Yedi başlı ejderha misali, her tarafta tüyler
ürpertici kanlı eylemleriyle boy gösteren DEAŞ terör örgütüne karşı, güya
mücadele etmek için altmışa yakın ülkenin çeşitli seviyelerde katıldığı bir
“Koalisyon” olduğunu öteden beri duyuyoruz…
Gelgelelim bu “koalisyonun”,
iştirakçi ülke sayısıyla pek mütenasip bir cesamette olmadığını anlamak için,
uzman olmaya gerek yok herhalde. Şayet 57 ülkenin destek verdiği iddia edilen
bu “koalisyon” sahici olsaydı, buna öncülük eden koskoca Amerika; DEAŞ ile
mücadele edebilmek için bir başka terör örgütü PYD/YPG’ye, bel bağlamak
durumunda kalmazdı değil mi? Sanki dünyanın gözü önünde bir tiyatro oynanıyor.
Şu hâle bakar mısınız, aylardır gürültüsü devam eden Musul Operasyonunda,
DEAŞ’a bir türlü öldürücü darbe indirilemiyor!..
Örgütün Suriye’deki merkezi olan
Rakka’ya taarruz için ABD, PYD/YPG’ye yüz tırlık silah ve mühimmat takviyesinde
bulunuyor. Tam bu sırada Rusya, denizaltılardan atılan seyir füzeleriyle, aynı
DEAŞ’ın mevzilerini döverek birilerini ters köşe yapıyor. Peki, bütün bunlar
olurken DEAŞ denilen yedi başlı ejderha ne yapıyor? Evet, laboratuvar mahsulü
bu canavar, başka bir coğrafyada; kırk yıldır kan ve gözyaşının eksik olmadığı
Afganistan’da dehşet verici bir terör eylemini gerçekleştiriyor…
Sovyet işgali, Taliban terörü;
El Kaide, ABD NATO işgali derken; 1979 yılından beri dış işgaller ve hiç
kesilmeyen iç savaşlarla bitip tükenen zavallı Afganistan’da, dünkü bilanço en
az 100 ölü ve 350 yaralı idi… Bu rakamın daha kabarık olma ihtimali çok yüksek.
Afganistan şartlarında yaralılara müdahale ve tedavi imkânlarını düşünürseniz,
can kaybının artması ne yazık ki kaçınılmaz bir durum! Afganistan belki de
yeryüzünde en fazla toprağına mayın döşenen ve bu yüzden en fazla kolu – bacağı
kopmuş olan insanların memleketi…
Bu ülkenin şanssızlığı,
stratejik bir konuma ve zengin yer altı ve yer üstü zenginliklere sahip olması!
Öyle bir zenginlik ki, orada yaşayan halk hiçbir şekilde istifade edemiyor.
Doğalgaz, petrol, madenler vs. vs. Bir de küresel güçlerin iştihasını kabartan
çok büyük bir uyuşturucu pazarı… Yüz milyarlarca dolarlık bir pazar!
Afganistan çok çetin bir
coğrafya… Tarih boyunca bu özelliğiyle büyük güçlere karşı, bölge halkı kendini
savunabilmiş. Saldırı ve işgalleri büyük bedeller ödeyerek de olsa genellikle
püskürtmüş. Koskoca Sovyetler Birliği burada batağa saplandı ve çöküşe gitti.
11 Eylül saldırılarından sonra, Amerika ilk iş olarak Afganistan işgalini
başlattı. Daha sonra NATO’yu da, terörle mücadele gerekçesiyle oraya çekti. O
gün bugündür bataklıkta debeleniyor. Afgan halkı her gün onlarca can kaybı
veriyor. Ama direniş de bitmiyor. Dünyanın en modern silahlarıyla savaşan büyük
güçler, oradaki yerel güçleri bir türlü alt edemiyor. Üstelik yerli halk kendi
arasında bölünmüş olduğu hâlde…
Kirli savaş ve terör
Afganistan’ı paramparça ederek milyonlarca insanın helak olmasına yol açtı. Bu
işin sonunun nereye varacağı da hiç belli değil.
Dünkü kanlı saldırı, Kabil’in
güya güvenli bölgesi olarak kabul edilen bir caddesinde meydana geldi.
Büyükelçilik ve istihbarat binalarının olduğu bir caddede… Su tankerine
yerleştirilmiş bombalarla yapılan intihar saldırısında, bir kilometre
uzaklıktaki binaların dahi hasar gördüğü açıklandı. Olayda Türkiye’nin
Büyükelçilik binası da hasar görmüş. Neyse ki can kaybımız yok. Ancak onarım
için elçilik binasının boşaltılacağını Dışişleri Bakanımız açıkladı.
Ramazan ayında yapılan bu vahşi
saldırıyla, Afganistan bir kere daha sarsıldı ve geleceğe dönük ümitleri bir
kere daha sönmüş oldu. Irak ve Suriye’de sıkışan DEAŞ terör örgütü, öyle
anlaşılıyor ki, kendisine yeni alan olarak Afganistan’ı seçmiş. Kimin kimle ne
için savaştığı belli olmayan Afganistan, bu terör örgütünün tam da aradığı bir
coğrafya… Allah burada yaşayan, yaşamaya çalışan insanlara kolaylık versin.
Allahü teala, bu sinsi terör örgütlerini kuran, büyütüp besleyen ve zavallı
insanların üstüne salan emperyalist güçlere de fırsat vermesin. Onların hile ve
desiselerini kendi aleyhlerine çevirsin. Irak’tan, Suriye’den, Yemen’den,
Libya’dan, Somali’den, Afganistan’dan her gün ama her gün gelen bu acı
haberlere karşı, İslâm âlemi maalesef çaresiz. En acı olan da çaresizlik değil mi?
(Türkiye)
Yrd. Doç. Dr. İsmail Kapan, Yeni Yüzyıl
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanıdır. 1956 yılında Malatya’nın
Pütürge ilçesine doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans; aynı
üniversitenin İktisat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Sosyal Yapı ve
Sosyal Değişme Anabilim Dalında Yüksek Lisans ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü’nde de doktora eğitimini tamamladı. 1978 yılında köşe yazarı olarak
profesyonel gazetecilik hayatına başlayan Kapan, aynı meslekte yazı işleri
müdürü, sorumlu müdür, genel yayın müdürü ve genel koordinatör olarak uzun
yıllar yöneticilik görevlerinde de bulundu. Askerlik görevinden sonra, bir süre
avukat ve hukuk müşaviri olarak serbest çalışan İsmail Kapan, tekrar
gazetecilik mesleğine döndü. 1993 yılında İhlas Haber Ajansı’nı (İHA) kurdu ve
bir buçuk yıl süre ile genel müdürlüğünü yaptı. Kapan, köşe yazarlığının yanı
sıra 1993 yılından beri görsel medya alanında da çalışmalarını devam
ettirmektedir. İsmail Kapan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi Yüksek
Kurul üyesidir.