KITALAR & BÖLGELER : BALKANLAR & KAFKASLAR & ORTADOĞU & KÖRFEZ

ORTADOĞU DOSYASI /// PROF. DR. SEMA KALAYCIOĞLU : Rusya, Suriye, İran ve Türkiye

Rusya, Suriye, İran ve Türkiye

Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU








Cenevre ve  Astana süreçleri,
nihayet  ılıman bir limana ulaştı. Rusya’nın Doğu Karadeniz kıyılarındaki
Sochi’deki hava koşulları, 6 yıldır, yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonların
evinden, toprağından ayrılmasına, tarihin, arkeolojik servetin ama en önemlisi
Suriye’nin başta tarım olmak üzere tüm sektörlerinin perişan olmasına neden
olan savaşı bitirir mi? Masa etrafındaki liderlerin uzlaşması ne anlama
geliyor? Bu işin kazananı kim? sorularının, öncelikle Suriye ama başta Rusya
olmak üzere, İran ve Türkiye açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi önemli.



Önce Suriye Diyebiliyorlar mı?



Sochi zirvesi öncesinde, yine Sochi’de, en samimi duyguları ile Putin’e sarılan
Esat’ın gözlerinde iki şey gördüm: Ata vatanına sahip çıkmanın gururu ve
 Rusya’ya duyulan minnet ve şükran. Bunların ötesinde, Rusya’nın Suriye’yi
hiç terketmeyeceğine dair aldığı sözün verdiği güvence, Esat’ın tüm vücut
diline yansımıştı.

  

Ayrıca, İŞİD mensuplarını sınır boylarından uğurlayan YPG-PYD, özerklik
hayâllerini daha fazla uçurmayıp, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde, ülkenin
yeniden inşası için Şam yönetimi ile işbirliğine hazırlanırsa, bundan sonraki
“demokratik seçimlere” kadar Esat, sırtındaki ateşten gömlek ile zor görevi
sürdürmeye hazır olduğunu da dünyaya bir kez daha ilân etti. 2015 yılında
Moskova’ya gitmesinden bu yana yaptığı bu ilk dış ziyarette Esad, özellikle
teröristlere karşı zafer kazanılmasının ardından siyasi süreci ilerletmeye
yönelik adımlar atmanın Suriye’nin de çıkarına olduğunu belirtti. “Şu anda
askeri ve siyasi alanda görülen gelişmeler, süreçte ilerleme kaydedilmesine
olanak tanıyor. Buna yabancı oyuncuların müdahale etmemesi konusunda Rusya’nın
desteğine güveniyoruz” derken, Esat iki hususa da dikkat çekti: Ulaşılacak
siyasi çözümden sadece Suriye değil, Rusya’da yararlanacak ve üstelik Rusya
bundan böyle yabancı oyuncuların Suriye’deki varlığına izin vermeyecek. Kim bu
yabancılar? Türkiye’mi? Katar mı? Suudi Arabistan’mı?  Galiba Rusya’nın
gücünün yeteceği herkes.



Rusya’dan Sevgilerle ve Rusya’nın
İzniyle




Rusya, Sochi zirvesi ile dünyaya bir kez daha Suriye’deki nihai bir çözümde en
etkili oyun kurucu olduğunu gösterdi. Bundan böyle Suriye topraklarında sadece
ve sadece ona hizmet eden “yabancı”lar, ve sadece onun  istediği kadar
varlık gösterebilir. Suriye’de ne varsa, Rusya artık meşru bir paydaştır. Suriye,
Doğu Karadeniz’den daha  ılıman bir  liman olarak, Doğu Ukrayna kadar
olmasa bile Rusya’nın stratejik hedefleri açısından çok önemlidir. Artık
bunlara ulaşmıştır.  Bu sağlama konusunda Türkiye’ye müteşekkirdir.
 İşte tam bu nedenledir ki Cenevre’de esamisi okunmayan Türkiye, Astana ve
Sochi’de müzakere masasına oturmuştur. Siyasi sürecin tamamlanması ve nihai
barışın gelmesi ile başlayacak yeni dönemde, yeniden inşa projelerinde, 
Rusya’nın vereceği izne göre yer alabilme şansını elde etmek, Rusya’da büyük işler
yapan müteahhitler açısından önemli olabilir.  Ama belli olmaz. Türkiye,
belki de sadece İdlib karakollarında kolluk görevi ile yetinmek zorunda
kalacaktır.



Ruhani’nin Siyasi Çözüm Ruhuna
Katkısı 




İran Suriye için “yabancı” değil. Bu bilinmesi gereken bir gerçek. Bugüne kadar
en büyük desteği Rusya’dan alan Esat yönetimi için İran, güvenilecek bir başka
dağ. Bu nedenle, Ruhani’den yansıyan siyasi çözüm ruhunda, İran’ın da
Suriye’deki varlığını sürdürme perspektifi var. Buna ABD ve İsrail izin verir mi?
Bu İran’ın tutumuna bağlı. Ama eğer Rusya, İran’da kendisi için doğal gaz
fiyatları ile ilgili anlaşmalardan öte, Hazar Denizi tabanındaki kaynakların
paylaşımı ile ilgili işbirliği ve askeri bir takım menfaatler görmeye devam
ederse, İran’ın Suriye’deki koruyucu ve kollayıcı varlığına izin verecek ve bu
sayede İran’a da Akdeniz kıyılarında soluklanma imkânı verecektir.



Türkiye Siyasi Çözümün Neresinde
Olabilir? 




Eğer Suriye’nin iç işlerine bu kadar taraf olmasaydı, olması gereken yerde
olabilirdi. Ancak şu anda Türkiye, Rusya’nın gözünde, dünyaya Putin’in
gözlüğüne benzer bir gözlükle baktığı düşünülen, ama Putin’den daha zayıf
olarak görülen bir müttefik. Enerji açısından ona aşırı bağlı ve istenildiği
zaman bu yolla mükâfatlandırılıp, cezalandırılabilecek bir belirsizlikte. Silah
anlaşmaları açısından Rusya yönüne yaptığı savrulma ile NATO’ya çalım attığını
düşünürken, aslında NATO’nun karın bölgesindeki çatlakları onun gözüne sokan,
bu nedenle de Rusya’nın hem NATO’yu, hem de kendisini istismar etmesine zemin
hazırlayan bir dengesiz dengede.



Bu açıdan Türkiye’nin Sochi zirvesindeki garantör ülke konumu, ona siyasi
sürecin tamamlanması ile Suriye’de sadece Rusya’nın atacağı adımları,
sınırlanmış bir katılım ile izlemekten öte bir fırsat vermeyecek gibi
gözüküyor. Bu açıdan Türkiye tarihte, her Batıya karşı çalım atmak isteğinde,
Rusya’ya yaklaşıp ne ile karşılaştı ise,  şimdi aynısını Suriye üzerinden
yaşamaya aday gibi gözüküyor.