TELE KULAK & TEKNİK TAKİP

TEKNİK TAKİP DOSYASI : ABD’nin kurduğu analiz laboratuvarı

ABD’nin kurduğu analiz laboratuvarı

LİNK : http://www.milliyet.com.tr/abd-nin-kurdugu-analiz-laboratuvari-gundem-2537655/

Metin Topuz’un FETÖ soruşturması kapsamında
tutuklanması, ABD’nin Türkiye’deki yerel güvenlik kurumları ile faaliyetlerinin
tartışılmasına neden oldu.

Topuz’un merkezinde olduğu ABD’nin Türkiye’deki güvenlik birimlerine olan
ilgisi hiç de yeni değil. Türkiye’nin NATO üyeliğiyle başlayan bir süreç söz
konusu…

Türkiye’nin Amerika ile
yaşadığı vize krizinin ana gerekçelerinden birisi, ABD’nin İstanbulBaşkonsolosluğu’ndaki
Türk kökenli görevlinin tutuklanması hiç kuşkusuz.

Uzun
yıllardır başkonsoloslukta görev yapan ve ABD’nin Uyuşturucuyla Mücadele
Teşkilatı’nın (DEA) Türk Emniyeti’yle ilişkilerinde önemli rol üstlenen Metin
Topuz’un FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanması, ABD’nin Türkiye’deki yerel
güvenlik kurumları ile faaliyetlerinin tartışılmasına neden oldu.

Topuz’un
öncelikle DEA için çalıştığı biliniyordu.

Ancak,
ortaya çıkan yeni görüntü ve bilgilere göre, çalışma alanından uzaklaşıp ABD’li
diplomatların “farklı irtibatlarını” kurmada görev aldığı değerlendiriliyor.

FETÖ’yle
bağlantılı casusluk yaptığı iddiası var.

Aslına
bakarsak Topuz’un merkezinde olduğu ABD’nin Türkiye’deki yerel güvenlik
birimlerine olan ilgisi hiç de yeni değil.

Türkiye’nin NATO üyesi
olmasıyla başlayan tarihsel süreçte başlayan bir ilgi söz konusu.

Polisle ilk temaslar

Bugüne
kadar CIA’nin
“komünizmle mücadele” adı altındaki Türkiye faaliyetlerinde askeri darbenin de
bulunduğu pek çok siyasi aktivitenin içinde olan ABD, 12 Eylül sonrasında
özellikle Türk Emniyeti üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdı.

12
Eylül’den sonra Türk Emniyeti ile ilişkilerini daha sıcak tutmayı hedefleyen
ABD, bu çalışmalarını kendi sistemi içindeki farklı kurumlar üzerinden yaptı.
Ama çoğunlukla DEA ve FBI,
“sempatik kanal”da lokomotif rol üstlendi.

Öyle
ki 1980’li yılların sonunda, Balgat’taki ABD üssünden Ankara Emniyeti’ndeki
eski adıyla Siyasi Şube’ye büro malzemeleri gönderiliyordu.

1990’larda
yine Ankara Emniyeti’nde, Terörle Mücadele Şubesi adını alan Siyasi Şube’de
yürütülen önemli adli soruşturmalar nedeniyle ABD’li görevlilerin Türk
Emniyeti’ne ilgisi devam etti.

Kimi
olaylar ve soruşturmalarda ABD’liler hep ilk ağızdan bilgilendirildi.

Önemli
terör operasyonları yürütülürken Balgat’ta görevli ABD’li uzmanlar en az
MİT’çiler kadar TEM Şubesi’nin ziyaretçisiydi.

Tabii
ki ilişkiler karşılıklıydı.

ABD’liler
aldıkları bilgiler karşılığında bazen yine ilk elden istihbarat paylaşımı
yaptı.

Terör
örgütlerine yönelik bazı operasyonlar, ABD’lilerden gelen bilgilerle
gerçekleştirildi.

Önce bilgi desteği

ABD’lilerin
Türk Emniyeti’ne olan ilgisi bu kadarla kalmadı. 1980’lerde başlayan
“yardımlaşma” faaliyetleri yıllar içinde gelişti. İstihbarat ve bilgi
paylaşımının yanı sıra suçla mücadele konusunda eğitim ve teknik
donanım katkısı arttı.

Eğitim
kapsamında pek çok polis, ABD’de suçla mücadele konusunda çok değişik alanlarda
eğitim gördü.

Türk
Polisi, bu eğitim sayesinde terör ve organize suç örgütleri ile uyuşturucu
şebekelerine yönelik ciddi sonuçları olan operasyonlar yaptı.

Teknoloji
desteğine gelince, ABD özellikle suç soruşturmala-rında kullanılmak üzere
önemli derecede teknik destek verdi.

PTT
santrallerinde çalışan görevlilerin yardımıyla yapılan telefon dinlemeleri ile
teknik takipler, ABD’nin gerek sattığı gerekse hibe ettiği teknolojik destekle
“anlık” ve uydular üzerinden yapılmaya başlandı.

Ankara’da analiz birimi

Teknolojik
destek konusunda bir parantez açalım ve Ankara’da bir dönem yaşanan bir süreci
anlatalım.

Ergenekon
soruşturmalarının henüz başlamadığı günlerde, Ankara Emniyeti TEM Şubesi’nde
hummalı bir çalışma yürütüyordu.

Birbiriyle
bağlantılı üçer katlı üç bloktan oluşan şube binasının, 3 numaralı bloğunun alt
zemin katındaki bölümde, özel bir büronun kurulması için hazırlık yapılıyordu.

TEM Şubesi içinde
oluşturulması planlanan teknik takip ve analiz biriminin kuruluşu için karar
alınmıştı.

Özel şifreli kodlama
ve parmak iziyle sadece büroda görev yapan polislerin girebildiği birimdeki
dönemin son teknoloji cihazlarla veri analizleri, dijital verilerin
kurtarılması, imaj alınması işlemleri, hedef kişi/kişilere yönelik teknik takip
yapılabilecekti.

Cihazlar ABD yardımı

İşin
can alıcı bölümü ise birimde kullanılan teknik cihaz ve sistemlerin “hibe” adı
altında ABD tarafından verilmesiydi.

FETÖ’nün
yavaş yavaş kendini göstermeye başladığı dönemde faaliyete geçirilen bu birimde
görev yapan personele ABD’li uzmanlarca sertifikalı eğitim verildi. Bu
polislerin çoğu hakkında daha sonra FETÖ kapsamında adli/idari işlem yapıldı.

Hatta,
dönemin İçişleri Bakanı, Ankara Emniyeti’ne gelerek birimde inceleme bile
yaptı.

17-25
Aralık süreci sonrasında birçok soruşturmanın FETÖ kumpası olduğunun ortaya
çıkması, pek çok dijital veri ve el konulan delillerin incelendiği bu birimle
ilgili soru işaretlerini gündeme getirdi.

ABD’nin
desteği ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bilgisiyle faaliyet yürüten söz konusu
birim, “Ergenekon soruşturmaları için özel olarak kurulduğu” izlenimi
verdi.

Şüphesiz
ki devletlerin, özellikle güvenlik birimlerinin ikili ilişkileri çerçevesinde
birbirlerine eğitim ve teknolojik destek vermesi uluslararası suçla mücadelede
önemli.

Ancak,
taraflardan birince verilen bu desteğin, diğerinin hükümranlık hakkına ve iç
dinamiklerine zarar vermemesi ya da yürütme erkinin çalışmasını engellememesi
gerekir.




















































































2000’lerin
başından itibaren ABD’nin Türkiye için buna dikkat ettiğini söylemek malesef
zor.