ABD’nin Yeni IŞİD
Stratejisi; Teröristleri Yerinde İmha
ABD
Savunma Bakanı Jim Mattis katıldığı bir televizyon programında bir süredir
kulislerde konuşulan ABD’nin yeni IŞİD stratejisini birinci ağızdan açıkladı.
Yeni IŞİD stratejisi çoğunluğu yabancılardan oluşan IŞİD teröristlerinin
bulundukları yerlerden kaçmaya zorlanması ya da püskürtülmesi yerine
teröristlerin bulunduğu yerlerin etrafının sarılarak kaçmalarına fırsat
vermeden imha edilmeleri esas alınacak.
Mattis
bunun gerekçesini ise şöyle açıkladı: Çatışma alanından kaçan yabancı
teröristler gerek dönecekleri kendi ülkelerinde ya da transit geçişte
kullanacakları ülkelerde büyük güvenlik tehdidine neden olmakta, o ülkelerde
kamu düzenini ve vatandaşların güvenliğini tehdit etmekte, terör saldırıları
gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bundan sonra IŞİD’le mücadele stratejisinin
temelini tehdidi yerinde bertaraf etmek yani teröristleri bulundukları yerde
imha etmek, orada durdurmak oluşturacaktır. Yabancı teröristlerin Kuzey Afrika,
Avrupa, Amerika ve Asya’ya dönmelerine izin verilmeyecektir.
ABD
Savunma Bakanı Mattis’in bu keskin strateji açıklamasının ipuçları NATO ve G7
zirvelerinden sonra yapılan açıklamalara yansımıştı. 25 Mayıs’ta Brüksel’deki
NATO zirvesinde NATO’nun IŞİD karşıtı koalisyonun bir üyesi olması kararı
alınmış, NATO’nun IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlara ağırlıklı olarak
istihbarat ve eğitim desteği verileceği ifade edilmiş, bunun NATO’nun aktif
olarak operasyonlara katılacağı anlamına gelmediği belirtilmişti. Ancak alınan
karar NATO kuvvetlerinin fiilen operasyonlarda rol almasına da engel teşkil
etmiyor ve ucu açık bir karar olarak ortada duruyor. NATO’nun da
koalisyon üyesi olmasıyla IŞİD’e karşı operasyonların yoğunlaşacağının
sinyalleri verilmiş oluyordu.
NATO
zirvesinin hemen sonrasında İtalya’da yapılan G7 zirvesi sonrasında ise
“Terörizm ve Aşırıcılık Şiddetiyle Mücadele” başlıklı ortak
açıklamada ise Mattis’in ifadeleri kadar net imhadan bahsedilmese de Irak ve
Suriye’de IŞİD saflarında savaşan yabancı teröristlerle mücadelede istihbarat,
cezalandırma, yakalama vs bağlamında nasıl işbirliği yapılması konusu detaylı
olarak açıklanmış, adeta yabancı teröristler dönmese çok iyi olur denilmişti.
Bu
gelişmeler ve son olarak ABD Savunma Bakanı Mattis’in yeni IŞİD stratejisinin
temeli olarak yaptığı açıklamalar, bugüne kadar Batı’nın taşeron olarak
kullandığı IŞİD’in yabancı teröristlerinin kendi ülkelerinde tehdit oluşturmaya
başladığının görüldüğüne de işaret etmektedir. Bu nedenle yeni strateji
değişikliğinin görünür gerekçesinin tehdidin yayılmadan yerinde bertaraf
edilmesi olduğunu söyleyebiliriz.
ABD’nin yaklaşık 3 yıl sonra böyle bir strateji değişikliğine
gitmesinin ana sebebiolarak Irak ve Suriye’de savaşan yabancı
teröristlerin artık Irak ve Suriye’yi terk ederek ülkelerine dönmeye ve çatışma
bölgelerinden kaçmaya başlamaları olduğu ifade ediliyor. Son aylarda özellikle
Avrupa ülkelerinde artan IŞİD’in yalnız kurt ya da uyuyan hücre teröristlerinin
saldırıları bu tehdidi açıkça ortaya koyuyor. Nitekim son iki ayda sadece
İngiltere’de iki büyük saldırı oldu, son Manchester saldırınsa 22 kişi
öldürülmüş 59 kişi de yaralanmıştı.
ABD’nin böyle bir strateji değişikliğini bir
diğer nedenin de Suriye’de Rakka ve Deyr ez Zor
operasyonları olduğu söylenebilir. Aslında Rakka’daki IŞİD’li teröristlerin
önemli bir kısmının YPG ile de anlaşarak bir şekilde Rakka’yı terk ettiği ve
Deyr ez Zor’a kaçtıkları da biliniyor. Musul’da operasyonun son aşamaya
geldiği, Suriye’de sadece Deyr ez Zor bölgesinin IŞİD elinde olduğu bir
dönemdeki teröristlerin imhasını öngören yeni IŞİD stratejisinin zamanlaması da
bu anlamda dikkat çekici. ABD açıkladığı bu yeni stratejiyle Irak ve Suriye’de
sığınacak başka yerleri kalmayan teröristlere Kuzey Afrika (özellikle Libya),
Yemen ve Asya’ya kaçmaları için bir mesaj vermiş olabileceği de akla
gelmektedir.
Diğer taraftan, ABD liderliğindeki
koalisyonun bu şehirlerin IŞİD’ten temizlenmesi operasyonlarına Rusya ve
Suriye’nin müdahil olmasını önlemek için “bu şehirlere yönelik operasyonu
biz başlattık, operasyonun planlarının ve ahenginin bozulmaması için ve şehirlerin
tam olarak çevrelenerek operasyonun başarıya ulaşabilmesi için koalisyon dışı
diğer güçleri bu bölgelerden uzak tutmayı, nihayetinde de IŞİD sonrasında
kontrolün kendilerinde olmasını sağlamayı hedeflediği görülmektedir. Suriye’nin
güneyinde İsrail/Ürdün sınırı boyunca Irak sınırına kadar olan bölge ve
Fırat’ın doğusunu kontrol edecek ABD liderliğindeki koalisyon Şam yönetimiyle
Bağdat yönetiminin fiziki irtibat kurmasını da engellemeye çalışıyor. Bu
kamuoyunda biline şekliyle İran’ın Şii hilal ya da Şii koridorunu kesilmesi
anlamına da geliyor. ABD’nin bu stratejinin başarılı olduğunu görmesi halinde
benzer stratejiyi özellikle Libya’da da uygulayabileceğini söyleyebiliriz.