Alpay Durduran : Yeni dünya düzeni
içinde Türkiye yalnızlaşıyor
Ülkesini seçilerek veya seçilmeden
ele geçirip egemen olanlar milli egemenlik diye tuttururlar ve üyesi oldukları,
kuruluş, var oluş ve üyelere onaylatılmış ve hatta oy hakkı kazanmış
kuruluşların oy verdikleri kararları diledikleri gibi uygularlar. Bu yeni dünyada
çok daha önem kazanmış olan konuları ve sorunları barışçı yöntemlerle ele alma
ilkesini çiğnerler.
Bakarsınız İMF’nin üyesidir ve
aldığı kararlara oy vermiştir ve bazen de kendisi İMF’yi davet etmiş ve alınan
karara uyacağını belirtmiştir ama uymaz.
ABD ile İran’ın nükleer silah
yapmasını engelleme konusunda anlaşmıştır, ABD ambargo koyduğunda petrol
ithalatı sözleşmelerini bozarsa zarara uğrayacağını ileri sürerek o kısmı hariç
desteklediğini açıklamıştır ama başı sıkışınca benim bakanım ulusal çıkarımıza
aykırı hiçbir iş yapmamıştır diye hepsini inkâr eder. Kara parayı aklama
yasağını uygulatmak için dış ticarette açıklanması gereken döviz ve mal miktar
ve cinslerini doğru açıklamak ve paranın ve değerli madenleri ticaretinde
şeffaflığı sağlamak, denetime izin vermek hakkındaki sözleşmeleri de göz ardı
eder. BM kararı yoktur deyip ABD’nin koyduğu ambargoyu delmenin suç teşkil
etmediğini söyler ama halkına ABD ambargosunu delerken ABD yasalarının
yürürlükte olduğu ABD mali sistemini kullanmakla yükümlülük altına girdiğini
söylemez. Uluslararası ticareti düzenleyen ve uluslararası kuruluşları ki
kendisi de taraftır kuralları çiğner ama beni bağlamaz diye konuşur. Halkına da
bizim hayır etmemizi istemez bu üst akıl, hep geri kalmış olarak kalmamızı
isterler diye maksatlı bir yapıyorlar diye halkı tahrik ederler.
Sanki o anlaşmaları ve
kuruluşların kendi imzalarını taşıyan sözleşmeleri anımsamıyorlar gibi
konuşurlar.
İran’a konulan ambargonun
delinmesi ve gizli ticaretle servetler kazanılmasını yasal olarak yapmayacakları
için gizlilik içinde hareket edildiğine göre fahiş kârlar ortaya çıkar.
Muhasebeye de girmeyeceği için kazanç vergisi de alınmayacaktır. Yani vurgun
kapısı açık olacak ve vuranlar köşeyi dönecekler. ABD mahkemesine verilen
savcılık iddianamesine göre resmi kişiler bir yılda 11 milyar Dolar ticaret
yaptık bizden gelecek yıl da en az o kadar ticaret bekler bizimkiler diye kayda
geçmiş konuşma var. Düşünün ki milyarlar el değiştiriyor ve ABD’nin ilgisiz
kalmasını beklerler. Dolarlar altınlar giderler gelirler ve ABD yasalarına
yakalanmazlar gibi davranırlar.
Azerbaycan da kara para kalama
zincirine takıldı. O da benzer inkârlarla reddediyor ama ortada bilgi ve
belgeler uçuşuyor. Onun da ağzından ayni sözcükler çıkıyor. Egemenliğine
dokunulamazmış v kndi hukuku ihlal edilmemişmiş.
Onlar öyle diyedursun tutukluluk
kararları alınacak, listelere eklenecekler ve bazı şirketlerin yabancı
bankalardaki paraları bloke edilecek. Onlarla yapılacak ticarette tüm işlemler
yüksek primlerle yapılabilecek ve serbest ticaretten yararlananlardan daha
pahalı ticarete mahkûm olacaklar.
Benzer ülkeler bunlara uymamak
için yollar bulacaklar ama hileli ticarete mahkûm olanların halkı bunun
faturasını ödeyecek.
Bir örneği anımsatayım. Zamanın
birinde İngiltere rekabet yüzünden ihracatta dertli idi. Onun için Suudilere
Jaguar savaş uçakları ihalesini kazanıp da büyük bir ihracat kalemi elde edince
o şirketin başkanına lortluk unvanı vermeyi Kraliçeye kabul ettirmişlerdi.
Ancak arkasından Suudilere rüşvet vererek ihaleyi kazandığı anlaşılınca unvan
geri alındı.
Suudi şikâyet etmedi idi ama dış
ticarette rüşvet vermek yasaklanmıştı. Bunu Suudilerin veya Birleşik Krallığın
egemenliğine giren bir konu olarak göremediler. Dış ticarette uluslararası
hukuk vardır ve kurallara aykırı bir iş olmasın diye izleyenler de vardır. O
hukukun altında üst akıl veya emperyalistlere ait imzalar yanında
sömürülenlerin de imzaları vardır ama ihlal edenleri savunanlar umursamazlar.
Üst akılı veya emperyalistleri umursamazlar ama kendi imzalarını da umursamazlar.
Ticari ahlaka uymak kimin
yararınadır diye bir tartışma da geri ülkelerde görülmez. Onun için halk kandır
da nasıl kandırırsan kandır diyenlerin at oynattığı ülkelerde gerilik
giderilemez. BM’nin gerilikle yolsuzlukların koşut olduğunu gösteren
istatistikleri acı durumu gösterir.
Tartışmalara bir ışık olsun diye
sorabilmek gerek. Bir Türk’ün uluslararası bir ambargoyu delenleri suçlu olarak
görmesi vatana ihanet olarak nitelenebilir mi? Milliyetçiler ülkelerinin
yöneticilerini ambargoyu delenlerin yakalanıp dava edilmesini isteyebilirler mi
yoksa bir kıl söktü aferin mi der? Hiç olmazsa kazanç vergisi alın mı der?
Devlet memurlarına “şu gün şu
mallar geçecek, göz yumacaksınız ve parası neden malın geldiği ülkeye değil de
adı açıklanmayan bir ülkeye gidiyor diye dert etmeyeceksiniz” diyen olursa kim
ne kazanıyor diye bakmazlar mı? Bakarlarsa o emri verenlerle ilişkiler ne olur?
Onlar da pay isterler mi? Pay alırlarsa kendileri de kedileri için kayda farklı
geçirilen mallardan birilerini yararlandırıp komisyon almazlar mı?
Sonuçta yozlaşma böyle gelişip
ülkeyi bataklığa çevirmez mi?
Türkiye bir eski bakanın bakanlığı
sırasında olan bazı işlerden tutuklanma kararına tabi olması çok ciddi mali ve
ekonomik dertler açabilecek bir tehdittir. Ama rahatça konuşulması olanağı
yoktur. İktidarın başını zora sokacak bir fırsat olarak siyasi partilerin ayağa
kalkması doğal olan bir durum olmasına rağmen cılız tepkiler gelmesi
şaşırtıcıdır. Medyanın da büyük çoğunluğunun derinine inip halkı uluslararası
hukukun bu yanlarıyla tanıştırma fırsatını kullanmaması daha da zor anlaşılır.
Sanırım milliyetçilik baskısı insanları suskunluğa itti. Düşman dünyaya ülke
aleyhine koz vermeyelim falan demeye başladılar.
O zaman dış ekonomik ilişkilerin
nasıl aleyhe döndüğünü göreceğiz.