Yrd. Doç. Dr. TUNÇ BORAN
Kırım’daki gelişmeleri millet ve
tarih şuuruna sahip vatanseverler büyük bir kaygıyla takip ediyorlar. Rusların
Kırım’ı işgal etmesi veyahut Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin bir oldubitti ile
denizaşırı komşumuz Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya dâhil olması bu kaygının
sebebi. Kırım hakkında derin değil yüzeysel bile bilgi sahibi olmayan/olamayan
kamuoyu, Türk vatanseverlerinin ve milliyetçilerinin Ukrayna’nın toprak
bütünlüğü konusundaki kaygısını anlamakta zorlanıyor. Kırım gibi Karadeniz’in
en önemli üssünün Rusya’nın eline geçmesi Türkiye’nin güvenlik politikaları
açısından büyük bir risk. Ancak stratejik planlardan, ekonomik faktörlerden,
kâr/zarar hesaplarından, küresel, bölgesel dengelerden ve ittifaklardan daha
kutsal, maddiyat ile satın alınamayacak değerleri olmalı insanın. Vatan gibi,
millet gibi, kardeşlik hukuku gibi.
Kırım Bir Türk Yurdudur
Bugün Ukrayna ve Rusya arasında
güç savaşına sahne olan Kırım, ne Rusya’ya ne de Ukrayna’ya ait bir yurttur.
Kırım bir Türk yurdudur. Çalınan bir vatandır. Türklerin zulme uğradığı pek çok
coğrafyadan bir tanesidir. Milyonlarca Kırım Türk’ünün öldürüldüğü, göçe
zorlandığı acıklı bir tarih sahnesidir. Bugün her şeye rağmen 300.000 Kırım
Türk’ünün vatanlarına geri dönerek ayakta kalmaya çalıştığı bir coğrafyadır.
Türk milliyetçilerinin kaygılarının nedeni Kırım’da yaşayan kardeşleridir.
Kırım’ın tarihi Türkler için
zulüm ve kanla yazıldı. Bu zulüm tarihinin miladı Kırım’ın Rus işgaline
uğraması ve Osmanlı’dan koparılması ile başladı. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması
ile Rusya tarafından sözde müstakil yapılan Kırım, dokuz yıl sonra Rusya’nın
işgaline uğradı. Bugün yine tarih tekerrür ettirilmeye çalışılıyor. Kırım’ın
vatandan koparılması bir padişahın ölümüne, yeşil ada Kırım’ın Türkler için
yavaş yavaş solmasına neden oldu. Rusların Özi Kalesi’ni alarak 25.000 Türk’ü
katlettiğinin haberini alan I. Abdülhamit üzüntüden felç geçirerek 1789’da
öldü.
Türklerden Arındırılmalı
Kırım tarihin hiçbir döneminde
Rus kimliğine ait olmadı. Rus anavatanına çok uzak bu topraklar yüzde yüze
yakın bir oranda Müslüman Türk kimliği ile damgalanmıştı. Jeopolitik açıdan çok
değerli topraklar Türklerden arındırılmalı ve Rus yurdu yapılmalıydı. 1800’lü
yılların başından itibaren baskılar, zulümlerin her çeşidi Kırım’da yaşandı.
Zulümden, açlıktan ve çocuklarının geleceğinden korkan Kırım Türkleri göçe
zorlandı. Aktopraklar adını verdikleri Anadolu’ya göç etmeye başladılar.
Kırım’da yavaş yavaş Türk nüfus azaldı, Rus nüfus artmaya başladı. O zulüm
yıllarında bile Kırım Türkleri direndi. Kendi başına kurtuluşun mümkün
olmadığını anlatan, “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” diyen büyük bir düşünür o
topraklarda yaşadı. Gaspıralı İsmail Bey, Türk’ün en karanlık çağında kurtuluş
reçetesini Kırım’dan bütün Türk dünyasına duyurdu. Bu kurtuluş reçetesi, bugün
geçerliğini koruyor. Bu reçeteyi uygulamayan Türk dünyasını her yeni dönemde ne
yazık ki yeni acılar bekliyor.
Çarlık Rusya’sı, Kırım’ı
Ruslaştırma politikasını son nefesini verdiği 1917’ye kadar tavizsiz uyguladı.
Ancak maksadına ulaşamadı. Kırım, hatırı sayılır bir Rus nüfusunun iskan
edilmesine rağmen hala bir Türk yurdu idi. Kırım Türkleri büyük bir direnç
göstermişlerdi. Nasyonal duygulardan uzak olduğunu iddia eden Sovyet Rusya,
Çarlık Rusya’sının yarım bıraktığı işi tamamladı.
