ORTADOĞU BÖLGESİ DOSYASI : Fırsatlar ve hayal kırıklıkları deposu Ortadoğu

Fırsatlar ve hayal kırıklıkları deposu Ortadoğu

Büyük “küçük ayrıntılar” Gazze’de ateşkes anlaşmasını engelliyor

Şarku’l Avsat

9 Eylül 2024

İbrahim Hamidi

***

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns ve İngiliz Dış İstihbarat Teşkilatı (MI-6) Başkanı Richard Moore’un birkaç gün önce Londra’da Financial Times gazetesinin düzenlediği bir etkinliğe katılması emsal niteliğindeydi. Çünkü bu, çalışmalarının özü gizlilik üzerine kurulu iki kurumun başkanlarını bir araya getiren ilk platform oldu.

Burns ve Moore’un “istihbarat diplomasisi” kapsamındaki bu nadir buluşmada bütün dosyalar ile ilgili söyledikleri ilginçti. Rusya ve Çin’e karşı benimsenen savaş ve diplomasi arasındaki “gizli karışım” ve yapay zekaya yatırım yapmak için özel sektörle yapılan ortaklıklarla ilgili açıklamaları bilhassa dikkat çekiciydi.

Bu diyalogda dile getirilen önemli konular arasında rehine değişimi anlaşması ve Gazze’de ateşkes de vardı. Burns, birden fazla Amerikalı yetkilinin söylediklerini tekrarlayarak anlaşmanın yüzde 90’ının hazır olduğunu söyledi. Ekibinin, İsrail ile Hamas’ın anlaşmanın geri kalanına ilişkin tutumları arasındaki boşluğu dolduracak bir öneri hazırladığını belirtti. Ardından, Ortadoğu’da onlarca yıllık çalışma deneyiminin, kendisine anlaşmanın kalan kısmının en zoru olduğunu söylediğine ve birçok kişinin anlaşmanın bir sonraki aşamada tamamlanması konusunda “kötümser” olmasının nedenin bu olabileceğine dikkat çekti.

Gerçekten de Ortadoğu bir hayal kırıklıkları ve “kaçırılan fırsatlar” deposudur. Bunun yakın geçmişten iki örneği var. Başkan Joe Biden’ın şu anda  seçimlerde Demokrat Parti ve onun gölge adayı Kamala Harris’in şansını artırmak için Ortadoğu’da bir anlaşmaya varmaya çalışması gibi, eski başkan Bill Clinton, 2000 yılında Suriye devlet başkanı Hafız Esed veya Filistin devlet başkanı Yaser Arafat ile İsrail arasında tarihi bir anlaşmaya varılması için tüm ağırlığını koymuştu.

Mart 2000’deki Clinton-Esed zirvesi çöktü ve barış anlaşması sayfası kapandı. Esed barış anlaşmasını imzalamadan bu dünyadan ayrıldı

Suriye hattında barış anlaşması hazırdı ve İsrail’in 4 Haziran 1967 sınırına kadar Golan’ın tamamından çekilmesi, güvenlik düzenlemeleri, Tel Aviv ile Şam arasındaki barış ve normalleşme ilişkileri dahil tüm yönleriyle tamamlanmıştı. Geriye bir “küçük detay” kalmıştı; 4 Haziran sınırının sahada çizilmesi. Esed, “yüzmeye alışık olduğu” Taberiye Gölü kıyılarını kontrol etmek istiyordu, İsrail başbakanı Ehud Barak da “İsrail’in güvenliği için gerekli” olan gölün kıyılarından vazgeçmeyi reddediyordu.

Anlaşma metni şu anda olduğu gibi hazırdı, hatta daha da fazlası hazırdı; barış anlaşması metninin yüzde 99’u yazılmıştı ve geriye çok az şey kalmıştı. Ancak Mart 2000’deki Clinton-Esed zirvesi çöktü ve barış anlaşması sayfası kapandı. Esed barış anlaşmasını imzalamadan bu dünyadan ayrıldı.

Kudüs’ün geleceğine ilişkin “küçük bir detay” kalmıştı. Ama 2000 yılında müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı. İntifada patlak verdi. Arafat kuşatıldı ve 2004’ün sonunda öldü

Haziran 2000’de Esed’in ölümüyle birlikte odak noktası Filistin hattına kaydı ve Clinton görev süresinin geri kalanında burada büyük bir atılım gerçekleştirmeye çalıştı. Temmuz ayında Camp David’de bir zirveye ev sahipliği yaptı ve Beyaz Saray’daki son anına kadar anlaşma üzerinde çalışmaya devam etti.

Tıpkı şu anda Gazze anlaşmasında ve çeyrek asır önce Suriye ile anlaşma sürecinde olduğu gibi, Filistin-İsrail anlaşmasının yüzde 90’ından fazlası hazırdı ve Filistin devleti, sınırları, silahsız olması, hava sahası, toprakların, mültecilerin ve yerleşimcilerin değişimi ile ilgili her şey kağıt üzerinde yazılıydı. Kudüs’ün, bazı mahallelerinin ve Mescid-i Aksa’nın geleceğiyle ilgili “küçük bir detay” kalmıştı. Ama 2000 yılında müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı. İntifada patlak verdi. Arafat kuşatıldı ve 2004 yılı sonunda öldü. Ebu Ammar barış anlaşmasını imzalamadan bu dünyadan ayrıldı.

ABD şu anda, Gazze’de ateşkes anlaşmasının imzalanması ile rehine değişiminin Ortadoğu’da yeni bir dinamiğe yol açmasına bahis oynuyor

O zaman, barış anlaşmalarının imzalanmasının yeni bir Ortadoğu’ya giden yeni bir dinamiğe yol açacağına bahis oynanıyordu. Şimdiyse Burns ve Moore’un belirttiği gibi Amerikalılar, Gazze’de ateşkes anlaşmasının imzalanması ile rehine değişiminin bölgede “Hamas’ın fikirlerinden daha iyi bir fikir” sunmayı da içeren yeni bir dinamiğe yol açacağına bahis oynuyor. Anlaşmanın ayrıntıları arasında Gazze’de “ertesi gün” ve İsraillilerle Filistinlilerin birlikte yaşamasına olanak tanıyan siyasi bir çözüme giden sürecin başlatılması, Güney Lübnan’daki Mavi Hat ile ilgili uzlaşılar, Kızıldeniz’de seyrüseferin Husi saldırılarından kurtarılması yer alıyor ve bu unsurların Ortadoğu’da yeni bir bölgesel ufkun kapısını açması umuluyor.

Bölgenin geleceği, Gazze anlaşmasının Philadelphia ve Netzarim Koridorlarının kontrolü ile İsrail’in Gazze’den çekilmesine ilişkin yaklaşık yüzde 10’una bağlı. Ancak gerçek şu ki, geriye kalan bu “küçük ayrıntılar”, bir yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun temel tercihlerini ve siyasi geleceğini, diğer yandan Hamas’ın ve onun bölgesel ittifaklarının, özellikle de İran ile ittifakının önceliklerini özetliyor. Aslında Biden’ın danışmanlarından bazıları bunun Ortadoğu’da yeni bir “kaçırılan fırsat” olabileceğine ikna olmuş durumda. Ürdün ile Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü’nde yaşananlar, ister Amman’ın dediği gibi “bireysel bir eylem” olsun, ister Netanyahu’nun dediği gibi İranlı “şer ekseni”nin işi olsun, hayal kırıklıkları ve “kayıp fırsatlar” deposundan bir kor parçasından başka bir şey değil.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.