İRTİCA & LAİKLİK & TÜRBAN KONUSU & İSLAMİ CİHAD

İRTİCA DOSYASI /// ORHAN GÖKDEMİR : Kadir’in fesi, devrimin sesi

ORHAN GÖKDEMİR : Kadir’in fesi, devrimin
sesi


Herkes öyle sanıyor ama Fesli Kadir
sıradan bir meczup değildir. Bize meczupluk olarak görünen şey cumhuriyete
karşı duyulan gerici kininin ete kemiğe bürünmesidir. 200 yıllık aydınlanma mücadelemizin
karanlık yüzünde cehaletin hareke geçmesi, yobazlığın meşruiyet kazanmasıdır.
Kadir gecesinde laikliğe fes giydirilmesidir.


Laik cumhuriyete fes giydirirsen neye
dönüşür? Kendi geçmişinden nefret eden Fesli Kadir’e. Kendi devriminden ürkmüş
cumhuriyetin ideal tipidir Fesli. Cumhuriyetin devriminden nefret edersen, önce
Vahdettin’e sonra Abdülhamit’e varırsın. Hızını alamayıp devlet memuru Diyanet
Başkanını Şeyhülislam sanırsın. Lozan’da hezimet arar, işgalcide kurtuluş
bulursun.


Bakmayın Osmanlı hayranlığına,
Abdülhamit’i alaşağı eden 1908 Hürriyet Devriminin fideliğinde yeşeren modern
bir harekettir İslamcılık. Fakat Feslileri okuya okuya kendisini Abdülhamit’in
harem odasında doğduğuna inandırmıştır. Karşı devrimciliğinin işareti olsun
diye kafasına taktığı fes bile Aydınlanma mücadelemizin bakiyesidir. Bilmez,
daha kötüsü bilmediğini de bilmez.


Fesli Kadir soyut Türk İslamcısıdır,
Türk İslamcısı somut Fesli Kadirdir.


Nedir o fesin içindeki? Cumhuriyetten
ve Mustafa Kemal’den derin bir nefret, Osmanlıya ve Abdülhamit’e derinlik bir
hayranlık. Said-i Nursi’ye veya Necip Fazıl’a sempati, Milli Türk Talebe
Birliği ile dirsek teması. Elbette iflah olmaz bir anti-komünizm.


Hem Said-i Nursi’nin, hem de Fesli
Kadir’in yolu psikiyatri servislerine düşmüştür, evet. Ama bu tek başına
meczupluğun işareti değildir. Yobazlık seviyesinde dindarlık aradaki mesafeyi
siler gerçi ama delilik Fesli Kadir’in nefreti düşünüldüğünde masum bir haldir.


Çok yakınmalarına ve sürekli mağdur
olmuş pozu takınmalarına rağmen tarihlerinin gösterdiği her daim devlet
tarafından kollandıklarıdır. Büyük ihanetleri ufak tefek cezalarla
geçiştirilmiş, işsiz ve aşsız bırakılmamışlardır. Necip Fazıl kumar borçlarını
bile devlete ödetmeyi başarabilmiş bir tiptir. 12 Eylül’den sonra devlet
tarafından aktif bir biçimde korunmuşlardır. Haliyle onlar devlete değil,
devletin laik Kemalist geçmişine düşmandır. Fesli Kadir devletin kucağında
büyüyen İslamcılıktır.


***


Kişisel tarihine bakalım. Resmi
biyografisine bakılırsa tarihçi, yazar, şair, hukukçu, gazeteci… Osmanlılar
İlim ve İrfan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, yayınevi sahibi. Trabzonlu.
Orada, 1940’lı yıllarda, sağın ve İslamcılığın topyekûn faşizme meylettiği
yıllarda Necip Fazıl Kısakürek‘in yayınladığı gerici “Büyük Doğu” dergisi ile
tanışmış. Cumhuriyet düşmanlığı o dergiyle ete kemiğe bürünmüş.


Liseyi gerici eylemlerine rağmen
bitirmeyi ve kapağı hukuk fakültesine atmayı başarmış. Bugünkü gibi “bizden
değilsin seni almayacağız” dememişler yani. Trabzon Liselerinden Yetişenler
Cemiyeti‘nin yurdunda ikamet etmiş, belli ki gerici cemiyetlerin dal budak
saldığı zamanlar. Gerici az, olanlar da kıymetli, bir yıl sonra o cemiyetin
başkanı olmuş. Her İslamcı gibi bir yanı tüccar; daha öğrenciyken 7 adet
öğrenci yurdu açıp, işletmiş. Biliyoruz, yurt işinin gericilere bırakılmasının
sebebi devletin soldan duyduğu ürküntü. Farkında değil, komünizm korkusu Fesli
Kadir’in de veli nimeti.


Sonrası bildik gerici aktivitesi.
1970 yılında İstanbul Milli Türk Talebe Birliği‘nde Harf İnkılabını ağır bir
şekilde eleştirince sıkıyönetim mahkemesi tarafından hapis cezasına
çarptırılmış. Cezanın infazı Eskişehir Sivil Cezaevi’nde başlayıp Bakırköy Akıl
Hastanesi, ardından Cerrahpaşa Hastanesi Psikiyatri Kliniği‘nde nihayete ermiş.
Ya deliyim demiştir, ya deli olduğu sanılmıştır, başka ne olabilir ki?