Vagonlar Tıkabasa Dolduruldu
Kırım Türkleri, İkinci Dünya
Savaşı’nda o yılların ve tarihin en büyük iki zalimi Hitler/Stalin arasında
kaldılar. Hangisi kazanırsa kazansın Kırım Türkleri için sonuç değişmeyecekti.
Stalin kazandı. 18 Mayıs 1944 günü bir gecede Kırım’da yaşayan bütün Türkler
bir gecede sürgüne gönderildi. Yüz binlerce insan, yanlarına yiyecek almalarına
izin verilmeden hayvan vagonlarına tıka basa dolduruldu. Tren vagonlarına
doldurmayı unuttukları binlercesini yok ettiler. Vagonlarda ise önce yaşlılar
ve çocuklar hayatını kaybetti. Sonra diğerleri. Sibirya’da, Orta Asya’nın
çöllerinde biten yolculuğun ardından iklime uyum sağlayamayanlar hastalıktan
öldü. 19 Mayıs 1944 sabahı, 150 yıllık Rus rüyası gerçek oldu. Türk yurdu
Kırım’da tek bir Türk kalmamıştı.
Acı ve ıstırap katlanarak arttı.
Vatanlarından, evlerinden zorla sürülmüşlerdi. Geri dönüş izinleri yoktu. En
ağır şartlarda çalıştılar. Kimliksiz olarak yaşadılar. Aç kaldılar ama yine de
yaşadılar. Direndiler, bir gün evlerine geri dönecekleri günün hayalini
kurdular. Bu hayali gerçek yapmaya çalışanlar en ağır cezalara çarptırıldı.
Kırım Türkü Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, açlık grevlerinde bedenini siper
etti, çalışma kamplarında Sovyet zindanlarında yattı. Bütün dünya demirperdenin
arkasından gelen bu cesur sesi, insan hakları savunucusu Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlu’nun haklı mücadelesini duydu. Ancak Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu bu
haklı mücadelesinde terörden ve şiddetten hep uzak durdu ve uzak durulmasını
sağladı. Nihayet vatana dönüş mücadelesi Sovyet Rusya’nın son günlerinde
zaferle sonuçlandı. Kırım Türkleri büyük mücadeleler sonucu evlerine geri
dönmeye başladılar. Sürgünden Kırım’a dönen bir Kırım Türk’ü, nasıl
başardıklarını şöyle açıklıyor:
“Şimdi düşünüyorum, yaşadığımız
bu facialara, dehşetli günlere rağmen nasıl sağ kalabildik, nasıl olup da
vatanımız Kırım’a dönebildik diye? Bunun bir tek açıklaması var o da birlik.
İsmail Bey Gaspıralı’nın bize miras bıraktığı birlik. Biz birbirimizi
koruyarak, birbirimizle dayanışarak, ekmeğimizi paylaşarak, birlikte mücadele
ederek bugünlere gelebildik.”
Kırım’a dönmeyi başarmışlardı
ama bu defa Kırım’da evleri, tarlaları ellerinden alınmıştı. Zorlukla,
yoksullukla, yoklukla mücadele ederek ayakta kalmaya çalıştılar. Üç yüz bine
yakın Kırım Türk’ü vatanlarında yaşıyor bugün. Kısaca anlattığımız bu tarih,
Kırım’ın neden Rusya’ya bağlanmaması gerektiği açıklıyor. Kırım Türklerinin
lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun dediği gibi Kırım Türkleri, demokrasi,
hukuk devleti, bireysel özgürlükler perspektifi olan bir ülkede yaşamak
istiyor. Tarih bize göstermektedir ki, Rusya’nın egemenliğindeki Kırım’da bu mümkün
görünmemektedir. Türk milliyetçileri Rusya’nın Kırım’ı işgalini engellemek için
ellerinden gelen her şeyi yapmalı, Kırım’daki kardeşlerimize yardım etmelidir.
Bu yazıda özel olarak Kırım
Tatarı/Türkü veya Tatar Türkü gibi sıfat karmaşına düşmemek için Kırım Türk’ü
ifadesi kullanıldı. İlminsky ile başlayıp Sovyetlerin Millet Sistemi ile devam
eden Türk dünyasının parçalamak için kullanılan ve uydurulan yerel sıfatları
reddetmek durumundayız. Suriye Türkmeni, Irak Türkmeni, Azeri, Tatar, Kazak,
Kırgız, Özbek, vs. sıfatlar Türk dünyası birliğinin önüne bilinçli konulan en
büyük engeldir.