
Prof. Dr. Cemal Saydam (*) facebook sayfasında yazdı.
***
Jungfraujoch…
İsviçre Alplerinde.
3571 metre yükseklikte.
ICOS projesi kapsamında olabilecek en hassas cihazlar ile sera gazlarını ölçen sistemler var.
Mesela QCLAS.
Adını bırakın çalıştırmak için bile doktoralı insanlara gerek duyan hassasiyette cihazlar.
İklim moda ya, bunlar da sera gazlarını ölçer dururlar.
İşte son 10 günün değerleri.
Değerlendirme için bilim insanı olmak gerekmiyor.
22/23 Şubat 2024 günlerinde, durduk yerde ve de aynı anda aynı salınımlarda karbon dioksit ve metan gazları konsantrasyonları artmış.
Bu iki gazın değişim grafiğinin tıpatıp benzer olması oluşumlarının da aynı kaynaktan geldiğinin göstergesi olmakta.
Ölçümler nereden yapılıyor.
Havadan.
O zaman istasyona 22/23 Şubatta gelen hava akımlarınının nereden geldiğine bakalım.
Uydu görüntüsü hiç tartışmaya yol açmadan havanın Atlantik okyanusundan kaynaklandığını İber Yarımadası ve Fransa üzerinden İsviçreye ulaştığını göstermekte.
Biraz da geriye 18 Şubata gidildiğinde Sahra Çölünden çıkan yoğun tozun önce Atlanik Okyanusuna sonra da kuzeye yönelip yine Kuzey Atlantik’ten gelen hava akımları ile Avrupa’ya doğru taşındığını göstermekte.
Tozları sarımsı renk olarak görebilirsiniz ama buluta girince toz izi ne yazık ki kayboluyor.
Toz açısından bakınca yoğun toz kümesinin kırmızı renkle Atlantiğe çıkışını oradan da kuzeye ve Avrupa’ya yönlendiğini görebiliriz.
Yanı uzun lafın kısası ölçülen sera gazı artışına neden olan olay toz bulut ve güneş enerjisinin etkisi ile oluşmuş bulunmaktadır.
İşte bu nedenle bu doğal kaynağın etkisini detaylı şekilde ölçmeden, küresel sera gazı azaltma faaliyetlerinin beyhude olduğunu söylerim.
Efendim, İber Yarımadası ve Fransa kaynak olamaz mı demişsinizdir.
Portekiz, İspanya Andorra, Monako gibi yerlerde milyonlar yaşıyor ne de olsa.
Eğer kaynak oralarda ise bir anda sera gazı patlamasına neden olan o olayı da bulmamız gerekmekte.
Güneyden hava gelince havaların ısındığını ve eğer kullanılıyorsa bile o günlerde doğalgazla ısınmaya gerek bile kalmayacağını da dikkatinize sunarım.
Peki bunu o bilim adamları bilmiyor mu?
Sera gazı, iklim değişikliği diye AB fonlarından yüz milyonlarca Avro destek almak varken neden benim gibi biri çıksın da senelerden beri yürüyen çarka çomak soksun ki?
Başını hemen ezer geçerler.
Hem kolay mı tüm dünya endüstriyel sera gazı artışından bahsederken birinin benim gibi çıkıntılık yapması.
Ben de artış yok demiyorum.
Elbette var ölçüp biçiliyor ama hala bu devasa boyutlardaki “doğal” sera gazı artışlarının etkisini bilmiyoruz.
Hem bunlar yöresel de değil.
Arkasında çöl olan her hava akımı ile oluşuyorlar.
Yani Sahra, Gobi, Taklamakan, Patagonya, Bolivya, Namibya, Atacama, Meksika, Avustralya, Afganistan, Pakistan, İran aklınıza her ne çöl gelirse o tozların bulut içinde sera gazı üretme potansiyeli var ve de üretiyorlar.
Şimdilik ağaçlar yeşermediği için oluşan karbon dioksit atmosferde kalıyor ama yeşiller başlayınca bu gaz da anında emilecek ve geride metan tek başına kalacak.
Yağmurla yere inerse de yeşillenmeyi destekleyecek veya okyanusa düşerse de alg oluşumuna neden olacak.
Sonrası da DMSP–DMS–MSA—SÜLFAT–Bulut oluşumu ile küresel soğumaya yardımcı olmak.
Yağışla indiği yerde alg olacak ama hemen değil.
Algın oluşması için cinsine göre 10-15 veya 20-22 gün geçmesi gerekiyor ki oluşan algleri uydu verisi ile takip edebilelim.
İşte bu olgunlaşma süreci de batıyı yanıltıyor.
***
(*) Prof. Dr. Cemal Saydam, 1951 İstanbul doğumludur. Lisans ve yüksek lisans eğitimini ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Kısmı’ndan Doktora derecesini ise 1981 yılında Liverpool Üniversitesi Oşinografi Kısmından almıştır. 1981-1995 yılları ortasında ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde görev alan Dr. Saydam, 1981 yılında Yardımcı Doçent, 1985 yılında Doçent, 1992 yılında da Profesör unvanını almıştır. 1996-2004 yılları ortasında TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı da dahil çeşitli TÜBİTAK noktalarında görev alan Saydam 2004 Ocak ayında TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı vazifesinden ayrılarak 2002 yılından bu yana görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Kısmındaki öğretim üyeliği vazifesine dönmüştür. 1975-1995 yılları ortasında ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kuruluşunda yer almıştır. 1985- 1995 yılları ortasında Enstitü Müdür Yardımcılığı görevini yürütmüştür. Kendisi Bilhassa Karadeniz Marmara Denizi Boğazlar ve Haliç üzerinde uzmanlaşmıştır. Sahra tozlarının taşınımı ve doğal döngü üzerindeki etkileri konusunda araştırmalarını yoğunlaştırmıştır. Dr Saydam’ın 35’i Science Citation İndex’e giren toplam 57 adet yayını ve bunlara yapılan 2726 atıfı vardır. “h” indeksi 21’dir. “Havadan Tozdan” isimli kitabın ve Lodos etkilerine karşı Poyrazmatik isimli basit düzeneğin müellifidir.