Fakat İslamcının delisi makbuldür.
1977’de Necmettin Erbakan’ın Milli Selamet Partisinden Trabzon milletvekili
adayı. 1978’de aynı partinin Genel İdare Kurulu üyesi. 12 Eylül’de yurtdışına
kaçmış ama dikkat; Suudi Arabistan’a değil,  önce Almanya’ya, sonra
İngiltere’ye.


Kendisini “tarihçi” olarak
tanımlamayı seviyor ama yazdığı ne varsa yalan. Yalanın tarihçisi. Yazdıklarına
göre Şeyh Said “milletin imanını kurtaran kahraman”, Mehmet Akif
pezevenk, Mustafa Kemal fitneci ateist, Aleviler en büyük düşman.


Gericide mantık aranmaz. İkinci Dünya
savaşını anlatıyordu, “Alman harbi devam ederken, Komünist Rusya’da Stalin
‘Kumlara Ayetel Kürsi okuyun. Alman ordusunun üzerine serpelim’ diye emretti”
dedi. Ne çıkar bundan? Komünistlerin ordusuna maneviyat takviyesi! İngiltere
görmüşlüğü var, o tecrübeyle Shakespeare’in aslında Müslüman ve isminin
“Şeyh Pir” olduğunu iddia etti. Cin de çağırıyordu, hatta bir
defasında “Atatürk’ün ruhunu çağırmış”, gelince sorguya bile çekmişti.


Akla arkanı döndün mü fesin içinde
böyle tuhaflıklar boy verir.


***


Said-i Nursi’nin, Necip Fazıl’ın,
Fesli Kadir’in tek başlarına hiçbir önemi yok. Önemleri bugünün yönetici
kuşağının tamamının onların eteklerinden gelmesinde. Bugünkü iktidar bloğunun
tarihi, coğrafyası, kültürü, bilgisi, inancı bu üç tuhaf adamdan miras. Her
birinin tarihinde Necip Fazıl’dan, Fesli Kadir’den, Nuri Pakdil’den bir iz var.
Milli Türk Talebe Birliği, Milli Selamet Partisi vazgeçilmez durakları. Kanlı
Pazar ortak bilinçaltları. En seçkinlerinin yolu Komünizmle Mücadele Derneği
ile de kesişmiş. Fesli Kadir’in bir İslamcı olarak ya da İslamcının bir Fesli
Kadir olarak kısa hikâyesidir.  


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Diyanet
İşleri Başkanı Ali Erbaş, İlahiyatçı İhsan Şenocak, Habertürk TV Genel Müdürü
Veyis Ateş… Bugün her fırsatta kapısını çalıp eteğine yüz sürenlerin bu
duraklardan birinde mutlaka onunla yolları kesişmiştir. Kadir olmazsa Nuri…
Hulusi Akar ve Hakan Fidan da İslamcı yazar Nuri Pakdil’i ziyaret etmişti
vaktiyle. Nuri Pakdil kim? Fesli Kadir’in Kahramanmaraşlısı. Bir zamanlar
Fethullah Gülen modaydı, aynı baptandır. 


Devlet şapkayı atmış, fesi giymiştir.
Laik cumhuriyetin kendisi gitmiş fesi yadigâr kalmıştır. Hürmet edilen fes işte
o festir.


***


Türk İslamcı tuhaf bir yaratıktır.
Kendi yapana kadar her türlü sapkınlığa, kendi içene kadar her türlü içkiye
karşıdır. İbadet etmez ama edilmesini ister. Ramazanda oruç tutmayana saldırır
ama kendisi gizli gizli yer. Gündüz nizamcı gece alemcidir. “Alem”e değil bunun
açıkta yapılmasına karşıdır. Her biri yaşayan Necip Fazıl’dır. Sağcıdır,
üçkâğıtçıdır, devlet yanaşmasıdır. Hem devletten nemalanır hem de o devletin
kurucusuna karşı derin bir nefret besler. Çok dindar görünür ama gereklerini
yerine getirmez. Asıl önemlisi ahlaka aldırış etmez.


Said-i Nursi’ye, Necip Fazıl’a, Fesli
Kadir’e, İsmail Kahraman’a, Nuri Pakdil’e, Hüseyin Üzmez’e, Hasan Karakaya’ya,
Bülent Arınç’a, Fethullah Gülen’e dönüp yeniden bakın. Aralarında hiçbir fark
olmadığını dehşetle fark edeceksiniz.


Laik cumhuriyete fes giydirirsen neye
dönüşür? Kendi halkından, kendi tarihinden, kendi kültüründen nefret eden Fesli
Kadir’e. Kendi devriminden ürkmüş cumhuriyetin ideal tipidir Fesli. Hayatı
ümmet olmaktan çıkıp halk olmaya bir reddiyedir; Buna karşı devrim diyoruz. O
nedenle devrimi halk olma iradesi olarak tanımlıyoruz.


Cumhuriyet yıkıldı, devlet Fesli
Kadir kapısında saygı duruşunda. Yeniden yolun başındayız demek ki; o fesi
çıkarıp atacağız ve yeniden devrime yaslanacağız.


[status draft]