YILDIZ TOZUNDAN YAZILAR * GALAKSİLERİN İMPARATORU * Lingo lingo şişeler
=================================
GALAKSİLERİN İMPARATORU
GİRİŞ; BİR BERTOLD BRECHT ŞİİRİ
Tankınız ne güçlü generalim,
Siler süpürür bir ormanı,
Yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var;
İster bir sürücü.
Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,
Fırtınadan tez gider, filden zorlu.
Ama bir kusurcuğu var;
Usta ister yapacak.
İnsan dediğin nice işler görür, generalim,
Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
Ama bir kusurcuğu var;
Bilir düşünmesini de.
Çeviren: A.Bezirci
Sonsuz büyüklükteki galakside, güneşin güneybatısında 128 milyar zantipapeldolari uzaklığındaki planetin halkı yoksulluk, yolsuzluk içinde ne yapacaklarını bilmezken, önüne geleni gazlayarak, döven yakaladığına işkence yapan ceberrut zaptiyelerin ve bunların başındaki yalancı, zalim ceberrutbaşının olduğu bir planet var idi.
Adı Mikronezya olan bu planetin yöneticisi, kainatın ve dahi Galaksilerin yüce imparatoru namlı kişi idi. Ceberrut polisleri, Galaksi imparatorundan izin almadan tuvalete bile gidemeyen mikroyöneticileri, kainatın yüce yöneticisinden gelen ulak haberlerine uygun karar veren yargıçları vardı. Doymak bilmeyen para lüpleticileri vardı. Galaksi imparatorunun buyruğuna göre yollar, köprüler, hastahaneler yaparlar, 3 zantipapele yaptıklarını 13 hesaplarlar, 5 zantipapele yaptıklarını 15 hesaplarlar, aradaki büyük farkın en büyük payını ulu galaksi imparatoruna verirler, kalanı da aralarında bölüşürlerdi. Her nedense planet halkı bunlara mikropiç derdi!
Yokluk, yolsuzluk, işssizlik, pahalılıktan ve gözünün üzerinde kaşın var davalarından bunalan ülke gençleri, barış istedi diye görevinden atılan ve hatta zindana atılan aydınlar, yazarlar, bilim adamları, doktorlar fırsat bulduklarında mikronezya planetinden başka dünyalara gitmenin yolunu arıyorlardı.
Aşağıdaki Mine Kırıkanat’ın yazısı, sonsuz Galaksinin bir köşeciğinde var olan Mikronezya planetinde yaşananları anlatır. Bazı benzerlikler ve çağrışımlar aklınıza gelir gibi olsa da bu sizin hayal gücünüzden dolayı oluşmuştur.
Naci Kaptan
Lingo lingo şişeler
Pasifik Okyanusu’nda sık sık oluşan kasırgalar, genelde Amerika kıtasını vururdu. Ama iklim değişikliği yüzünden yönünü şaşıran sonuncu kasırga Ezya takımadalarını fena süpürürken en büyük zararı çürük yapılaşma şampiyonu Mikronezya’ya vermişti.
Adanın başkenti ve zaten biricik kenti Mikronia, afeti uçan çatılarla atlatırken taşrasında beton üstünde beton kalmamış; Gadrina adı verilen kasırga önüne kattığı binaları köprülere, köprüleri yollara yığarak ardında devasa bir enkazdan başka şey bırakmamıştı.
Beton uçuran Gadrina insanları ve hayvanları uçurmaz mı? Taşrada yaşayan zavallı Mikronların kimi binalarla birlikte uçup birlikte konmuş, kimileri Gadrina’ya açık alanda kapılıp kanatlanmıştı.
Tahmin edersiniz ki Mikronezya adasında Yol iktidarınının yolsuzluğundan beslenen Yollu ruhbanın afet yönetimi de Gadrina’nın yerle yeksan ettiği beton kalitesindeydi. Kısaca AFAN diye anılan Ahanda Felaket Amanda Nah kurtarma ekipleri ile YPGS, yani Yol Pembe Gönlüm Sende yardımlaşma derneğinin yolları yıkılan afet bölgesine at, eşek ve katır üstünde varmaları günler aldı.
Muktedir Makropiç, Mikronezya’daki tüm koyun kulların Ulu Çobanı’ydı. Ama taşradaki sürüsünün öfkesinden korkup bölgeye gitmedi. Yerine SS başkomiser Simon Semirbit’i ve tabii ki tüm karakol mevcudunu gönderdi.
Aradan bir hafta geçti.
Başkomiser SS’den gitti gideli haber alınamıyordu. Muktedir Makropiç, kendisi için korktuğunun komiserin başına geldiğini düşünmeye başlamıştı ki haklı çıktı.
Betonit Saray’da bir sabah soluk soluğa huzura varan istihbaratçısı ve sözcüsü Efraim Gordo, kötü haberi verdi: “Terörist afetzedeler komiser Simon Semirbit’i rehin almışlar, Ulu Çoban’ım! 10 milyon mikrodolar ödenmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış. Bölge ahalisinden yardım toplanıyor.”
Muktedir Makropiç, her şeyini kaybeden afetzedelerin cömertliğine şaşırmıştı. Uzunca bir “Yaaa…” çekip sordu: “Peki adam başı ortalama ne veriyorlar?”
Efraim Gordo, dudağını büküp elini salladı:
“Aşağı yukarı 2 litre!”